Cemile Kınacı

Kazak Tiyatrosunda Kadın Meselesi


Скачать книгу

1920’li yıllarda neredeyse edebiyatın bütün türlerinde “kadın meselesi”ne sıklıkla değinilmiştir. Yazılan edebî eserlerde, iyi eğitimli, hayatın her alanında var olan, erkeklerle eşit haklara sahip, kendi ayakları üzerinde durabilen, her bakımdan donanımlı bir “Sovyet kadın kimliği” ve “Devrim kadını” kimliği inşa edilmeye çalışılmıştır.

      Devrim sonrasında kadına dair siyasî alanda yapılan hızlı değişiklikler edebiyatın hemen hemen her türünde kendini hissettirmiştir. Devrim öncesi Rus edebî yapıtlarında kadın kahramanların görünüşleri neredeyse yok gibidir. Rus kurgularında kadın, sadece toplumda var olan erkeğin eşi konumundadır. Erkeğin eşi olmaktan başka hiçbir statüsü olmayan bu kadın kahramanlar, asla evlerinin dışında görülmezler ve söz sahibi değillerdir (Gasiorowska 1968: 93). Ancak Devrim ile birlikte Sovyet kurgularında ideolojiye uygun ideal kadın kahramanlar yaratılır. Devrim ile birlikte bu kadın kahramanlar yalnızca dışarıda çalışmakla kalmadıkları gibi, kimliklerine, adlarına, yeni toplumun inşasındaki ideolojik sorumluluklarına da sahip olurlar (Gasiorowska 1968: 95).

      Devrim sonrası edebî eserlerinde sıklıkla anakahraman olan ve hatta pek çok esere ismini veren (Kazak edebiyatında mesela Akbilek/Jüsipbek Aymavıtulı, Botagöz/Sabit Mukanov, Ayşa/Saken Seyfullin vb.) Devrim’in kadınları, Devrim sayesinde “özgürlüklerine kavuşan” kadınlardır. Sovyet edebiyatının bu yeni kadın kahramanları, pasif konumda olan eski Rus kadın kahramanlarının aksine, Devrim sürecini bizzat yaşamış, mücadeleli ve çileli bir dönem geçirmiş, çektikleri her türlü sıkıntıya rağmen ayakları üstünde dimdik durmayı başarmış ve ardından Devrim ile “bileklerinin hakkıyla” özgürlüklerine kavuşmuş aktif Sovyet kadınlarıdır. Bu kadın kahramanlar aynı zamanda ideolojik sorumluluk da taşırlar. Her bakımdan donanımlı olan bu kadın kahramanlar arasında, Sovyetlerin “kadın meselesi”ne dair konularla ilgilenmekle görevli Sovyet memurları da vardır. Onlar, Sovyet devrinin kadına verdiği hak ve özgürlükleri, Sovyet kadınları arasında yaymakla ve uygulamakla sorumludurlar. Her biri eğitimli ve yenilikçi olan bu kadınlar aynı zamanda pek çok “Devrim kadını” adayına da yol açar, bir rol model görevini de üstlenirler.

      Sovyet Devri Kazak Tiyatrosunun İlk Yılları

      Modern Kazak yazı dili ve edebiyatı oluşmadan evvel, Kazak halkının çok zengin bir sözlü edebiyat kültürü vardı. Kazak modern yazı dili ve edebiyatı da bu zengin sözlü kültür temelleri üzerinde inşa edilmiştir. Dolayısıyla Kazak edebiyatında modern anlamda tiyatro türü ortaya çıkmadan önce, Kazaklar arasında tiyatronun işlevini gören ve halk arasında yaygın olan bazı türler de elbette vardır. Bu türler, Kazak sosyal hayatı içinde modern anlamda tiyatro türü teşekkül edene kadar tiyatronun yerini tutarak halkın ihtiyacına cevap vermiştir.

      Kazaklar arasında yaygın olan ve içinde tiyatral ögeler barındıran geleneksel türler arasında oyın-savık (oyun ve eğlencelerde söylenen şiirler), än men küy (şarkı ve türküler), jar-jar men bet aşar (düğünlerde söylenen türküler), estirtüv men joktav (ağıtlar), aytıstar (atışmalar), tolgavlar (övgü şiirleri), küldirgi ängimeler (fıkralar) bulunmaktadır. Anadolu’da âşık atışmaları olarak bilinen atışma türü de Kazaklar arasında aytıs geleneği olarak yaygındır ve bu gelenek Kazak tiyatrosunun temelinde yatan millî bir gelenektir denilebilir. Aytıs geleneği içinde tiyatral ögeler sıklıkla yer almaktadır. İrticalen söz söyleyen ozanlara dinleyiciler de katılmaktadır. Dolayısıyla Kazakların zengin aytıs geleneği, bazı araştırmacılar tarafından da Kazak tiyatrosunun başlangıcı olarak değerlendirilmiştir (Gücü-yeter 2013a: 80-81).

      Kazaklar arasında sal serilik olarak bilinen millî gelenek de Kazak tiyatrosunun temelini teşkil eden ilk örneklerden biri olarak değerlendirilebilir. Kazaklar arasında sözlü şiir geleneğinin temsilcisi ve kültürel bellek taşıyıcılarından olan sal seriler, Kazak geleneksel tiyatrosunun baş aktörleridir. Sal seriler, Anadolu’daki meddahlara benzerlikleriyle dikkat çeken, bulundukları ortamı coşturan, eğlendiren, söz ustası olan, sıradışı giyim kuşamlarıyla etraflarında dikkat çeken kişilerdir. Sal seriler, Anadolu’daki âşıklık ve meddahlık geleneğinin icracılarıyla da büyük bir benzerlik gösterirler (Adiyeva-Turan 2013: 202). Dolayısıyla sal serilik geleneği de millî Kazak tiyatrosunun temelini oluşturan geleneksel edebî türlerdendir.

      XIX. yüzyılın ikinci yarısından sonra Kazak topraklarında modern anlamda tiyatro türü gelişmeye başlamıştır. İlk olarak Rus grupları profesyonel anlamda Kazakistan’ın çeşitli bölgelerinde tiyatro faaliyetleri yürütmüştür. 14 Ocak 1869 tarihinde Orenburg şehrinde ilk tiyatro kurulmuş ve Rus sanatçılar bu tiyatroda sahne almıştır. Orenburg’un dönemin eğitim ve kültür merkezi olması, burada açılan tiyatro vasıtasıyla tiyatronun Kazaklar arasında da yaygınlaşmasına zemin hazırlamıştır. Orenburg’da yaşayan Kazak öğretmen ve öğrenciler de kendi aralarında düzenledikleri eğlencelerde buradaki tiyatro sanatçılarından öğrendiklerini uygulayarak Kazakların ilk tiyatro oyunlarını sahnelemişlerdir. Böylece Kazaklar arasında da ilk tiyatro denemeleri görülmeye başlamıştır. Rus tiyatro gruplarının yanı sıra Kızıljar, Semey ve Oral gibi şehirlerde Tatar tiyatro grupları da kurularak Kazak topraklarında tiyatronun gelişmesine katkı sağlamıştır. Tatar gruplarının tiyatro çalışmaları, Kazak gençlerinin Kazak millî tiyatrosunu kurmaları ve millî oyunlarını yazmaları konusunda onları cesaretlendirmiştir (Gücüyeter 2013a: 81).

      Devrim öncesinde Rus-Tatar tiyatrosunu yakından tanıyan öğrenci ve yetenekli Kazak gençlerinin düzenlediği ilk eğlence geceleri Kazak tiyatrosunun kurulmasında önemli bir basamak olmuştur. Ekim Devrimi’nden sonra ise Kazaklar arasında millî bir tiyatro kurma işi önemli bir mesele olarak görülmüştür. Gazete ve dergi sayfalarında bu konuda makaleler yayınlanmıştır. Yayınlandığı dönemde herkese ulaşan ve etki alanı olan Eñbekşi Kazak gazetesi de Kazakların millî bir tiyatrosunun kurulması ile ilgili gündem oluşturan makaleler yayımlamıştır (Nurgali 2002: 133).

      XX. asrın başında Kazak gençlerinin çabalarıyla düzenlenen edebiyat ve eğlence geceleri, sahne sanatlarının ve tiyatronun zeminini oluşturmuştur. Tiyatro türü esas olarak halkın aydınlatılması merkezinde gelişme göstermiştir. Bu sebeple ilk repertuardaki eserler, halkı sanat sahibi ve bilgili olmaya, gelişmiş ülkelerin medeniyetlerini öğrenmeye, onlardan örnek almaya, eskinin zincirlerinden kurtulmaya çağıran didaktik ve halkı yönlendirme yönü güçlü olan eserlerdir. Böylece Kazaklar arasında düzenlenen sanat geceleri Kazak tiyatrosunun doğmasına ve ilk piyeslerin yazılmasına vesile olmuştur. Kazakistan’ın her yerinde düzenlenen bu faaliyetler, Ekim Devrimi ile birlikte hız kazanarak yeni bir aşamaya geçmiş ve millî Kazak tiyatrosunun ortaya çıkmasını sağlamıştır (20-30 Yıllardagı Kazak Adebiyeti 1997: 88) Tiyatro, genel olarak ideolojinin halka ulaştırılmasının en etkili yollarından biridir. Tiyatro, kendine özgülükleri olan bir sanattır. O, çok hassas ve çok büyük bir emek işidir. Tiyatroda başka işlerde olduğu gibi hatalar, yanlışlıklar ve uygunsuz durumlar oluşursa bütün bunları tekrardan düzeltmek mümkün değildir. Sahnede doğru yapılırsa sonuçları da olumlu olur, eğer yanlış yapılırsa da iş işten geçer ve artık bunu düzeltmek mümkün değildir. Dolayısıyla tiyatro, olumlu ya da olumsuz fark etmeksizin sonucu çok hızlı alınan, insanlar üzerinde tesiri oldukça güçlü bir sanat dalıdır.

      Sovyet rejimine yön veren Vladimir Lenin, Lev Troçki, Anatoli Lunaçarski, Aleksandr Bogdanov, Pavel Gaydeburov gibi önemli isimler, tiyatronun halk üzerindeki etkisinin farkındadırlar. Bu isimler, tiyatronun ideolojik propaganda aracı ve halkın moralini yükseltebilecek bir yöntem olarak kullanılabileceğine dair görüşlerini devamlı surette dile getirmişlerdir. Bu nedenle Devrim sonrasında tiyatro sanatı gelişimini