Corci Zeydan

Fergana Güzeli


Скачать книгу

hâlde onlar babanla gizlice konuşurlar. Bu görüşme uzun sürer zannederim. Pek az bir zaman sonra dönmek üzere buradan gitmeme müsaade eder misin?”

      “Burada beni yalnız bırakıp gitmen doğru mudur?”

      “İstersen kalırım. Nasıl istersen öyle yaparız fakat gidersem çok kalmam, hemen gelirim.”

      “Peki, yüce Hürmüz’e emanet ol. Geç kalma.”

      Ay Toldı, Cihan’ın Hürmüz’ü anmasını duyunca durdu:

      “Bu sözlerinle hatırıma bir şey getirdin, sormama müsaade eder misin?”

      Cihan, Ay Toldı’nın gözlerine bakınca ne düşündüğünü anlayarak cevap verdi:

      “Bana Hürmüz’ü soracaksın zannederim. Sen başka bir dine bağlısın, değil mi?”

      Ay Toldı, Cihan’ın sezgisine ve hızlı kavramasına hayran kaldı:

      “Evet, onu soracaktım.”

      “Sana tabi olacağım. Hangi dine bağlıysan ben de o dini kabul edeceğim çünkü ne bu dünyada ne de ahirette senden ayrılmak istemem.”

      Ay Toldı, Cihan’ın kendisine ne derece bağlı olduğunu anlayarak tebessüm etti:

      “Cihan’ım! Sana bir sual daha soracağım. Buna da müsaade edersin, değil mi?”

      “Söyle.”

      “Anlayamadığım bir sebepten dolayı validemin Irak’ta ikamet etmeyi son derece arzu ettiğini sen de bilirsin.”

      Cihan, Ay Toldı’nın sözünü keserek:

      “Sen nerede ikamet etmek istersen ben de orada ikamet edeceğim. Sen nerede bulunursan benim için dünya orasıdır. Fergana’da ve diğer yerlerdeki alakalarımızın hiç önemi yoktur.”

      “İşte şimdi bütün dünya saadeti benimdir. Mesut olmamıza hiçbir engel yoktur. Şimdi izin ver, sevgilim! Beraber gelmiş olduğum özel heyete biraz gideyim. Bir bahane ile onlardan kurtulup tekrar dönerim.”

      “Allah’a emanet olarak git. İşte şimdiden istediğini yapıyor, senin Allah’ını tanıyorum.”

      Ay Toldı büyük bir cazibe ve memnuniyetle gülerek Cihan’a veda etti. Verdan’ı çağırmak için adam gönderdikten sonra oradan ayrıldı.

      18

      İHTİZAR

      Cihan’ın kalbi, sevgilisinin ayrılmasından sonra kendisinden ayrılıp gitmek istiyordu fakat hemen kendisini topladı. Ay Toldı’ya karşı bağlılığını açıklamakta biraz ileri gittiğini zannediyordu lakin suçu vardı. Çünkü asalet ve servet itibarıyla ondan yüksek bir mevkideydi. Kendisine bu suretle cesaret vermeseydi ihtimal ki o; fikrini, hislerini bu derece açıkça söylemekten çekinecekti. Cihan diğer taraftan babasının hastalığını düşünüyordu. Öyle bir hastalık ki fena bir netice vermesinden korkuluyordu. Cihan üstün vasıflı ve dirayet sahibi olsa da ne olursa olsun yine bir kadındı. Pederi vefat ederse yetim kalacaktı. Kardeşinden başka kimsesi yoktu. O ise sağlam bir insan değildi. Özellikle babasının Mubez ve Afşin ile birleşip mahrem konuşmaları, kendisini büyük bir endişeye düşürüyordu. Bu gizli toplantı kalbini şiddetli heyecanlara, fikrini muhalif düşüncelere, korkulara uğratıyordu. Mubez hırs ve açgözlülükle, düzenbazlıkla bilinen bir adamdı.

      O sırada Zerdüşt mezhebi başlangıçtaki saflığını kaybetmiş; kâhinlik bir geçim vesilesi, servet toplama amacı benimsemişti. Dinî cübbe ve külah giyenler her ne vasıtayla olursa olsun para toplamaktan başka bir şey düşünmezler, ettikleri fenalıkların kirlerini dua ve ibadet görünüşüyle yıkamakta güçlük çekmezlerdi.

      Gerçekten dinî akideler zamanla eskiyip de din hizmetinin servet ve saadet hırsıyla eline düşerse dinin emirlerini büyük bir fesada uğratır. Öyle hâle uğrayan bir din, insanlar için dinsizlikten ziyade zararlı olur. Bununla beraber bir din öyle bir hâlde kalamaz. Mutlaka iyileştirenler yetişir, onu o şaibelerden temizlerler.

      Cihan, sahip olduğu dirayet ve feraset kuvvetiyle din adamlarının bu gibi hâllerini anladığı için onlara büyük bir ilişki ve irtibat göstermezdi. Babasının dini olan Zerdüşt mezhebiyle bağlantılıydı fakat o mezhebi ne iyi anlamış ne de ciddi bir surette araştırmıştı. Yalnız o mezhepte doğarak o âdetler içinde büyümüştü. Diğer âdetler ve ahlak özellikleri de o suretle kazanılmıştı. Nitekim halkın çoğunun hâli böyledir. Bunlar küçüklükte gördükleri dinle yaşarlar. Daha sonra büyüyüp de her şeyin hakikatini anlamaya başladıkları zaman mensup oldukları dine bağlı bazı hususları incelemeye değer ve ıslaha muhtaç görürler fakat bağımlılık, alışılan şeye kalben ve aklen esaret, görenek ve emsali sebepler tesiriyle o şeylere karşı müsamahakâr davranırlar. İşte bu itibarla din, insan için cinsiyet ve milliyet hükmünü alır. Din için gazaba gelinir. Dine Allah’ın destek ve yardımıyla koşulur. Arz, menfaat nasıl müdafaa olunursa dini de öyle bir gayretle müdafaa ederler. Bunun için insanın o dini korumasının farz olduğuna inanmış olması gerekli değildir.

      Cihan, Mubezler ve diğerlerinin dinî reislerinin sözlerine güvenmediği gibi onlardan hiç de korkmuyordu. Afşin birlikte olmasaydı Mubez’in kendi babasıyla gizlice toplanıp müzakere etmesine o kadar büyük bir önem vermeyecekti. Cihan, Afşin’den belli bir sebep göstermeden nefret ediyordu. Bundan başka, askerlere ve adamlara sahip kuvvetli bir hükümdar mevkisinde bulunduğundan dolayı ondan korkuyordu.

      Kızcağızın bu hislerine rağmen babası tersine, Afşin’e fevkalade güven gösteriyordu. Özetle Cihan sanki bir oldubittiden korkuyormuş gibi Afşin’den çekiniyor, onun ismini bile işitmek istemiyordu. Zavallı kız bu suretle birçok düşünceye dalmışken bir ayak sesinin yaklaşmakta olduğunu işitti. Gelen Hizran’dı. Herhâlde mühim bir şey söylemek için geliyordu. Cihan’ın yüreği çarpmaya başladı. Hizran, hanımına selam verdikten sonra:

      “Bey baban seni çağırıyor. Yanına girdiğin zaman metîn ol, zaaf gösterme. Seni metîn bir hanım bilirim.” dedi.

      Cihan bu son gelişmelerden babasının sağlığında ani bir değişiklik hasıl olduğunu anlıyordu. Hemen babasının odasına koştu. Orada Mubez ile Afşin’i göreceğini düşündükçe kederi, telaşı artıyordu. Hiçbir tarafa bakmaksızın doğruca babasının yatağına vardı. Marzban arkaüstü uzanmıştı. Hâlâ yaş dolu olan ve ağlamaktan kirpikleri kırık, gözleri kapıya doğru dikilmişti. Kızının geldiğini görünce tebessüm etmek istedi fakat yüzünde hayat eseri kalmamıştı. Gözlerindeki şefkat ve muhabbet izleri olan zayıf parlaklık var olmasaydı onların bir ölünün gözleri olduğuna hükmedilebilirdi.

      Marzban, kızının yanına yaklaşması üzerine onu kucaklamak için kollarını kaldırdı. Söz söylemek için ağzını açtı fakat söylemeye muktedir olamadı. Dudakları kımıldamıyordu.

      Конец ознакомительного фрагмента.

      Текст предоставлен ООО «Литрес».

      Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.

      Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной,