bir ziyafetle. Osage kabilesinin kökeni bu salyangoz ve kunduz sembolüne dayanmaktadır.
Büyük Yabantavşanı’nın Parmak Isırtan Maceraları
Su Samuru ve Ağaçkakan Kızlar
I – Yabantavşanı Su Samuru Keeoony’yle Aşık Atmaya Kalkarsa
Eski zamanlarda, Mikmak dilinde Ableegumooch denilen, tavşan Mahtigwess, büyükannesiyle yaşar ve daha güzel günlerin gelmesini beklerdi; gerçekten de çetin geçen kışın ortasında, nehir buz tutmuş ve ovalar karla kaplanmışken, bu küçük ev halkı için bile geçinmek epey zor işti. Bir gün ormanda koştururken ıssız bir çadır buldu, nehrin kıyısında bulunan ve girişinden nehre doğru pürüzsüz buzdan bir yol uzanan bu çadırda su samuru Keeoony yaşıyordu. Su samuru onu memnuniyetle karşıladı ve hizmetçisine yemek için hazırlanmasını söyleyerek yakaladığı balıkları astığı kancaları aldı ve akşam yemeği için avlanmaya gitti. Kızak yolunun tepesine tırmanıp kendini suyun altına bıraktıktan kısa süre sonra, birazdan akşam yemeği olarak pişirilecek bir sürü yılanbalığıyla çıkageldi.
“Vay canına!” diye düşündü yabantavşanı. “Geçimini ne kadar da kolay sağlıyor! Bu balıkçı ahalisi karınlarını çok kolay yoldan ve ucuza doyuruyor! Bu kadar zekiyim, bu su samurunun yaptığını yapamaz mıyım? Elbette yapabilirim! Neden olmasın?” Böyle düşündükten sonra kendine güveni öyle bir geldi ki üç gün sonrasına onu kendisiyle – adamadusk ketkewop – bir akşam yemeği yemeye davet ettikten sonra evinin yolunu tuttu.
“Haydi gel!” dedi büyükannesine ertesi sabah, “çadırımızı gölün kıyısına taşıyalım.” Birlikte çadırı taşıdılar ve tavşan, su samurununkine benzer bir yer seçti ve hava soğuk olduğu için çadırın kapısından suya kadar buzdan bir yol yaptı ve buraya kadar işleri rast gitti. Sonra söylenen saatte misafiri geldi ve tavşan büyükannesine yemek için hazırlık yapmasını söyledi. Bunun üzerine yaşlı kadın, “İyi ama ne pişireceğim torunum?” diye sordu.
“Ben icabına bakacağım,” dedi tavşan ve kendine bir nabogun yani yılanbalıklarını dizeceği bir sopa hazırladı. Sonra buz patikasından geçerek bu sanatta usta biri gibi kaymaya çalıştı ancak şansı pek yaver gitmedi ve bir sağa, bir sola çarpa çarpa suya gelene kadar sıçradı ve sonunda geriye doğru biraz salınarak suya girmeyi başardı. Ve maalesef bu kötü başlangıç, iyi bir sona varmadı çünkü tüm yüzücülerin ve dalgıçların arasında, tavşan en başarısız olanıydı ve onun da kardeşlerinden hiçbir farkı yoktu. Su soğuktu, nefesi kesildi, çırpınmaya başladı ve neredeyse boğulacaktı.
“Bunun nesi var böyle?” diye sordu su samuru şaşkınlıkla ona bakan büyükanneye.
“Belli ki birinde gördü ve aynısını yapmaya çalışıyor,” dedi büyükanne.
“Huu! Çabuk çık oradan!” diye bağırdı su samuru. “Nabogun’u bana uzat!” Soğuktan tir tir titreyen ve neredeyse donmak üzere olan zavallı tavşan sudan çıktı ve ağır ağır yürüyerek kulübesine girdi. Büyükannesi onunla ilgilenirken su samuru suya daldı ve bir sürü balıkla geri döndü. Ama tavşanın boyundan büyük işlere kalkışmasına kızarak balıkları kulübeye fırlatıp hiçbir şey yemeden kendi evine gitti.
II – Tavşan Mahtigwess’in Ağaçkakan Kızlarla Yediği Yemek ve Onlarla Aşık Atıp Bir Kez Daha Rezil Olması
Büyük yabantavşanı ne kadar hayal kırıklığına uğrasa da pes etmedi çünkü sahip olduğu tek erdem yılmamaktı. Bir gün kırlarda dolaşırken kırmızı başlıklı genç kızlarla dolu bir çadıra rastladı; eh, kırmızı kafalarına şaşmamalıydı çünkü kızlar ağaçkakandı.
Büyük yabantavşanı, iyi yetiştirilmiş bir Kızılderiliydi ve gönüllere taht kurmayı iyi biliyordu; akşam yemeğine davet edildi ve teklifi memnuniyetle kabul etti. Bunun üzerine kızıl saçlı güzel kızlardan biri, eline bir woltes yani tahta tabak alarak koşuyor gibi görünecek kadar kolayca ağaca tırmandı ve yükselirken ara sıra durup gagalayarak sağdan soldan Kızılderililerin apchel-moal-timphawal ya da çok benzediği için pirinç olarak adlandırdıkları böceklerden toplamaya başladı. Bu pirincin, müdavimleri için leziz bir yemek olduğunu göz ardı etmeyin. Toplanan pirinçler haşlanıp yendikten sonra, tavşan yeniden aynı şeyi düşündü. “İşe bak! Bazıları için hayat ne kolay! Ben niye yapmayayım? Hey kızlar! Yarından sonraki gün akşam yemeği için bana gelin.”
Konuklar daveti kabul edince, büyük yabantavşanının ağaçkakancılık oynayacağı gün gelip çattı. Bir yılanbalığının kafasını alıp kendine bir gaga yapmak için burnuna bağlayıp elinden geldiğince tırmanarak – ki elinden gelen epey yetersizdi – pirinçleri toplamayı denedi. Ancak tek bir pirinç bile toplayamadı, ağaçkakana benzer tek bir yanı vardı; o da kırmızı kafasıydı çünkü kancalar kafasını ezmiş ve kanatmıştı. Bu sırada zarif kuşlar ona bakıp ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışıyorlardı.
“Ah”, dedi büyükannesi. “Sanırım yine başkasından gördüğü bir şeyi taklit etmeye çalışıyor. Hep böyle yapar.”
Gülmek için elinden geleni yaparak “İn aşağı!” diye bağırdı Bayan Ağaçkakan. “Tabağı bana ver!” Tabağı alıp ağacın gövdesine tırmandı ve kısa süre sonra akşam yemeğiyle geri geldi. Ama bu, tavşanın şen şakrak ağaçkakanları son görüşü oldu.
III-Tavşanın Olduğu Gibi Davranarak Bilgeleşmesi ve Kanada Vaşağına Sihirle Oynadığı Korkunç Oyunlar
Taklitte başarısız ama kendi olduğu haliyle çok başarılı insanlar vardır, büyük yabantavşanı da onlardan biriydi. Başkalarının yaptıklarını taklit etmeyi bırakınca başarıyı yakaladı ve zaafının farkına vardıktan sonra kendini ciddiyetle becerilerini geliştirmeye adadı ve m’teoulin yani büyü konusunda çalışmaya başladı. Zaman içinde öyle büyük bir sihirbaz oldu ki istediği zaman hayaletler, mahsuller, fırtınalar ya da şeytanlar yaratabilmeye başladı çünkü azimliydi ve bunu doğru kanala yönelttiğinde her istediğini yapabilirdi.
Sonra büyük yabantavşanının başı belaya girdi. Mikmaklar’ın kayıtlarına göre, bunun sebebi kendini kovalayan su samurundan birkaç adet balık çalmasıydı ancak Passamaquoddy’ler bu kötü eylemdeki niyetinin masum olduğunu söylemekteydi; bunun sebebi de muhtemelen ondan kendi ataları ve Wabanald’ın babası olarak övgüyle söz etmeleridir. Bunlara rağmen hikâye şöyle anlatılmaktadır:
Tavşan, bir tür yabankedisi olan Kanada vaşağının, Lusifee’nin doğal avıdır ve türünde ondan başkası bu kadar inatçı değildir. Bu yabankedisi bir gün bir kurt çetesiyle ava çıkmış ve kurtlar hiçbir şey avlayamamış. Hal böyle olunca, onlara büyük vaatlerde bulunan ve önderlik taslayan yabantavşanı sinirlenmiş ve büyük yaban-tavşanını düşünerek bu kez gerçekten de karınlarını doyuracaklarına söz vermiş. Sonra onları tavşanın çadırına götürmüş ama tavşan orada yokmuş, açlıktan gözü dönen kurtlar öfkeyle yabankedisine hakaretler savurup ormanın dört bir yanına dağılmış.
Bu yüzden tavşanın tam bir sihirbaz olduğunu düşünüyorum. Öyle olmalı çünkü yaban kedisi onu tek başına avlamak istediğinde, tüm ruhuyla ona yem olmamaya karar verdi ve sihirbazlık kabiliyetini mümkün olduğunca geliştirdi. Eline bir avuç talaş aldı ve birazını olabildiğince uzağa fırlattı ve üzerine atladı, uzun atlayış kabiliyeti tartışılmazdı. Sonra birazını da fırlatıp atlayarak bu şekilde uzun bir yol katetti. Bunu yapmasının