Nergis Biray

Ahmet Baytursınulı


Скачать книгу

Ğ. Karaş, K. Jelenov, T. Şonanulı’ gibi Kazak aydınları tarafından yapılmıştır.

      Alaş aydınları arasında daha çok dil çalışmalarına ağırlık veren Baytursınulı’nın türettiği terimler sadece dil ve edebiyat alanında kalmamış, birçok ilmî alanda da terim türetmiştir. O, yabancı dillerden giren terimleri çeviri yoluyla millîleştirmiş; terim türetme sisteminin esaslarını belirlemeye çalışmıştır. Baytursınulı, Kazak terim bilimi alanını kuran ilk dilcidir.

      Ahmet Baytursınulı terim türetirken Kazak Türkçesinin kendi imkânlarından faydalanır. Millî terminolojiyi kurarken bazı kuralları gerekli bulur ve uygular. Kazak Türkçesinde ilmî bir terim gerekiyorsa bu, öncelikle ana dilin kelime kökleri ve işlek eklerinden türetilmelidir, bu konu ana dili için önemlidir. Kazak Türkçesinde bulunmayan terimler diğer Türk lehçelerinden alınmalıdır. Avrupa dillerinden Kazak Türkçesine giren, dünyadaki ilmî alanlarda kullanımı yaygınlaşmış, uluslararası terimler diyebileceğimiz terimler kalabilir ama onları Kazak Türkçesinin kurallarına ve söyleyişine uygun hale getirmek gereklidir. Kazak Türkçesi dışında hangi dilden alınırsa alınsın alıntı kelime veya terimler, Kazak Türkçesi söyleyişine ve kurallarına uydurularak kullanıma sokulmalıdır. Yabancı terimler, öncelikle ilmî uzmanlığına göre Kazak bilim adamlarından oluşturulan komisyonlarca incelenmeli, daha sonra dile girmesine izin verilmelidir. Yeni bir terim türetilirken öncelikle, kaynak dilin Kazak Türkçesi olmasından yana kullanılmalıdır. Kazak Türkçesindeki terimler alfabe sırasıyla bir sözlük hâlinde hazırlanmalıdır’.

      Onun terim türetmede kullandığı metotlardan kısaca şöyle bahsedebiliriz:

      ‘* Semantik yolla: jurnak, jalğav, buvın, şuvmaq, tarmak, ray, müşe, ädis, vs.

      * Morfolojik yolla: jakşa, sızıkşa, kösemşe, esimşe, däyekşi, buvınşı, bastavış, anıktavış, pısıktavış, tolıktavış, ävrelenis, külis, älektenis, älipteme, zavıktama, mazmundama, ermekteme, korıpta, usınba, suktanıs, azaptanıs, jalğavlık, esimdik, vs.

      * Sentaks yoluyla: davıssız dıbıs, davıstı dıbıs, katañ dıbıs, uyañ dıbıs, tübir söz, tuvındı söz, kos söz, katar söz, kıstırma söz, menzil pısıktavış, meken pısıktavış, sın pısıktavış, turlavlı müşe, turlavsız müşe, salalas söylem, sabaktas söylem, jalañ söylem, jayılma söylem, bolımdı söylem, bolımsız söylem, tolımdı söylem, vs’. (Biray, Eynel 2015: 487–496).

      Sonuçta Ahmet Baytursınulı’nın Kazak Türkçesinde bugün de kullanılan terim yapma yöntemlerini 1910’lu yıllarda kullandığını görmekteyiz. Kazak dilbiliminde Ahmet Baytursınulı ve Alaş aydınlarının başlattığı Türkçeleştirme çalışmaları, günümüzde de devam etmektedir. Bu açıdan Baytursınulı, Kazak dilbilimindeki terimbilimi çalışmalarını ilk başlatan, temelini atan, birçok çalışmayla alanı geliştiren ve genişleten bir dilbilimci olarak karşımıza çıkmaktadır.

      O, ‘Kazak hem türli meseleler’ adlı makalesinde ana diliyle eğitimin öneminden bahseder. Daha okuma yazmayı bile yeni öğrenen çocukların Rusça ve Kiril harfleriyle eğitim almasının doğru olmadığını söyler. ‘Onların faydasını azaltacak şey Kazakları Ruslaştırmayı düşünmeleri, bu fikir de tüm faydasını yok ediyor. Bu okullar vasıtasıyla Kazak dilini yok edip, yerine Rus dilini koyabileceklerini, Kazakların tek dayanağı olan Arap harfleri yerine Kiril harflerini yerleştirebileceklerini düşünüyorlar. Bunun için çocuklar ilk önce ana diliyle eğitim almıyor, Rusça eğitim alıyorlar. Ana diliyle okusalar da Kiril harfleriyle okumaları isteniyor. Birileri sırf ana diliyle eğitim alıyorlar densin diye ilk önce Rus harfleriyle Kazakça kitaplardan okumaya başlatıp daha sonra da biraz ilerleyince hem alfabede hem dilde tamamen Rusça’ya dönülsün diyorlar. Bu, bir taktik çerçevesinde hareket edenlerin yolu. Birileri ise kesin ve net bir şekilde Rusça okutulmalı diyor.’ şeklinde konuyu değerlendirir.

      ‘Bastavış mektep’ makalesinde çocukların ana diliyle eğitim almaları konusunda yaşananları ve kararları aşağıdaki cümleleriyle açıklar ve eleştirir. ‘Başlangıçta, ‘ana diliyle eğitim almalılar’ kararı 31 Mart 1906 yılındaki kanunda da yer almaktadır. Bugüne kadar köy ve nahiyelerdeki gibi iki sınıflı ilkokullarda Kazak alfabesi ve Kazak diliyle okumaya başlanıldığı hiçbir yerde duyulmadı. Bunun sebebi ne? Kanun yürürlükte kaldığı sürece Kazak dili ve alfabesiyle eğitimi isteyecek ve takip edecek anne babalar da yoktu. Halkın kendi diliyle kendi harfleriyle eğitim verilmesini yöneticiler hoş karşılamadığı için öğretmenler kendi kendilerine ‘ana dili ve kendi harfleriyle okuturuz’ diyemediler. Böylece bu karar kağıt üzerinde var olsa da uygulama alanında yer almadı. Bütün bunlar hükûmetin kendi menfaatini düşünerek yaptığı işler. İlkokullar yalnız hükûmet yararına değil, halk yararına da olmalıdır. Hükûmetin amacı; tüm halkın ortak bir din, dil ve yazıyı paylaşması, halkın isteği ise; kendi dil, din ve yazısını muhafaza edebilmektir. Bu sebeple ilkokul, ilk önce misyonerlik fikirlerinden ve politikadan uzak tutulmalı yani Kazakların dini, dili, yazısı uğursuz fikir ve ellerden uzak olmalıdır. Kazak dinini çok eskiden kabul etmiş, onları başka bir dini kabul etmeye zorlamak ve bunun için çaba harcamak boş bir uğraştır. Kazakları dininden ayırmak nasıl mümkün değilse yazısından ayırmak da mümkün değildir’.

      ‘Öyleyse hükûmetin okullar yoluyla Kazakların dinini, dilini, yazısını yok edip, Ruslara benzemesini isteme fikrinden vazgeçip, gerekli olan bu ilkokulların iki taraf için de faydalı olanını gözetmek konusunu araştırmak gerekir. Bu şekilde düşünüldüğü takdirde bizim için uygun olan ilkokullarda eğitimin beş seneye çıkarılmasıdır. Çocuklar ilk üç yıl Kazakça, sonraki iki yıl Rusça okumalıdır. Köylü iken şehirleşen Kazaklar var, Kazak olarak şehirleşen Kazaklar da var. Kışlık oturma yerleri toplu şekilde olan Kazaklar da var. Yerleşim yerleri çok aralıklı olan Kazaklar da var. Okul bunların hepsi için uygun olmalı, okumak isteyen çocuklar, okulun uygunsuzluğu gibi sebeplerden dolayı okuldan ayrı kalmamalıdır. Bunun için Kazak ilkokulları yatılı ve gündüzlü olarak ikiye ayrılmalı; evinden gidip gelerek okunacak okullar, şehirlerde ya da kışın toplandıkları yerde olmalı, yatılı okullar ise halkın daha aralıklı yerleşiminin olduğu yerlerde kurulmalıdır’.

      ‘İkinci olarak okullar, kır okulu ve şehir okulu olarak ikiye ayrılmalı; hatta kır okulu da köy okulu ve nahiye okulu olarak ikiye ayrılmalıdır. Beş yıllık eğitimin Kazakça okunan ilk üç yılına köy okullarında, Rusça okunan sonraki iki yılı da nahiye okullarında devam etmeli; ayrıca nahiye okullarına köy okulundaki eğitimi tamamlayanlar alınmalı; şehir okulları da şehrin büyüklüğüyle doğru orantılı olarak üç yıllık veya beş yıllık olmalıdır. Köy okulu ile nahiye okullarına gelemeyen çocuklar için yatılı okullar düşünülmelidir. İlkokulda Kazakça ile öğretilen derslerin; okuma yazma, din bilgisi, dil, millî tarih, matematik, sanayi ve ziraat, coğrafya ve fen bilgisi olması doğru olacaktır. İlkokulların Rusça okunan iki yıllık kısmında verilecek olan bilgilerin de ortaokul ve lisedeki bilgilere temel teşkil edecek şekilde olması uygun olacaktır. İlkokullar böyle olursa bunlar ayrıca Arap ve Rus yazısıyla Kazakça ve Rusça öğretmek için Kazak çocuklarının ilkokulda öğrendikleri bilgilere temel teşkil etmeye uygun olur’.

      ‘Türk Kurultayı’ yazısında kurultayda görüşülen ana dili ile ilgili maddelerden bahsederken ‘Sadece ana dili öğretme yöntemi söz konusu edilip konuşuldu, diğerleri ise tek bir söz bile edilmeden komisyona gönderildi. Prof. Şçerba’nın anadil öğretim yöntemiyle ilgili sunumunun özeti şu şekildeydi: O dönemde ana dili öğretmek için kullanılan yöntem şöyle: Sese dayalı yöntem, bütüncül yöntem (Amerikan yöntemi olarak adlandırılır). Hangi yöntemin kullanılmasının daha uygun olduğu imla sistemine bağlıdır. Ses