Cemile Kınacı

Kazak Edebiyatında İmaj ve Kimlik


Скачать книгу

Sultan İsyanı (1837-1846)

      Orta Cüz’de çıkmış bir isyandır. İsyana Orta Cüz Hanı Abılay Han’ın torunu Kenesarı Sultan önderlik etmiştir. Türkistan’da hâkimiyet kurabilmek için Kazak bozkırlarına sahip olmak gerektiğini anlayan Rusya, daha 1700’lerin başında Kazak topraklarında müstahkem mevkiler ve kaleler inşa etmeye başlamıştı. 1750’lere gelindiğinde Kazak yurdu artık Rusların kaleleriyle dolup taşmıştı. Ayrıca bu kalelerin etrafına Rusya içlerinden getirilen Rus göçmenleri yerleştiriliyordu. Bu faaliyetler sonucu XVIII. yüzyılın sonu ve XIX. yüzyılın başlarında Kazak bozkırlarında Rusya’nın etkisi hissedilmeye başladı (Ölçekçi 2009: 125). Kazakların verimli topraklarına Rusların yerleştirilmesi, Kazaklardan ağır vergiler alınması ve buna ek olarak Kossakların Kazaklara yaptıkları baskılar Kazakları isyana zorladı.

      Kenesarı Sultan’ın kuvvetleri 1837 yılında Aktav’daki Rus kalelerine saldırdı. Bu saldırıyı 1838’de Kökşetav ve Akmola’daki Rus kalelerine yapılan saldırılar takip etti. Kenesarı bir yandan Ruslarla mücadele ederken, diğer yandan da halkı etrafına toplayarak güçlü bir birlik hareketi sağlamaya çalışıyordu. Rus boyunduruğundan kurtulmak ve kendisini Han olarak seçmeleri için halktan destek istiyordu. 1840’a gelindiğinde artık Kenesarı, Taşkent ile güney Sibirya ticaret yolunu kontrol altına almıştı. Kenesarı’nın başarıları, kendisine olan desteği artırırken Rusları oldukça zor duruma düşürdü (Hayit 1995: 183).

      1840 yılında Kazakistan’da büyük bir hayvan kırgını (jut) oldu. Hayvanların ölümü Kenesarı’nın kuvvetlerini zayıflattı, Ruslar bu durumdan istifade ederek Kenesarı’yı takibe başladı. Kenesarı, kendisine bağlı kuvvetlerle güneye, Sır Derya boyuna çekildi. Bu sırada Ruslar kendisine elçiler göndererek Orenburg civarında malikâneler verip, barış yapmak istemişlerdir, ancak o Rusların bu tekliflerini de geri çevirerek Hive Hanlığı’ndan aldığı destekle tekrar Rus kuvvetlerine ve kalelerine saldırdı. Bazı başarılar elde ettiyse de Rusların getirdiği topçu takviyeli yeni kuvvetlere yenilerek tekrar güneye, Sır Derya havzasına çekildi. Rusların takibi sonucunda bu bölgede de kalamadı ve 1846’da Doğu Kazakistan’a Çu havzasına gitti. Amacı, bu bölgede yeniden güç toplayıp Rusya ile mücadeleye devam etmekti. Nitekim bu bölgedeki Ulu Cüz urukları da ona tâbiyetini bildirdi ve onu han olarak kabul etti. Kenesarı aynı zamanda Çin ile de temas kurdu. Rusya ile olan mücadelesinde Çinlilerden destek almayı ümit ediyordu (Togan 1981: 314-317).

      Kenesarı Sultan, Doğu Kazakistan sınırında yaşayan Kırgız uruklarını da kendisiyle birlikte Ruslara karşı mücadeleye çağırdı. Ancak Kırgızlar, Kenesarı’ya yardım etmek yerine, Kenesarı üzerine saldırdı. Bu saldırıyı beklemeyen Kenesarı, hayatını kaybetti. 1846’da Kenesarı’nın ölümüyle onun başlattığı isyan hareketi sona erdi ve etrafındaki kuvvetler de dağıldı.

      Rusya İdaresinde Kazaklar

      Kenesarı İsyanı sona erdikten sonra Rus Çarı I. Nikolay 22 Haziran 1854’te bir ferman yayınlayarak Kazak topraklarının bütünüyle Rusya hâkimiyetine girdiğini ve Kazakların da artık Rus kanunlarına tâbi olduklarını ilan etti (Gömeç 2011: 116). Çarlık Hükümeti 1869 yılında Kazakistan’ın idaresi hakkında yeni bir kanun çıkardı. Bu yeni kanunla Kazak bozkırlarında yeni bir idare sistemi kuruluyordu. Çarlık Hükümeti, o güne kadar Kazak bozkırlarını Kazak aksüyekler aracılığıyla idare ediyordu, ancak bu yeni kanunla birlikte Kazak bozkırları Rusya’nın diğer bölgeleri gibi idare edilecekti (Aspendiyarov 1994: 61).

      Çarlık Hükümeti Kazakistan’ı altı ayrı oblasta (il) böldü. Bunlar: Torgay, Oral, Akmola, Semey, Sır Derya ve Yedisu oblastlarıydı (Aspendiyarov 1994: 61). Rus Hükümeti’nin idarî kanununa göre, Torgay ve Oral bölgelerinin yönetimi Orenburg Genel Valiliği’ne, Akmola ve Yedisu bölgeleri Batı Sibirya Genel Valiliği’ne devredildi. Daha sonra bu dört bölge 1891’de Omsk merkez kabul edilerek “Bozkır Genel Valiliği” adı altında bağımsız bölgesel bir idarî kuruluş içinde birleştirildi. Bozkır Genel Valiliği’nin yönetimi ayrı bir tüzük esas alınarak yürütülecekti. Rusya işgal ettiği topraklarına yenilerini ekledikçe yeni valilikler kuruyordu. 1867 yılında çıkarılan bir kanunla Sır Derya, Yedisu ve Semerkant oblastlarından ibaret olan “Türkistan Genel Valiliği” teşkil edildi (Hayit 1995: 157-158).

      Her bir oblastın başında gubernatör bulunuyordu. Her oblast 6-7 oyaza (uvezd/uyezd “ilçe”) bölündü ve uvezdin başında uvezd yöneticisi bulunuyordu. Her oyaz 2000 evden oluşan birkaç bolısa (volıs “kaza”), bolıs da 200 evden oluşan birkaç idarî avula bölünüyordu (Aspendiyarov 1994: 62; Sahipova 2007: 187). Kazak topraklarındaki yeni idarî sisteme göre, Ulu Cüz Kazakları Yedisu Oblastı’nı ve Sır Derya Oblastı’nın Şımkent ve Almatı uvezdlerini; Orta Cüz Kazakları Akmola ve Semey Oblastları’nı, Torgay ve Yedisu Oblastları’nın birkaç bölgesini; Küçük Cüz Kazakları Oral ve Torgay Oblastları’nı, Hazar Dışı Oblastı’nın Manğışlak uvezdini, Bökey Ordası’nı, Sır Derya Oblastı’nın Kazalı ve Perovsk uvezdlerini oluşturmuştur (Sahipova 2007: 187). Bu idarî taksimatta Rus memurları görevlendirildi. İdarî işler Rusça olarak yürütüldüğü için, Ruslar idarî işlemlerde Kazaklar ile anlaşabilmek için tercüman kullandı. Bu sebeple tercümanlık mesleği önemli hâle geldi. İlk tercümanlar Tatarlar ve Başkurtlar arasından yetiştirildi (Hayit 1995: 159). Bolıslar ile avul idarecisi demek olan avulnayları halk kendisi seçiyordu. Avulda yaşayan sakinler avulnayları seçerken, bolıslar da 50 evi temsil eden kişiler tarafından seçiliyordu. Seçim işini Çarlık Hükümeti’nin idarecileri yürütüyordu. Seçilen kişilerin bu makamlarda kalıp kalmamaları gubernatörün elindeydi (Aspendiyarov 1994: 62).

      Bolıslar ve avullarda olduğu gibi biyleri de halk seçiyordu. Biyler halk arasındaki adalet işleriyle ilgileniyordu, ancak onların ilgilendikleri sadece Kazaklar arasındaki küçük anlaşmazlıklardı. Rusların karıştığı, paranın söz konusu olduğu ve önemli olan davalara Rus mahkemesi bakıyordu. Biyler yargıya varırken Kazak örfî hukukunu kullanıyordu. Bolıslık makamında olduğu gibi biyleri göreve getiren ya da görevden alan da gubernatördü. Bolıslar, avulnaylar ve biyler Çarlık idarecilerinin vergi toplama ve buna benzer her türlü emirlerini yerine getiriyordu. Bu sebeple Kazaklar arasında bu makamlar prestijli hâle geldi. Zengin ve halk arasında nüfuzlu Kazaklar bolıs, biy, avulnay olabilmek için gayret gösterdi. Çarlık’ın bu siyaseti zengin ve güçlülerin nüfuzlarını artırdı. Seçim dönemlerinde Kazaklar arasında ihanet, zorbalık ve rüşvet iyiden iyiye arttı. Kazak zenginleri bolıs olabilmek için çok para harcıyordu, ancak bolıs olduktan sonra çok kısa bir zaman içinde harcadıkları parayı halktan bir şekilde geri topluyordu. Yeni kanunun çıkıp Rus idaresinin Kazak bozkırında yerleşmesinden sonra Kazaklar arasındaki zengin ve güçlü kişilerin nüfuzu daha da arttı ve bütün yük fakir Kazak halkının sırtına yüklendi (Aspendiyarov 1994: 62-63). Kazakistan’da uygulanan idarî sistem fakir Kazak halkını iki ezici güç arasına sıkıştırdı. Bunlardan birincisi, Çarlık Hükümeti’ydi diğeri ise, Kazaklar arasından çıkan ve nüfuzu gittikçe artan baylar (zenginler), bolıslar, biyler ve tilmaşlar (tercümanlar) idi.

      Kazak bozkırlarındaki Rus idare memurları daima paradüşkünü, açgözlü, sarhoş kişiler oluyordu. Rus idare memurlarının Kazakistan’a geliş amacı kolay para sahibi olmaktı. Bu sebeple Kazaklar Rus idare memurları tarafından da çok ezildi. Rus idare memurlarına bu konuda yardımcı olanlar da tercümanlar olmuştur. Kazakların idaresi Rusları idare etmekten farklı oldu. Çarlık Hükümeti, Kazakları Ruslardan aşağı görüyordu