parayla satın alınacak şeyler. Şu an parayla bulunamayacak tek şey, Kazak okullarında okutulacak kitaplardır. Geçen sayıda Kazak ilk okulunda okutulacak derslerin; okuma yazma, dini bilgiler, millî tarih, coğrafya, dil bilgisi, matematik, sanayi-ziraat ve fen bilgisi olduğunu belirtmiştik. Bunları öğretmek için gerekli kitapların Kazak diliyle yazılmış olanları yok. İşte bunlar parayla satın alınamayacak malzemeler. Bunları hazırlayıp ortaya çıkarmalı’.
O, eleştirilere ‘Mektep Kerekteri’ yazısıyla şu cevabı verir: ‘Yeni usullerle eğitim veren öğretmenler için okuma kitapları yazılıyor. Makine gereçlerinin tekniğini bilip faydalanan insanlar için makinalar ve başka gereçler yapılıyor. Ana dilinde eğitimin bizler için de gerekli olduğu tartışılmamalı bile. Nazarov konseyinde Kazakça eğitim için ders kitaplarının olmadığını söyleyip Rusça eğitim verilmesini destekleyen bürokratlar da oldu. Bu sözlere izin vermemek için kendi dilimizde okul kitapları hazırlamalıyız’.
‘Şekispey, Bekispeydi’ makalesinde de ‘‘Kazak’ Gazetesinin sayfalarında konuşulan tek konu bu değildi. Köy okulları hakkında da konuşuldu. Her şeyden önce, Kazakça okul denilen söz ‘Kazak’ Gazetesi’nde çıktığında tartışmalı bir durumu yoktu. ‘Kazak’ Gazetesi, Kazakça yayınlanıp, Kazakça okul ve öğretim gerek dese, bu o kadar sıra dışı bir şey de değil’ cevabını verir.
‘Kazak Arasında Okuv Jumıstarın Kalay Jürgizüv Kerek’ makalesinde de aynı konuyu ele alır. ‘Pek çok teşebbüs ve pek çok güç harcasa da yeterli derecede okul açmak için hükûmetin bir şey yapmadığı açıkça görünüyor. Onlar, Kazakistan Cumhuriyeti’nde açılan her türlü okulda, kütüphanede ve diğer eğitim kurumlarında çalışan sadece 2.616 kişinin masrafını karşılayabiliyor. Fakat eğitimle ilgili eksiklikleri giderip, çocuklara eğitim vermek için yirmi binden fazla kişiye ihtiyaç var. Üstelik bunların da başka masrafları var. Eğitim ücretlerinin çoğu devlet kurumları tarafından toplanan çeşitli vergilerle karşılanmaktadır. Bu konudaki çalışmaların çoğu, resmi görevlilere düşüyor. Fakat onların yetiştirilmesi, eğitim işlerine yetecek kadar maddi bir karşılık ödemeleri, halkın zenginliği, işlerin iyiliği için de vergi vermeleri ve bu vergilerin çabuk ve tam olarak toplanmasına bağlıdır. Buna ilave olarak buralarda toplanacak vergileri bel bağlamak da mümkün değildir. Bunlara güvenilse de resmi görevliler bu kurumları çabuk açamıyorlar. Okul sezonu (dönemi) geçiyor, çocukların bir yıl bile olsa eğitimsiz kalmalarının büyük bir zarara sebep olduğu biliniyor. Bundan sonraki süreçte uykuyu terk etmek gerek. Bu işe halkın katılması şart. Başka türlüsü mümkün değil’.
‘Bir köy idarecisi, zenginden zenginliğine göre, fakirden fakirliğine uygun olarak ev başına vergi toplayıp, bu toplanan vergileri öğretmenlerin ve diğer görevlilerin hizmeti karşılığında ve eğitimin ihtiyaç duyulan konularında harcayarak yerel eğitim kurumlarıyla anlaşmalar yaparak okullar açmalıdır. Bu şekilde açılan okullarda çocukların eğitimi ve yetiştirilmeleri okul dışında kurulan okul dernekleri tarafından takip edilmelidir. Öğretmenlerin hakkı, ‘işçiler kurumu’nun belirlediği ölçüde verilmelidir. Vergi ödemeye ve okumaya güzü olmayan fakir çocuklar için kontenjan açılması gerekir. Kitap, kağıt, kalem gibi okul malzemelerini de okul dernekleri temin etmelidir’.
‘Bavlıv Mektep’ yazısında, ‘‘Bavlıv’ okulun çocukların tabiatına uygun ve hayatla uyumlu bir okul olduğu için çocuk eğitiminde bu yöntemin kullanılması gerektiği düşüncesinin Rusya’da hâkim olduğundan bunun kendi topraklarında da uygulanması gerektiğinden bahseder. … Bu sistem bir kurt yavrusu nasıl avlanmaya alıştırılırken ağıldan kuzu çalıp getiriyorsa o tarz bir eğitim verir. Eğitim öğretim ne zaman nerede yapılırsa yapılsın ilk başlangıcı ‘Bavlıv’ yani uygulamalı eğitim şeklinde olmuştur. Teorik eğitim öğretim sistemi yeni çıkan bir eğitim şeklidir. On yıl boyunca okutup okutup da yazı yazmayı bile öğretemeyen bir eğitim sistemi ne ölüye ne de diriye gerekli değildir’.
e. Kazak Türkçesinin Söz Varlığı.
‘Jalkılavlı-Jalpılav Ädisi’ yazısında yöntemle de ilgili olan bu eğitim yolunda sözcüklerin öğretiminin de önem kazandığından bahsedilir. Bu, öğretimde kısa sözcüklü türdür. Bu türün amacı çocuklara onlar için seçilen kısa sözcükleri okutabilmek ve yazdırabilmektir. Bu yöntemi ilk olarak Pogel, Thomas, Belme gibi Alman eğitimciler kullanmış, daha sonra da bu yöntem farklı şekillerde başka eğitimciler tarafından da kullanılmıştır. Temelde hepsi aynıdır. Yöntemin işleyişi şu şekildedir: Alfabeyi öğretmek için içinde resimler bulunan, resimlerdeki nesneleri karşılayan sözcükler hem düzyazı hem de el yazısı ile yazılmış bir kitap hazırlanmalıdır. Burada seçeceğimiz sözcükler, önceden seçilen sözcüklere benzer olmalıdır. Kitaptaki sözcükler aşamalı olarak öğretilecek harflerden oluşturulmalıdır. Cümleler de burada öğretilecek sözcüklerden hazırlanmalıdır. Burada seçilen cümlelerden de kısa kısa hikâyeler oluşturulmalıdır. En sona da alfabenin kendisi konulmalıdır. Bunun amacı öğretmek değil bütün harflerin öğrenilip öğrenilmediğini kontrol etmektir. Bu şekilde hazırlanacak kitaplarda seçilen sözcük sayısı, sözcük türleri, sözcük yerleşimi ve hikâyeler açısından farklı farklı olabilir. Kısa sözcüklü diye bilinen bu yöntemde işin bir tarafı öğretmendeyken diğer tarafı da çocuktadır. Az sayıda sözcükten yola çıkılarak çok sayıda sözcüğün okunması sağlanır.
Bu tespitler ışığında; Baytursınulı’nın kendi şiirleri yanında çeviri yoluyla Kazak edebiyatına kazandırdığı şiirler de dâhil olmak üzere Kazak Türkçesinin farklı anlatım imkânlarını okuyucuya yansıttığı görülmektedir. Şairin, kendi dilinin anlatım yollarını kullanırken oluşturduğu çeşitlilik ilgi çekicidir. O, bir duyguyu farklı deyimlerle kurguladığı anlatımlarla yansıtmayı, Kazak Türkçesinin anlatım çeşitliliğinden yararlanabilmeyi başarmıştır. Aksan’ın da belirttiği gibi söz varlığını (kelime, deyim, atasözü, kalıp ifade, vs.) doğru anlayıp doğru değerlendirerek ve doğru öğreterek bir milletin hayat tarzı, inançları, gelenek görenekleri, dünya görüşü ve çeşitli nitelikleri konusunda daha gerçek belirlemeler yapabiliriz. Bir toplumun tarih boyunca yaşadığı olayları bilmesek de dil yapılarını çözerek, söz varlığının derinliklerine nüfuz ederek metinleri değerlendirip güvenilir ipuçları elde edebiliriz.
O, 23 Joktavı halk arasından derleyerek de Kazak folkloruna katkıda bulunurken aynı zamanda destandaki söz varlığını tekrar Kazak Türkçesinde kazandırmıştır.
f. Yabancı Sözcük ve Terimlere Karşı Ana Dilinden Terim ve Sözcük Türetilmesi.
Terim Bilimi: Ahmet Baytursınulı, Kazak dilbiliminin önemli konularından biri olan Kazak terim bilimi alanını kuran ve gelişme yollarını açan bir dilbilimcidir. Bu alanın kurulması ve geliştirilmesi konusunda 1910–1930 yılları arasındaki ilk çalışmalar, Baytursınulı’na aittir. Baytursınulı, hem bu alanın kurulması ve gelişmesi konusunda hizmet etmiş hem de ilmî eserleri ile bu alana katkıda bulunmuştur.
Dil bilimci yönüyle Baytursınulı ve Alaş aydınları çalışmalarıyla millî ilim dilini kurmak ve geliştirmek için çalışmışlardır. O, dil ve tarih bağlantıları kurabileceği eserleri esas alarak yaptığı bu çalışmaları ve incelemelerini tecrübeleriyle desteklemiştir. Baytursınulı, ana dilin zenginliklerini kullanmak yanında Türk lehçeleriyle art ve eş zamanlı bağlantılarla karşılaştırmalar yaparak türettiği terimlerle lehçeler arasında ortak terim alanı oluşturma arayışına da girmiştir.
O, 1910–30 yılları arasında hem ana dilden terimler türetmiş hem de yabancı dillerden aldığı terimleri ana dilin kurallarına uygun hale getirmiştir. Bu terimleri, Alaş hareketinin fikir