kökene sahip kişilerin dil kullanımları, birbirlerine davranış şekilleri onların kimlikleri arasında kurulan ilişkiler hakkında izler taşır. Hayatın akışı içinde yeni sorumluluk ve görevler, elde edilen yeni kimlikler sebebiyle yeni diller de öğrenen insan, bu akışı bilinçli şekilde yönlendirdiği müddetçe ‘ben’ olarak varlığını korur ve var olmaya devam eder. İçinde yaşadığı sosyal hayatın kendisine kazandırdığı özellikleri kimlik, kimliğini ise dil olarak karşısındaki bireylere yansıtır. İnsan, dilini koruyabildiği sürece kökenine de kimliğine de bağlı kalır. Kimlik, yüzeysel olarak kısaca kişilerin ve çeşitli büyüklük ve nitelikteki toplumsal grupların ‘kimsiniz, kimlerdensiniz?’ sorusuna verdikleri cevaplardır (Güvenç 1993, s. 3). Dil ise, bu kabullerle kültürün ve tabii ki de kimliğin sürekliliğini sağlar.
Ahmet Baytursınulı’nın Ana Dili ve Kimlik Konusundaki Çalışmaları Nelerdir?
Ahmet Baytursınulı’nın ana dili ve bağlantılı olarak kültür ve kimlik konularındaki çalışmalarını iki açıdan ele alabiliriz:
1. Bu alanlarda yapmış olduğu çalışmalarını inceleyerek;
2. Onun makaleleri ve kitaplarında işlediği konulardan hareketle.
A. Ana dili, kimlik ve kültür alanında yayınlarından hareketle görüşleri
Onun bu çalışmalarını eğitim öğretimdeki eksikliklerin giderilmesi meselesinde de ele almak mümkündür. Aşağıda işlenecek bu konularda Baytrusınulı’nın ders araç gereçleri ve eğitim yöntemleri konusunda toplumuna önderlik ettiğini, bir öğretmen olarak yapılması gerekenleri gösterdiğini, ana dili bilincini de oluşturarak kültürel konuların nesiller arasında aktarımını sağlamak yoluyla millî kimlik oluşturulması sürecinde bütün halkına da ‘önder bir öğretmen’ olarak yol gösterdiğini görürüz.
Bu konuda makaleleri yanında (onları alttaki başlıkta ele alacağız) şu yayınlarından bahsedebiliriz:
Ahmet Baytursın, Alaş Orda’nın eğitim ve dil politikalarının hem teorisyeni hem de kaleme alıcısıdır. Bu açıdan ele alındığında onun yaptığı çalışmaları şu şekilde sınıflandırabiliriz:
a. Ahmet Baytursın’ın Kazak Türkçesi (Ana Dil) Alanında Yaptığı Çalışmalar: Baytursın, çağdaş Kazak Türkçesi ve edebiyatının temellerini atan kişi olarak bilinir. Öğretime yönelik araştırmaları başta olmak üzere ‘alfabe, ders kitapları, imla, terim bilimi, halk eğitimi ve kültürü ile ilgili çalışmalar’ yapmıştır. O, Arap alfabesinin ıslah edilerek kullanılması taraftarıdır. Bu amaçla Okuv Kuralı adlı bir ders kitabı kaleme almıştır. Onun ıslah ettiği alfabe, 1924’te Orenburg’da yapılan ‘Kazak Kırgız Bilim Adamları Kurultayı’nda Kazakistan Türkleri için resmi alfabe olarak kabul edilmiştir. 1928’de Latin harflerinin kabulüne kadar da bu alfabe kullanılmıştır. Anılan alfabe bugün hâlâ Doğu Türkistan’daki Türkler tarafından kullanılmaktadır. İmla ile ilgili çalışmalar da yapan Baytursın, ayrıca Türk lehçeleri ile art ve eş zamanlı bağlantılarla karşılaştırmalar yaparak türettiği terimlerle lehçeler arasında ortak kelime alanı oluşturmaya da çalışmıştır (Biray 2016: 31). Terim türetme yolları ve türettiği terimlerle ilgili açıklamaları ise Til Kural adlı çalışmasında ele almıştır. Onun 1910’lu yıllarda bugün de kullanılan terim yapma yöntemlerini kullandığını görürüz. Kazak dilbiliminde Alaş aydınları ve Baytursın’ın başlattığı Türkçeleştirme çalışmaları, günümüzde de devam etmektedir (Biray 1996: 34].
Okullar için kaleme aldığı ders kitapları da olan Baytursın, dilin farklı yapısal yollarını kullanarak çeşitli alanlarda türettiği terimlerle Kazak terim bilimi alanını kuran ve gelişme yollarını açan bir dilbilimcidir. Terim bilimi konusunda 1910-30 yılları arasındaki ilk çalışmalar ona aittir. O, Kazak dilbiliminin de temellerini atmıştır. Okuv Kuralı/Okuma Kitabı (1912) adlı eserinde Kazak Türkçesinin ses bilgisi özelliklerine uygun bir şekilde düzenlenen Arap harfli alfabe de yayımlanmıştır. Eser, Ceditçilik sisteminin savunduğu eğitim sistemini tanıtmaktadır. Til Kural (Orenburg 1914-15) adlı dil bilgisi kitabı Kazak Türkçesinin ses bilgisi ve ses uyumları üzerine yazılmış bir eserdir. ‘Bayanşı, 1920’ adlı dilbilgisi kitabı, alfabe ve alfabe öğretimi üzerine kaleme alınmıştır. Til Tanıtkış ise isim ve isim çekimi, cümle bilgisi, sıfat, sayı, zamir, fiil, fiil çatıları gibi konuları ele alarak açıklayan bir dil bilgisi kitabıdır. Edebiyat teorisi ile ilgili olarak yazılan Edebiyat Tanıtkış (Taşkent 1926) adlı eser, Kazak estetiğinin temeli olarak kabul edilmektedir. Bu edebi eserlerde dilin kullanılışı gibi bilimsel çalışmalara da yer verilmektedir. Kitapta estetik, güzellik, insanlık, yazılı edebiyatta görülen akımlar, yöntemler ve tenkit konuları da ele alınmaktadır. 1928’de Kızılorda’da yayımlanan Til Jumsar, konuşma, okuma ve yazı dilinin kullanımı ile ilgili yöntemlerin tanıtıldığı bir eserdir.
B. Onun makaleleri ve kitaplarında işlediği konulardan hareketle görüşleri
a. Okuma Sevgisi: ‘Kalam Kayratkerleri Jayınan’ makalesinde yazarın bahsettiği görüşlere göre kültürün ilerlemesi, derleyip toparlama işinin ustaca yapılması ve bilincin artmasıyla mümkün olur. Derleme işinden çıkan ustalığa sanat diyoruz. Bilincin gücünden gelen bilime de ‘ilim’ diyoruz. Bu ikisi insanın doğuştan getirdiği şeyler değil, öğrenilerek elde edilecek şeylerdir. Öğrenmek dediğimiz de eğitimle mümkün. Böylece kültür meselesinde halkın ileri gitmesi, kendinden öndeki halk ile arkadaki halk arasındaki kültür farklılığı ve kültürün yok olması, sonuçta eğitim konusuna gelir dayanır. … Kazaklarda eğitim işleri ise yazarlara bakmaktadır’.
Kültür, sanat ve eğitimle, sanat ve eğitimin gücüyle güçlenir. Okuyup öğrenmekle yükselir. Eğitim ise edebiyatla bağlantılıdır. Eğitim ve okuma edebiyatı güçlendirir, edebiyat okumayı güçlendirir. Okumak, eğitim ve edebiyat birbirlerini kollayıp birbirlerini cesaretlendirirler ve birbirlerini sürüklerler. Eğitimsiz edebiyatın geleceği yoktur, edebiyatsız eğitimin de geleceği yoktur. Kazaklarda okumak da edebiyat da son zamanlarda bir akış içinde gelişmektedir. Onun büyümesi, gelişmesi, çiçeklenmesi için çok çalışmak ve güçlü olmak gerekir. Bu çok fazla işi elinden geldiğince yapan, gücünü bu yolda harcayanlar ise, Kazak yazarlarıdır.
Bu yazarlar, bugün kendi işlerinin başında değiller, başka işlerde çalışıyorlar. Onları farklı işlerden alıp kendi işlerine vermek, Kazak hükûmetinin görevidir. Yazarların işi, edebiyattır ve edebiyatsız eğitimin güçlenmesi mümkün değildir. Eğitim almadan, kültürü güçlendirmeden Kazakların horluktan da zorluktan da kurtulması mümkün değil. Kazakların Ruslardan gördüğü sömürge siyaseti, Kazak kültürünün Rus kültüründen aşağıda olması yüzündendir. Özgürlüğün özü kültürdedir. Kültürü güçlendirmenin mekanizması ise okuma ve edebiyattadır’.
Jana Mektep dergisinin yayınlanması üzerine yazdığı ‘Jana Mektepti şığaruv kerek boldı’ adlı makalede Bolşevik dönemin başlamasıyla eğitime önem verildiği, Kazak gençlerinin de okur yazarlık oranının arttığı belirtilmektedir. Baytursınulı, bu dönemde eğitim için çalışmalar yapıldığını ve ümitli olduğunu da ifade eder. Derginin çıkarılış amacını şöyle anlatır: ‘Rusya’daki eğitim öğretim faaliyetleriyle karşılaştırdığımızda daha zayıf olduğumuzu fark ediyoruz. Rusya’da öğretmenler her gün toplantılar düzenliyor, fikir alışverişinde bulunuyorlar. Tüm gazete ve dergi sayfalarında boy boy eğitim öğretim meseleleri yer alıyor. Bizde ise ortam karmakarışık, halk dağınık ve oradan oraya göçüyor. İki okul arası bir aylık yol. Eğitim araç gereçleri yetersiz,