Zekeriya Akman

Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Bir Aydın Şeyh Safvet (Yetkin) Efendi


Скачать книгу

Meclis-i Âyanın esasen Kanun-i Esasi mucibince teşekkülü Kanun-i Esasi’nin muhafazası esasına müstenittir. Böyle olduğu hâlde, bu suretle muhalefetleri pek garip bir hâl teşkil ediyor. Kanun-i Esasi’nin doksan sekizinci maddesinde bütçe, yani Muvazene-i Umumiye Kanunu, Meclis-i Umumide madde madde tetkik ve kabul olunur ilahiri deniliyor. Bu sarahate karşı Meclis-i Âyanın müfredatı vermekten imtina etmesine bendeniz hiçbir mana veremiyorum. Eğer Meclis-i Âyanın muhassasatı devletin masarafat-ı umumiyesine dâhil değilse doğrudur, haklar vardır. Kanun-i Esasi’nin bu maddesi ona şamil olamaz. Fakat devletin masraf-ı umumiyesine dâhil olduğu hâlde Meclis-i Âyan herhâlde kendi bütçelerinin müfredatını, şamil bir cetveli Meclis-i Mebusan’a takdim etmelidir. Bu zaruri ve mecburidir.”108

      Urfa Vekilleri Safvet Yetkin ve Mahmut Nedim, 18.04.1327 tarihli meclis oturumunda, Urfa’daki orman memurları için ayrılan ödenek ile bir ziraat deposu yapılması için bir önerge vermişlerdir. Söz konusu takriri izah etmek için söz alan Safvet Yetkin; Heyet-i Hükûmetin, orman memurları için ayrılan bütçe dâhilinde 48 bin kuruş tahsisat yapılmasını teklif ettiğini ve bunun encümen tarafından da kabul edildiğini hatırlatarak, Urfa’da içinde orman bulunduran birtakım dağların olduğunu ve bunlardan da yararlanılabileceğini ifade etmiştir. Yetkin ayrıca, söz konusu dağların, aşiretlerin dolaştığı yerler olduğunu, aşiretlerin bir yere iskân edilmediği müddetçe bu ormanlardan yararlanmanın çok zor olacağını belirtmiştir. Safvet Yetkin, bu duruma çözüm olarak Urfa için ayrılan 48 bin kuruş ödeneğin çok da yararı olmayan işlere sarf edilmesi yerine, Urfa’nın oldukça ihtiyaç duyduğu bir ziraat deposu için harcanmasını bakanlığa önceden teklif ettiğini ve bu teklifin encümen tarafından kabul edildiğini ifade etmiştir. Urfa’nın toplam nüfusunun iki yüz bin olduğunu ve bu nüfusun neredeyse tamamının geçimini tarımdan kazandığını belirten Yetkin, arazinin oldukça verimli olduğunu, eğer bir ziraat deposu yapılırsa hem yöre halkının hem de devletin bu durumdan istifade edebileceğini, söz konusu talebin encümen tarafından kabul edildiğini ve heyet tarafından da kabul edilmesini istediğini söylemiştir.109

      23.04.1327 tarihinde, mecliste yapılan bütçe görüşmeleri esnasında, Konya Vekili Mustafa Asım Efendi’nin beraberindeki arkadaşları ile verdiği bir takrirde, Meclis Başkanı’nın da diğer milletvekilleri gibi bir vekil olduğu ve maaşına şimdiye kadar yapılan fazladan tüm zamların Kanun-i Esasi’ye aykırı olduğu iddia edilmiştir. Söz konusu takrirle ilgili çıkan tartışmada Safvet Yetkin söz alarak, müzakerenin yöntemi ile ilgili bir itirazda bulunmuştur. Meclis ilk açıldığında Sadrazam’ın; meclisin süresine yönelik beyan etmiş olduğu vakte 5-10 gün kala, bu bütçenin görüşmelerinin bir sonuca varması gerektiğini, padişahın meclisten beklentisinin yazılı olarak meclise iletildiğini hatırlatmış ve tartışmanın yöntemi bu şekilde devam ederse, bütçe görüşmelerinin söz konusu süreye kadar sonuçlanamayacağı konusunda vekilleri uyarmıştır. Yetkin ayrıca, Konya Vekili Mustafa Asım Efendi ve arkadaşlarının verdikleri takrir ile ilgili yapılan tartışmaları vakit kaybı olarak gördüğünü, hem Âyan hem de Mebusan Meclislerinin verdikleri kesin kararlar ile iki meclisin de başkanlarının maaşlarının belirlendiğini ve burada Kanun-i Esasi’ye aykırı bir durum olmadığını ifade etmiştir. Verilen takririn Kanun-i Esasi’ye aykırılık olarak verilmek yerine, başkanın maaşının azaltılması talebi olarak verilmesi hâlinde, bir müzakere yapılıp karar verilebileceğini söyleyen Yetkin, içinde bulundukları durumun bir vakit kaybı olduğunu yinelemiştir. Diğer vekiller de Yetkin’in söylediklerini onaylayıcı şeyler söyleyince, Yetkin kalan süreyi iyi değerlendirerek padişahın talebini yerine getirmeleri gerektiği konusunda meclisi tekrar uyarmıştır.110

      Safvet Yetkin, 04.05.1327 tarihli meclis oturumunda, Urfa’daki bazı memurluklar için ayrılan bütçe hakkında Dâhiliye Nezareti’ne başvurduklarını ancak buradan yapılan teklifin encümen tarafından kabul edilmediğini şu sözlerle anlatmıştır:

      “Efendim, vaktimiz daraldığı için muhtasaran arz edeceğim. Elviye-i müstakileden Urfa Livası Tahrirat Kalemi Dairesi ile Nüfus Memuriyeti Dairesinin memurları diğer elviye-i müstakileye nispetle pek aşağı bir derecede bulunduğundan, Hükûmet-i Mahalliyeden Dâhiliye Nezaretine vuku bulan müracaat üzerine Dâhiliye Nezareti, bütçeye min haysül mecnu 1.300 kuruş ithalini teklif etmiş ise de encümen tarafından kabul edilmemiştir. Hâlbuki elviye-i müstakille arasında Kuds-ü Şerif Sancağı’ndan sonra en birinci derecede kesret-i muamelat cihetiyle Urfa Sancağı geliyor. Hatta bu katiplerin, gece saat dörde, beşe kadar çalıştıklarını bendeniz gözümle gördüm. İstenilen, bir zam değildir, emsali misillû gerek Nüfus Dairesine ve gerek Tahrirat Dairesine şehrî 1.300 kuruş zamdan ibarettir. Bu bapta bir takrir de veriyorum. Liva Meclis-i Umumisinden, Makam-ı Riyasete bir telgraf gönderilmiştir. O telgrafı da takdim ediyorum.” 111

      29.05.1330 tarihli meclis oturumunda, ülkenin bazı kesimlerinde yaşanan çekirge istilasına karşı önlem almak üzere müzakere edilen kanun teklifi ile ilgili tartışmalara çok sayıda milletvekili iştirak etmiştir. Safvet Yetkin ise söz konusu kanunun ikinci maddesi ile ilgili bir itirazını dile getirmiştir.112

      Safvet Yetkin, bu maddedeki “talimat-ı mahsusa” ibaresinin karışıklığa sebep olabileceğini iddia etmiştir. Bu talimat-ı mahsusayı kimin yapacağını soran Yetkin, sorduğu soruya kendisi cevap vererek, bunu meclisin yapacağını ve çekirge istilası olan yörelerdeki yetkililere gönderileceğini söylemiştir. Yetkin, bu durumda önemli bir sakınca olduğunu, ülkede iklim çeşitliliğinin yüksek olduğunu, her yörenin kendi farklı iklimi uyarınca ayrı birtakım tedbirler almasının gerekebileceğini ifade etmiş ve örnek olarak çekirge itlafı için Aydın’da alınması gereken tedbirlerle Bağdat ve Basra’da alınması gereken tedbirlerin aynı olmayabileceğini vurgulamıştır. Yetkin buna binaen, talimat-ı mahsusayı yerel yönetimlerin inisiyatifine bırakmanın çok daha doğru olacağını, üst komisyonların yalnızca denetleme işlevinde bulunması gerektiğini söyleyerek, diğer maddelerin de bu bakış açısı çerçevesinde ele alınması gerektiğini belirtmiştir. Yetkin’den sonra söz alan birçok milletvekili de Yetkin’in söylediklerini onaylayıcı konuşmalar yaparak kendisini bu fikrinden dolayı tebrik etmişlerdir.

      Diğer yandan, Ziraat Müdürü Vahan Efendi ise Yetkin’in bu teklifinin uygun olmayacağını çünkü talimatnamede komisyonların kimlerden oluşacağı ve itlaf için kaç para sarf edileceği gibi maddelerin yazması gerektiğini, bunun denetlenebilir olması için de üst kademeden bir talimatname yayınlamak gerektiğini söylemiştir. Bunun üzerine tekrar söz alan Yetkin, Ziraat Müdürü’nün sorun olarak gördüğü şeylerin söz konusu kanun için sorun teşkil etmediğini, itlaf ile ilgili bir yol haritası çizerken, mevsimin, iklimin ve bölgenin durumunun göz önünde bulundurulmasının gerektiğini, bu durumun ise ancak her bölgedeki yönetimin kendi koşullarına uygun kararlar alabilecek yetkiye sahip olmasıyla mümkün olabileceğini, bir kanun çıkarıp tüm bölgeler bu kanuna tabi edilirse bu durumun çözüm için pek bir fayda sağlayamayacağını ifade etmiştir.

      Bunun üzerine Yetkin, diğer Urfa Milletvekili Edip Efendi ile birlikte bu konu ile ilgili bir takrir vermiştir. Verilen takrirde şunlar yazmaktadır:

      “Çekirge itlafı hususunda ittihaz olunacak tedbire dair talimat-ı mahsusa ve mukadderat-ı lazime ittihaz-ı salahiyetinin teşekkül edecek komisyonlara verilmesi üzere ikinci maddenin tadilini teklif ederiz.” 113

      Ancak meclisin çoğunluğu Ziraat Müdürü Vahan Efendi’nin sözünü dinlemiş ve takriri kabul etmemiştir.

      Günümüzde farklı kategorilere