nasıl da okuduğuna şaşardı. Esma söylerdi de inanası gelmezdi. Esma’nın talihi vardı bu konuda. Anlayışlı adamdı teyzesinin kocası Kızı gece yarısı evden kaçıp nişanlısına gitse bile kılı kılını kıpırdatmaz, ertesi sabah erkenden kızını görebilmek, halini hatırını sorabilmek için kaçtığı eve giderdi belki de. Esma bu gerçeğin bilincinde olduğu için bildiğince hareket ediyor, duygularına gem vurmayıp nişanlısıyla istediği an, istediği kadar görüşebiliyordu.”111
4.1.2.3. Montaj Tekniği
Yazar, kendi eserinde öz kültürünü, değerlerini yansıtan ya da yansıtmayan bir metinden alıntı yapabilir, farklı metin türlerini nesir içerisinde kullanabilir. “Montaj tekniğinde amaç, asıl esere derinlik, çağrışım zenginliği, üslup çeşitliliği sağlamaktır. Fakat montajın zaman zaman başka amaçlar için de kullanıldığını görmek mümkündür. Montaj tekniğinde sanatkârdan beklenecek en önemli husus, eserin bütünüyle montaj metni arasındaki uyum ve bütünlüktür.”112
Reşit Hanadan, Sel romanında kullandığı dörtlükler ve atasözleri ile bu bütünlüğü sağlamış; esere hem derinlik katmış hem de çağrışım zenginliği oluşturmuştur. Aşağıdaki örnekte köyün genç kızları Hıdırellez üzerine söylediği dörtlük montaj tekniğinin bir örneğidir:
“Avlimız doli çirez
Bahar çeldi bak ne tez
Sen bizımlen deysın canım
Nasıl ceçer hedırlez…”113
Sel’de Hıdırellez’in gelişi, diğer tüm Türk dünyasında olduğu gibi coşkuyla kutlanmaktadır. Genç kızların Hıdırellez için söylediği bir başka şarkı da şöyledir:
“Oglan oğlan
Boynuma dolan
Oglan çikmiş çarşiya
Cece yarısı
Ne cüzel oğlan
Hovarda çoban.
Oglan oğlan
Boynuma dolan
Oglan çikmiş çüpriye
Şapka elınde
Ne cüzel oğlan
Hovarda çoban.
Oglana yaptırdım
Beşli biryerde
Haçın kavktum sabahlen
Yokti bir yerde
Ne cüzel oğlan
Hovarda çoban.”114
Türk milletinin karakterinde bağımsızlık vardır. Çağlar boyu süren savaşlar, yıkılan fakat yeniden kurulan birçok Türk devletleri bunun en büyük göstergesidir. Türk milleti güçlü, karakterli ve kahramanlıklarla dolu bir tarihi geçmişe sahiptir. Bunun bir örneği de Çanakkale Savaşı’dır. Reşit Ha-nadan, eserinde Çanakkale Savaşı’na katılmış olan Kosova Türklerinden yola çıkarak oluşturduğu Rüstem Dayı karakterine şu dizeleri söyletir:
“…Çanakkale içinde sıra sıra kavaklar
Toplanmış zabitlar askeri bakar
Ah, gençliğim, ah, aman…”115
Daha önce, edebiyatın disiplinlerarası ilişkiye açık bir sanat dalı olduğu belirtilmişti, burada da edebiyatın müzik ile kurmuş olduğu birleşik bütünselliğin bir örneğini görmekteyiz. Bu dizeler, Anadolu’da söylenen “Çanakkale İçinde” adlı türkünün Kosova varyantıdır. Hanadan, montaj tekniğinden faydalanarak eserinde bu türküye ait dizeleri kullanmıştır.
4.1.2.4. Leitmotiv Tekniği
Zaman içinde roman sanatında da kullanılan “leitmotiv” yöntemi, edebiyata müziğin armağanıdır. Müzikte, belli aralıklarla tekrarlanan seslerle, hem ritim hem de süreklilik elde edilir.116 Reşit Hanadan da Sel’de leitmotiv tekniğini kullanarak süreklilik ve ritim elde eder. Romanda leitmotiv tekniği, köylülerin dedikoduları olarak kullanılmıştır. Romanda toplam otuz üç defa dedikodu yapılmıştır. Bu dedikoduların sebebini yapılış sırasına göre şu şekilde kategorize edebîliriz:
Sayfa 73-74-75’teki dedikodular: Bu sayfalarda toplamda on iki dedikodu vardır. Bunların bir kısmı Yakup Ağa’nın traktöre karşıyken nasıl olup da traktör almaya razı olduğuyla alakalıyken bir kısmı da Yakup Ağa’nın yaşlandığıyla alakalıdır. Dedikoduların diğer bir kısmı ise pozitif bir dönüşüm ile traktörün güzelliğiyle alakalıdır. Buradaki dedikodulara birkaç örnek olarak şunları verebiliriz:
“Makinelere, traktöre, yeni buluşlara düşman olan, düğün dernekte bunlar üzerine ağzına geleni söylemekten çekinmeyen Yakup Ağa nasıl da razı olmuştu öküzlerini satıp traktör almaya?…”117
“Ne olacak? Yaşlandı gayri… Sözünü geçiremez oldu karısıyla oğluna! İnsan sözünü geçiremediği kişiler karşısında yavaş yavaş gerilir, siner… Yakup Ağa’nın bu beklenmedik gerilemesine ne demeli?…”118
“Maşallah pek de güzelmiş. Hem de boğa gibi güçlü-kuvvetli. Köydeki üç traktör bunun yanında boğanın yanındaki kuzuya benziyor.”119
Sayfa 95’teki dedikodular: Bu kısımdaki dedikodular ise beklenen yağmurun dinmeyişi üzerine yakınan köylüler tarafından yapılmıştır. Bu yakarış yedi farklı dedikodu ile tekrarlanmıştır. Bunların beşi yağmur hakkındayken kalan iki dedikodu ise Yakup Ağa’nın aldığı traktörün uğursuz olduğu ve bu şiddetli yağmura sebebiyet verdiğiyle alakalıdır. Son iki dedikoduda köylüler hem yağmurdan yakınır, hem de bu sağanağı Yakup Ağa’dan bilirler:
“Mübarek dinmeyecek daha. Ekinlere hastalık yayılır gayri. Tarlalar su içinde kaldı. Şimdiden böyle yağarsa ne olur halimiz!?”120
“Boşuna dememiş eskiler kuraklık aç komaz yağalık aç kor diye. Nah gör işte bu sözlerin gerçek olduğunu.”121
“Keyifle alınmayan maldan hayır mı olurmuş. Zararı kendisine dokunsa bari… Bizim, çoluk çocuğun kabahati ne bunda?”122
“Küçüklerinden yetmiyormuş gibi en büyüklerinden aldı hem de. Gitsin şimdi tarlasında çamurları sürsün Yakup Ağa.”123
Sayfa 269-270’teki dedikodular: Bu sayfa aralıklarında da Yakup Ağa’nın bozulan traktörü üzerine köylülerin çıkarmış olduğu dedikodular bulunmaktadır. Yakup Ağa, traktörü alırken “bozulursa parçalarım” şartını koymuş ve oğlunu da öküzleri asla kasaba satmaması konusunda uyarmıştır. Aslında oğlu Salim de hayvanları kasaba değil, babasının bir tanıdığına satmıştır. Köylüler, bu iki durum üzerinden Yakup