Ahmetcan Aşiri

İdikut Roman


Скачать книгу

önünde onun tanımadığı iki uzun boylu delikanlı yere çakılmış bir kazık gibi dimdik duruyordu. Bütün vücudu sarsıldı.

      – Ne korkunç adamlarsınız! Cenabı Çoruk’tan mektup getiren siz misiniz?

      – Biz! dedi onlar acele etmeden.

      – Biz diyen kim? Öğrenebilir miyim? Bu ne hal?

      Şaykım, kapının arkasına gizlenen Tarkan Bilge Kaya’yı önüne atlayarak geldiğinde tanıdı.

      – Siz misiniz? Buyurun, cenabı Tarkan! Eve buyurun! Gecenin bu vaktinde gelmişsiniz, acil bir şey mi var? Ne yapıyorsunuz Tarkan beyim?

      Şaykım çubuk gibi eğilip dokuz defa tazim etti.

      – Buyurun! Eve buyurun! diye telaşa kapıldı Şaykım.

      – Hayır, girmeyeceğiz! dedi Tarkan bey soğuk ve sert bir üslupla

      – Çabuk kıyafet değiştirin!

      – Nedenini öğrenebilir miyim cenapları?

      – Şimdi hemen memleketinize döneceksiniz. Üç at hazırladım. Bavurçuk Art Tekin’in özel muhafızları da var. Çabuk olun!

      Şaykım Tarkan beyin sözüne inandı. Kapıyı kapatıp karanlık avluya çıktı. Çıkarken uzun boylu, garip kıyafetli, yüzünü kapatmış iki yiğidi görünce tüyleri diken diken oldu.

      – Cenabı Çoruk’tan gelen mektup nerde? Kim getirdi? Görmem lazım! dedi. Ama burada bir tehlikeli oyun var gibi düşünüp yere bakarak arkasına döndü,

      – Bekleyin Tarkan bey! Şimdi yola çıkacak olursam Çoruk cenaplarına az çok armağan götüreyim!

      Tarkan Bilge Buka onun odaya girmesine izin vermedi.

      – Durun! diye Tarkan o iki yiğidin yanına koşarak geldi.

      Şaykım durup, bütün gövdesini arkaya çevirdi. Yiğitler bu fırsatı yakalayıp Şaykım’ın başına siyah bir torba geçirdi. Birisi onu boğazını sıktı, diğeri karnının altına bir yumruk indirdi.

      – Hey herif! Aramızda hiçbir kin nefret yokken neden İdikut’a suikast yapmaya kalkıyorsun? dedi Tarkan Bilge Buka. Yalandan kızarak,

      – Ben hepsini biliyorum!

      – Vay dat! Kurtarın beni! İdikut’a hiç suikast düşünmedim. Yoksa Bavurçuk Art Tekin’in yanına götürün beni! İftira ediyorsunuz cenabı Tarkan! Vay dat! Bavurçuk Art Tekin’e hiçbir zaman suikast düşünmedim!

      – Bilirsin, “Tığ yarası iyileşir, dil yarası iyileşmez.”, senin İdikut’a yaptığın gönül azabı affedilemez! diye bağırdı Tarkan

      – Öldürün bu bedbahtı !

      – Vay dat! diye bağırdı Şaykım. Sesi göklere ulaştı.

      – Ayağını öpeyim! Ellerini öpeyim! Ne olur beni affet ağa! Sana canım feda olsun!

      Korktuğundan dolayı ölmeden önce canı çıkmış gibi oldu. Duraklayıp bir adım bile atamadı.

      – Sen bani koru ey Tanrım! diye bağırarak yalvardı.

      – Suçum ne benim? diyerek kaçmaya davrandı.

      Yiğitler onun arkasından yetişip biri sırtına hançeri sapladı, o yere düştü. Sonra Tarkan Bilge Buka yiğitlere,

      – Başını kesin! dedi öfkeyle.

      Şaykım’ın başı kesildi, siyah torbaya kondu, torbanın ağzı sıkıca bağlandı.

      – Cesedini parçalayıp çuvala doldurup, götürüp bir yere gömün!

      – Çabuk götürün!

      Yiğitler denileni yaptı. Cesedi çuvala koyup ata yükleyerek ötede bir yere gömüp hemen döndüler.

      – Gömdük! dediler, avluya ok gibi giren yiğitler.

      – Güzel! dedi Tarkan Bilge Kaya memnuniyetle.

      Tarkan Bilge Kaya, yiğitler dönmeden Şaykım’ın odasına girip araştırarak yeşim taşı sandığı alıp çıkmıştı. At üzerinde oturup yiğitleri bekledi.

      – Şaykım’ın başını torbaya koyun! diye emir verdi.

      Yiğitler kana bulanmış başı tiksinerek torbaya koydu.

      – Sandığı getir! Yavaş! Dikkat et! Sakın elinden yere düşmesin! diyerek, bu uyarılarla bu şahane sandığı kucağına aldı.

      – Evi ateşe verin! Anladınız mı?

      – Anladık cenabı Tarkan! Biz hazırız!

      Onlar buraya gelirken kolza yağı getirip bir avuç samanla birlikte evin arkasına gizlemişti. Bunları aldı, sonra odaya girip bir yatağın üzerine yağ döküp ateş yaktı ve onu kırmızı halının üzerine bıraktı. Halı ağır ağır yanmaya başladı. Şaykım’ın evi uzun süre yandı. Sabahleyin komşular bu faciayı Şaykım’ın kabahati olarak gördü.

      – Çok şarap içiyordu, yanarak ölmüş bu herif! diyerek, yanan eve baktılar, ona zerre kadar acımadılar, cesedini hiç aramadılar.

      O gece Tarkan Bilge Buka Beşbalık sarayının İç kapısı önünde durup attan indi. Kapı beyi çıktı.

      – Kim? diye durdurdu.

      – He!… Siz mi?

      – Benim! Gözün kör mü senin!

      – Cenabı Bavurçuk Art Tekin sizi bekliyor!

      Tarkan Bilge Kaya memnuniyetle İdikut’un huzuruna girdi, eğilip tazim etti.

      – Her şey yolunda mı? Getirdin mi? diye sordu Bavurçuk.

      – İşte bu! Torbayı İdikut’un önüne usulca bıraktı

      – Kıtan elçisi Şaykım’ın başı!

      İdikut, Tarkan’a bu iş için iltifat etmedi. Ama Tarkan, İdikut’un böyle soğuk bakışını, esrarengiz bir edayla duruşunu hiç beklemiyordu.

      – Bu defa da elin kana bulaştı! dedi İdikut kaşlarını çatıp.

      Tarkan Bilge Kaya, “Ölmüş Yağma Buğra’yı kafama kaktığına bak! Bu haramzade muhakkak bir gün benden intikam alacak. Ben Kıtan’ın kafasını koparmış olsam, sarı arı, kıllı arı, kırmızı arı, kabak arı Cengizhan senin başını kesecek, göreceğiz! Senin bana karşı kötü niyetli olduğunun farkındayım. Seni kandırıp Cengizhan’a dost bol diyerek destek vermem gerekir. Baban İyen Tömür’ün kafasını karıştırmayı nasıl başarmışsam, sana da yapacaklarım var!” dedi içinden.

      – Sizin emrinize binaen yaptım cenabı kutlu Hakanım! dedi güvenle.

      – Evet, elim kan! Sizin Tarkanlarınızın eli de kan!

      Derken saraya Atay Sali girdi.

      – Başı olan baş eğer! diyerek başını eğdi

      – Dizi olan diz çöker! diyerek Atay Sali diz çöküp selam verdi.

      Atay Sali’nin sağ tarafında Tarkan Bilge Kaya baş eğip duruyordu, önünde kana bulanmış torba vardı.

      – Bu Kıtan elçisi Şaykım’ın başı. Cengizhan’ın istediği teminat.

      – Kim öldürdü? diye sordu Atay Sali.

      – Elbette babam ve benim Tarkanım! Eli kanlı adam! Emir istek benden. Teşebbüs Tarkan’dan oldu!

      – Ben kutlu Bavurçuk Art Tekin’in emrini yaptım!

      – Benim geçmişim çok temiz, Cenabı Tarkan Bilge Kaya! dedi. İdikut