Cemile Kınacı

Kazak Edebiyatında İmaj ve Kimlik


Скачать книгу

Kapital tercümesinin ardından Rusya’da “Marksizm” de yayılmaya başladı. Bu hareketin önderleri de Rus entelektüelleriydi. Rus Sosyal Demokrat Partisi’nin kurucusu G. V. Plehanov (1856-1918) Çarlık tarafından takibe alınınca Avrupa’ya kaçtı ve orada sosyal demokrat fikirleri benimseyerek bu fikirleri Rusya’da yayma çabasına girdi. Plehanov, 1883 yılında ilk Rus sosyal demokrat partisinin temelini attı. O, Rusya’da Çarlık rejiminin yıkılmasının ancak sosyalist hareketin başarısı ile mümkün olacağı görüşündeydi. Plehanov, Marx ve Engels’in eserlerini çevirerek Rusya’da Marksizm’in yayılmasında önemli bir rol oynadı. Plehanov, 1903’te Rus Sosyal Demokratları “Bolşevik” ve “Menşevik” olarak iki gruba ayrıldıkları zaman tarafsız kaldı. 1917 İhtilali’nden sonra Rusya’ya dönen Plehanov, bir süre Bolşevikler tarafından hapsedildiyse de serbest bırakılıp 1918’de Finlandiya’da öldü. Rusya’da Marksizm’in yayılmasında ve ilerideki ihtilal hareketlerinin hazırlanmasında önemli bir rol oynamış, Rusya’da sosyalist hareketin “babası” olarak kabul edilmiş ve 19. yüzyıl sonunda görülen Rus fikir hareketlerinin önemli bir ismi olmuştur. Ancak, Rus Sosyal Demokrat Partisi mensupları arasında beliren yeni isimler ve parti üyeleri arasındaki fikir ayrılıkları nedeniyle Plehanov geri planda kalmıştır (Kurat 2010: 366-367).

      Sosyalizm fikirleri işçi sınıfı arasında geniş bir kitleye yayılmamasına rağmen, Rus entelektüelleri arasında oldukça yaygındı. Sosyalizmi benimseyen bu entelektüel kitle, Çarlık rejimine karşı mücadeleyi kendileri için kutsal bir görev olarak görmeye başlamışlardı. Plehanov tarafından 1883’te kurulan Sosyal Demokrat Partisi’ne girenlerin sayısı küçük bir gruptan ibaretken, partiye Vladimir İlyiç Ulyanov’un (Lenin) katılımıyla Rus ihtilalcilerinin hareketleri yeni bir safhaya girmiş oldu. Lenin’in ağabeyi Petersburg Üniversitesi’nde öğrenciyken rejim karşıtı hareket içinde yer almış ve III. Aleksandr’a yapılan bir suikasta karıştığı ortaya çıkınca da asılmıştı (1887). Bu olay 17 yaşından beri Lenin’in hayatına çok derin tesir etmiş ve onun ihtilalci kimliğinin oluşmasında esas rolü oynamıştır. Lenin, Rusya’da Çarlık rejiminin ancak tam bir devrim hareketi ile yıkılabileceğini, bunun da ancak Marx’ın prensiplerinin uygulanmasıyla ve proletaryanın ihtilali ile mümkün olabileceğini düşünüyordu (Kurat 2010: 367; Devlet 1999: 84).

      Lenin kısa zaman içinde Sosyal Demokratların önde gelenlerinden biri oldu. Petersburg’daki işçiler arasında teşkilatlar kurmaya ve sosyalist propaganda yapmaya başladı. Bu faaliyetleri sonucunda Çarlık rejimi tarafından 1896 yılında tutuklanarak 1897’de Sibir’e sürüldü. Sürgün süresi bittikten sonra hükümetten izin alarak Avrupa’ya gitti ve orada ihtilalci faaliyetlere devam etti. Kısa bir zaman içinde Rus Sosyal Demokrat Partisi içinde oldukça sivrildi. Plehanov ve Martov ile birlikte Partinin yayın organı olan İskra4 adlı gazeteyi çıkardı. İskra “kıvılcım” demekti ve gazete “Koca yangını yalnızca bir kıvılcım başlatır.” sloganı ile yayımlanıyordu (Zinovyev 2012:100-104). Lenin, gizli yollarla bu yayını Rusya’ya sokarak işçiler arasında propaganda faaliyetini yürüttü. Yine Rus entelektüellerinden olan Leon Bronştein (Trotski) da Sibir’de sürgündeyken Avrupa’ya kaçmıştı ve İskra’nın yazı heyetinde yer alıyordu. Rusya’daki sosyalist harekete bir düzen vermek amacıyla İskracılar 1903’te önce Brüksel’de sonra ise Londra’da Rus Sosyal Demokratları’nın kongresini topladılar. Bu kongrede Lenin, merkez komitenin bütün teşkilat ve üyeler üzerinde mutlak bir otoritesinin olması gerektiğini savundu. Ona göre, Parti’ye yeni katılacak olanlar ancak bu merkez komite kararıyla onaylanmalıydı. Lenin, her üyenin ihtilalci hareketete fiilen katılmasını istiyordu. Martov’un temsil ettiği grup, Lenin’in bu fikirlerine karşı geldi ve küçük bir değişiklik yapılmasını teklif etti. Kongrede bir ikilik meydana geldi, oylama sonucunda Lenin grubu çoğunluk kazanarak “Bolşevik” (çoğunluk) adını aldı, Martov grubuna da “Menşevik” (azınlık) adı verildi. Başlangıçta Bolşevikler ile Menşevikler arasında önemsiz prensip farkları varken, Lenin’in Rus sosyalist hareketin tek lideri olmak istemesi, diğer partileri tanımaması nedeniyle Bolşevikler ile Menşevikler arasındaki mesafe giderek açıldı. Bolşevikler, tam bir proleterya iktidarı kurmayı esas prensip olarak benimsediler (Kurat 2010: 368).

      II. Nikolay Çarlık yönetimini korumak için politika geliştirirken, Çarlık karşıtı olan bütün gruplar da farklı farklı yollarla da olsa bu rejimi yıkmak için teşkilatlı bir faaliyete başlamıştı. Sonuç olarak, Çarlık Hükümeti karşıt hareketler nedeniyle önce yavaş yavaş geri çekilmek, ardından da rejim karşıtlarına tavizler vermek zorunda kalmıştı.

      Rus-Japon Savaşı (1904-1905) ve Rusya’da 1905 İhtilali

      Rusya, 1891 yılında inşası başlayan ve önemli bir kısmı 1904 yılına kadar tamamlanan “Transsibirya” demiryolu ile Uzak Doğu’da da varlık gösterme imkânı bulmuştu. Çarlık Hükümeti, halkın dikkatini iç huzursuzluklardan başka yöne çekmek için Japonya ile savaşı göze almıştı. Çarlık Hükümeti’nin düşüncesine göre, Japonya ile yapılacak savaşta Rusya halkı, fikir ayrılıklarını bir kenara bırakarak Rusya’nın dış düşmana karşı başarısını isteyecekti. Japonlar, Rusya’nın kendileri aleyhine savaş hazırlıkları nedeniyle 1904 yılı başında Rusya’ya savaş ilan etti. Bir yıl sonra Rusya beklemediği şekilde Japonlar karşısında kayıplar verdi, 3 Ocak 1905’te Port-Artur kalesi düştü ve Japonlar hem çok sayıda Rus’u esir alırken, hem de çok miktarda ganimetin de sahibi oldu. Savaşın sonuna doğru Rusya’nın çeşitli şehirlerinde büyük kargaşa meydana geldi. Grevler, sosyalist mitingler Çar Hükümeti’ni savaşı bitirmeye zorladı. Rusların kendilerinden daha güçsüz olan Japonlara yenilmeleri, bütün dünyaya Çarlık Rusyası’nın artık ne kadar güçsüzleştiğini göstermiş oldu. Bu yenilgi, Rusya’ya Uzak Doğu kapısını kapatmıştı. Ama bu yenilginin esas can alıcı sonucu Rusya’da ilk ihtilalin gerçekleşmesine zemin hazırlaması oldu (Kurat 2010: 369-371).

      İç karışıklıklarla çalkalanan ve kendisine karşıt hareketin güçlendiğini fark eden Çarlık Hükümeti, Japon Savaşı’nın yenilgisinin ardından rejimi biraz yumuşatarak, hükümetin istişarî mahiyette bir Duma kurma fikrinde olduğunu bildirdi. Bu sırada Rusya dışındaki ihtilalci liderler de olayları dikkatle takibediyor, Rusya’daki sosyalist ve ihtilalcileri yönlendiriyorlardı. Rus-Japon savaşının kötü gidişi Çarlık Hükümeti’nin otoritesini oldukça zayıflatmıştı ve Çarlık’a karşı işçilerin hareketleri de durmaksızın devam ediyordu (Kurat 2010: 379-384; Vernadsky 2011: 328-329).

      II. Nikolay başka çare kalmayınca nihayet 30 Ekim 1905’te Rusya’da meşrutî bir idare kurulmasına karar verdi ve bir ferman yayınladı. Çar’ın Rus halkına vaatleri şunlardı: “1) Temel kişi hak ve özgürlükleri- kişi dokunulmazlığı, düşünce, konuşma ve örgütlenme özgürlüğü- güvence altına alınacak; 2) Demokratik oy verme hakkı getirilecek; 3) Duma’nın onayı alınmadan hiçbir kanun çıkarılmayacak.” (Vernadsky 2011: 329). Çar’ın fermanı, Rusya’da yeni bir dönemin başladığının habercisiydi. Liberaller ve sosyalistler daha geniş hürriyet talep ederken, muhafazakâr gruplar verilen hürriyetten tatmin olmuştu. Bunlardan bir grup “17 Oktober Birliği” adlı parti çatısında bundan böyle Çarlık Hükümeti’ni destekleme kararı aldı. Liberal ve demokratik çevreler ise, Duma’da Kadet Partisi çatısı altında yer aldı. Sosyalist partiler genel olarak gelişmelerden memnun olmasalar da meşru yollarla faaliyet yürütme kararı verdi (Kurat 2010: 385-386). 30 Ekim sonrası Rusya’ya dönen Lenin ve destekçileri ise, hükümet politikalarını şiddetle eleştirmeye devam etti (Vernadsky 2011: 330).

      1905 İhtilali, Rusya Türkleri arasında da nispî bir hürriyet havasının doğmasına yol açmıştır. Rusya Türkleri, Çar’ın kendilerine