Любовь Федоровна Достоевская

Dostoyevski'nin hayatı


Скачать книгу

ona büyük bir adanmışlıkla bakarlar; bir tür sedye yaparlar, temiz hava alıp çok sevdiği güneşi görebilmesi için onu her gün hapishane bahçesine çıkarırlar. Ölümünden sonra mezarı o bölgede yaşayan insanlar için bir hac mekânı haline gelir.

      Babam Sibirya’dan döndüğünde Nekrasov ona şiiri gösterip şöyle demiştir: “Bu şiirdeki kahraman sensin.” Dostoyevski bu sözler karşısında çok duygulanmıştı; şiiri çok beğenmişti, fakat edebiyat çevresinden arkadaşları ona Nekrasov’un kendisini gerçeğe sadık kalarak anlatıp anlatmadığını sorduklarında gülümseyerek şöyle demiştir: “Ah hayır, benim önemimi abartmış. Tam aksine, asıl ben hükümlülerin öğrencisiydim.”

      Nekrasov’un mu yoksa Dostoyevski’nin mi haklı olduğunu söylemek güç. Bu şiir şairane bir hayalden ibaret olabilir, bununla birlikte Nekrasov’un babam hakkındaki düşüncelerini ortaya koymaktadır. Nekrasov, tıpkı “Zavallı” şiirinde yaptığı gibi ne zaman Dostoyevski’den bahsetse, babamın edebiyat çevresindeki rakiplerinin alçakça karalamalarının hepsinin intikamını alır. Nikolay Strahov dışında Dostoyevski’nin yaşamöyküsünü yazan Rus yazarların, İnsancıklar’ın başarısının ardından genç yazarlar tarafından uydurulan aşağılık iftiraları gerçeğe son derece bağlı kalarak aktarmış olmalarına rağmen hiçbirinin Nekrasov’un şiirinden bahsetmemiş olması ilginçtir. Ne var ki Dostoyevski’nin bu şiirin kahramanı olduğunu bilmiyor olamazlar, zira Dostoyevski bu konuyla ilgili olarak Nekrasov’la arasında geçen konuşmayı bizzat Bir Yazarın Günlüğü’nde kayda düşmüştür. Neredeyse şairin, roman yazarıyla ilgili görüşlerini halktan gizlemeyi tercih etmişler gibi görünmektedir.

      Hükümlülerin Dostoyevski’ye Öğrettikleri

      Dostoyevski’nin, mahkûmlardan “öğretmenlerim” diye bahsetmesinin bazı nedenleri vardı. Hakikaten de ona, onun için öğrenmesi her şeyden daha önemli olan bir şeyi, güzel ve cömert Rusya’mızı tanımayı ve sevmeyi öğretmişlerdi. Kendini, hayatında ilk kez gerçek bir ulusal merkezde bulduğunda kalbinde annesinin kanının çok daha fazla ve çok daha yüksek sesle konuştuğunu hissetmişti. Ülkemizin gerçek gücü olan Rus cazibesini fark etmeye başlamıştı. Rusya, düşmanlarını ateş ve kılıçla fethetmemiştir; engin Rus İmparatorluğu’nu inşa eden şey Rusya’nın kalbidir. Ordumuz zayıftır, zavallı askerlerimiz sık sık mağlup olur; fakat geçtikleri her yerde ölümsüz anılar bırakırlar. Yenilenleri ezmek yerine onlarla kardeşlik bağı kurar, onlara kalplerini açar, yoldaşlarıymış gibi davranırlar; bu cömertlikten etkilenen yenilenler ise onları asla unutmazlar. “Rus bayrağı bir yerde dalgalandı mı orada baki kalır,” deriz Rusya’da. Yurttaşlarım cazibelerinin bilincindedirler.

      Конец ознакомительного фрагмента.

      Текст предоставлен ООО «Литрес».

      Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.

      Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.

      1

      Rus köylüsü. (ç.n.)

      2

      Bu imrenme Dinyeper kıyılarında yaşayan, Ukraynalıların ve Rusların atası olan Slavların kendileri adına Norman prenslerinin onları yönetmesini arzulamalarına yol açmıştı. Prens Rurik’e Kiev Büyük Düklüğü’nün tacını sunmak için bir heyet gönderdiler. Muhtemelen Litvanya’nın bir bölgesini yönetmekte olan bir Norman prensinin kardeşi ya da küçük oğlu olan Rurik tacı kabul ederek Norman maiyetiyle birlikte Kiev’e geçti. Rurik’in soyundan gelenler ilk başta Büyük Dük, sonraları ise Çar sıfatıyla on yedinci yüzyıla dek Rusya’da hüküm sürdüler. Rurik soyundan gelenlerin sonuncusu Moskova’da öldüğü zaman Rusya bir anarşi döneminden geçti; ta ki boyarlar Litvanya kökenli, yani son derece Normanlaşmış bir Slav aileye mensup Mihail Romanov’u Çar seçinceye kadar. Romanovlar birkaç yüzyıl boyunca sırayla hüküm sürdüler, Rus halkı tarafından sevilip saygı gördüler. Rus milletinin iki kez Normanları ya da Normanlaşmış Slavları prens olarak seçmiş olduğu gerçeği, yurttaşlarımın kavgacı karakteriyle kolayca açıklanabilir. Sonunda tek bir anlamlı söz dahi söylemeden on saat boyunca nutuk çekmeye kadir, sözlerine son vermek nedir bilmeyen konuşmacı ve tartışmacılar olan Ruslar asla anlaşamazlar. Aklı başında, sözden tasarruf edebilen, icraatta üretken Normanlar, Rusların birbirleriyle barış içinde yaşamalarını sağlamış, ülkemizde düzeni sağlamışlardır.

      3

      Tuna bölgesinde, Transilvanya’da, Rusya’da soylulara verilen unvan. (ç.n.)

      4

      Litvanya ve Ukrayna tarihiyle ilgilenen modern tarihçiler Normanlardan nadiren bahseder. Bununla birlikte sıklıkla Vareglerden söz eder ve bunların Litvanya’da hatta Ukrayna’da büyük rol oynadığını öne sürerler. Varegler aslında Normandır, çünkü vareg kelimesi eski Slavcada “düşman” anlamına gelmektedir. Normanlar sürekli olarak Slavları alt ettikleri için Slavlar onları “düşman” olarak anmıştır. Slavlar genel olarak az meraklı insanlardır, komşularının hangi ırka mensup olduklarını bilmekle pek ilgilenmezler; onlara süslü isimler vermeyi tercih ederler. Bu nedenle Ruslar, Almanlarla ticarete başladıklarında onlara eski Rusçada “budala” anlamına gelen “Nemzi” adını vermişlerdir, çünkü Almanlar onların dilini anlamamış, sorularına cevap verememiştir. Rus halkı Almanlara hâlâ “Nemzi” der. “Alman” ya da “Töton” isimleri yalnızca aydınlar tarafından kullanılır.

      5

      (İng.) Litvanya’nın Dünü Bugünü. (ç.n.)

      6

      Rusya ve Polonya’ya duydukları nefret nedeniyle Litvanyalılar damarlarında Slav kanının aktığını dahi reddetmişlerdir. Yine de Finno-Türk’ten daha ziyade Slav olduklarını görebilmek için onlara bir bakış atmak yeterlidir.

      7

      Hiçbir şekilde başkalarıyla karışmamış Finno-Türkler olan Finler, Estonlar ve Letonlar Protestanlığı şevkle kabul edip buna sadık kalmışlardır. Litvanların Protestanlığa karşı her zaman göstermiş oldukları düşmanlık kendilerinin Slav kanına sahip olduğunu geri kalan her şeyden çok daha ikna edici bir şekilde kanıtlamaktadır. Ortodoks ya da Katolik inancını kolaylıkla kucaklayan Slavlar, Luther’in öğretisini asla anlayamadılar.

      8

      Bununla birlikte Almanlar, Litvanya’nın, Litvanyalı Borussi kabilesinin yaşadığı bir bölümünü ellerinde tuttular. Bu bölgeyi Almanlaştırarak buraya Prusya adını verdiler. Prusyalılar Alman değil, Litvandır; önce Normanlaştırılmış sonra da Almanlaştırılmışlardır. Güçlü