Büke Aydın

Mozart


Скачать книгу

gezinen sopranonun, pes seslerinin de kuvvetli ve etkileyici olması Leopold Mozart’ın özellikle dikkatini çekmişti. Bu yolculuk sırasında Wolfgang, eline geçmesini beklediği operaya dek, yaylı çalgılar için ilk dörtlüsünü bestelemişti (KV 80). Yapıtta Sammartini’nin etkileri açıkça görülüyordu.

      24 Mart 1770’te Bologna’ya ulaştılar. İki gün sonra Kont Luca Pallavicini’nin şatosunda kentin ileri gelenlerinin önünde Wolfgang bir konser verdi. Leopold Mozart’ı en çok heyecanlandıran, genellikle böylesi toplantılara katılmayı sevmeyen Padre Martini’ nin de o akşam hazır bulunmasıydı. Çağın en büyük teorisyeni olarak kabul edilen Giovanni Battista Martini, aynı zamanda bir din adamı olduğu için çoğunlukla, “Padre Martini” olarak anılmaktaydı. Mozart’lar onun ününü çok farklı çevrelerden duymuş, en son Londra’da karşılaştıkları Johann Christian Bach’ın, Padre Martini’nin öğrencisi olması nedeniyle ünlü müzikçi hakkında ayrıntılı bilgi edinmişlerdi. Leopold Mozart, 27 Mart’ta karısına gönderdiği mektupta Bologna’da yaşadıklarını, Kont Pallavicini’nin şatosunda nasıl ağırlandıklarını tüm ayrıntısıyla anlatıyordu. Padre Martini’nin Wolfgang’ın yeteneğinden çok etkilenmesi ve bir dönemin en önemli kastratoları arasında sayılan Farinelli’yle karşılaşmaları, Bologna günlerinin en önemli olayları arasındaydı:

      Kont’un evine onun arabasıyla nasıl götürülüp nasıl iyi ağırlandığımızı sana anlatamam. Orada yaklaşık yüz elli soylu bulunuyordu. Davetliler arasında ünlü Padre Martini de vardı; aslında böyle davetlere çoğunlukla katılmazmış ama buna gelmişti. Akşam yedi buçukta başlayan konser, gece on bir buçuğa dek sürdü. Davetliler hiç ara yapmak istemediler. Konserde Bay Aprile ve Bay Cigognani90 de şarkı söylediler. (…) En çok hoşuma giden, burada çok sevilmemiz ve Wolfgang’ın diğer kentlerden çok daha fazla ilgi uyandırması. Burası pek çok sanatçının ve kültür insanın olduğu bir yer. Burada elde ettiği başarılar, Wolfgang’ın ününün bütün İtalya’da artmasına neden olacak. Çünkü Padre Martini, İtalyanlar için adeta tanrı gibi ve o da Wolfgang hakkında çok güzel şeyler söylüyor. Kendisini iki kez evinde de ziyaret ettik. Her defasında Wolfgang’a temalarını kendi yazdığı bir füg verdi geliştirmesini istedi. Bay Farinelli olarak anılan Carlo Broschi’yi kent dışındaki malikânesinde ziyaret ettik. (…) Burada gördüklerimiz British Museum’dakileri gölgede bıraktı. Eğer görsen sen de hayretler içinde kalırdın. Kiliselerden, tablolardan, eşsiz mimari örneklerden ve saraylardan çok fazla bahsedemeyeceğim çünkü uykusuzluktan ayakta duramaz haldeyim. Saat gece yarısı 01.00’i geçti, Wolfgang çoktandır horluyor, ben de masa başında uykuya dalmak üzereyim. (…) Hoşça kal, seni ve Nannerl’ı 1 000 kez öperim, herkese selam, sadık ve uykulu…

      Kocan Mzt.91

      30 Mart’ta bir başka önemli İtalyan kentine, Floransa’ya ulaşmışlardı. Rönesans’tan beri sanatın her türüne ev sahipliği yapan bu şehir, o tarihlerde yaklaşık 70 000 nüfusa sahipti. Yüz elliden fazla kilisesi, yüz kadar manastırı ve üç tiyatro binasıyla hem dünyevi hem de ilahî duyguları olabildiğince tatmin ediyordu. Mozart’lar kente ulaştıklarının ertesi günü, yöneticilerden Kont Franz Xaver Wolfgang Orsini-Rosenberg tarafından kabul edilmişlerdi. Kont Firmian’dan getirdikleri tavsiye mektupları nedeniyle Leopold Mozart ve oğlunu çok içten karşılayan Orsini-Rosenberg ile Wolfgang’ın yolu, 1780’lerde Viyana’da yeniden kesişecek, o tarihlerde opera yöneticisi olarak görev yapan Kont, bestecinin eserlerinin sahnelenmesi için son sözü söyleyen kişi konumunda olacaktı.

      Mozart’ların Floransa’da görüşmek istedikleri en önemli isim, kuşkusuz Arşidük Leopold idi. Maria Theresia’ın oğlu olan Arşidük, aileyi çok içten karşılamış, Nannerl’ın hatırını sormayı da ihmal etmemişti. Medici ailesine ait ünlü Palazzo Pitti’de (Pitti Sarayı) gerçekleşen görüşmenin müzik tarihi açısından bir başka ilginç özelliği, aynı sarayda 1600 yılında sahnelenen Euridice92 adlı sahne oyununun “ilk opera” olarak kayıtlara geçmesiydi. Operanın doğduğu yerde, İtalya’da ilk operasını besteleme arifesinde olan on dört yaşındaki bir Alman çocuğu, geleceğin Roma-Germen İmparatoru’nun huzurunda duruyordu.

      Floransa’da Mozart’ları mutlu eden bir başka olay, Londra’da Wolfgang’la yakın dostluk kurup ona şan dersleri veren kastrato Manzuoli’yle karşılaşmalarıydı. Sanatçı, küçük dostunun yetenekli bir besteciye dönüştüğünü görmekten çok memnun olmuş; Milano için besteleyeceği operadan söz açılınca eğer uygun olabilirse kendisinin de o yapıtta rol almak istediğini belirtmişti. Kentte tanıştıkları bir başka ilginç isim Thomas Linley’ydi. Wolfgang’ın yaşıtı olan ve olağanüstü keman çalışıyla herkesi kendine hayran bırakan bu İngiliz çocuk ne yazık ki yirmili yaşlarının başında, bir kaza sonucu yaşama veda edecekti. Floransa’dan ayrılmak, Leopold Mozart’a çok zor gelmişti. Aklında mutlaka Roma’yı, kutsal kenti görmek olmasa, daha uzun bir süre kalabilirdi. 3 Nisan tarihli mektupta karısına duygularını şöyle aktarıyordu: “Cuma günü Roma’ya gitmek üzere ayrılmak zorunda olduğumuz için çok üzgünüm. Senin Floransa’yı, çevresini ve kentin konumunu görmeni çok isterdim. ‘İnsan burada yaşamalı ve ölmeli,’ diyeceğin bir yer. Önümüzdeki birkaç gün içinde olabildiğince fazla şey görmeye gayret edeceğim.”93

      11 Nisan’da, Paskalya’dan önceki çarşamba günü, kuvvetli bir yağmur ve fırtına altında Roma’ya ulaştıklarında Leopold Mozart çok heyecanlıydı. Vakit henüz erken olduğu için hiç vakit kaybetmeden San Pietro Kilisesi’ne gittiler. Ünlü Sistina Şapeli’nde seslendirilen ve notalarının dışarıya çıkarılması yasak olan Miserere’ yi94, Wolfgang ayin sonunda kâğıda geçirmişti. Yoğun polifonik yapısı nedeniyle, Gregorio Allegri’nin dokuz sesli bu yapıtını akılda tutmak olanaksız gibiydi. Notaların kiliseden çıkarılmasının cezası, aforoz edilmekti ancak Wolfgang bunu bilinçli olarak yapmamış, aklında kalanları kâğıda geçirmişti. Bu nedenle yaptığı iş cezasız kalabilirdi. Papa XIV. Clemens, bir süre sonra bu olağanüstü yetenekli çocuğu ayrıca ödüllendirecekti.

      Leopold Mozart ve oğlunun kıyafetleri, yabancı bir dil konuşmaları, Paskalya öncesi yoksullarla aynı sofrada yemek yiyen Papa ile yanındaki kardinallerin de dikkatini çekmiş, davranışlarından Wolfgang’ın bir Alman prensi, babasının da onun öğretmeni olduğu sonucuna varmışlardı. Wolfgang, kardinallerin masasına teklifsizce yaklaşmış ve onların yanına oturmak istemişti. İçlerinden biri, bu sevimli çocuğa kim olduğunu sormuş, adını öğrenince de, “Demek sen hakkında onca şey yazılan çocuksun,” demişti. Wolfgang da onun Kardinal Pallavicini olup olmadığını sormuş, olumlu yanıtı üzerine de yanlarında adına yazılmış tavsiye mektupları bulunduğunu eklemişti. Kardinal çocuğun İtalyanca konuşmasına özellikle hayran kalmış, oldukça bozuk bir aksanla, kendinin de bir parça Almanca konuşabildiğini söylemişti.95

      Roma’da kaldıkları süre boyunca kentin önemli merkezlerini geziyorlardı. Karşılaştıkları pek çok kişi, yolculuklarını güneye doğru devam ettirerek Napoli’yi de görmelerini, orada opera izlemelerini, özellikle ünlü soprano Anna Lucia de Amicis’i dinlemelerini öğütlüyordu. Wolfgang’ın o tarihlerde ilginç bir sorunu vardı. Bunun için ablasından yardım istiyordu: Hesap yaparken başvurduğu bir çizelgeyi kaybetmişti; Nannerl’dan en kısa sürede yeni bir tane hazırlayarak göndermesini rica ediyordu. Annesi ise onlardan ayrı kaldıkları süre boyunca oğlunun hâlâ keman çalışıp çalışmadığını, şarkı söylemekle arasının nasıl olduğunu merak ediyordu. Leopold Mozart, karısına gönderdiği yanıtta Wolfgang’ ın çok sık olmamakla birlikte keman çalmayı sürdürdüğünü ancak sesi kalınlaştığı için eskisi gibi şarkı söylemediğini yazıyordu. Ayrıca eskiden olduğu gibi, bazen diş ağrısı çocuğu rahatsız ediyor ama uzun süreli olmuyordu.

      8