grafikte görüldüğü gibi, yazar-anlatıcı tanrısal bakış açısıyla bozkurt ile çoban adamın çatışmasını sıradizimsel bir şekilde kurgular. Çatışmanın yoğun olduğu bölümlerde bakış açısını yazar-anlatıcı çoban adamın tiranlaşan görüngüsü ile bozkurdun soyunu kurtarma çabaları üzerine yoğunlaştırır. Öyküde, her şeyi bilen ve gören hâkim bakış açısının sınırsız görme biçiminin tüm olanakları açıkça görülür; “dağ sırtının ilk yokuşunda dişi kurt durdu, kulaklarını dikip sessizliği dinlemeye başladı. Bozkurt ise bu arada öne geçip yere bütün vücuduyla eğildi, ses çıkarmadan, dikenli yüksek otların arasında sürünerek tepeye tırmandı. Karşı yamaçta büyük bir koyun sürüsü gördü” ( s. 95). Yazar, öykü kahramanı bozkurdun avlanma anını “eğildi”, “tırmandı”, “gördü” gibi belirli geçmiş zaman ekleriyle tanıklayarak öyküyü hâkim bakış açısıyla anlatır. Tanrısal bakış açısının sınırsız bilme ve anlatma yetisinden yararlanan yazar, öykünün hemen başında yaptığı bu çevresel tasvirle okuru öykünün içine çekmeye çalışır. Bu anlatım biçimi öykünün başından sonuna kadar hissedilir.
Tanrısal bakış açısıyla öyküsünü kurgulayan yazar, öyküde sık sık iç monologdan da yaralanır. Bilinç akışı tekniği de denilen iç monologda yazar, karakterin zihninden geçen düşünceleri aktarır; “anlatıcının karakterin sözcüklerini kullanarak yaptığı açıklamaya Bowling akla yatkın olarak içsel analiz der. Ona göre bilinç akışı yazarın zihinden doğruca yapılan bir alıntı vermeye giriştiği anlatı yönteminin tamamıdır.”113 Bu anlatım tekniğinde yazar kahramanlarının duygu ve düşüncelerini aktararak okuru bilgilendirir. Anlatıcının bu fonksiyonu onun sınırsız bakış açısının görüntüsüdür. Tanrısal bakış açısıyla kurgulanan roman hikâye gibi edebi türlerde anlatıcı “zaman ve mekân ile sınırlı değildir. Nerede aranırsa orada hazırdır. Kahramanların bütün geçmişini, her türlü hususiyetlerini zihinlerinden geçirdiklerini bilir, iç konuşmalarını duyar.”114 İç konuşmaların bu şekilde yansıtılması yazarın bakış açısının zenginliğini gösterir. Öykü kahramanlarının zihninden geçenlerin aktarılması, algısal bir gerçekliğin dışa yansıtılması olarak öyküye anlamsal bir derinlik kazandırır. Öykünün kart karakteri olarak geçen adam, iç monologdan yararlanılarak konuşturulur; “onlar daha yavru, belki sütle beslemek gerekir” dedi gönül sesi. “Hayır!” diye karşılık verdi o soğuk ses. “Sadece verdiklerimi yiyecekler. Alışsınlar buna bugünden itibaren.” Yavruları bağlayıp önlerine koydu legeni. “Ya yersiniz, ya da geberirsiniz! (s. 103) Bu konuşmadan adamın karakteri hakkında fikir sahibi olunur. Yozlaşmış bir karakter olan adam, intikam duygusuyla insani değerlerini yitirerek, canavarlaşan bir yapıya bürünür. Kasımbekov, devrin tiranlaşan bunun gibi yozlaşmış kişilerini gerek öykülerinde gerek romanlarında eleştirir.
“Bozkurt” öyküsünde tanrısal bakış açısına sahip “(anlatıcı) konuşulanları bize aktarmakla kalmaz, olaylar ve kişiler hakkında açıklamalarda, yorumlarda da bulunur.”115 Bu yönüyle öyküde anlatıcı subjektif ifadelerden de yararlanır; “hüzünlü uluma sesleri bir azalıyor, bir kuvvetleniyordu. Bozkurt kötü bir şeyin olduğunu hissedip yorgunluğuna aldırmadan atıldı ileriye.” (s. 98) Bu alıntı yazarın taraf olma eğiliminin görüngüsüdür. Kendi türünün tiranlaşan, korkunç yüzünü anlattığı öyküde Kasımbekov, insanın hayvandan daha acımasız olabileceğini anlatır ve kurguda tarafsızlık ilkesinden sıyrılır. Anlatı kişisinin bir hayvan olması Kasımbekov’un Cengiz Aytmatov gibi duyarlı yapısını hatırlatır. Aytmatov’un da birçok anlatısında insanların hayvanlara karşı nasıl duyarsızlaştığı çıkarımsanabilir. Ayrıca, öyküde anlatılan kurt bir simgedir. Kasımbekov, simgesel anlatımla kurdun köpekleştirilmek istenmesinin ideolojik bir köleleştirme anlayışının tezahürü olduğunu sezdirir. Tanrısal bakış açısının kazandırdığı sınırsız özgürlükle yazar, anlatıya istediği boyutta derinlik kazandırır.
2.3.1.2. Öyküde Zaman
“Bozkurt” öyküsünde zaman sıradizimsel bir şekilde ilerler. Çok uzun olmayan bir zaman dilimini kapsayan öykü zamanı art süremsel ve eşsüremsel zamanın iç içe olduğu yaşamın akışı içinde oluşur. Başkişi “Bozkurt” ile kart karakter “adam”ın ilk karşılaştığı andan itibaren zaman belirli bir periyotta ilerler. “Yükseklerde güneş alabildiğine parlıyordu” (s. 95) ifadesiyle öyküye başlayan yazar, öykü zamanında sırasıyla şu ifadeleri şimdileştirir;
1. (tam bu sırada) (s. 95)
2. (birkaç gün sonra) (s. 96)
3. (aradan günler geçti) (s. 97)
4. (bir gece) (s. 98)
5. (tam bu sırada) (s. 101)
6. (ertesi sabah) (s. 104)
7. (öğle vakti) (s. 104)
8. (bugün) (s. 105)
9. (bütün gece) (s. 105)
10. (gurup vakti) (s. 106)
11. (gece yarısı) (s. 107)
12. (sabah) (s. 108)
Öyküleme tekniğine uygun olarak kullanılan bu zaman belirteçleri, başkişi “Bozkurt”’un yaşadığı kuşatılmışlığı ve varoluşsal çözümsüzlüğü hissettirir. “Anlatılar öykü zamanına zaman kipleri, durumlar ve belirteçler gibi dil bilgisine ait bir dizi öğenin yanı sıra, anlam yoluyla da vurgu yapar.”116 Zaman unsurlarının yanında anlamsal ifadelerle öyküye derinlik katan yazar, öyküde anlamı şu şekilde zamansallaştırır; “yavruların kendi kulübesine yerleşmesi yetmiyormuş gibi onun leğenini de kendi malları yapmışlardı. Adam köpeğe alaylı alaylı bakarak gülümsüyordu. Köpek yerinde kımıldamaya başladı, üç günlük açlığını hatırlayıp kelle koltukta leğene doğru yürüdü. Leğenin başına gelince heyecanla başını uzattı ve yemeğini hummalı midesine indirmeye başladı.” (s. 104) Alıntıda geçen, “üç günlük açlık” ifadesiyle geçmişin etkisini şimdiki ana taşıyan yazar-anlatıcı, köpeğin kurtlar karşısında yaşadığı ezikliği küçük düşürücü ifadelerle anlatır. Yaratılış itibariyle insana daha yakın bir hayvan olan köpeğin kendi evinde yabancı durumuna düşmesi, adamın kurt yavruları ile köpek arasında bir çatışma ortamı sağlamak istemesiyle ilgilidir.
Yukarıdaki alıntıda da olduğu gibi öykünün belirli yerlerinde herhangi bir zaman kavramı geçmese de öykünün anlamsal olarak belli bir anını şimdileştiren ifadeler öykü boyunca yer alır. Zaman öykü boyunca sık sık gerilimin arttığı anlarda kullanılır. Kart karakter “adam” kurtları ininden kaçırarak onlara olmadık eziyetlerde bulunur. Amacı koyunlarının intikamını almak, kurt yavrularını köpekleştirmektir. Bu sebeple onlara evin köpeği aracılığıyla eziyet eder; “bir süre sonra leğene yiyecek bir şeyler bıraktı. Köpek salyaları akarak yumuldu leğene. Bu sırada adam kurt yavrusunu alıp köpeğin önüne bıraktı ve “ısır onu!” diye bağırdı. “Köpek sahibinin desteğiyle daha bir hırsla saldırdı rakibine, oradan oraya savurarak her yerini ısırdı, boğmaya çalıştı.” (s. 105) Kurt yavruları ile köpekler arasında yaratılan gerginlik anlarını eğlenceye çeviren adam, insan olma olgusundan uzaklaşarak kendi türüne yabancılaşır. Zamanın buradalığına olumsuzlayıcı davranışlarla değinen adam, merhamet, sevgi gibi duygulardan uzaklaşarak değerler dünyasından uzaklaşır. Öyküde zaman kart