Sabir Şahtahtı

Mil


Скачать книгу

Boynuma sarıldı. Saçlarını kokladım. Parfümünden sanki samimiyet kokusu geliyordu. Onun gül parfümünü içime çektiğim zaman fısıltısını işittim: bütün bu dediklerin doğru mu? “Doğru Albina, ben sensiz yaşayamam. Emin ol buna. Ama kariyersiz de yapamam. Başarılı bir kariyer için oradan oraya mücadele ediyorum. Güzel fırsatlar doğdu. Sensiz, hiçbir şey bana başarı getirmeyecek…”

* * *

      Babamla onun iş yerinde görüştük. Aşağıdan odasına telefon edildiğinde gelmeme şaşırmadı. Her zaman olduğu gibi yine sivil kıyafetliydi. Birlikte yemek yedik. Belli ki bugün binbaşı rütbesi verecekler. Sebebini ne ben sordum ne de o söyledi. Albina’ya olan aşkım, Vera’nın bir anda ortaya çıkması ve hazırlandığım Tahran seyahati kafamı öyle karıştırmıştı ki babamı tebrik etmeyi bile unuttum.

      Yolun karşısına geçip küçük bir restoranda köşedeki masada oturduk. İşimle ilgili konuya da o geçti. “Osman sen çok zor, ancak onurlu bir işin peşinden gidiyordun.” dediğinde şaşkınlıkla sordum:

      – Nereden biliyorsun?

      Sorumdan dolayı yüzü alaycı bir hâl aldı:

      – Sovyet devletinde hiçbir şeyin tesadüfen olmadığını bilmiyor musun? Hem de böyle önemli işlerde. Ben inanıyorum ki bu işin üstesinden geleceksin. Ama sana bazı şeyleri söylemek mecburiyetindeyim. Öyle ki bunları hiç kimseden duymayacaksın. Öncelikle bu iş için neden seni seçtiklerini hiç düşündün mü?

      Ben dudağımı büküp omzumu kaldırdım. O anda babam kadehi ağzına kadar doldurup kafasına dikti.

      – Doğu bilimlerini bitiren o kadar mezun var dilini de tarihini de senden daha mükemmel biliyorlar. Şüphesiz biyolojik yapıları ve genetik kodları sebebiyle senden üstünlerdir.

      O, “Bizim kökümüz Tebriz’e dayanıyor.” dediğinde “ohh” diyerek sandalyede kurcalanıb yerimi rahatladım. Kendimi her zaman saf bir Türk olarak görmüştüm. Dar bir çerçevede “Tatar mıyız yoksa Türk mü?” konusunda çok fazla tartışmam olmuştu. Bu konuda tartışmanın çok tehlikeli olduğunu biliyordum, ancak tehlikeyi bilmek ve görmek yakana yapışana kadar insanın üzerinde çok farklı etkilere sahiptir. Benim kariyer yapma isteğim ile Sovyet tarihine dair bildiğim acı gerçekler çok farklıydı. Babam Tebriz kökenli olduğumuzu söylediğinde gayri ihtiyari olarak 1972 yılında Ferah Diba Pehlevi’nin Bakü gezisinde30 “Pravda” gazetesinde yayınlanan resimlerini hatırladım. O sırada onuncu sınıfta okuyordum. Tarih hocam gazeteyi bana gösterip “Bak nasıl benziyorsunuz, sanki aynı çeşmeden su içmişsiniz.” dedi. Kulağım babamda olsa da bütün bunları hatırladım ve “İyi ki Türk kökenliyiz, başka bir soy ile karışmamışız.” diye şükrettim.

      Babam sözlerine devam ediyordu:

      – Timurlenk Azerbaycan seferinde Tebriz’i kılıçtan geçirip şehri viran etmişti. Taş üstünde taş bırakmamıştı. Bu seferden sonra uzun yıllar Tebriz’e Viranşehir31 de dediler. Semerkant’ın esas mimari binalarını, Tebriz’den esir olarak getirilen ustalar ve sanatçılar inşa ettiler. Timur bine yakın sanatkarı eli kolu bağlı esir getirdiğinde bizim büyüklerimiz de onlarla birliktelermiş. Ama onlara esir gibi davranılmamış, çünkü Timur’un amacı zihinlerdeki yaratıcılığı gerçeğe dönüştürmek ve bu sanatçılar sayesinde okullar inşa ederek Orta Asya’da yeni bir yaratıcılık üslubu oluşturmaktı. Senin çok kısa bir zamanda Tahran’ın yerel adetlerini, lehçesini öğreneceğine hiç şüphe yok. Dil ve lehçe genetik kodlarla verimli koşullarda kendini gösterir. Bütün bu dediklerimi Tahran’a vardıktan iki üç hafta sonra göreceksin. Şah Kaçar’ın kurarak Tahran’a dönüştürdüğü şehir şimdi tarihin en zor günlerini yaşıyor. Orada o kadar kendine benzer insanlar göreceksin ki!

      Babam burada durdu. Acı bir tebessümün ardından “Tebriz’e gittiğinde tanımadığın akrabalarımızla karşılaşabilirsin.” deyip bir dakikaya yakın sustu. Bütün bu söylediklerinin benim için tehlike oluşturacağından korkuyor gibiydi. Sohbet konusunun değişmemesi için:

      – Benim için endişelenme baba! Her koşulda çıkış yolu bulmayı bilirim. Buna emin olabilirsin, dedim.

      Babam vurmak için bir fırsat arıyormuş gibi omzuma sert bir şekilde tokat atıp:

      – Bu söylediklerimi bilmen görevlerinin başarısı için çok önemli. Bütün bunları bilmesen de problem değildi. Ama öyle meseleler var ki onları kesinlikle bilmen gerekir. Aslında sana verilecek görevleri az çok tahmin edebiliyorum. O kadar da tehlikeli işler olmayacak, ama konu devlet açısından büyük önem taşıyor. Öyle ki bu işi yapmak KGB’nin32 tek görevidir. Ancak hiçbir şekilde, özellikle şimdiki şartlarda bu görevi başaramazlar. Senin Tahran’a seyahatin Suslov’un büyük buluşudur. Yoldaş Suslov bu konuda Andropov’un33 önüne geçmek istiyor, dedi.

      – Andropov bunu bilmiyor mu, sorusu ile sözünü kestiğimde babamın yüz çizgileri değişti ve soruma “Sence öyle bir şey olabilir mi?” sorusuyla cevap verip duraksadı ve daha alçak sesle devam etti:

      – Bu ortaya çıkan olaylar Kremlin’de her zaman var olan saray çekişmelerinin bir parçasıdır. Suslov bu konuda İçişleri Bakanı Nikolay Şelokov’un ve Bakan Pyotur Noloviç’in34 imkânlarından da istifade ediyor. Andropov ise bu işlerin merkezindedir. Suslov, sadece Andropoy’un düşünce süzgecinden geçen bilgileri değil, senin vasıtanla elde edilecek gerçek bilgileri de almak istiyor.

      Soru soruyu açıyor, babam konuştukça ilgim daha da artıyordu. Ben onun sohbetlerinden kesinlikle sıkılmıyordum. Aksine sanki yıllardır böyle karmaşık işlerin içinde büyüyüp olgunlaşmıştım. Babamın benim rahatsız olduğumu düşünerek sakinleştirici bir tonda yeniden sohbete başladığını hissettim:

      – Bunları er ya da geç öğrenecektin. Ben önceden söylüyorum ki senin için daha kolay olsun. Şah rejiminden ciddi bir tehdit beklemiyorum. Onlar görevini bilseler dahi günümüz koşullarında bize karşı çıkma cesaretine sahip değiller. ABD, İsrail ve İngiltere casus ağlarına karşı son derece dikkatli olmalısın. CIA, MOSSAD ve MI635 Şah devrilene kadar birlikte faaliyet gösterecekler. Kitlesel gösteriler, ayaklanmalar başladıktan sonra bu üç kurum arasında kan gövdeyi götürecek.

      O, derin bir iç çekerek sesini alçalttı:

      – Ve mutlaka Sovyet büyükelçiliğine dikkat etmelisin! Orada kurulabilecek tuzakların risklerinden kurtulabilirsen bu tehlikelerin en azından yarısı ortadan kaldırılmış sayılır.

      Son sözleri, tam manasıyla sürpriz oldu. Muhtemelen bu sözleri babamdan başka hiç kimse cesaret edip bana söyleyemezdi. Aslında onun şimdiye kadar söylediklerini giriş olarak düşünüyordum. Farkında olmadan babamın söyledikleriyle biraz önce Vera’dan Dışişleri Bakanlığı’ndaki güvenlik servisi hakkında duyduklarım arasında bir bağlantı kurmaya çalıştım. Vera’nın hareketlerindeki samimiyetsizliğin bununla alakalı olduğunu düşündüm. Bakışlarını hızlıca benden kaçırması gözlerimin önünde canlandı. Sanki birisi kulağıma bugünkü görüşmemizin tesadüf olmadığını fısıldıyordu. Öyleyse amaç ne olabilirdi?

      …Babamı çok seviyorum o benim için hiçbir şeyi esirgememişti. Ama yüreğimin derinliğinde her zaman gizli tuttuğum bir kırgınlık vardı: annemin mezarının toprağı soğumadan evlenmişti. Ninem bu konuda başımın etini yediği için affedemedim babamı. O yüzden evine gitmiyordum ama yaş ilerledikçe ona hak vermeye başladım. Nereden bilebilirdim