Yasin Yavuz

Reşit Hanadan ve Romancılığı


Скачать книгу

burada, tanrısal bakış açısının sağladığı geniş olanakların da yardımıyla Salim’in hem karşılaştığı durum karşısındaki öfkesini ifade etmiş hem de babasıyla arasındaki çatışmanın da ilk izlenimini vermiştir. Bu noktada okur, Salim ile Yakup Ağa arasında bir traktör çatışması olduğunu hisseder.

      Reşit Hanadan, hâkim bakış açısının verdiği sınırsız yetkiyi sonuna dek kullanır. Yazar/anlatıcı, romandaki çatışmanın geçmişini bildiği için konu hakkında açıklama yapar ve olayı değerlendirir:

      “İşte kendisi öküzlere çift sürüyor diye hor gören, tepeden bakan şu Rasim’e babası traktör alıvermişti bir avuç toprağa sahipken. Oysa kendilerinin toprakları boldu, verimliydi de. Evde, kendisinden başka çalışacak insan da yoktu. Böyleyken, babasını traktör almaya bir türlü razı ettirememişti.”94

      Roman ya da hikâye gibi anlatmaya bağlı edebî metinlerde karakterin düşüncesi kimi zaman yazarın düşüncesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Yazar, olayları her zaman birinci ağızdan yani kendi ağzından açıklamaz, kendi düşüncelerini kimi zaman da karakterler aracılığıyla ifade eder. Reşit Hanadan, traktörün yenilik olduğunu ve öküzlerle çift sürmenin geride kaldığını ifade etmek için Rasim’in düşüncelerini kullanır:

      “Rasim tarlasını sürmüş, oradan ayrılmak üzereydi. Yanından geçerken traktöre gaz vererek süratini arttırdı. Bakışları yine küçümseyiciydi. ‘Aptalın teki… Hangi yüzyılda yaşıyoruz ki hâlâ öküzlerle çift sürüyorsun. Geçti o dönemler… Eski kafa, ne olacak!..’ demek ister gibiydi95

      Reşit Hanadan, Sel romanında anlattığı çevreye hâkimdir. Bu nedenle romanda mekân tasviri yaparken farazi bilgiler vermez ve çok net, kendinden emin bir anlatım örneği sergiler. Kullandığı bu anlatım onun roman içindeki rolünün bir göstergesidir. Reşit Hanadan yalnızca bu romanında değil, genel anlamda romanlarında ve hatta hikâyelerinde anlattığı çevrenin adamıdır. Bunun bir örneğine de Sel adlı romanında rastlıyoruz:

      “Savaşın sona erip özgürlüğün gelmesiyle Prizren –Ya-kova yolu asfalt döşenmiş, kente at arabalarıyla gidenler de artık Sırbiça yolunu kullanmaktan vazgeçmişlerdi. Ancak asfalta ulaşabilmek, asfalt yol üzerinden kente varabilmek için, asfalt yolun kıyısında yer alan Pirina köyüne kadar yedi kilometrelik bir şose üzerinden yolculuk yapılması gerekiyordu. Yol, özellikle yağmurlu günlerde ve kış mevsimi boyunca zaman zaman çamur içinde ve su gölekleriyle dolu olsa dahi, ötesinin asfalt oluşu yüzünden kente giden köylüler bu yolu Sırbiça yoluna tercih ederlerdi. Bu tercihte, biraz da, asfalt çarptıkça atların ayaklarından çıkan ‘tak… tak… tak…’ şeklindeki seslerin, asfalt yolla ömürlerinde belki de ilk kez karşılaşmış bulunan köylülere, tarif edilmesi olanaksız bir zevki oluşturmasının da rolü olmuştu kuşkusuz.96

      Yukarıda verdiğimiz örnekten de anlaşılacağı gibi yazar romanın geçtiği çevrenin tasvirinde genellikle realist bir üslup kullanmıştır. Hatta bu tasvirin ardından romanın seyrini keserek açıklayıcı bilgiler de vermiştir:

      “Sırbiça yolu, yukarıda söylediğimiz nedenlerin dışında, bir de, öykümüzün yaşandığı dönemlerde kente gidebilmek veya kentten köye dönebilmek için hemşerilerine ait bir at arabası bulamamış köylülerin köye yaya olarak dönmek zorunda kaldıklarında, köylülere hizmet verir olmuştu”97

      Roman içerisinde Tanrısal bakış açısıyla alakalı olarak dikkat çeken bir diğer unsur ise yazarın karakterlerin hareketlerinin, düşüncelerinin ve kaderlerinin geleceğini biliyor olmasıdır. Yani yazar/anlatıcı, bir karakterin birkaç sayfa sonra bir olay yaşayacaksa bunu biliyordur. Çünkü o, kurmaca dünyaya münhasır olarak her şeyi bilir konumdadır:

      “Esma, aslında Salim’le buluşamayacağına yanıyordu. Mektupla haber salmıştı üstelik. Oğlan boşuna bekleyecekti kendisini. Bunun dışında Hülya’yı da getireceğim diye Cemil’i aldatmış oluyordu. Küçük düşecekti nişanlısının gözünde.98

      Yazar/anlatıcı karakterlerin düşüncelerine hâkimdir. Çoğu zaman bir iç monolog ve iç çözümleme tekniklerinden faydalanarak bunu sağlar. Reşit Hanadan, Tanrısal anlatıcının bu yönünü ve iç monolog ile iç çözümleme tekniklerini anlatı süreci boyunca kullanır. Bu, romana psikolojik derinlik katarak okuyucuyu karaktere daha da yakınlaştırmaktadır:

      “Salim’in ‘nişanlımın yüzüne bakamaz oldum’ demesiyle Remziye kendine gelir gibi oldu. Görünüşüyle yüreğini parçalayan oğlunun bu sözlerinden bir mana çıkarmaya çalıştı. Traktör belasını unutmuş, düşünceleri bu sözlere takılmıştı. ‘Yoksa oğlu nişanlısıyla gizlice buluşuyor muydu?’ Beynini bu kuşku kemirmeye başladı şimdi de. Ancak oğluna belli etmedi kuşkusunu.99

      Reşit Hanadan, bu romanında yazar/anlatıcıyı kimi zaman kişisel anlatım konumuna oturtmaktadır. “Bu yöntemde; kişi, çevre veya nesneyi gören roman kahramanıdır; ancak görüleni anlatıp aktaran anlatıcıdır.”100 Reşit Handan da, traktörün sürdüğü tarlaya giden Salim’in düşüncelerini ifade ederken kişisel (personal) anlatım konumundan faydalanır:

      “Sağ elini alnına siper edip güneşe baktı delikanlı tekrar. Canı sıkkındı. Oturacağına Rasim’in sürülü tarlasını görmeye gitti. Toprağın altını üstüne getirmişti traktör. Karnını yarmıştı sanki toprağın. Tazeydi, ıpıslaktı. Sürülmüş taze toprağa batıyordu ayakları yürürken. Hoş bir koku yayılıyordu topraktan. Yuvaları bozulmuş böcekler, karıncalar oraya buraya koşturup duruyorlardı şaşkınlıkla. Bir süre onları izledi. Elini, avucunu taze sürülmüş toprağa soktu. Bir avuç toprak aldı. Burnuna götürdü sonra. Toprağın kokusuyla bir hoş oldu. Kendi kendine mırıldanır gibi ‘ah, babam bir razı olsa!…’ diye iç çekti.101

      Yukarıdaki alıntıda “anlatıcı, kahramanın zihin perspektifinden çevreye bakmış ve yine o zihin kavrama gücüne denk düşen bir bakışla gördüklerini anlatmıştır.”102 Tarlayı, tarlada traktörün izlerini gören Salim olsa da onu gördüklerini, ancak gördüğü kadarıyla anlatan da kişisel konumdaki anlatıcıdır.

      4.1.2. Anlatım Teknikleri

      4.1.2.1. Tasvir Tekniği

      Tasvir tekniği roman sanatı için oldukça önemlidir. Çünkü yazar, görünmeyeni görünür kılmada, en azından anlatılanın tahayyül edilmesinde tasvir tekniğinin olanaklarından faydalanmaktadır. Reşit Hanadan da Sel romanında bu tekniğe, özellikle mekânların ve kişilerin tanıtılmasında sıkça başvurmuştur. Romanda Yugoslavya döneminde Mamuşa’daki Türklerin ekonomik ve siyasal durumları üzerinde durulmuş ve bu ilişkilerin kişi, durum ve olanaklar üzerinden yansıtılmasında tasvir tekniği kullanılmıştır.

      Reşit Hanadan Sel romanında kişilerin tasvirini yaparken dinamik tanıtmayı kullanır ve romandaki kişilerin fiziksel, ruhsal ve ekonomik yönlerini anlatı süreci içerisinde parça parça verir. Dolayısıyla anlatının akışı durmamış, estetik yapısı bozulmamış olur. Hanadan’ın parça parça verdiği kişi tasvirlerine örnek olarak şunları göstermek mümkündür:

      “Yakup Ağa, kalın