Süveyda Şahin

Türkmen Türkçesinde Kalıp Sözler


Скачать книгу

yüzyıllarca yaşayabilen sözlerdir. Değişmeden nesilden nesile aktarılabildiği gibi değişikliklere de uğrayabilirler ve hatta unutulabilirler de. Örneğin, 11. yüzyılda Divan’da (II, 53) geçen Tag tagka kavuşmas, kişi kişiye kavuşur atasözü günümüzde Dağ dağa kavuşmaz, insan insana kavuşur biçiminde yaygın olarak kullanılan bir atasözüdür (Aksan, 2015: 41). Bu örneğe baktığımızda atasözünün aradan geçen zamanın uzunluğuna rağmen ses değişimi dışında herhangi bir değişime uğramadığı aşikardır. Anlam olarak her ikisinde de aynı anlamı taşımaktadır. Bu açıdan bakılınca kalıp sözlerin ne kadar uzun süreçler sonucunda yer ettiğini ve kullanıldığı, zaman içerisinde kazandığı ve kalıplaştırdığı anlamıyla toplumun dilinde ne kadar önemli bir yer tuttuğu da yadsınamaz bir gerçektir. İşte bu süreçler göz önünde tutulduğunda atasözlerinin kalıplaşmış dil birlikleri içinde aslında tanıması en kolay birimler olduğu söylenebilir. Çünkü atasözleri bir toplumun deneyimlerinin uzun süreçlere yayılması sonucunda deneme ve yanılma yoluyla öğrendikleri ve bunun sonucunda edindikleri tecrübelerdir. Bu toplumun tecrübeler sonucunda artık bahsedilen durumdan çıkardığı derse göre şekillenmiş sözleridir. Aksan’a göre atasözleri aynı dilin değişik lehçelerinde yaşamaya devam etmekte, böylece bir ulusun, değişik lehçeleriyle aynı dilin öz malı olduğunu göstermektedir. Aksan’ın örneğinde Gülme komşuna gelir başına atasözü Türk dilinin Kazak lehçesinde hiç değişmeden kalmış biçimiyle Külme dosuňa, keler basıňa ; Adam alası işinde, mal alası sırtında atasözü; İnsanın alacası içinde, hayvanın alacası dışında hemen hemen aynı şekilde ve kullanımda kalmıştır (Aksan, 2015: 41). Bu ve bunun gibi diğer lehçelerde de benzer birçok örnek bulmak mümkündür. Bir dilin yapısı ya da kelime dağarcığı incelendiğinde atasözleri o dil için oldukça önemli bir yere sahiptir. Başka bir dile aktarım sırasında geçen bir atasözünün yanına onun atasözü olduğunu vurgulamak gerekmektedir. Bu bile atasözlerinin kalıplaşmış dilbirliklerindeki önemini vurgular.

      Türkiye Türkçesinde olduğu gibi Türkmen Türkçesinde de atasözleri alfabetik olarak sıralanmış ve karşılarında anlamları belirtilmiştir. Ancak belli ölçütlere göre bu çalışmalar yapılır. Atasözleri incelenirken onların yapısal, anlamsal ve işlevsel özelliklerine değinmek gerekir. Gökdayı’ya göre yapısal yönden atasözleri; çoğunlukla az sözcüklü ve kısa cümlelidirler. Bunların bir kısmı basit, bir kısmı birleşik yapıda, bir kısmı sıralı, bir kısmı bağlı, bir kısmı ise eksiltili cümle yapısındadır (Gökdayı, 2015: 35).

      Atasözlerini oluşturan cümlelerin yüklemleri genellikle geniş zamanda veya emir kipinde çekimlenmiş eylemler veya ek eylemle çekimlenmiş isim cümleleridir (Gökdayı, 2015: 36). Atasözleri yapısı itibariyle nasihat verici ve yol gösterici olduğundan geniş zaman ve emir kipiyle çekimlenir. Bu bakımından atasözlerine bakıldığında en önemli özellikleri kalıplaşmış olmalarıdır. Yapısal özelliklerinin yanı sıra anlamsal özellikleri de bu sözleri diğer kalıplaşmış sözlerden ayırır. Toplumların uzun süreçte yaşadıkları tecrübelerden meydana gelen atasözlerinin bir kısmı gerçek anlamıyla bir kısmı da değişmece anlamıyla kullanılır. Örneğin, Bugünün işini yarına bırakma, Dost ile ye iç alışveriş etme atasözleri gerçek anlamlarında kullanılırken; Denize düşen yılana sarılır, Körle yatan şaşı kalkar atasözleri gerçek anlamlarının dışında bir anlam kazanmışlardır.

      Türkmen Türkçesindeki atasözleri de bu çıkarımları destekler niteliktedir. Örneğin; İt gedaýdan gorkar, gedaý hem itden (İt dilenciden korkar, dilenci de itten.) (TDDS-1: 455). İki goçuň kellesi bir gazanda gaýnamaz (TDDS-1: 474) (İki karpuz bir koltuğa sığmaz). Gijӓniň haýryndan, gündiziň şeri ýagşy (Gecenin hayrından gündüzün şerri yeğdir.) (TDDS- 1: 469). Suv akar- daş galar (Su akar, taş kalır.) (TDDS-1: 49). Aljyran aýal ӓrine aba diyer (Elden ayaktan düşen kadın erine kaka der.) (TDDS-1: 58). Geçӓ jan gaýgy, gassaba- ýag (Keçi can kaygısında, kasap yağ.) (Koyun can derdinde, kasap et.) (TDDS-1: 453). Bu atasözlerine baktığımızda her birinde geniş zaman kullanılmıştır, öğüt vericidir ve bir olaydan ders çıkarılma sonucunda oluştuğu açıktır.

      Atasözleri, yargı içerir, kalıplaşmış haldedirler ve genel bir kural bildirirler. Yaşadığı dilin kullanıcılarına öğüt verici ve yol gösterici bir görev üstlenirler. Bu yüzden insanlar arasındaki ilişkileri ve doğa olaylarının nasıl olageldiğini anlatırlar. Bazı durumlar karşısında toplumun geneline mal olmuş düşünce ve gerçekleri belirtirler. Var olduğu toplumun gelenek, görenek ve kültürünü yansıtırlar. Kullanıldığı toplumun deneyimlerinden doğmuşlardır ve yüzyıllardır bazı ses değişimlerinden geçmiş olsalar dahi özünü kaybetmemişlerdir. Kalıp halinde kullanıldıklarından değiştirilmelerine kullanıcıları tarafından izin verilmez. Bu yüzden atasözleri; yapısı, işlevi, anlamsal özellikleri ve kullanım özellikleri bakımından tanınması en kolay kalıplaşmış birimlerdir. Türkmen Türkçesinde de kalıplaşmış dil birlikleri içinde atasözleri en kolay tanınan birimlerdir. Örneğin, Süýtde agzy bişen suvy üfläp içer (Sütten ağzı yanan suyu/yoğurdu üfleyerek içer) (TDDS-I. 39); Ajaly ýeten tilki hinine bakyp uvlar (Eceli gelen tilki inine bakıp ulur/inler) (TDDS-I. 45); Süýji-süýji iýmäniň ajy-ajy gägirmesi bar (Tatlı tatlı yemenin, acı acı geğirmesi olur) (TDDS-I. 45); Suv akar – daş galar (Su akar taş kalır) (TDDS-I. 49); Alma biş, agzyma düş (Elma piş ağzıma düş) (TDDS-I. 59-60); Altyn alma, alkyş al (Altın alma, dua al) (TDDS-I. 62); Altyn-kümüş daş bolar, arpa-gylçyk aş bolar (Altın gümüş taş olur, arpa kılçık aş olur) (TDDS-I. 62); Ýurt arasyny ýel bozar, adam arasyny dil bozar (Yurt arasını yel bozar, insan arasını dil bozar) (TDDS-I. 70); Dagdan arkasy bolanyň, daşdan ýüregi bolar (Dağdan arkası olanın, taştan yüreği olur) (TDDS-I. 74); Arpa-bugdaý aş bolar, altyn-kümüş daş bolar (Arpa buğday aş olur, altın gümüş aş olur) (TDDS-I. 78); Arynyň zäherin datmadyk balyň gadyryn näbilsin (Arının zehrini tatmayan balın kıymetini ne bilsin) (TDDS-I. 80); Agaç ekeni biler, at – bakany (Ağaç ekeni, at bakanı bilir) (TDDS-I. 88) atasözlerine baktığımızda geniş zaman veya emir kipiyle yapılmış olduklarını ve tecrübeler sonucunda ortaya çıktığını görüyoruz. Bu özellik atasözlerinin kalıplaşmış dil birlikleri olduğunun bir kanıtıdır ve diğer kalıplaşmış birimlerden ayırt edilmesini kolaylaştırmaktadır.

      Deyimler: Deyimler, aynı dili konuşan insanların ihtiyaç duyduklarında hazırda bulunan o anki durum için hemen kullanabildikleri ve her bir durum için de ayrı ayrı kalıpları olan kalıp sözlerdir. Bu kalıplar, insan zekasının bir ürünü olmasının yanı sıra o toplumun deneyim ve tecrübelerinin de bir göstergesidir.

      Şahin, deyimin tanımını yaparken gerçek anlamından ayrı bir anlam kazanan ve çekici bir anlatım özelliği olan kalıplaşmış söz öbeğine deyim denir, demiştir. Ona göre deyimler, en az iki sözcükten oluşur, ögeleri değiştirilmez ve ögeleri arasına başka bir sözcük eklenmeden kalıp olarak kullanılır. Deyimleşme evresinde dil, genellikle aktarmalardan, somutlaştırmalardan ve benzetmelerden yararlanır. Deyimler kendisini kullanan halkın dil inceliğini göstermesi, geçmişi, yaşam biçimi, gelenekleri, görenekleri ve başka türlü özellikleriyle ilgili izler taşıması bakımından önemlidir (Şahin, 2014: 954).

      Aksan’a göre deyimler, bir dilin sözvarlığı içinde yer alırlar; o dili konuşan toplumun anlatımındaki gücünü ve başarısını, benzetmeye, nükteye olan eğilimini ortaya koyan önemli unsurlardır (Aksan, 2015: 39). Deyimler yüzyıllardır kullanılmakta ve kullanıldığı toplumun değişen yaşam şartlarına göre bazen kısmen değişen bazen de hiç değişmeden kalarak günümüze kadar öylece gelebilen