Ahmetcan Aşiri

İdikut Roman


Скачать книгу

fikirleri başkalarına hemen anlatmaz, gizlerdi. Hatta hatunu Börte, oğlu Cuci, Üketay, Toli, Batur ve Sebetay’dan da gizlerdi. Kendim bilirim, kendim yaparım, baş benim, beyin benim derdi. Tanrının verdiği akıl ve feraset bana yeter diye kimseyle istişare etmezdi. Bu defa da böyle yaptı. Atay Sali de bunu anladı, farketti. O, Bavurçuk Art Tekin’in sayesinde Moğol ülkesine gelip, efsanevi Cengizhan’ı gördü. Ziyaret esnasında onu yakından tanıdı, yeni bilgiler edindi. Bu adam, acıma ve şefkati hiç bilmeyen, gaddar, vahşi bir adamdı.

      “‘Özü sözü bir olmayan ehli riyadan kaç.’ sözü manasınca, bu adamdan uzak durmak gerek. O; başkalarının rızkını çalan, insana korku, vehim, endişe vermekten haz duyan bir Moğol atamanıdır. Bavurçuk Art Tekin, büyük zat. İkisini mukayese etmek imkânsız.” diye düşünen Atay Sali, Kağanın iç dünyasını, geçmişini, duygularını anladı. Sözü ve ruh haline bakarak durumunu idrak etti. “Beşbalık’a döndükten sonra burada şahit olduklarımı, düşündüklerimi Bavurçuk Art Tekin’e bir an önce anlatmalıyım!” diyordu.

      Özel muhafızlar sanki yer altından çıkmış gibi her taraftan peyda olup Cengizhan’ın sağ ve sol tarafına geçti.

      Yemekten sonra Cengizhan gene Atay Sali’yle yalnız kaldı.

      – Getirdiğin mektuptan dolayı Bavurçuk Art Tekin’e asla inanmıyorum! dedi kağan birdenbire.

      Kendini zorla tutmaya çalışsa da yüzü kehribar gibi sararmaya başladı.

      “Kendince düşünüp bir şey buldu bu adam?” dedi Atay Sali kendi kendine ve “O zaman size ne gerek? Açık söyleyin!” der gibi onun gözüne baktı, “Yabani eşeğin huyunu huy edinmişsiniz, ne istiyorsunuz?” diye düşündü.

      Atay Sali, bu kurnaz ve hilebaz adam kendisi söylesin diye hiçbir cevap vermedi.

      Cengizhan hiç renk vermeden,

      – Bana delil gerek! diye alelacele söylendi.

      “Ne diyor bu adam?” diye düşündü Atay Sali.

      – Bana güven için bir belge lazım. Bana dost olan adamın bir er kişiyi öldürüp kellesini takdim etmesi gerek!

      – İdikut’a güvenmek için ispat mı gerek?

      – Bavurçuk Art Tekin gelsin! dedi. İki elini kaldırıp sonra sertçe silkeledi.

      – İdikut kendisi gelse inanırım! Bu bir! İkincisi, Kıtan elçisinin kellesini kesip bana getirsin! Görünce inanırım! O zaman benim beşinci oğlum, çocuğum Bavurçuk Art Tekin olur! dedi açıkça.

      – Getirmezse? Başka çare yok! O zaman İdikut benden korksun, yerle yeksan ederim! dedi.

      Cengizhan’ın bu talebini Atay Sali tam olarak anladı.

      Cengizhan, Atay Sali’ye dediği sözü Tatatunga’ya yazdırıp sonra okuyarak dinledikten sonra mührünü bastı.

      – İşte bu mektup! Kimseye göstermeyin, yabancı ya da kardeş, kim olursa olsun övünüp okuyuvermeyin! Kaybetmeyin! Sınırdan sorunsuz geçersiniz. O tarafı zaten İdikut’tur. Düşmanlarım çok! Dikkatli olun! Sözümden biraz rahatsız olduysanız kusura bakmayın elçi cenapları!

      – Baş üstüne Kağanım!

      – Tatatunga’yla vedalaşın! dedi. Tatatunga’ya keskin gözüyle bakarak, – Sizinle kardeş gibi konuşmayı istiyor, bunu biliyorum! diye ilave etti.

      – Ben, Beşbalık ölmesin, altın vatanım bölünmesin, İdikut Bavurçuk Art Tekin ile kutlu kağanım, kurulacak bu köprüden geçip Moğol Uygur dostluğu yaşasın, büyük her iki zata dehalık nasip olsun, irade ve kudret nasip olsun!” diyerek Tatatunga sözünü bitirirken olması gerekmiş gibi Cengizhan’ı övdü, ona kut ve bereket diledi.

      – Kağanın hazinesinde rengarenk inciler, yakutlar, mücevherler daima parlasın! Hepsi bir birinden güzel, göz kamaştırıyor. Kerulen, altın saraya benziyor. Kağanım bu dünyanın muhafızı olsun!

      Tatatunga içten konuşmak istedi, ama cesaret edemedi. Sadece sustu.

      “Zatım ve ruhum ulu idi değil mi? Nura dolmuş gözlerime yaş dolacak diye düşünmemiştim. Yaban vatanında gurbette yaşarken yüreğimin ezileceğini nerden bileyim? Beşbalık vahasını bir daha görebilir miyim?” diyordu kendi kendine. Sonunda kendini tutamadı, kalbini bir hüzün sardı, ağlamak geldi içinden, bunu Atay Sali’nin de fark ettiğini anladı.

      – Selamını ileteceğim oğlum! dedi Atay Sali. Kendi kendine “Sen de azap çekmişsin. Zor durumda olduğunu gördüm.” diye düşündü.

      İki vatandaşın bakışları karşılaşınca Tatatunga’nın dudakları titredi, gözünden iki damla yaş yuvarlandı.

      – Tanrım korusun! dedi Tatatunga. Atay Sali’nin vatanına selametle ulaşmasını diledi.

      Atay Sali, edindiği derin kanaatlerle Beşbalık’a doğru yola çıktı. Kısa boylu atlara binen muhafız ve casuslar Angurat Noyan’ın önderliğinde onu Moğol sınırından geçirip vedalaştı. Bütün muhafızlar atlarından inip ona baş eğip veda ettiler. Angurat Noyan, cezaya çarpıtılan o iki muhafızın yaptıkları için özür diledi.

      – Affedin Sayın Sali cenapları! Onlar kötülük işlediler! İşte bu sizden alınmış eyer!

      Atay Sali kendi eyerinde oturmadığının farkına vardı.

      – Ben o yiğide armağan etmemiş miydim? dedi Atay Sali. Bu işi aklına getirmekten hoşnut olmadığını belirterek

      – O, benim bu eyerimi çok beğenmişti?!

      – O, şimdi bu dünyada yok, ebediyyen yok! Eyeri geri vereceğim, bunu alın!

      Atay Sali eyeri alıp evirip çevirip bir baktı ve öfkelenerek, – Bana artık gerekmez! dedi ve onu bir yana fırlattı.

      – O yiğitler burada değilseler bile, ruhları bari görsünler. “Ölüler razı olmadıkça diriler ileri gidemez.” diye bir söz var bizde. Elveda cenabı Angurat Noyan!

      Atay Sali’nin atı başını silkeleyip hızla koşmaya başladı…

      “‘Ölüler soğuktur.’, denir. Öldüyse Moğol öldü, öldürdüyse Moğol öldürdü. Atay Sali’ye ne?” diye düşünmeden edemedi Angurat Noyan.

      Atay Sali kaybolduktan sonra Moğollar “hıy hıy” çığlıklarıyla atlarını koşturup uzaklaştılar…

      Açık hava, mavi gök Atay Sali’yi ferahlattı. Atını durdurdu ve arkasına dönüp baktı. Annesi soylu, babası sıradan bir kişi olan Tatatunga’yla açıkça konuşamadığına çok üzüldü.

      “Tatatunga! Biz seni asla unutmayacağız, seni Bavurçuk Art Tekin’e anlatacağım!” dedi gururlanarak. “Tarkan Bilge Buka ne diyecek acaba, göreceğiz! Şimdi gelelim Cengizhan’ın ufak tefek sözlerine, bunlar dedikodudur. Onun sözlerini taşımak casusluk sayılmaz!” diye düşünerek gene atını kırbaçladı.

      İdikut otlaklarında yayılan ceylanlar koşa koşa geçtiler. Bozkırlarda otlayan, sağrısı büyük tosunlar da onun önünden koşarak gittiler. Dalga gibi dağlar, tepeler, yamaçlar, çalılar heybetli gözüküyordu. Atay Sali, atını mahmuzlayıp koşturarak yürürken üzenginin bağı koptu ve yere düştü. Bu Moğolların eyer ve üzengisiydi. Attan inip üzenginin iki tarafındaki kayışı gördü. Üzengi işte bu kayışların ortasında duruyordu. O üzengi bağını buldu, tutup bağladı. Moğolların eşek palanına benzeyen eyer örgüsünün yırtılan kısmını onardı, sonra tekrar atına bindi. Beşbalık surlarının tepesinde küçük burçlar göründü. Kolza tohumuyla ıslanan yumuşak pamuk kumaşlar tüterek yanmaya başladı. Sarayın dış surlarını gözetlemekte olan muhafızlar atlarını