sahiptir. Elbette istisnalar vardır ama genel eğilim bu yöndedir. Karakterlerde tipik kullanım olarak karşımıza çıkan bir başka önemli nokta ise muhtarlardır. Muhtarların, belki de bağlı oldukları kurum olması bakımından, rejim yandaşı olmasıdır. Onun roman ve hikâyelerinde muhtarlar olaylara ya sessiz kalırlar ya da yatıştırmak, çözüm bulmak için çok fazla çaba sarf etmezler.
Onun romanlarındaki karakterlerle alakalı olarak karşımıza çıkan bir başka ayrıntı ise karakterlerin arzularına karşı savunmasız olmalarıdır. Bu, hem hikâyelerinde hem de romanlarında görebileceğimiz bir durumdur. İki sevgili birlikte olmak için (nişanlı bile olsalar) çok fazla bekleyemezler ve gizlice karanlık bir yerde sevişirler. Toplumun baskıcı, yasaklarla dolu perdesi midir bu gizliliği, yasağı geren yoksa karakter olmanın bir gereği midir? Freud temelli bir bakış açısı ile ele alınabilecek bu dizginlenemeyen arzu selinin arkasında yatan, onu ön plana çıkaran asıl güç toplumdur. Dikkat edildiğinde, ilişkilerle ilgili şu sonuca varılabilir: İlişki yaşayan kişilerin birlikte olma ihtimali ya hiç yoktur ya da çok sonra birlikte olabileceklerdir. Her iki durum da kendi içinde biraz imkânsızlığı, engeli barındırmaktadır. Kişiler, engeli ancak gizlice birlikte olarak aşmaktadırlar. Reşit Hanadan’ın hemen hemen tüm eserlerinde söz konusu durumun bir örneğine rastlarız. Hanadan’ın eserleri, bu yönleriyle, psikanalitik bir incelemeye de kapı aralamaktadır.
Hanadan’ın mekân kullanımları da oldukça yerleşik bir çizgidedir. Roman ve hikâyelerinde atmosfer yaratmak için yapılan tasvirlere pek denk gelmeyiz. Onun mekânları çok sevdiği, öz vatanı Kosova’dır ve genel olarak her bölgesini en ince detayına kadar anlatmaktadır. Yolları, bölgenin güzelliğini, yakınındaki yerleri… Olayların çoğu da, doğup büyüdüğü Mamuşa’da geçmektedir.
Hanadan’ın dil ve anlatımı da oldukça yalındır. İmaja dayalı olmayan, yalın bir tasvir anlayışının yanı sıra büyük oranda dolaysız, kısa ve anlaşılır bir cümle düzeni vardır. “Kosova Türk çağdaş edebî yaratıcılığı, nesir türünde dilde ve üslupta beklenen olgunluk ile edebî niteliği Reşit Hanadan’ın romanlarıyla birlikte yakalamıştır.”89 Anlatımında yöresel deyimler, atasözleri, maniler ve birçok geleneksel formlar mevcuttur. Eserlerinde kimi zaman bazı sözcüklerin yanlış yazıldığı görülmektedir. Söz konusu hataların bir kısmı da dizgi sorunlarından kaynaklanmaktadır ve eserlerin yeni baskıları ile birlikte telafi edilecektir. Bu hatalar, anlatımın canlılığını söndürecek, onun edebiliğinin yitmesine neden olacak düzeyde değildir.
Reşit Hanadan’ın romanlarındaki olay örgüsü biçimleri de tıpkı diğer oluşumsal etmenlerde olduğu gibi tipiktir. Eserlerinin çoğu tek zincirli olay halkalarından oluşmaktadır. Onun romanlarında vaka bir çizgide başlar ve hiç dağılmadan, aynı çizgi üzerinden devam etmektedir. “Olay örgüsündeki zıt güçlerin mücadelesinden doğan çatışmanın seyri, farklı eğilim veya eğriler gösterebilir. Çatışma, zaman zaman hareketini arttırıp en üst noktalara ulaşırken, zaman zaman da soğuyup zayıflarlar. Kimi zaman birtakım düğümlerin oluşması ile tıkanırken, kimi zaman da bu düğümlerin çözülmesi ile son’a ulaşır. Olay örgüsü veya eserin bütündeki bu seyir, ‘entrink yapı’yı oluşturur.”90 Hanadan’ın romanlarında entrink yapı genelde yan olaylar ile sağlanır. Bunlar da ana hikâye ile birlikte seyir alır ve çok nadiren kendini gösterirler ve tanımda da ifade edildiği gibi, gerilimi zaman zaman yükseltir ya da düşürürler. Bu yan olaylar genelde yasak bir aşk hikâyesi, gizli bir buluşmadır.
Genel olarak hem romanları hem de hikâyeleri ile çizmiş olduğu realist bir tablodan yola çıkarak, halkının yaşamış olduğu olayları günlük gibi kaydettiğini ve bunları ulusal bir destan olarak gördüğünü söylemek yanlış olmaz. Eserleri incelerken de Reşit Hanadan’ın sanatı üzerine eklemeler yapıp, örnekler vereceğiz. Unutulmamalıdır ki, bu inceleme, Lucien Goldmann’ın oluşturduğu model çerçevesinde Reşit Hanadan’ın yaratıcılığı ve sanat yaşantısını ele almaktadır.
3.3. Eserleri
3.3.1. Romanları
1. Sel, 1987. Yapıt, Yugoslavya Türk edebiyatında yayımlanan ilk roman olma özelliğini taşımaktadır.
2. Taş Yerinde Ağırdır, 2002. “Taş Yerinde Ağırdır” üçlemesinin ilk kitabıdır.
3. Başka Olur Rumeli’nin Harmanı, 2003.
4. Elveda Hüdavendigar Diyarı, 2013
5. Rumeli’den Çıktık Yola, 2015
6. Rumeli Deryasında Boğdular Bizi, 2017
3.3.2. Hikâyeleri
1. Yazgı
1. Yazgı
2. Toprak
3. Gurbetçi’nin Dönüşü
4. Beklenmeyen Savaşçı
5. Tanrı Adına
6. Hayrat
7. Köyden Ayrılış
2. Duygu Tutsağı
1. Duygu Tutsağı
2. Aslını Yadsıyan Adam
3. Bir Hıdırellez Günüydü
4. Traktör Belası
5. İneksiz Köy
6. Hayvan Kredisine Hücum
7. Yuva Özlemi
8. Aga Zahyo
9. Yalancı
10. Namus Meselesi
11. Döviziniz Var Mı?
12. Kiracı
3. Yıldızlı Ev
1. Ali
2. Yıldızlı Ev
3. Kış Baba Gerçekten Gecikmiş Miydi?
4. Özlem’in Dayanışmaya Katkısı
5. Memiş’in Tosunu
6. Cambazlar
7. Ayrılık
8. Küçük Çoban
9. Köprü
10. Hortlak
IV. BÖLÜM
IV. Sel
4.1. Anlam Aşaması (İçkin Çözümleme)
4.1.1. Anlatının Bakış Açısı
Reşit Hanadan, hem Kosova Türk edebiyatının hem de kendisinin ilk romanı olan Sel’i Tanrısal bakış açısı ile yazmıştır. Tanrısal bakış açısında “olaylar, kimi zaman yakından, kimi zaman uzaktan sunulur; kahramanın iç dünyalarında geçen duygu ve düşünceler, okuyucuyu ikna edecek düzeyde yansıtılır; romanın gerilimli atmosferi, yerine göre hızlandırılıp yavaşlatılır.”91 Reşit Hanadan da Sel adlı romanında bu tekniği –birkaç kusuru dışında– başarılı bir şekilde kullanmıştır. Yazarın söylemine kimi zaman coşkulu bir nutuk kimi zamansa lirik bir hava hâkimdir.
Reşit Hanadan Sel’de toplumcu gerçekçi bir bakış açısıyla çıkar ortaya. Roman, ana hatlarıyla, hem nesil hem de yenilik-gelenek çatışması ekseninde gelişir ve devam eder. Reşit Hanadan, Tanrısal bakış açısının sağladığı “her şeyi görme/bilme” hâkimiyetini karakterlerin söz konusu kutuplaşmalardaki fikrini okuyucuya