önemli bir edebî tür olmuştur. Tiyatro sanatı, Sovyetlerde oldukça işlevsel bir sanattır. O, sadece sanat olmanın ötesinde, doğrudan pratik bir araç ya da propaganda veya halk yığınlarının eğitimi olarak kabul edilebilir. Dolayısıyla Ekim Devrimi’nden sonra yeni kurulan Sovyet Hükümeti tarafından edebiyatın bütün türleri gibi tiyatro da Devrim’in başlangıcından itibaren yeni bir toplumun inşası için ideolojik kültürel bir aygıt olarak görülmüştür (Vernadsky 2011: 483). Bu nedenle de Hükümet tarafından da özel olarak ilgilenilen ve önemsenen bir sanat dalıdır.
Sovyet devrinin ilk yılları olan 1920’li yıllarda, hem merkezde hem de çevrede olduğu gibi, Kazak edebiyatında Kazak tiyatro türüne de bazı sorumluluklar yüklenmiştir. Sovyet insanının hayatını ve faaliyetlerini yeterli derecede iyi bilmek, emekçi insanların düşüncelerini, görünüşlerini derinlemesine edebî olarak açabilmek, Sovyet Kazak tiyatro türünün görev ve sorumlulukları arasında yer almaktadır. Ayrıca Gabit Müsirepov’un SSSR Yazarlar Birliği’nin 12. pleniumunda ifade ettiği gibi, bunların yanı sıra Komünist Parti ve halkın talepleri de bütün Sovyet yazarlarının olduğu gibi Kazak tiyatro yazarlarının da yerine getirmesi gereken talepler arasında yer almaktadır (Müsirepov 1970: 240-241).
1925 yılında Kazakistan Halk Eğitim Komiserliği, 28 Ekim’de halkı eğitme hizmetleri konusunda bir toplantı yaparak Kazak tiyatrosunu kurma meselesini değerlendirmiştir. Bu tarihe kadar çalışan ve okuyan Kazak gençler kendi gayretleriyle arada sırada tiyatro oyunu sahnelemektedir. Ancak bu tarihten sonra Hükümet, Kazak tiyatrosunu kurma işiyle bizzat kendi ilgilenmeye başlamıştır. Bu işi ciddi anlamda ele alarak tiyatro açmak, konuyla ilgili kişileri çağırmak Eğitim Komiserliği’ne görev olarak verilmiştir. O dönemde Kazakça yazılan piyeslerin sayısı çok az olduğundan, üstelik hepsi de sayısız defa oynandığı için ilgi çekiciliği kalmadığından, iyi piyes yazanlar için yarışmalar düzenlenmesine de karar verilmiştir (Nurgali 2002: 134). Eğitim Komiserliği’nin faaliyetleri sonucunda, sanatkârlar o dönemin başkenti Kızılorda şehrinde toplanmaya başlamışlardır.
Sovyet Kazakistan’ın ilk başkenti Kızılorda şehrinde millî tiyatronun açılmasıyla birlikte Kazak edebiyatında tiyatro, modern anlamda edebî bir tür olarak büyük bir gelişme göstermiştir. Söz konusu tiyatro, “Kazakistan Merkezi Devlet Tiyatro Trubu” adıyla 1926 yılında 18 artist ile teşekkül etmiştir (Togan 1981: 522). 13 Ocak 1926’da tiyatro, Koşke Kemengerulı’nın Altın Sakiyna adlı piyesi ile perdelerini açmıştır9 (Karenov 2013: 48). Bu tiyatroda ilk günlerde her ne kadar dekorasyon dahil olmak üzere çeşitli sıkıntılar yaşanmış olsa da, 1927 yılında Kızılorda’da kış mevsimi içinde 42 defa oyun sahnelenmiştir. O günün imkânsızlıklarına rağmen filizlenmekte olan Kazak Millî Tiyatrosu’nda sahnelenen eserlerin en bilinenleri Muhtar Avezulı’nın Karagöz, Enlik-Kebek, Baybişe-Tokal adlı eserleri; Jüsipbek Aymavıtulı’nın Şerniyaz, Kanapiya-Şerbanu, Mansapkorlar, Rabiyga, El Korganı, Sılan Kız, Taş Mihman (Puşkin’den), Sarak Siri (Puşkin’den); Jumat Şanin’in Arkalık Batır, Torsıkbay Kuv; Sa-ken Seyfullin’in Kızıl Sunkarlar; Beyimbet Maylin’in Şanşar Molda, El Mektebi, Neke Kıyar, Kemengerılı’nın Altın Sakiyna, Paraşıldar adlı eserlerdir (Togan 1981: 522).
Kazak tiyatrosunun ilk yıllarında Sovyet devrinde diğer bütün edebî türlerde olduğu gibi, tiyatro türü de kendisine biçilen sorumlulukları yerine getirmeye çalışmıştır. Bu sebeple 1920’li yıllarda Kazak tiyatrosu toplumdaki eski ve yeni çatışması üzerinden doğmuş ve gelişme göstermiştir (Müsirepov 1970: 238). Tiyatronun halkın üzerindeki doğrudan ve güçlü tesiri dikkate alınarak 1920’li yıllarda sıklıkla eski-yeni, zengin-fakir çatışmalarının işlendiği, eskinin kötü yönlerinin hicvedildiği ve yeni değerlerin savunulduğu tiyatro oyunları sahnelenmiştir. Bu dönemdeki hemen hemen bütün piyeslerin konuları, Kazak avulunun10 eski yaşamının ve Devrim sürecinde yaşanan siyasî-sosyal olayların görünüşlerinden ibarettir.
Sözlü halk edebiyatı oldukça zengin olan diğer Türk halklarının tiyatrosunda olduğu gibi, Kazak tiyatro türü de ilk yıllarda iki temel kaynak üzerinden gelişme göstermiştir. Bunlardan biri, zengin halk folkloru ve tarihî konular iken, diğeri ise Sovyet ideolojisini ortaya koyan ve Sovyet toplumunun inşasını ele alan konulardır (Müsirepov 1970: 242).
Özellikle modern Kazak tiyatrosunun ilk yılları olan 1920’lerde Kazak halk edebiyatından ve tarihî konulardan faydalanmak Kazak tiyatro yazarları için elzem olmuştur. Çünkü yeni bir tür olan tiyatro konusunda hiçbir tecrübesi olmayan Kazak tiyatro yazarları, ancak Kazak halkının bu zengin kültürünü kullanarak bir üretim yapabilmişlerdir. Bu bakımdan ilk Kazak tiyatrosu, Kazak edebiyatının zengin folklorik malzemesi üzerinden filizlenmeye başlamıştır. Diğer taraftan, o kadar dindar olmasa da Kazak halkını mescit, işan, molla ve hocalardan uzaklaştırıp tiyatroya, oyuna ve eğlenceye getirebilmek için halkın kendi üretimi olan sözlü edebiyatın rolü büyük olmuştur. Kazak tiyatrosunun ilk yıllarında, halkı bilgilendirme, öğüt verme ve halkın anlayacağı dilde ifade etme açısından Kazak sözlü edebiyatı son derece önemli bir misyon üstlenmiştir. Kazak sözlü geleneği, Kazak halk şarkıları ve türküleri halkı aydınlatma amacı güden yeni inşa edilmekte olan Kazak Sovyet tiyatrosunun ilk malzemesi olmuştur (Müsirepov 1970: 242).
Jüsipbek Aymavıtulı, Mirjakıp Duvlatulı, Muhtar Avezulı, Saken Seyfullin, Jumat Şanin gibi ilk Kazak tiyatro yazarlarının eserleri Kazak tiyatrosunun temelini oluşturmuştur.
Millî dramanın ve sahne sanatının oluşup gelişmesi, ilk filizlenmesi döneminde en çok emeği geçenlerden biri Jüsipbek Aymavıtulı’dır. “Başka halkların edebiyatına bakıldığında, tiyatro sanatının nüvesi halkın örf âdetlerinden, oyun ve eğlencelerinden, şarkı ve türkülerinden, şiirlerinden başlamıştır…” diyen Muhtar Avezulı’nın düşüncesinin doğruluğunu Jüsipbek Aymavıtulı’nın eserlerinden fark etmek mümkündür (20-30 Yıllardagı Kazak Adebiyeti 1997: 99).
Küçük yaşlardan itibaren Kazak kültürünün zenginliği içinde yetişen Aymavıtulı, ailesinden aldığı bu zengin kültürü kendi yeteneği ile birleştirmiş, Kazak tiyatrosunun oluşmasına ve gelişmesine büyük bir katkı sağlamıştır. O, Semey’de okuduğu dönemden başlayarak tiyatro sanatı ile içe içe olmuştur. Aymavıtulı, Kazak topraklarında filizlenen ve Kazak yurdu için yeni olan tiyatro sanatının kök salıp gelişmesine özel bir çaba harcamıştır (Gücüyeter 2013b. 35).
Aymavıtulı da 20’li yıllardaki pek çok yazar gibi çok yönlüdür. Kazak topraklarında ilk defa oyun yöneten rejisör, aktör, türkücü ve dombıracı, kompozitör Aymavıtulı, edebiyatın bütün türlerinde çok sayıda eser bırakmıştır. O, Kazak Millî Tiyatrosu’nun esasının oluşturulup gelişmesine özel bir emek harcamış yetenekli bir yazardır. 20’li yıllardaki tiyatro ile drama sanatını geliştiren gerçek bir sanatkârdır (20-30 Yıllardagı Kazak Adebiyeti 1997: 99-100).
Aymavıtulı, ilk dönemde sahneye konulan ilk üç piyesi Rabiyga, Mansapkorlar, Kanapiya-Şerbanu eserlerini 1916-1917 yılları arasında yazmıştır. El Korganı, Şerniyaz ve Sılan Kız ise 1920-1925 yılları içinde yazılmıştır (20-30 Yıllardagı Kazak Adebiyeti 1997: 88). Aymavıtulı’nın yazdığı ve çevirdiği tiyatro eserlerinin hepsi de önce Semey’de sonra da Kazakistan’ın pek çok şehrinde, Taşkent’te, Kazakların ilk Millî Devlet Tiyatrosu’nun sahnesinin yer aldığı Kızılorda’da sahnelenmiştir (20-30 Yıllardagı Kazak Adebiyeti 1997: 89).
Rabiyga, Aymavıtulı’nın önemli dramalarından biridir. Piyesin adından da anlaşılacağı üzere, hürriyet ve özgürlükten mahrum olan Kazak kadınlarının ağır hayat şartları, o dönemin taleplerine