Maud Isabel Ebbutt

Britanya Kahramanları


Скачать книгу

İmparator

      Yarı Britanyalı Constantius öldüğünde batıdaki Roma askerlerinin gözdesi olan Konstantin, sadık birlikleri tarafından bir anda imparator ilan edildi. Bu onuru kabul etmekte isteksiz olduğunu açıkladı ve hatta atına binerek askerlerinin sevgi dolu isteklerinden kaçmaya çalıştığı ama başarısız olduğu söylenir. Daha fazla itiraz etmenin yararsız olduğunu görünce imparatorluk unvanını kabul etti ve Galerius’a taht üzerinde hak iddia etmesini ve kendisine dayatılan beklenmedik haysiyeti kabul etmesini gerekçelendiren bir yazı yazdı. Galerius kaçınılmaz olanı kabul etti ve Konstantin’e Batı Avrupa üzerinde egemenlik kurma hakkıyla ikinci derecedeki “Sezar” unvanını verdi. Bilge prens, elverişli koşulların rakiplerini yok etmesini ve ona Roma İmparatorluğu üzerinde tek hakimiyeti vermesini beklemekten memnundu. Artık otuz yaşına gelmişti, Mısır ve İran’daki savaşlarda yiğitçe savaşmış ve liyakatiyle tribün rütbesine yükselmişti. İmparator Maximian’ın kızı Fausta ile evliliği ve Augustus rütbesine yükselmesi onu arzusuna daha da yaklaştırdı. Ve sonunda rakiplerinin yenilmeleri ve ölümleri onu cihanşümul Roma İmparatorluğu’nun başına yerleştirdi. Konstantin’in yüce yetkiye yükseltilmesinden önceki dönem için, Gower’ın “Confessio Amantis” adlı eserinde merhametin esası olan gerçek hayırseverliğin bir örneği olarak anlattığı ve bir insanın kalbini yumuşatan aşağıdaki öyküye değinmemiz gerekir.

      “Kendisi rahatlasa da

      Yine de başka bir üzüntü duymazdı.”

      Ama başkaları mutlu olsun diye kendi derdine tek başına katlanacaktır.

      Konstantin Cüzama Yakalanıyor

      Roma İmparatoru soylu Konstantin, hayatının tam baharındaydı. Bakılası bir güzelliği vardı, güçlü ve mutluydu ancak başına büyük ve ani bir ıstırap geldi: Cüzam hastalığına yakalandı. Bu korkunç hastalık ilk olarak yüzünde kendini gösterdi, dolayısıyla gizlemek mümkün değildi ve imparator olmasaydı yaşaması için ormanlara ve yaban hayata sürgün edilirdi. Cüzam, yüzünden tüm vücuduna yayıldı ve o kadar kötü bir hale geldi ki artık ata binemiyor, halkın karşısına çıkamıyordu. Bütün tedaviler denenip sonuç vermeyince Konstantin lortlarıyla görüşmez oldu, her türlü silahı kullanmaktan vazgeçti, imparatorluk görevleriyle ilgilenmez oldu ve kendini sarayında izole etti. Kendi odasında öyle gözlerden uzak bir hayat yaşadı ki Roma bir nevi hükümdarsız kalmıştı. İmparatorluktaki tüm insanlar onun hastalığından bahsediyor ve iyileşmesi için tanrılarına dua ediyorlardı. Her şey faydasız gibi geldiğinde Konstantin konseyinin ricasına boyun eğdi ve hastalığı üzerinde düşünüp derdine bir çare bulmayı denemeleri için bütün ülkelerden ne kadar doktor, bilge ve hekim varsa hepsini Roma’ya çağırdı.

      Tedavisi İçin Sunulan Ödüller

      Tüm dünyaya bir bildiri gönderildi ve imparatoru iyileştirebilecek kişiye büyük ödüller vaat edildi. İran, Arabistan ve Roma’nın hükmettiği her diyardan hekimler, Yunanistan ve Mısır’dan filozoflar ve doğunun keşfedilmemiş çöllerinden sihirbazlar ve büyücüler ödüller ve büyük şöhretle cezbedilerek Roma’ya geldiler. Ancak Konstantin, bilge adamların tavsiye ettiği tüm ilaçları denese de cüzamı iyileşmedi, hatta daha da kötüleşti ve sihir bile işe yaramadı.

      Bilgili adamlar bir kez daha toplandılar ve ne gibi tavsiyeler vermeleri gerektiğini istişare ettiler çünkü hiçbiri, imparatoru büyük sıkıntısıyla baş başa bırakmayı hiç istemiyordu ama ne yapacaklarını bilmiyorlardı. Sessizlik içinde otururlarken sonunda çok yaşlı ve çok bilge olan büyük bir Arap hekim ayağa kalkıp dedi ki:

      “Her şey başarısız olduğuna ve hiçbir şey işe yaramadığına göre duyduğum bir çareden bahsedeceğim. Bunun sevgili imparatorumuzu kesinlikle iyileştireceğine inanıyorum ama çok korkunç; bu yüzden her türlü yol denenip başarısız olana kadar ondan bahsetmek istemedim çünkü bu söz konusu kim olursa olsun acımasız bir şey. İmparatoru yedi yaşında veya daha küçük bebeklerin ve çocukların kanıyla dolu bir banyoya daldırsanız iyileşecek, cüzamı onu terk edecek çünkü bu hastalık onun vücudu için doğal değil ve doğal olmayan bir tedavi gerektiriyor.”

      Konstantin Üzülerek Onaylıyor

      Bu, meclis için korkunç bir teklifti ve çoğu ilk başta bunu kabul etmedi ancak imparatoru başka hiçbir şeyin iyileştirmeyeceğini düşündüklerinde boyun eğdiler ve haberleri karanlık odasında bekleyen Konstantin’e ulaştırmak için aralarından iki kişi gönderdiler. Konstantin, sundukları teklifi işitince dehşete düştü ve bu kadar kötü bir planı uygulamayı ilk başta reddetti ama canı, halkı için çok değerli olduğu ve dünyada yapacağı harika işler olduğunu hissettiği için sonunda bu korkunç çareyi denemeyi çokça gözyaşı dökerek kabul etti.

      Acımasız Bir Duyuru

      Bunun üzerine konsey, imparatorun yazısı ve mührüyle mektuplar yazıp bunları tüm dünyaya gönderdi. Masumların kanı imparatorun hastalığına şifa olabilsin diye yedi yaş ve altında çocuğu olan bütün annelerden çocuklarını derhal Roma’ya getirmeleri istendi. Heyhat! Bu acımasız hükmü işittiklerinde anneler öyle gözyaşları döküp öyle feryat ettiler ki! Nasıl da ağladılar, bebeklerini nasıl da bağırlarına bastılar. Konstantin’in Kutsal Masumlar’ı öldüren Herod’dan bile daha acımasız olduğunu söylediler. Doğu hükümdarının, yalnızca bir yoksul köyün çocuklarını öldürdüğünü ancak daha acımasız olan imparatorlarının tüm imparatorluktaki tüm küçük çocukların canını aldığını söylediler.

      Konstantin Vicdan Azabı Çekiyor

      Ama anneler acı bir biçimde üzülseler de imparatorun emrine boyun eğdiler ve bu nedenle ister gönül rızasıyla ister zoraki olsun Roma’daki imparatorluk sarayının büyük avlusunda büyük bir kalabalık toplandı. Meme çağındaki bebeklerini emziren, üç dört yaşındaki çocuklarını kucaklarında tutan veya yanlarında koşturan ufak çocukları olan annelerin kalbi o kadar kırılmış ve hepsi o kadar kederliydi ki çoğu dayanamayıp bayıldı. Kadınlar yüksek sesle feryat ediyor, çocuklarsa ağlıyordu. Konstantin, yalnız ve sefil bir şekilde karanlık odasında oturduğu yerden bunları duyana kadar kargaşa büyüdü. Penceresinden avludaki kederli manzaraya baktı ve kendine gelerek şöyle dedi: “Ey bütün insanları aynı şekilde yaratan İlahi Takdir! Fakir insanlar tıpkı zenginler gibi doğar, yaşar, acı çeker ve ölür; bilge insana da aptal insana hastalık ve şifa gelir. Doğa yasasının kendisine biçtiği talihten hiç kimse kaçamaz. Aynı şekilde doğanın güç, güzellik, ruh ve akıl gibi armağanları herkese özgürce ve tam olarak verilir dolayısıyla fakir çocuk, kralın oğlunun sahip olduğu kadar erdeme sahip olarak doğar ve herkese erdemli olmayı veya kötülüğü seçmek için özgür irade verilir. Yine de sen insanlara her zaman hakları olmadığı halde zenginlik ve fakirlik, efendilik veya kölelik gibi farklı payeler veriyorsun. Doğaya ve tüm evrene nizam veren Tanrım, tüm insanların kendilerini yasayla yönetmesini sağladın ve bir insanın, başkalarına kendisine davranacağı gibi davranması gerektiğini söyledin.”

      Konstantin’in Soylu Kararı

      Konstantin, pencerenin yanında durup ağlayan anne ve çocuklara bakarken kendi kendiyle bu şekilde konuştu. Sarayının muhafızları onlara acıyor ve onları boş yere rahatlatmaya çalışıyordu. Hayatını karartan bu iğrenç hastalıktan kurtulmak için duyduğu doğal arzusu ile bu zavallıcıklar için hissettiği acıma duygusu ve yalnızca kendisi için dökülecek onca insan kanı düşüncesi karşısında hissettiği korku arasında gidip gelmeye başladı. Kederli annelerin inlemeleri ve çocukların acıklı ağlayışlarını duydu ve