M. Turhan Tan

Viyana Dönüşü


Скачать книгу

hadiseye de göz yumdu, dediğini yapan elçinin bütün istihkâmları dolaşmasına ses çıkarmadı ve muayyen olan günde de kabul resmi bir tantana ile yapıldı.43

      Kara Mehmet Paşa, her şeyde olduğu gibi bu rasime meselesinde de pek titiz davranmış ve birçok müzakerelere yol açmıştı. Onun bilhassa istediği, tepine tepine istediği, imparatorun kendisini ayağa kalkarak kabul etmesiydi. Saray, bu teklife muvafakat etmiyordu, edemiyordu. Görünüşe bakılırsa Avusturyalıların hakkı da vardı. Çünkü İstanbul’a gönderilen Nemse elçilerini sadrazamlar bile oturdukları yerde kabul ediyorlardı. Osmanlı ve Nemse hükûmetleri arasında müsavi haklara müstenit bir münasebetin kurulmasına çalışıldığı ve sadrazamların Viyana elçilerine bu biçim muamelede bulunduğu bir sırada Kara Mehmet Paşa’nın imparatoru ayağa kaldırmak ve birkaç adım yürütmek istemesi fodulluk gibi görülebilirdi. Fakat o, mantık kaidelerine asla yanaşmıyordu, fikrinde ısrar ediyordu.

      Конец ознакомительного фрагмента.

      Текст предоставлен ООО «Литрес».

      Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.

      Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.

      1

      Tahattur: Hatırlama. (e.n.)

      2

      Metris: Tahkimatlı siper. (e.n.)

      3

      Naima’nın da Kör Kaptan dediği Amiral Venedikli Lazaro Muçe Niko’dur ki 1656’da ve Akdeniz Boğazı önünde Osmanlı donanmasını ağır bir inhizama uğratmış ve bu zafer sonunda Bozcaada’yı, Limni’yi zapt etmişti. O savaşta yetmişten fazla gemi battı. Muçe Niko’nun da bir gözü çıktığından Kör Kaptan diye anılmaya hak kazandı. (y.n.)

      4

      Tefelsüf etmek: Felsefe yürütmek. (e.n.)

      5

      Belinlemek: Birden uyanarak çevresine korku ile şaşkın şaşkın bakmak, irkilmek. (e.n.)

      6

      “Uyvar Kalesi mürgi semendervâr ateş nemrud içinde kalıp asla âram etmeyerek seher vaktine dek toplar, kumbaralar, civan taşları atarlardı.” (Evliya Çelebi, c. 6., s. 316)

      Semender, Sümbüloğlu Vehbi’nin Tuhfesinde “Ateşte o hayvan ki gezer adı semender.” demesinden de anlaşıldığı üzere yanmadığına inanılan bir mevhum hayvanın adıdır.

      7

      Bizzat Fazıl Ahmet Paşa, Olivar’ın nasıl alındığını Dördüncü Sultan Mehmet’e anlatırken şöyle demişti: “Kulunuzun yanında Erzurumlu Abbas derler bir yiğit vardır. Olivar Muharebesi’nde bibâk ve biperva kale bedenine çıkıp küffârı hâksâr her çend ki üzerine tüfenk daneleri yağdırdılar, yerinden ayıramayıp sebat gösterdikte anı görüp bir Yeniçeri dilaveri dahi anın yanına uruç ettiğin sair gaziler görünce huruşa geldiler.”

      Sultan Mehmet, bu anlatış üzerine kahraman Abbas’ı yanına getirtti. Muharebenin şanlı menkıbelerini ona da söyletti, sonra kendi eliyle başına çifte çelenk taktı. Erzurum gümrüğü malından dolgun aylık bağladı, bol ihsanlar verdi. (Cevahirüttevarih)

      8

      Fazıl Ahmet Paşa ağzıyla yazılan bu soruyu hiç değiştirmeden kelime kelime Evliya Çelebi’den aldık. Erdel kralıyla Eflak, Boğdan voyvodalarının Uyvar önünde Köprülü oğluyla buluşmaları hakkında en iyi tafsilat Evliya’nın “Seyahatname”sinde (c. 6) vardır. (y.n.)

      9

      Arakçin, gelinlerin başına konulan bir hotozdur, iplikle gelinin saçlarına sıkıca bağlanırdı ve bunu çözmek güveylerin vazifesi idi. (y.n.)

      10

      Teşyi etmek: Uğurlamak, geçirmek. (e.n.)

      11

      Keşik: Sıra, nöbet. (e.n.)

      12

      İntaç etmek: Sonuçlandırmak, bitirmek. (e.n.)

      13

      Tevsik etmek: Belgelendirmek, ispatlamak, kanıtlamak. (e.n.)

      14

      Mürai: İkiyüzlü. (e.n.)

      15

      Dirlik, maaş karşılığıdır. Geçim temin eden gelir demektir. Devletçe tahsis olunan maaşlara ekseriyetle dirlik denilirdi. (y.n.)

      16

      “Tarafı padişahîden iştira olunacak bir cariyeyi mukaddem Serçeşme Ağa alıp vaty etmekle barigâhı muallâ önünde boynu vuruldu.” (Silahtar Tarihi, c. 1, s. 651)

      17

      Koçmak: Kucaklamak. (e.n.)

      18

      Veldeş, Genç Osman hadisesinden sonra sipahilerin dirlik tahsis ettirdikleri oğullarına ve akrabalarına verilen addır. (y.n.)

      19

      Neyzen bakışı: Yan bakış, göz ucuyla ve üzüntülü bakış. (e.n.)

      20

      Tenezzüh: Gezinti. (e.n.)

      21

      Muttarit: Tekdüze. (e.n.)

      22

      Tarassut etmek: Gözlemek, gözetlemek. (e.n.)

      23

      İstical: İvedilik, acele etme. (e.n.)

      24

      İntizar: Birinin gelmesini, bir şeyin olmasını bekleme, gözleme. (e.n.)

      25

      Gülbeyaz hadisesinin sarayda nasıl bir tesir uyandırdığını yazmayı gereksiz bulduk. Romanımıza taalluk eden nokta bu kadının Kara Mehmet tarafından denizden çıkarılması ve nikâhla alınmasıdır. Hünkârın, alamadığı bir kız için Deli Murat’ı öldürmesine karşı en sevgili gözdelerinden birinin bir sipahiye eş ve Deli Murat’tan dul kalan kadınla arkadaş oluşu garip bir tesadüf teşkil ettiğinden okunmaya değer. Bununla beraber Gülbeyaz’ın hedef olduğu