Helen Archibald Clarke

Mitoloji Rehberi


Скачать книгу

dalıcı familyasından küçük bir ördek bir terslik olduğunu düşünerek gözlerini açmış ve Manabozho’nun ne yaptığını görmüş. Birdenbire sıçrayarak haykırmış:

      “Ha-ha-a! Manabozho canımıza kıyıyor!” diyerek suya doğru koşmuş.

      Manabozho, bu hayvanın kendisini gözetlemesine çok sinirlenerek onun peşine düşmüş ve tam ördek suya dalmak üzereyken ona bir tekme atmış; işte dalıcı ördeğin kuyruk kısmındaki tüylerin seyrekliği, sırtının ve bacaklarının düzleşmesinin sebebi budur. Bu yüzden karaya çıktığında yürürken zayıf bir yapısı vardır.

      Bu sırada Manabozho’nun kuşağına girip ona yemek olmak istemeyen diğer kuşlar uçarken diğer hayvanlar da ormana doğru kaçışmış.

      Manabozho çayırın kenarındaki gölgeliğe uzanıp ne yapacağını düşünmeye başlamış. Seyahat etmeye ve yeni ülkeler görmeye karar vermiş ve kararını verir vermez, üç günden kısa bir süre içinde devasa uzuvları ve engin adımları sayesinde bütün kıtayı dolaşmış. Yolunun üstündeki her kulübeye göz atmış ve gözlemleri sayesinde yaşlı büyükannesine belirli saatlerde ailelerin akşam yemeğinde neler yediğini söyleyebilmiş.

      Bu büyük görevlerinin yanı sıra orman sporlarında kendini geliştirmek isteyen Manabozho, avcılıkta da büyük zaferler elde edildiğini duymuş ve kendini denemek istiyormuş.

      Kulübenin yakınlarındaki tüm av hayvanlarını silip süpürmesinin de bu kararda etkisi olmuş, bir akşam büyük gölün kenarında yorgun ve aç bir halde yürürken altı yavrusuyla kendisine doğru gelen yaşlı bir kurt görünümündeki büyük bir sihirbazla karşılaşmış.

      Kurt onu görür görmez yavrularına Manabozho’nun yolundan çekilmelerini söylemiş. “Biliyorum ki şu ileride gördüğümüz çok sinsi bir adamdır.”

      Kurtlar koşmaya başlayınca Manabozho bağırmış: “Torunlarım, nereye? Durun ben de sizinle geleyim. Bilge babanızla biraz sohbet etmek isterim.”

      Bunu söylerken ilerleyerek yaşlı kurdu selamlamış ve onu iyi gördüğüne sevindiğini söylemiş. “Yolculuk nereye?” diye sormuş.

      “Kışı geçirmek için avlanacak yer arıyoruz,” demiş ihtiyar kurt. “Sen burada ne yapıyorsun?”

      “Seni arıyordum,” demiş Manabozho. “Çünkü avlanmaya merak saldım. Ailene hep hayran oldum, beni bir kurda dönüştürmeye ne dersin?”

      Kurt, Manabozho’nun isteğini kabul ederek onu bir kurda dönüştürmüş.

      “Pekâlâ, bu işimi görür,” demiş Manabozho ve sonra kuyruğuna bakıp eklemiş: “Kuyruğumu biraz daha uzatıp gürleştirmeyi bana lütfeder misin?”

      “Elbette,” demiş kurt ve Manabozho’ya öyle uzun ve geniş bir kuyruk vermiş ki, kuyruk sürekli bacaklarının arasına giriyormuş ve de o kadar ağırmış ki onu taşıyacak gücü yokmuş. Ama böyle bir kuyruğu kendisi istediğinden, bir şey demeye utanmış ve hepsi birlikte vadiye doğru yola koyulmuşlar.

      Ormanda biraz ilerledikten sonra geyik izlerine rastlamışlar. Yavru kurtlar koşturarak geyiğin peşine düşmüş, ihtiyar kurt ve Manabozho da acele etmeden onları takip etmiş.

      “Söyle bakalım,” diye lafa girmiş ihtiyar kurt. “Sence bu çocuklardan en hızlısı hangisi? Zıplayışlarından anlayabilir misin?”

      “Zor soru,” diye karşılık vermiş Manabozho. “Uzun atlayışlar yapan, bence en hızlısı o.”

      “Ha! ha! Yanıldın,” demiş ihtiyar kurt. “Evet, iyi bir başlangıç yaptı ama ilk yorulan o olacak; en geride görünen ise avlayacak olan.”

      Bu sırada yavruların avın peşine düştükleri noktaya gelmişler. Yerde, içlerinden birinin avlanma partilerinde kullanmak için taşıdığı küçük ilaç kesesine benzer bir şeyi düşürdüğünü görmüşler.

      “Al onu Manabozho,” demiş ihtiyar kurt.

      “Yok, bu kirli kurt postunu ne yapacağım?”

      Yaşlı kurt yere düşeni almış, çok güzel bir kaftanmış.

      “Bunu alırım,” diye bağırmış Manabozho.

      “Hayır,” demiş sihirli güçlerini kullanan ihtiyar kurt. “Bu incilerle bezenmiş bir kaftan. “Acele et!” demiş ve hızla uzaklaşmış.

      “O kadar hızlı koşamıyorum!” diye bağırmış Manabozho arkasından. “Ah bu lanet olası kuyruk!”

      Geyiğin yattığı yere vardıklarında, yavru kurtların avlarının peşinde yeni bir hamle yapmak üzere olduğunu görmüşler.

      “Aa!” demiş ihtiyar kurt. “Bu geyik çelimsiz. İzinden belli, avın şişman mı yoksa çelimsiz mi olduğunu her zaman anlarım.”

      Az ileride geyiğe saldıran yavru kurtlardan birinin bir ağacın üzerinde dişini kırdığını görmüş.

      “Manabozho,” demiş ihtiyar kurt, “torunlarından biri avını yakalamış. Git de onun okunu al.”

      “Hayır,” demiş Manabozho. “Pis bir kurt dişini ne yapacağım?”

      İhtiyar kurt dişi çekip almış. Bir de ne görsün, muhteşem gümüş bir ok.

      Sonunda yavrulara yetişmişler ve onların çok şişman bir geyiği avladığını görmüşler. Manabozho’nun karnı çok açmış ancak ihtiyar kurt yine sihirli güçlerini kullanmış ve Manabozho ava baktığında kemik kalıntılarından başka bir şey göremez olmuş. “Tam tahmin ettiğim gibi pis, açgözlü kurtlar hepsini yemiş. Arkamda bu kuyruğum olmasaydı birkaç lokma yemek için zamanında gelebilirdim,” demiş kendi kendine ve kuyruğa en içten beddualarını etmiş. Yine de tek kelime etmeden bir köşeye oturmuş.

      Sonra ihtiyar kurt, yavrulardan birine seslenmiş:

      “Büyükbabana biraz et ver.”

      Yavru onun emrine itaat etmiş ve Manabozho’nun yanına gelerek av sırasında biriken kozalaklarla güzelce terbiye edilmiş kendi gür kuyruğunun diğer ucunu ona uzatmış.

      Manabozho yerinden sıçrayıp bağırmaya başlamış:

      “Seni hain kurt, karnın doyduğuna göre akşam yemeğim için seni yiyeceğimi mi düşünüyorsun? Yürü git başımdan.”

      Bunu söyledikten sonra, Manabozho öfkesine hâkim olamayarak uzaklaşmaya başlamış.

      “Geri dön kardeşim,” diye bağırmış kurt. “Kör olmuşsun.”

      Manabozho arkasına dönüp bakmış.

      “Çocuğa haksızlık ediyorsun, şuraya bak!”

      Manabozho ne görsün, bir yığın taze et yemeye hazır bir biçimde yerde duruyormuş. Bu kadar lezzetli yemekler karşısında gülümsemiş.

      “Hayretler içinde kaldım,” demiş. “Et ne kadar da güzel görünüyor!”

      “Evet,” diye yanıt vermiş ihtiyar kurt. “Bizde böyledir, her zaman işimizi biliriz ve en iyisi neyse onu avlarız. Avcıyı iyi yapan, uzun kuyruğu değildir.”

      Manabozho dudağını ısırmış.

      Artık kışı geçirecekleri yeri ayarlamışlar. Yavru kurtlar ava çıkmış ve kısa sürede bol etle geri dönmüşler. Yavrular yokken bir gün ihtiyar kurt, bir geyikten kalan iri kemikleri kırarak oyalanıyormuş.

      “Manabozho,” demiş, “bu kaftanı kafana ört ve ben kemiklerle uğraşırken bana bakma çünkü parçalar sıçrayıp gözüne kaçabilir.”

      Manabozho