Сюэцинь Цао

Kızıl Odanın Rüyası I. Cilt


Скачать книгу

içinde bulunduğu durumdan hemen neler olduğunu anladı. Kendisi de utançla kızararak hiçbir soru sormadan Baoyu’nün üstüne başına çekidüzen vermeye devam etti.

      Sonra Büyükanne Jia ve diğerlerinin yanına gittiler. Alelacele bir şeyler yedikten sonra tekrar Baoyu’nün odasına döndüler ve diğer hizmetçiler ve dadılar yokken, Xiren değiştirmesi için Baoyu’ye temiz iç çamaşırı verdi.

      “Lütfen hiç kimseye söyleme, sevgili Xiren.” diye yalvardı Baoyu, süklüm püklüm.

      Kendisi de aynı şekilde rahatsızlık duyan Xiren, gülümseyerek, “Neden böyle?” diye başladı, sonra etrafına şöyle bir bakınıp devam etti: “Nasıl oldu bu?”

      Baoyu kıpkırmızı kesilip hiçbir şey söylemedi. Xiren merakla gözlerini ona dikip kıkırdamaya başladı. Biraz tereddütten sonra Baoyu rüyasını ayrıntısıyla kıza anlattı. Perinin onu aşk ilişkisiyle tanıştırmasına sıra geldiğinde, Xiren elleriyle yüzünü kapatıp bir kahkaha kopardı.

      Uzunca bir zamandır Xiren’in zarif ve cilveli hâllerinden etkilenen Baoyu periden öğrendiklerini uygulamak için kıza baskı yaptı. Xiren, Büyükanne Jia kendisini Baoyu’ye verdiği zaman tam anlamıyla ona ait olmasını kastettiğini hissetmişti. Onu reddetmek için iyi bir nedeni olmadığından, mahcubiyetin verdiği kısa bir direnmeden sonra Baoyu’nün istediğini yapmasına izin verdi. Neyse ki yakalanmadan gizlice bu denemeyi gerçekleştirdiler. O andan sonra Baoyu, Xiren’e daha önce olduğundan çok daha özel bir ilgi göstermeye başladı, Xiren de ona çok daha büyük bir sadakatle hizmet verdi. Ama şimdilik bu konuda bu kadarı yeterli.

      Rong Konağı aşırı derecede büyük olsa da en üst seviyeden en alt seviyeye kadar herkesi sayarsak üç yüzü aşkın kişi yaşıyordu. İşleri çok fazla olmasa da yine de her gün halledilmesi gereken on ila yirmi mesele çıkıyordu ama arapsaçını çözmek bunları saymaktan çok daha kolay olurdu! O gün hangi olaydan ya da kimden başlayacağımı düşünürken, birdenbire Jia ailesiyle uzak akrabalığı olan, bir hardal tohumu kadar önemsiz, sıradan biri çok uzaklardan ziyarete gelip durumu kurtardı. Mükemmel bir başlangıç olarak önce onun ailesinden söz edeyim.

      Bu aileyi ve Rong Konağı ile uzak ilişkilerini biliyor musun? Sevgili okur, eğer bunun pek de önemli bir şey olmadığını düşünüyorsan, en iyisi bu kitabı hemen elinden bırakıp daha çok seveceğin bir tanesini al. Bu anlamsız hikâyenin vakit geçirmeye yarayacağına inanıyorsan, o zaman ben, aptal Taş, sana ayrıntısıyla anlatayım.

      Bu sıradan insanların soyadları Wang’dı ve buranın yerlisiydiler. Büyükbabaları başkentte çok küçük bir memurken Xifeng’ın büyükbabası, yani Wang Hanım’ın babasıyla tanışmıştı. Güçlü ve nüfuzlu olan adaşı Wanglarla akraba olma hevesiyle kendi ailesiyle onlar arasında bir bağlantı yaratıp yeğenleri olduğunu söylemişti. O dönemde sadece babalarına başkentte eşlik eden Wang Hanım ve ağabeyi, yani Xifeng’ın babası, bu uzak akrabadan haberdardı. Geri kalan Wanglar bu bağlantı hakkında hiçbir şey bilmiyorlardı.

      Büyükbaba öldüğünde, o zamanlar çok fakir oldukları için başkentten kendi memleketlerine taşınmak zorunda kalan bir oğul, yani Wang Cheng’ı ardında bırakmıştı. Sonraları Wang Cheng da hastalanıp ölmüş ve o da geride Gouer adında bir oğul bırakmıştı. Gouer, Liu adında bir ailenin kızıyla evlenmiş ve Baner adında bir oğlu, Qinger adında bir kızı olmuştu. Dört kişilik bu aile geçimini topraktan sağlıyordu.

      Gouer gün boyu toprakla meşgul olduğundan, karısı da kuyudan su çekmek, tahıl öğütmek ve benzeri çiftlik işleriyle uğraştığı için, çocuklara bakacak kimse yoktu. Bunun üzerine Gouer kayınvalidesi Liu nineyi yanlarında kalması için çağırdı.

      Çok şey görüp geçirmiş olan, yaşlı dul Liu nine, kendisine bakacak bir oğlu olmadığından, geçimini iki dönümlük berbat bir topraktan sağlıyordu. Damadının davetini büyük bir memnuniyetle karşıladı ve onlara faydalı olmak için elinden geleni yaptı.

      Artık sonbahar bitmiş, mevsim kışa dönüyordu. Soğuklar başlamıştı ama henüz kış için hiçbir hazırlık yapılmamıştı. Gouer dertlerini hafifletmek için birkaç kadeh içiyor, sonra da eve dönüp hırsını çilekeş karısından çıkarıyordu. Kadıncağız ona karşı çıkmaya cesaret edemiyordu ama Liu nine buna daha fazla dayanamayıp müdahale etti.

      “Bu işe burnumu soktuğum için kızma, sevgili damadım. Biz köylüler ayaklarını yorganına göre uzatması gereken insanlarız. Senin asıl problemin, küçükken annenle babanın seni şımartmış olması. Şimdi bir yetişkin olduğunda da paran varken gerisini düşünmeden harcıyor, paran bitince de sorun çıkartıyorsun. Yetişkin bir insan böyle davranır mı? Başkentin dışında, taşrada yaşıyor olabiliriz ama hâlâ İmparator’un gölgesi altındayız. Orada şehrin sokakları parayla kaplı, birilerinin gelip toplamasını bekliyor. Evi kasıp kavurmanın ne faydası var?”

      “Senin için oturduğun yerden konuşması kolay.” diye karşı çıktı Gouer. Ne yapmamı bekliyorsun? Gidip birini mi soyayım?”

      “Senden bunu isteyen mi var?” dedi Liu nine. “Sakince kafa kafaya verip bir çare düşünemez miyiz? Paraların kendiliklerinden yuvarlanıp gelmelerini bekleyecek değiliz ya.”

      Gouer alaylı bir şekilde homurdandı.

      “Bir çıkar yol olsaydı bunca zaman bekler miydim? Benim kiralarıyla geçinen akrabalarım ya da mevki sahibi arkadaşlarım yok. Ne yapabilirim? Zengin akraba ve dostlarım olsaydı bile, bizim gibilere yüz vermezlerdi.”

      “Ben olsam o kadar emin olmazdım.” dedi Liu nine. “Murat insandan, takdir Tanrı’dan. Biz bir plan yapıp Tanrı’ya güvenelim, yardım edip etmemek ona kalmış. Kim bilir, belki de bize aradığımız fırsatı verir.

      “Aslına bakarsan senin için bir imkân aklıma geldi. Çok eskiden Jinlingli Wanglarla bir akrabalık bağlantısı kurmuştun. Yirmi yıl önce sana hiç de kötü davranmamışlardı. O zamandan beri onlara yaklaşmamakta inat ediyorsun, artık bağları iyiden iyiye kopardınız.

      “Bir keresinde kızımla onlara gittiğimizi hatırlıyorum. Ailenin ikinci kızı Bayan Wang çok eli açık, hoş ve hiç kibri olmayan biriydi. Şimdi Rong Konağı’ndaki genç Lort Jia’nın karısı. Artık çok daha cömert olduğunu duydum, hayır işlerine düşkünmüş. Ağabeyi sınır bölgesinde bir göreve terfi etmiş. Wang Hanım’ın bizi hatırlayacağını umuyorum. Neden gidip şansını denemiyorsun? Eski günlerin hatırına belki bizim için bir şeyler yapabilir, belli mi olur? Eğer yardım edecek olursa, ondan gelecek tek bir kıl bizim gibi fakirlerin belinden kalındır.”

      “Annem doğru söylüyor.” diye araya girdi kızı. “Ama bize bir baksana! Onlar gibi önemli insanların kapısına böyle nasıl gidelim? Kapılarındaki bekçilerin bizim geldiğimizi haber vereceklerini bile sanmıyorum. Kim kendini gülünç duruma düşürmek için kalkıp gider ki?”

      Ama kayınvalidesinin sözleriyle Gouer’ın açgözlülüğü kabarmıştı, bu önerinin cazibesine kapılıp karısının itirazına güldü.

      “Madem öyle diyorsun, anne, bu hanımefendiyi daha önce de görmüş biri olarak neden yarın kendin gidip ağzını aramıyorsun?”

      “Yok canım! ‘Soylu evin eşiği denizden de derin olur.’ derler. Hem ben kimim ki? Hizmetkârlar beni tanımazlar bile, benim gitmemin bir anlamı olmaz.”

      “Bu hiç sorun değil.” dedi Gouer. “Ben sana ne yapacağını söyleyeyim. Küçük Baner’ı da yanında götürürsün ve hanımefendi evlendiğinden beri hizmetinde olan kâhyaları Zhou Rui’i sorarsın. Onu görmeye geldiğini söylersen, bu bize bir fırsat sağlar. Bu yaşlı Zhou Rui’in babamla bazı alışverişi olmuştu ve bir zamanlar