Hüseyin Rahmi Gürpınar

Acı Gülüş


Скачать книгу

hazırlanmışlardı. Bu isim, onların sevda iştahlarına o kadar uygun gelmişti ki, bunun sahibini yeşil, kıvırcık ve çiğ çiğ yenir gibi bir şey sayıyorlardı. Niyetleri de, yerin müsaadesi olsa kadının gerdanından doya doya sevda içtikten sonra kendisini de ziftlemekti.

      Komiser, sürüden tekeleri ayırmak için çarşaflılara sert bir sesle sordu:

      “Hangileriniz erkek? Hangileriniz kadın?”

      Bu sorduğuna cevap alamadı. Çarşaflılar, cinsiyetlerini ayrılamaz karışık bir halita hâline getirmek için birbirlerine daha çok sokuldular. Erkek “örtülü”ler kadınlardan fazla korkuyorlardı. Bu rezalet belasından yakayı kurtarmak için, öyle bir evdeki kadınlığın bayağı hizmetine bile, cins değiştirmesi kabil olsa razı idiler.

      Kaba, iri endamlı, örtülülüğü erkeklik şüphesi veren bir çarşaflıya komiser işaretle: “Siz şöyle ortaya çıkınız.”

      Bu emre karşı çarşaflı küçüldü, büzüldü, kırıttı. Daha ziyade örtündü. Merak ve alayla o kadar çok bakan göz önünde kendisinin kim olduğunu göstermek istemiyordu.

      Komiser: “Nazlanmayınız efendim.”

      Yine bir davranma cesareti göstermedi. Komiser, karşısındakini kolundan tutarak ortaya getirdi. Hemen başından çarşafı çekiverdi. Meydana alafranga, kırpılmış sarı sakallı, enli gür kaşlı, hemen otuz beşlik, iri, çok heybetli bir yüz çıktı.

      Çarşafın örtüsü altında iken kadınca kırıtmalar göstermeye uğraşan bu insan, şimdi kafa tutan bir erkeklikle: “Ben Arnavut beylerindenim. Yirminci medeniyet asrında böyle yarı resmî bir komedya oynamayı size gösteririm.”

      Komiser: “Kim olursanız olunuz, elbise değiştirerek komedya oynamaya çıkan sizsiniz. Merkezde hüviyetinizi tahkik etmeye sıra gelince kim olduğunuzu söylersiniz. Şimdi susunuz. Bizi işimizden alıkoymayınız.”

      Mahalleliden biri: “Bizim baskın usulü asır hesabına gelmez. Şu herifler bu akşam yalnız erkekliğin değil mübarek sakalın haysiyetini bile bozdular. Sakalımdan utanmaya başladım.”

      Komiser, çarşaf altında cinsiyeti şüpheli gözüken kabalarcadan birini daha muayene yerine çekerek: “Çarşafınızı açınız.”

      Bu ikinci, daha cesaretli bulunarak başından çarşafını kendi eliyle itti. Koyu kumral saç, kırpık bıyıklı, yüzünün azaları nazik, solgun renkli bir delikanlı başı göründü. Yakası dantelalı kadın elbisesi arasından uzanan bu erkek kafası oyununu bitirerek soyunmaya gelmiş bir “zenne” manzarası gösteriyordu.

      Hasan Efendi, soygunu tanıyarak hemen bağırdı:

      “Vay oğlum Kenan’ım, kadınlık sana ne kadar yakışmış.”

      Kenan: “İnsan kadın kıyafetine değil yılan gömleğine girse yine sizin barbarlığınızdan kurtulamayacak.”

      Hasan Efendi: “Ne yapalım? Açıktan açığa fahişelik etmek, domuz sucuğu yemek, daha bilmem ne haltlarda bulunmak isteyenleri keyiflerinde serbest bırakacak kadar çok şükür henüz bu mahallelerde medeniyet terakki etmedi.”

      Конец ознакомительного фрагмента.

      Текст предоставлен ООО «Литрес».

      Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.

      Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.

      1

      Perestiş etmek: Sevmek. (e.n.)

      2

      Müşir: Mareşal. (e.n.)

      3

      Zikr-i cemil: Eski mekteplerde derslerinde başarı göstermiş öğrencilere verilen bir çeşit belge. (e.n.)

      4

      Kaye: Defter. (e.n.)

      5

      Tetebbu: İnceleme, araştırma. (e.n.)

      6

      Hidiv: Hidiv Kasrı. (e.n.)

      7

      İstidat: Yetenek. (e.n.)

      8

      Alaminüt: Dakikasında, hemen; à la minute. (e.n.)

      9

      Fiyat maktu: Değişmez fiyat. (e.n.)

      10

      Efrenc: Avrupalı. (e.n.)

      11

      Jame: Asla. (e.n.)

      12

      Şehremaneti: Belediye. (e.n.)

      13

      Şahnişin: Eski Türk mimarisinde odanın karşı ön cephesinde yer alan üç yanı pencereli çıkma, şahniş. (e.n.)

      14

      Suret-i hak: Doğrudan yana görünme. (e.n.)

      15

      Müzevirlik: Arabozanlık. (e.n.)

      16

      Aftos: Sevgili, gönül eğlendiren kimse. (e.n.)

      17

      Habe kaymak: Atıştırmak, yemek yemek. (e.n.)

      18

      Elhap: Tıp oyunu. (e.n.)

      19

      Çakaralmaz: Basit, ilkel tabanca. (e.n.)

      20

      İnayet bârî’den: İyilik, yardım Allah’tan. (e.n.)

      21

      Sala: Atışma. (e.n.)

      22

      Hempa: Aynı amaçla ve birlikte hareket eden kimse, omuzdaş. (e.n.)

      23

      Patenta: Uyruk, uyrukluk belgesi. (e.n.)

      24

      Hındım: Çalgılı toplantı, eğlenti. (e.n.)

      25

      Magnezyum: Bir dönem, fotoğraf makinelerinde kullanılan eski tip flaş türü. (e.n.)