ilk defa 1928 yılında 14 Mart günü sahneye konulmuştur. Sonra adı değiştirilerek Şahta olup piyes 1930 yılında basılmıştır (Kazak Adebiyetinin Tariyhı 7-Tom 2004:132).
Jumat Şanin, Kazak draması ve tiyatrosunun filizlenme döneminde Jüsipbek Aymavıtulı ve Muhtar Avezulı’dan sonra repertuar oluşturmaya en çok emeği geçen Kazak yazarıdır (20-30 Yıllardagı Kazak Adebiyeti 1997: 97). Kazak tiyatrosunun kurulmasındaki tarihî rolü sebebiyle 1931 yılında Jumat Şanin’e “Cumhuriyet’in Halk Artisti” unvanı da verilmiştir (Nurgali 2002: 132). Ancak, yeni kurulan Kazak tiyatro sanatına büyük emeği geçen Şanin, 1938 yılında 26 Şubat’ta öldürülmüştür (Nurgali 2002: 133).
Kazak draması ve tiyatrosunun oluşması ve gelişmesine ilk yıllarda büyük emeği geçen yazarlardan biri de Muhtar Avezulı’dır. 20’li yılların içinde yazılan Enlik-Kebek, El Ağası, Baybişe-Tokal, Karagöz piyesleri yine bu yıllarda sahnelenmiştir
Kazak halkına hem bilgi hem de “yeni bir dünya”nın aydınlık ışığını getiren öğretmen tipinin sahneye ilk çıkışı da özellikle Aymavıtulı ve Avezulı dramalarıyla başlamıştır. Avezulı’nın Baybişe-Tokal piyesindeki okuyan genç delikanlı Gaziz ile onun arkadaşı Rakış bu okumuş genç tipinin ilk örneklerindendir.
Muhtar Avezulı’nın Baybişe-Tokal piyesi, Semey’de yapılan il çapındaki ilk kadınlar toplantısında sahnelenmek için yazılan piyestir. Piyes 1918 yılında yazılarak 1923 yılında Taşkent’te kitap olarak basılmıştır. Millî tiyatro sahnesinde Enlik-Kebek’ten sonra 1926 yılında Ocak ayında sahnelenmiştir (20-30 Yıllardagı Kazak Adebiyeti 1997:111).
Baybişe-Tokal, 1926’da sahnelenmesinin ardından bir daha hiç sahnelenmemiştir. Yazar esere ilerleyen yıllarda geri dönmemiş ve tekrar gözden geçirmemiştir. Buna rağmen Baybişe-Tokal, kendi döneminin önemli sosyal meselesi olan kadın özgürlüğü konusunu ele alıp, Kazakların eski yaşayışlarındaki “uygunsuz” geleneklerini tenkit etmesi bakımından önemlidir. Piyeste olumsuz kahramanların davranışları geniş bir yer bulmuş ve bu tiplerin sahnedeki görünüşleri toplu olarak eserde yer almıştır. Buna karşın, olumlu kahramanlardan yalnızca Dameş akılda kalırken, diğerleri piyeste geri planda kalmış ve hiç dikkat çekici, akılda kalan tipler olmamışlardır. Eserle ilgili Smagul Saduvakasulı “Piyeste hareket yok denecek kadar az” yorumunda bulunmuştur (20-30 Yıllardagı Kazak Adebiyeti 1997:112). Smagul Saduvakasulı, Baybişe-Tokal hakkında yazdığı tenkit makalesinde piyesin ikinci zayıf tarafının gereksiz kahramanlar olduğunu düşünmektedir. İlk sahnelenmesinin ardından piyesin bir daha sahnelenmemesinin sebepleri bu tenkit noktalarında belirmektedir. Buna rağmen, Baybişe-Tokal piyesinin ilk sahnelenmesi Kazak tiyatrosunun filizlenmesinde halkın eğitilmesi konusunda halka öğüt ve nasihat veren üslûbuyla önemli bir rol üstlenmiştir ve izleyici tarafından ilgiyle izlenmiştir (20-30 Yıllardagı Kazak Adebiyeti 1997:113).
Avezulı’nın konusunu halk edebiyatından aldığı Enlik-Kebek piyesi ise 1922 yılında Orınbor’da müstakil bir kitap olarak basılmıştır (Kazak Adebiyetinin Tariyhı 7-Tom 2004:129). Enlik-Kebek’teki kişi hürriyeti ve aşk yolundaki mücadele, yönetici sınıfın davranışlarından duyulan rahatsızlık, birbirlerini seven gençlerin kötü kaderleri Avezulı’nın Karagöz piyesinde de edebî olarak gözler önüne serilmiştir. Karagöz, 1925 yılında yazılıp aynı yıl yayımlanmıştır. Piyes, yeni kurulan Kazak tiyatro sahnesinde sahnelenecek en iyi piyeslerin seçilmesi için düzenlenen yarışmada birincilik ödülü almıştır (20-30 Yıllardagı Kazak Adebiyeti 1997:114).
Kazak tiyatrosunun ilk yıllarında komedi türü ile özellikle ilgilenip bu türün esasını kuranlardan biri Beyimbet Maylin’dir. Şanşar Molda, El Mektebi, Neke Kıyar, Ayşa, Selde, Közildirik gibi komedilerin içeriği avul hayatındaki aksaklıkları ele alır, fakir ve zenginlerin çatışmasını, eğitimsizliği yok etme konusunda ortaya çıkan sorunları işler, cahil mollaların görgüsüzlüklerini gözler önüne serer, kız-erkek ilişkilerindeki anlaşmazlıkları ele alır (Kazak Adebiyetinin Tariyhı 7-Tom 2004: 138).
Kazak tiyatrosunun ilk yıllarında pek çok eser yalnızca sahnelenmek için kısa süre içinde yazılmış ama basılmamıştır. Bu sebeple elyazması olarak kalıp bu haliyle dağıtılmış ve çeşitli bölgelerde düzenlenen programların repertuarlarında yer alan tiyatro eserleri de vardır. Mesela Beyimbet Maylin’in bazı piyesleri bu şekilde basılmadan elyazması olarak dağıtılmıştır. Maylin’in önemli tiyatro eserleri 1920’li yılların sonunda yazılmakla birlikte onların düzenlenip, edebî seviyelerinin yükseltilerek sahnelenmesi 1930’lu yıllarda olmuştur. Bu sebeple onun bu eserleri Kazak tiyatrosu ele alınırken 1930’lu yıllara dahil edilmektedir (20-30 Yıllardagı Kazak Adebiyeti 1997: 99).
XX. asrın başında doğan Kazak tiyatrosu, ilk yıllarda pek çok edebî zorlukları yaşasa da bu yıllardaki ilk tecrübelerin ardından, profesyonel anlamda bir gelişme göstermiştir. Bu sebeple 1920’li yıllarda ortaya konulan tiyatro eserleri her ne kadar tiyatro türünün ilk tecrübeleri olarak sanatsal seviye bakımından çeşitli aksaklıları taşısa da, bu eserler Kazak tiyatrosunun temellerinin atılmasında ve ileride Kazak tiyatro sanatının profesyonel gelişiminde önemli bir işlev görmüştür. Ayrıca Sovyet edebiyatının diğer türlerinde olduğu gibi, ideolojik olarak da bu ilk tiyatro eserleri kendilerinden beklenen görevi yerine getirmiştir. İlk tiyatro eserleri, yeni kurulan Hükümet’in halka kabul ettirilmesi ve Sovyet değerleri doğrultusunda halkın yeniden inşası noktasında da önemli bir işlev görmüştür.
II. Bölüm
Kazak Tiyatrosunda Kadın Meselesine Kulak Veren Erkekler
XIX. yüzyılda başlayan Türk Dünyası’ndaki yenileşme hareketleri ile gündeme gelen meselelerden biri de kadın meselesidir. Yenilik taraftarı bütün Türk aydınları kadın meselesine duyarlılığıyla dikkat çeker. Özellikle İsmail Bey Gaspıralı’nın yolundan giden ve onun Ceditçilik dünya görüşüne bağlı olan bütün Türk aydınları, o dönemde kadın meselesine kulak vererek yeterlilikleri doğrultusunda bu konuda mücadele ederler. Daha Ekim Devrimi’nden önce yazdıkları kadın konulu eserlerle yenilikçi Kazak aydınları da bu konuda önemli bir katkı sağlar. Yirminci yüzyıl başındaki çok yönlü Kazak aydınları edebiyatı bir araç görerek edebiyat aracılığıyla toplumda kadının mevcut konumunun düzeltilmesine ilişkin hikâye, tiyatro ve roman yazarak Kazak halkı arasında bu konuya bir duyarlılık oluşturmaya gayret ederler. Edebiyatın hangi türünde eser verirlerse versinler eğitici ve öğretici bir üslûp benimseyerek yazdıkları eserler ile halkı bilinçlendirerek Kazak kadınının toplumsal statüsünü yükseltmeye çalışırlar.
1920’li yıllarda tiyatro ile uğraşan ve kadın konusuna duyarlılığı ile dikkat çeken, yazdıkları piyeslerde bu konuyu ele alan Kazak yazarlardan bazıları, Mirjakıp Duvlatulı, Jüsipbek Aymavıtulı, Saken Seyfullin, Jiyengali Tilepbergenulı, Koşmuhambet (Koşke) Kemengerulı ve Muhtar Avezulı gibi yazarlardır.
Mirjakıp Duvlatulı (1885-1935)
Mirjakıp Duvlatulı, Kazak edebiyatında İsmail Gaspıralı’nın açtığı yolda ceditçi düşünceye bağlı kalarak farklı türlerde eser veren tanınmış edebî bir şahsiyettir. 25 Kasım 1885’te Torgay şehrinde Argın boyu içinde dünyaya gelen Duvlatulı, ilk olarak avulunda eski usul eğitim veren avul mollasından eğitim almıştır. Ancak Duvlatulı, daha sonra kendisi de ifade ettiği ve yazdığı eserlerinde tenkit ettiği gibi, avul mollasından hiçbir şey öğrenmemiş, hatta sadece dayak yiyip, eziyet çekmiştir (Mukanov 2008: 100; Toğısbayev-Sujikova 2009: 62; Arıkan 2008a: 105). Duvlatulı, 1897 yılında Torgay şehrindeki iki sınıflı Kazak-Rus okuluna başlamış, 1902 yılında bu okulu bitirerek 1902 yılından