Люси Мод Монтгомери

Rüzgârın Kızı Anne


Скачать книгу

biliyorum. Eğer düşmanlarım olmasalardı onları sevebileceğimi hissediyorum. Aslında çoğu samimi, neşeli, sadık kişiler. Bayan Ellen’ı bile sevebilirdim. Bayan Sarah’ı ise hiç görmedim. Bayan Sarah on yıldır Maplehurst’ten ayrılmamış.

      “Çok hassas… Ya da öyle olduğunu zannediyor.” dedi Rebecca Dew burun kıvırarak. “Kibrine de diyecek yok. Tüm Pringlelar kibirlidir. Ancak o iki ihtiyar kız hepsini geride bırakır. Atalarından nasıl bahsettiklerini duyman lazım. İhtiyar babaları Kaptan Abraham Pringle kibar bir adamcağızmış. Kardeşi Myrom o kadar da kibar değilmiş ancak Pringlelar ondan pek bahsetmezler. Onların seni çok zorlayacak olmalarından feci korkuyorum. Bir şeyi ya da bir kimseyi kafalarına koydular mı hiçbir şey fikirlerini değiştirmelerini sağlayamaz. Ancak başını dik tut Bayan Shirley… Başını dik tut.”

      “Keşke Bayan Ellen’ın kek tarifini alabilseydim.” diye iç çekti Chatty teyze. “Bana vereceğinin sözünü vermişti ama vermedi. Eski bir İngiliz tarifi. Tarifleri söz konusu olunca çok ketumlar.”

      En fantastik hayallerimde Bayan Ellen’ın Chatty teyzeye o tarifi dizlerinin üstüne çöktüğü vaziyette uzattığını görüyorum. Bu hayallerde Jen “p” ve “q” harflerini yazarken dikkatli davranıyor. Asıl çıldırtan ise eğer tüm kabilesi haylazlıklarının arkasında durmasa Jen’in doğru yazmasını kolayca sağlayabilecek olmam.

      (İki sayfa eksik.)

Sadık hizmetkârınız, Anne Shirley

      NOT: Chatty teyzenin büyükannesi aşk mektuplarını böyle imzalarmış.

15 Ekim

      Kentin diğer ucunda dün gece bir hırsızlık olayı yaşandığını öğrendik. Eve zorla giren biri bir miktar para ile bir düzine kadar gümüş kaşık çalmış. Bu sebepten Rebecca Dew, Bay Hamilton’ı köpek ödünç almak üzere ziyaret etti. Köpeği arka verandaya bağlayacakmış. Bana da nişan yüzüğümü kilitleyip kaldırmamı söyledi.

      Bu arada Rebecca Dew’ün neden ağladığını öğrendim. Belli ki aile içinde bir anlaşmazlık yaşanmış. Dusty Miller bir kez daha “yaramazlık” yapınca Rebecca Dew, Kate teyzeye kedi ile ilgili bir şeyler yapılması gerektiğini söylemiş. Kedi çileden çıkarıyormuş onu. O yıl içinde üçüncü kez yaşanmış bu olay ve kedinin bunu kasten yaptığına inanıyormuş. Kate teyze ise eğer Rebecca Dew, kedi miyavladığında dışarıya çıkmasına müsaade ederse yaramazlık yapma tehlikesi olmayacağını söylemiş.

      “İşte bu bardağı taşıran son damlaydı.” dedi Rebecca Dew.

      Akabinde gözyaşları dökülmüş!

      Pringle vaziyeti ise her geçen hafta daha da keskin bir hâl alıyor. Dün kitaplarımdan birine çok terbiyesiz bir şey yazılmıştı ve Homer Pringle okuldan çıkarken parende atarak ilerliyordu. Ayrıca isimsiz bir mektupta çok sayıda çirkin imalar vardı. Ancak her nedense ne kitaptan ne de mektuptan dolayı Jen’i suçluyorum. Her ne kadar küçük bir şeytan olsa da yapmayacağı şeyler var. Rebecca Dew çok öfkelendi ve eğer Pringlelar eline düşseydi neler yapabileceğini düşünürken ürperdim. Nero’nun yaptıkları onunkiyle kıyaslanamaz bile. Onu pek suçlamıyorum. Çünkü öyle zamanlar oluyor ki Borgia Hanedanı’nın zehirli iksirlerinden birini Pringlelara seve seve ikram edermişim gibi geliyor bana.

      Diğer öğretmenlerden pek bahsetmedim gibi geliyor. İki öğretmen var biliyorsun ki. Müdür yardımcısı, üçüncü sınıflardan sorumlu Katherine Brooke. Diğeri ise hazırlık sınıfından sorumlu George MacKay. George hakkında söyleyecek pek bir şey yok açıkçası. Kendisi utangaç, güzel huylu, yirmilik bir delikanlı. Belli belirsiz, hoş bir dağ aksanı var ki insana puslu adaları hatırlatıyor. Büyük babası İskoçya’daki Skye Adası’ndanmış. Hazırlık öğrencileriyle de arası çok iyi. Tanıdığım kadarıyla ondan hoşlandım. Ancak Katherine Brooke’dan hoşlanmak için kendimi baya zorlamam gerekecek korkarım.

      Sanırım Katherine yirmi sekiz yaşlarında bir kız. Her ne kadar otuz beşinde gibi görünse de. Bana söylenenlere göre müdürlük görevini devralma beklentisindeymiş ve sanırım bu görevi benim almamdan rahatsız. Özellikle de kendisinden genç olduğum için. Kendisi iyi bir öğretmen. Biraz sert bir idareci. Ancak pek popüler değil. Üstelik bunu da hiç kafasına takmıyor. Ne arkadaşı ne de ailesi var. Temple Caddesi’ndeki kasvetli görünüşe sahip bir evde pansiyoner olarak kalıyor. Çok pasaklı giyiniyor ve sosyalleşmek için dışarı çıkmıyor. Ayrıca “kötü” olduğunu söylüyorlar. Çok alaycı biri ve öğrencileri iğneleyici laflarından ürküyorlar. Kalın, siyah kaşlarını öğrencilerine kaldırıp ağır ağır konuşmasının itici olduğu söylendi bana. Keşke ben de Pringlelara öyle davranabilseydim. Ancak onun gibi korku ile hükmetmekten hiç hoşlanmam. Ben öğrencilerimin beni sevmelerini isterim.

      Her ne kadar öğrencilerini hizada tutmak konusunda sorun yaşamasa da onları sık sık bana yolluyor. Özellikle de Pringleları. Bunu kasten yaptığını biliyorum. Ayrıca yaşadığım zorluklardan keyif aldığından da fazlasıyla eminim. Perişan hâlimi görmek onu memnun edecektir.

      Rebecca Dew kimsenin onunla arkadaş olamayacağını söylüyor. Dullar onu birkaç kez pazar akşam yemeğine davet etmişler. O iki güzel insan yalnızlar için her zaman ellerinden geleni yapıyor, onlar için çok leziz tavuklar ve salataları hazır ediyorlar. Ancak kadın hiçbir kez tekliflerini kabul edip de gelmemiş. Onlar da vazgeçmişler. Kate teyzenin dediği üzere “her şey bir yere kadar.”

      Kulağıma gelen dedikodulara göre çok zeki biriymiş ve güzel şarkı söyleyip sesli okuma yapabiliyormuş. “Hatipmiş” Rebecca Dew’ün dediğine göre. Ancak ikisine da yapmazmış. Chatty teyze bir keresinde ona kilisenin akşam yemeğinde okuma yapmasını rica etmiş.

      “Çok kaba bir şekilde reddetti.” dedi Kate teyze.

      “Âdeta kükredi.” dedi Rebecca Dew.

      Katherine’in derin, tok bir sesi var. Âdeta erkek sesi gibi. Keyfi yerinde olmadığında konuşması kükremeyi andırıyor.

      Güzel olmasa da çabalayarak daha iyi hâle gelebilir. Esmer tenli. Muhteşem saçları her zaman alnının üstünden geriye taranıp boynunun dibinde biçimsiz bir topuz ile toplanmış vaziyette. Siyah kaşlarının altındaki açık kehribar rengi berrak gözleri saçlarına pek uymuyor. Göstermekten utanmaması gereken kulakları var. Ayrıca gördüğüm en güzel ellerin de sahibi. Üstelik güzel de bir ağzı var. Ancak çok kötü giyiniyor. Giymemesi gereken renkleri ve çizgileri bulmak konusunda âdeta bir dahi olduğunu söyleyebilirim. Bu kadar soluk benizliyken mat koyu yeşiller ve sönük griler ona pek uymuyor. Çizgili kıyafetler ince uzun vücudunu daha da ince uzun gösteriyor. Ayrıca kıyafetleri, sanki onlarla uyumuş gibi görünüyor.

      Davranışları çok itici. Rebecca Dew’ün dediği üzere her daim heyheyleri üstünde. Merdivenlerde ne zaman yanından geçsem hakkımda çok korkunç şeyler düşündüğü hissine kapılıyorum. Ne zaman onunla konuşsam yanlış bir şey söylemişim gibi hissettiriyor bana. Yine de onun için çok üzülüyorum. Her ne kadar kendine acımama öfkeli bir tepki gösterecek olsa da. Ona yardımcı olmak için de hiçbir şey yapamıyorum çünkü kendisine yardım edilmesini istemiyor. Bana karşı nefret içinde. Bir keresinde üç öğretmen öğretmenler odasındayken okulun yazılı olmayan kurallarına aykırı bir şey yaptım. Bunun üzerine Katherine, keskin bir şekilde, “Belki de kuralların üzerinde olduğunuzu düşünüyorsunuz Bayan Shirley.” dedi. Bir başka zaman okul için yararlı olacağını düşündüğüm değişiklikler teklif edince yüzündeki alaycı gülümsemeyle, “Ben peri masallarıyla ilgilenmiyorum.” dedi. Bir keresinde yöntemleri ve çalışmaları hakkında birkaç güzel şey