Yasin Yavuz

Reşit Hanadan ve Romancılığı


Скачать книгу

ve niyetinin bilinmesi de bu yapıtın anlaşılmasında temel bir öge olamaz. Yapıt önemli bir yapıt oldukça kendi gücüyle yaşar ve anlaşılır.”82 Goldmann bu açıklamasından sonra, yazarın yaşamının hangi durumlarda göz önüne alınacağını da şöyle açıklar: “Bir yapıtın güçsüz ve tutarsız yanlarını anlamak söz konusu olduğunda ancak yazarın kişiliğine ve yaşamına dış koşullarına başvurmak zorunluluğu doğar çok kez.”83

      Goldmann inceleme yöntemi, genel hatlarıyla, eserin içyapısı ve onu oluşturan dış çerçevenin çözümlenmesi esasına dayalı olsa da, bu dizge içerisinde yazarın hayatının önemi de tamamen ortadan kaldırılmamıştır.

      2.3.2. Anlatının Kaynağı

      Bu noktada araştırmacının yapması gereken şey, romana konu olmuş olay ya da olayların kaynağını bulup, açıklamaktır. Bu olayları doğru şekilde bulup açıklayan araştırmacı, anlatının kaynağını açıklamış olacaktır.

      2.3.3. Tarihsel Çevre

      Tarihsel çevre, romandaki tarihi olaylarla gerçekte yaşanmış olan tarihi olayın mukayese edilmesi, başka bir ifadeyle romandaki tarihi olayların gerçeklik boyutunun ele alındığı bölümdür. Bu bölümde başarılı bir sonuç elde etmek isteyen araştırmacı, ilk olarak, tarihsel olayları iyi saptamalı ve sonra da doğru şekilde mukayese etmelidir. Eserlerini inceleyeceğimiz Reşit Hanadan’ın romanlarında da, tarihsel olaylar bir hayli fazladır.

      2.3.4. Simgesel Çözümleme

      Bu bölümde yazarın eserini oluştururken kullandığı simgesel anlatım ele alınıp, çözümlenecektir. Yazarlar eserlerinde (s)imgeyi sık sık kullanır. Kimi yazar bunu esere estetik açıdan bir güzellik katması için kullanırken kimi yazar da egemen ideolojinin baskısından kurtulmak için kullanır.

      Sanatta imge, bir yaşam olayının yalnızca insan bilincindeki yansımanı değil, fakat bu yaşanmış ve sanatçının bilincine geçmiş olayın, belli araçlar yoluyla (söz, mimik, jest, çizgi, renk, işaret sistemi vb.) yeniden yaratılışıdır. Sanatın yaratıcılık boyutunun önemi buradan kaynaklanır. Sanat, gerçeğin taklidi değil yeniden yaratılmasıdır. Sanat, yarattığı imgeler yoluyla yaşamı özgül bir tarzda yansıtır ve yorumlar.84

      III. BÖLÜM

      III. Reşit Hanadan’ın Hayatı, Sanatı, Eserleri

      3.1. Hayatı

      Çağdaş Kosova Türk Edebiyatının en önemli yazarlarından birisi olan Reşit Hanadan, 1955 yılında Mamuşa’da dünyaya gelmiştir. Priştine Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun olan Hanadan, gazeteci, yazar, siyasetçi ve öğretmendir. Hanadan, 1981 yılında Tan gazetesinde sayfa yöneticiliği ve redaktörlük yapmıştır. Bu görevini 1999 yılına dek sürdürmüş olan Reşit Hanadan, 1999 yılından sonra NATO’nun Kosova’ya müdahale etmesiyle Türkiye’ye göç etmiştir. Gazeteciliğe Bursa’da devam eden Hanadan, burada yerel bir gazetede çalışmıştır.

      Reşit Hanadan, 1999 yılında ilk göçünü değil ikinci göçünü yapar. İlk göçünü henüz üç yaşında yapmıştır. “Hanadan ailesi, 1958 yılında komünist rejimin baskıları yüzünden binlerce aile gibi Yugoslavya’dan Türkiye’ye göç eder. Manisa’nın Salihli ilçesine yerleşir. Ancak annesi Türkiye’de vefat edince aile memleket hasretiyle yanıp tutuşmaya başlar. 1969 yılında tekrar Kosova’ya geri döner.”85 Reşit Hanadan, sonraları hem bu zorunlu göçü hem de göçe neden olan siyasi sorunları eserlerinde işleyecektir.

      Hanadan’ın edebiyatla ilgisi çocuk yaşta başlar. Salihli’de kaldığı yıllarda okul sonrası sık sık şehir kütüphanesini ziyaret eder. Bilhassa roman ve hikâyelerden büyük bir zevk alır. Ömer Seyfettin’in hikâyelerini o kadar beğenir ki, yazmaya başladığı ilk zamanlar onu taklit etmekten korkar.86

      Hanadan için sanat; insana dair her ne varsa onu anlatmaktır. O, insanın doğasında bulunan kıskançlık, cinsellik, aşk vb. tüm duygu ve güdülerin edebiyata taşınabileceği kanısındadır. Hanadan bununla da yetinmez, insanın dışında, insan çevresinde gelişen savaş ya da göç gibi toplumsal olguların da edebiyat düzlemine taşınabileceğine inanmaktadır. “Hanadan’a göre sanatçılar toplumun aynasıdır.”87 Reşit Hanadan bu noktada romanı, tıpkı Stendhal gibi, yol boyunca gezdirilen bir ayna olarak görmektedir.

      Reşit Hanadan söz konusu gerçekçi çizgisini ilk romanı olan Sel’de başarılı bir şekilde ortaya koymuştur. Tarımda makineleşmeyle birlikte köyde yaşanan köklü gelişmeler etrafında kuşak çatışması, siyasal düzen, Kosova Türklerinin tarihsel yazgısı ve bu insanların yeniçağla birlikte geliştirdikleri bilinci/duyarlılığı başarıyla anlatmıştır. Bu başarısından dolayı kendisine dönemin Yugoslavya Başkanlık Divanı tarafından ödül verilmiştir. Ayrıca bu eser, Yugoslavya Türk edebiyatında yayımlanan ilk roman olma özelliğine de sahiptir.

      Hanadan daha sonra da “Taş Yerinde Ağırdır” adlı üçlemeyi kaleme almıştır. Bu eserler, Kosova Türklerinin, Yugoslavya Komünist Parti’si döneminde vermiş oldukları destansı kimlik mücadelesini ele almaktadır. Geniş bir üçleme olarak Taş Yerinde Ağırdır’ın eserleri sırasıyla Taş Yerinde Ağırdır, Başka Olur Rumeli’nin Harmanı ve Elveda Hüdavendigar Diyarı’dır. Reşit Hanadan bu üçlemenin hemen ardından Rumeli’den Çıktık Yola ve Rumeli’nin Deryasında Boğdular Bizi adlı iki roman daha yayımlamıştır.

      Reşit Hanadan’ın romanları dışında üç de hikâye kitabı vardır. Bunlar Yazgı, Duygu Tutsağı ve Yıldızlı Ev’dir. Romanlarında yer alan Kosova Türklerinin kimlik sorunları, göç ve kültürel motifler bu hikâyelerde de ortaya çıkmaktadır.

      Reşit Hanadan hâlâ edebiyatla meşgul olup Mamuşa Atatürk Lisesi’nde Türkçe Öğretmenliği görevine devam etmektedir.

      3.2. Sanatı

      Romanlar ve hikâyeler hatta sanatın hemen her çeşidi hiç şüphesiz ki itibaridir. Ancak itibari olduğu kadar olmasa da üreticisinden, yani sanatçıdan mutlaka bir şeyler alır. Hatta bazı edebî eserler büyük oranda yaşanmışlıklara dayanmaktadır. İşte Reşit Hanadan’ın eserleri bu türdendir ve onun sanat yaşantısı ciddi derecede öz yaşamına bağlıdır.

      Kosova Türklerinin geçmişte yaşadığı acılar, onun eserlerinin altyapısını oluşturmaktadır. Bu acılar, tarihi gerçekler ona hem konu hem de karakter yaratmada ilham olmuştur. Sözgelimi, Sel romanının yenilikçi, çağdaş; fakat köyün en yaşlı karakteri olan Rüstem Dayı, Hanadan’ın komşusudur ve romanda anlattıklarını Hanadan küçükken kendisinden dinlemiştir. Bu örnek, Reşit Hanadan’ın toplum ve sanat arasında kurmuş olduğu bağın en güçlü göstergesidir. Kendisiyle yapmış olduğumuz röportajda, edebiyat ve toplum ilişkisi için şunları söylemiştir:

      “Edebiyat ile toplum arasında sıkı bir ilişki olduğu görüşündeyim. Her zaman iç içe, yan yana olup birbirlerini besleyen, birbirinden ayrı düşünülemeyen olgulardır. Bu gerçek, özellikle büyük tarihi toplumsal dönüşümler esnasında kendini gösterir. Dünya edebiyatındaki büyük eserlerin bu toplumsal dönüşümlerle ilgili oldukları ortaya çıkacaktır.88

      Reşit Hanadan, daha önce