Ahmetcan Aşiri

İdikut Roman


Скачать книгу

Yeter artık! demek zamanı hâlâ gelmedi mi?” dedim. İyen Tömür bana sert baktı,

      – Kişi zengin olunca şişmanlayıp derisine sığmaz olur değil mi? dedi Tarkan Bilge Buka zehir saçarak,

      – Servetlere gömülmüşsün galiba, ama bunlarla avunarak yaşamakta olduğunu unutmuşsun öyle mi?

      – Uygur’un saadetini zulümle berbat ettiler, bu zulümden, zorluktan kurtulalım diyorum. Kıtan kalesi neden böyle sarsılmaz?

      – Paranın değeri düşünce vatanın kurtarıcısı oluvermişsin değil mi? dedi gene Tarkan Bilge Kaya.

      – Sürünün önünde toz duman koparmayın Yağma Buğra! Önceden laf etmeyin. Kimdir seni azdıran?

      – Hiç kimse! Kalbim öyle söylüyor!

      – Senin içine şeytan olarak yerleşen kim? Söyle! Söylemezsen hemen öleceksin ya da İdikut’tan kovulacaksın! O kişi belki de Bavurçuk Art Tekin’dir. Öyle mi?

      – Hayır! Bu, benim ve oğlum Tatatunga’nın fikridir! Bavurçuk Art Tekin’i hiç görmedim ve onunla konuşmadım!

      – Bavurçuk Art Tekin’le biz konuşacağız!

      Bu, az önce surat asıp ağzına su doldurmuş gibi konuşmadan oturan İyen Tömür’ün sözüydü.

      – Ne yapalım? Çaresi ne? diye sordu İyen Tömür, Tarkan Bilge Buka’ya.

      – Başka devlete sürgün etmek lazım. Çölleri gezsin! Yayan yürüsün! “Yayan yürüyen dayak yer!” diye güldü Tarkan Bilge Buka.

      – Kıtan, Tibet ve Naymanların atını beslesin!

      – Dolunay elle gösterilmez. Onu gözü açık herkes görebildiği gibi İyen Tömür ile Tarkan Bilge Buka’nın takip ettiği yolu da halk anlayacak! dedi.

      – İyen Tömür ile Tarkan Bilge Buka bizi öyle kovdular. Oğlumla ikimiz Beşbalık’tan sürgün edildik. Siz Atay Sali kardeşim, Kıtan’da rehinde bulunan Bavurçuk Art Tekin’e derdimizi anlatırsınız! demişti.

      Atay Sali bunlar hakkında Bavurçuk Art Tekin’e bilgi verdiğini hatırladı. İdikut, babası ve Tarkan Bilge Buka’dan nefret etmişti. “Seni tutarsız, geri zekâlı yaramaz çocuk! Devletimizin birlik ve bütünlüğünü bozan Yağma Buğra’yı desteklediğin için seni de kovacağım!” diyerek Bavurçuk Art Tekin’i batı Kıtan’a rehine olarak gönderdiğini biliyordu.

      Tatatunga, Cengizhan önünde el bağlayıp durdu.

      – Buyurun yüce kağanım!

      Tatatunga; Cengizhan’ın kedisini beğendiğini, akıl ve bilgi bakımından oğullarından da üstün görüp özgürlük verdiğini bilse de fazla söz söylemekten çekinirdi.

      Tatatunga, Atay Sali’yi tanıdı. Vücudunu ılık bir duygu sardı. Heyecandan mı yoksa nice yıldır memleketini göremediği için mi nefesleri hızlandı, dudakları titredi, kendini zorla tuttu. Ama Cengizhan’ın önünde onunla göz göze gelmekten de korktu.

      – Bu Tatatunga!

      Yere bakıp oturan yakışıklı delikanlıyı Kağan eliyle işaret etti.

      – Uygur, Nayman’ın kölesi iken şimdi benim kölem oldu!

      Biraz düşündü,

      – Akıllı Uygur bu! O olmasaydı hazinem savrulup tükenecekti, işini mükemmel yapıyor. Suçsuz yiğit. Ama onun suçsuz babasını Naymanlar öldürmüş. Nayman hanı ona mühür verip hizmetinde bulundurmuş. Onu tutuklayıp öldürmek istediğimde “Ben mühürdarım, size büyük hizmet edeceğim, öldürmeyin beni!” diye yalvardı. Ona inandım. O hayatta kaldı. Verdiği sözünü yerine getirdi. Okuma yazmayı bilen çok bilgili birisiymiş. Kendi intikamım ve onun babasının intikamını aldım. Nayman’a saldırmasaydım bunun gibi bilgili adamı bulamazdım!

      Cengizhan’ın övgüsünü duyan Atay Sali bundan çok memnun oldu. Ama bunun gizli bir amacı olduğunu da fark etti. “Bence kağan Uygurları seviyor. Bununla birlikte onlardan faydalanmak istiyor! Olsun! Uygurlara kötü bakmıyorsa bunlar kafi!” diye düşündü.

      Atay Sali, kendi düşünceleriyle başbaşa kaldı, onların sohbetine katılmadı.

      – Tatatunga Beşbalık’lı, hem sizin şehriniz sayılır. Tanıyor musunuz? diye sordu Cengizhan esrarengiz bir edayla.

      “Tanıyorum desem ne olur? Tanımıyorum desem ne olur?” diye düşündü Atay Sali bir şeylerden endişe duyarak. “Tanımıyorum desem, Tatatunga benim hakkımda yanlış mı düşünür? Tanımıyorum demem uygun mu acaba?” diye muhakeme etti. Kafasından geçirdiği şeylerden dolayı zihni oldukça karıştı.

      – Tanımıyorum, büyük kağanım! dedi Atay Sali, – İlk defa gördüm!

      – Beşbalık’da böyle yiğitler çok mu?

      – Beşbalık’ta rahipler çok. Ben rahiplerin üstadıyım!

      – Hangi dini öğretirsiniz onlara?

      – Buda dinini, kağanım!

      Cengizhan şimdi Atay Sali’yi bırakıp, mektubu Tatatunga’ya verdi.

      – Oku bunu!

      Tatatunga mektubu açıp yavaş yavaş okumaya başladı…

      Cengizhan mektupta denilen sözleri duyunca yerinden kalktı,

      – Aslan! Kaplan! Erkek! Yiğit! Teşekkürler! diyerek mektubu Tatatunga’nın elinden aldı

      – Bu benim için büyük bir müjde, büyük bir iyilik! Sayın elçi! Müjde getirdiğiniz için size çok müteşekkirim!

      – Sizin teşekkürünüzü Bavurçuk Art Tekin’e diye kabul ediyorum!

      Atay Sali her defasında İdikut’u yüceltmekten çekinmiyordu. Cengizhan onun bu tavrına saygı gösterdi.

      – Evet! Sözünüz doğru! Bavurçuk Art Tekin’e teşekkür ederim!

      Atay Sali, gönlünü ferahlatan bu sözden memnun halde gülümsedi. Cengizhan, Atay Sali’ye bir kaftan giydirmeyi uygun gördü.

      – Atay Sali gibi aziz Uygur elçisine içten saygımın nişanesi olarak kaftan giydireceğim! Getirin kaftanı! diye Tatatunga’ya hazineden bir kaftan getirmesini emretti.

      Tatatunga, tazim ederek teşekkürünü ifade etti. Kaftanı hemen getirdi. Cengizhan hürmetle onu Atay Sali’ye giydirdi. Moğol geleneğince, sevilen misafir ata bindirilir ve askerlerin nezareti altında Kerulen vadisini bir defa dolaştırılırdı. Bu tören de yerine getirildi.

      Atay Sali, Cengizhan’ın kabul töreninde müsteşarların giydiği, siyah yünden bir elbise giydi, Cengizhan’ın önüne gelip secde edercesine eğilerek tazim etti ve başını kaldırmadan durdu. Cengizhan ona,

      – Eee! Büyük Uygur elçisi, başını kaldır! Bu gün matem günü değil, mutluluk günüdür. Bavurçuk Art Tekin bana yardım ve zafer verdi!

      Atay Sali, Cengizhan’ın gizli bir hilesinin olduğunu anladı. “‘Kötüye yanaşan yere düşer, çamura batar.’ sözünde belirtildiği gibi bu kötü niyetli, kuşkucu, zalim, hilebaz adamın kafasında İdikut’un bilmediği nice sırlar, kin ve sinsi düşmanlıklar vardır. Ama biz Uygurlar Cengizhan için bir kalkan oluruz!” diye düşünen Atay Sali yine de, Uygur-Moğol dostluğundan yanaydı.

      Bu gece kara bulutlar gök yüzünü kapattı, yağmur yağdı. Atay Sali sabahleyin dışarı çıktı. Hafif esen sabah rüzgârı, yağmurların yıkadığı otları yalayarak geçti. Hava öylesine temiz, gök öylesine masmaviydi. Etraf, âleme kut yağmış gibi oldukça güzeldi. Bitkiler üzerindeki yağmur damlaları, rüzgâr estikçe