Hasan Yılmaz

Yavuz Sultan Selim’den Halife Abdülmecit’e Yedi İklimin Sultanları Osmanlı Halifeleri


Скачать книгу

Abdullah b. Sebe gibi Müslümanlar arasında ihtilaf yaratmak isteyen kişiler de bu ortamı kendi lehlerine çevirmişlerdir.

      Hz. Osman, Hz. Muhammed’in kızı Ümmü Gülsüm’ün 630 yılında vefatından sonra altı evlilik daha yaptı. Bu evliliklerinden dokuz oğlu, yedi kızı oldu. Hz. Muhammed onun için, “Her peygamberin cennette bir arkadaşı vardır. Benim cennetteki arkadaşım da Osman’dır.” demiştir.

      Cennetle müjdelenen on sahabiden biri olan Hz. Osman, kibar ve alçak gönüllü bir kişiliğe sahip olmanın yanında malını mülkünü İslam toplumunun refahı ve savunması için sarf etmeyi görev bilen, cömert bir insandı.

      HZ. ALİ (656-661)

      600 yılında Mekke’de doğdu. Hz. Muhammed’in amcası Ebu Talib’in en küçük oğludur. Beş yaşından itibaren Hz. Muhammed ile birlikte büyümüştür. İslam dini vahyedildiğinde henüz on yaşında olmasına rağmen Hz. Muhammed’e ilk inananlardan biridir. Çocukluğunda puta tapmadığı için İslam’ın sonraki dönemlerinde “Kerremallahu Veçhe” duasıyla anılmıştır.

      Çocuk denecek yaşta Müslüman olması nedeniyle İslam’ın ilk yıllarında Mekke’deki diğer Müslümanlara uygulanan baskı ve şiddete maruz kalmamıştır. Hz. Muhammed’in Medine’ye hicret etmesi sırasında canını feda etmeyi göze alarak müşrikleri oyalamak ve onları gözetlemek maksadıyla Mekke’de kalmıştır. Hz. Muhammed Mekke’yi terk ederken, geceyi onun yatağında geçirerek onun, evde olduğu izlenimini uyandırmıştır. Hz. Muhammed hicreti tamamladıktan sonra, onun kendisine bıraktığı emanetleri sahiplerine iade edip, Hz. Muhammed’in kızı ve yeğeni Fatma ile annesi Fatma’yı da yanına alarak Mekke’den ayrılmış ve Kuba’da Hz. Muhammed’e yetişmiştir.

      Hz. Muhammed, Mekkeli muhacirlere ekonomik ve sosyal himaye sağlamak amacıyla Mekkeli ve Medineli Müslümanlar arasında kardeşlik tesis ederken, Hz. Ali’yi kendisine kardeş ilan etmiştir. 624 yılının son ayında Hz. Muhammed’in kızı Fatma ile evlenerek, Hz. Muhammed’in günümüze kadar ulaşan soyunun babası olmuştur. Hz. Ali’nin bu evlilikten Hasan ve Hüseyin ile Zeyneb ve Ümmü Gülsüm adlı çocukları olmuştur. Bir de adını Muhsin koyduğu ölü bir çocuğu doğmuştur. Hz. Ali, Hz. Fatma sağ iken başka kadınla evlilik yapmamıştır. Fatma’nın vefatından sonra yaptığı evliliklerinden çok sayıda çocuğu dünyaya gelmiştir.

      Hz. Ali, İslam tarihinin dönüm noktaları olan Bedir, Uhud, Hendek savaşlarına, Hayber Kalesi’nin fethine katılmış ve bu savaşlarda Hz. Muhammed’in sancaktarlığını yapmıştır. Müslümanların yenilgisi ile sonuçlanan Uhud Savaşı’nda ve Mekke’nin fethinden sonra Müslümanlarla Havazin müşrikleri arasında meydana gelen Huneyn Gazve’sinde çeşitli yerlerinden yaralar almıştır. Hayber Kalesi’nin fethinde büyük cengaverlik göstermiş ve Yahudilerin kaleden çıkartılmasında en büyük paya sahip olmuştur. Medine’nin 140 kilometre dışında bulunan ve Beni Sa’d Kabilesi’nin yaşadığı Fedek’ten Yahudilerin kovulması için 628 yılında yapılan seferde ve Hz. Muhammed’in vefatından sonra eski inançlarına dönerek bozgunculuk yapan Yemen halkına karşı düzenlenen seferlere komutanlık yaptı. Yemen’e yaptığı sefer sonrasında Beni Hemdân Kabilesi’nin Müslüman olmasını sağlamış, Tebük Seferi sırasında Hz. Muhammed’in vekili olarak Medine’de kalmıştır.

      Hudeybiye Antlaşması’nı Kaleme Aldı

      Hz. Muhammed’in vahiy kâtipliğini de yapan Hz. Ali, 628 yılının mart ayında Mekkeli müşrikler ile Medineli Müslümanlar arasında imzalanan Hudeybiye Antlaşması’nı yazmıştır.

      Çocuk yaşta Müslüman olması nedeniyle hiçbir zaman putlara tapınmayan Hz. Ali, insanların kalbinde simgesel bir yeri olan putların kırılmasında etkin bir rol üstlenmiştir. Arap coğrafyasının İslamlaşmasında büyük katkısı olan Hz. Ali, Evs, Hazrec ve Tay kabilelerinin taptıkları putları kırmakla kalmamış, Mekke’nin fethinden sonra da Kâbe’deki putları imha etme görevini üstlenmiştir. 631 yılında Hz. Muhammed’e vekâleten hac emiri olarak tayin edilen Hz. Ebu Bekir’e Mina’da yetişip o sırada inmiş bulunan Tevbe Suresi’nin ilk yedi ayetini okumuştur. Gönderilen ayetlerde müşriklerle Müslümanların 631 yılından sonra hacda bir arada bulunamayacağı ve hiç kimsenin Kâbe’yi çıplak tavaf edemeyeceği bildirilmiştir.

      Hz. Muhammed’e Son Görevini Yaptı

      Hz. Muhammed’in vefatında, cenazesinin yıkanmasından defin işlemlerine kadar en yakınında bulunan Hz. Ali’nin gönlü, ilk halife seçimi sırasında kırıldı. Onun bu kırgınlığı İslam tarihinin daha sonraki dönemlerinde yaşanan ayrışmanın da karinesi olarak kullanıldı. Hz. Ali, Hz. Ebu Bekir halife olarak seçildikten altı ay sonra, eşi Hz. Fatma’nın vefat etmesinin ardından ona biat etti.

      Onun geç biat etmesi, İslam dünyasında Sünni ve Şii şeklinde meydana gelen ayrışmanın da tartışma konularından biri oldu. İlk halifenin kim olması gerektiği tartışması, yüzlerce yıl İslam dünyasını meşgul etmiştir.

      Hicri Takvim Fikri Ona Aittir

      Hz. Muhammed’in amcası Ebu Talib’in oğlu olan Hz. Ali, ortaya yakın kısa boylu, koyu esmer tenli, iri, siyah gözlü, gür sakallı, gülümserken dişleri görünen, güzel bir insandı. Kendisine Hz. Peygamber tarafından verilen “Ebu Türâb” lakabından başka, “El-Murtaza” ve “Esedullah” gibi lakapları vardır.

      Hz. Ebu Bekir’in halife seçilmesi üzerine Medine’de pasif bir konuma çekilmeyi tercih etmiştir. Hz. Ömer ve Hz. Osman dönemlerinde devlette hiçbir görev üstlenmemiş, yapılan fetihlere de katılmamıştır. Sadece Hz. Ömer’in Filistin ve Suriye’ye yaptığı seyahat sırasında, Medine’de askerî vali olarak kalmıştır.

      Hz. Muhammed vefat ettikten sonra Medine’de oturmaya devam eden Hz. Ali, kendini dinî ilimlere adamıştır. Kur’an ve hadis konusunda sahip olduğu ilmî yetkinliği nedeniyle hem Hz. Ebu Bekir hem de Hz. Ömer hukuki konularda sık sık onun görüşüne başvurmuştur.

      Müslümanların kullandığı Hicri takvim fikri ona aittir. İslam tarihiyle bağlantılı şekilde tasarlanacak olan takvimde, Hz. Muhammed’in Mekke’den Medine’ye hicretinin esas alınması fikrini o teklif etmiş ve kabul edilmiştir. Hz. Ömer’in vefatından sonra Hz. Osman’ı halife olarak seçen heyetin ilk üyesi Hz. Ali olmuştur.

      Ebu Zer’in Eleştirilerine Katıldı

      Hz. Osman dönemi sıkıntılı bir dönem olmuştur. Yeni devletin süratli bir şekilde büyümesi ve zenginleşmesi iktisadi, siyasi ve sosyal sorunları beraberinde getirmiştir. İdari uygulamalardan yakınan birtakım insanlara katılmasa da Hz. Ali onların eleştirilerini zaman zaman Hz. Osman’a iletmiştir. Hz. Osman’ı, akrabalarını başta valilik görevi olmak üzere devlette idari görevlere getirmek gibi bazı icraatlarda bulunmakla ve özellikle şeri cezaların tatbik edilmemesi sebebiyle Kur’an ve sünnetten uzaklaşmakla suçlamıştır. Sarhoş olarak namaz kıldıran Kufe Valisi Velid b. Ukbe’yi ancak ısrar karşısında cezalandırması, hac sırasında Mina’da seleflerinin aksine namazı iki yerine dört rekât kıldırması, Şam Valisi Muaviye b. Ebu Süfyan’ın icraatını açıktan tenkit ettiği için Ebu Zer el-Gıfari’yi Mekke ile Medine arasında kalan Rebeze Çölü’ne sürmesi gibi konulardan dolayı Hz. Ali onu eleştirmiştir. Hz. Ali ile Hz. Osman arasındaki ihtilafı derinleştiren ise Ebu Zer el-Gıfari’nin sürgüne gönderilmesi olmuştur. Ebu Zer’i eleştirilerinde haklı bulan Hz. Ali, Hz. Osman’a rağmen Ebu Zer’i oğullarıyla birlikte Medine’den yolcu etmiştir.

      656’da Halife Seçildi

      Hz. Osman’a karşı oluşan muhalefette, Hz. Ali ile birlikte Talha ve Zübeyr gibi sahabenin önde gelenlerinin eleştirilerinin