Karakaş Şuayip

Özbek Edebiyatı Yazıları


Скачать книгу

perde, 4 sahneli ilk millî trajedi) ŞAHISLAR:

      BAY – Elli yaşlarında.

      TAŞMURAD – Bay’ın oğlu, 15-17 yaşlarında.

      DÂMULLA – Yeni fikirli bir molla, 30-40 yaşlarında.

      ZİYALI – (Avrupa tarzı elbise içinde) – Rusça okumuş, milliyetçi Müslüman.

      HAYRULLAH – Bay’ın kâtip ve hizmetkârı, 18-20 yaşlarında.

      TAÑRIKUL – Bay’ın kâtili.

      DEVLET ile NAR (Gençler) – Keselerinde dört som kadar bozuk para gerek.

      LİZA – Rus kadını, iğrenç bir hâlde.

      ARTUN – Ermeni meyhaneci.

      Polis müdürü, 2 polis, 2 gece bekçisi, Bay’ın 3 erkek hizmetkârı.

      BAYVUÇÇA – Bay’ın hanımı, 35-40 yaşlarında. GEREKLİ EŞYA:

      – Sofra, çaydanlık, piyale, pipo.

      – Misafir odası için gerekli kilim, yorgan, yastık.

      – Bay’ın yatak eşyası ve kerevet.

      – Bir değnek.

      – On şişe su ve mayalanmış ekmek suyu.

      – Beş-altı bardak.

      – Bir cüzdan içinde paraya benzer şeyler.

      – Bir kasa

      – Bir büyük bıçak.

      – Bir tabanca.

      – Kasayı açmak için demir çubuk.

      – Güzel bir polis müdürü elbisesi.

      – İki polis elbisesi.

      – İki gece bekçisi sopası.

      – Bir düdük.

      – Bir cop.

      – Bir ip.

      – Bir kelepçe.

BİRİNCİ PERDE

      Bay misafirhanede oturur, Hayrullah ile Dâmulla içeri girer:

      – Esselâmu aleyküm.

      BAY – Ve aleyküm esselâm, buyursunlar. (oturduğu yerden kalkarak karşılar, Dâmulla’ya yer gösterir, oturur.)

      DÂMULLA – Bay, Allah Teâlâ zenginliğini daha da ziyade etsin. (Dua eder.)

      BAY – Nefesiniz mübarek, inşallah duanız kabul olur.

      DÂMULLA – Evet, Cuma akşamı, duanın kabul olunduğu zamandır.

      BAY – Hoş geldiniz, efendi.

      DÂMULLA – Sağ olun, sağ olun. (Elini kalbine götürür).

      BAY – Hayrullah! Çay ve tepsi getir.

      HAYRULLAH – Peki! (Çay ve tepsi getirir, çay doldurur, onlar yiyip içerler, Taşmurad selâmsız, saygısız bir tavırla içeri girer.)

      TAŞMURAD – Baba, eğlenmeye gideceğim, para veriniz!

      BAY – Oğlum kiminle gideceksin?

      TAŞMURAD – Tursun ağabeyimle.

      BAY (Kesesinden para çıkarır.) – Elbette, vakitlice dönün ve fena yerlere gitmeyin.

      TAŞMURAD – Haydi eyvallah, çok konuşuyorsunuz. (Çıkıp gider. Dâmulla, Bay ile Taşmurad’a tiksinerek bakar, başını eğer.)

      BAY – Konuşunuz, efendi!

      DÂMULLA – Peki, peki, oğlunuz büyümüş, Allah ömürler versin, Usûl-i Cedit mektebinde mi okuyor, yoksa eski mektepte mi?

      BAY – İkisine de gitmiyor.

      DÂMULLA – Evinizde mi okutuyorsunuz?

      BAY – Yok, hayır. Ben oğlumu okutmayı düşünmüyorum.

      DÂMULLA – Hayret, sebep nedir ki okutmuyorsunuz? Hâlbuki okumak herkese borç ve ilim dünyada saygı, âhirette de fazilet sebebidir.

      BAY – Benim düşünceme göre dünyada saygının sebebi zenginliktir. Âhirette ise, Allah’ın takdiri ne ise o olur. Çünkü hepimiz görüyoruz ki, insanlar zengine molladan daha çok saygı gösteriyorlar. Bilhassa işte, bankalar çoğaldı. Büyük zenginler ortak oluyor, herkes bu ortaklara saygı gösteriyor. Hatta işi düşenler, bunların malını daha pahalı alıyor. Kaldı ki, bunlara iltifat etmeyenlere bankalar para vermiyor; aksi hâlde verenler itibar kaybeder, küçülür, anladınız mı?

      DÂMULLA – Bu sözleriniz bugün için doğru, fakat bu ortaklara ve zenginlere gösterilen saygı, geçici ve halkın gözü açılıncaya kadardır. Hâlbuki onlara sadece işi düşenler saygı gösterir; mollaya ise bütün halk saygı gösterir, yani mollanın ilmine saygı gösterilir.

      BAY – Bizim de zenginliğimize saygı gösteriliyor; hatta sadece Müslümanlar değil, Rus ve Ermeniler de saygı gösteriyor.

      DÂMULLA – Saygıdan vazgeçtik, eğer oğlunuzu okutursanız defterlerinizi tutar, namazını ve Müslümanlığını iyi bilir, üstelik sizin için de sevap olur.

      BAY – Kâtiplik kolay, işte, Hayrullah’a ayda yedi som veriyorum; gündüzleri kâtiplik ediyor, akşamları da misafirhanenin işlerini görüyor, hatta uykum gelinceye kadar hizmetimi görüyor, bana kitap bile okuyor.

      DÂMULLA – Şeriat ilmini ve dinî mecburiyetlerini bilmesi için oğlunuzu okutmanız, elbette gereklidir.

      BAY – Şeriat ilmini okutmayı gerekli görmüyorum; çünkü onu müftü, imam veya müezzin yapmak istemiyorum, kaldı ki, zenginliğim ona yeter.

      DÂMULLA – Dinî mecburiyetlere ne diyorsunuz?

      BAY – Ben beş vakit namazı, gerekli dualarıyla birlikte biliyorum, kendim öğretirim.

      DÂMULLA – Okuma-yazmaya ne dersiniz? Hâlbuki okuması yazması olmayan adam, hiçbir şeye yaramaz.

      BAY – Bu düşünceniz tartışılır; çünkü benim okumam-yazmam yok, fakat bununla birlikte bu şehrin büyük zenginlerindenim ve her işi biliyorum.

      DÂMULLA – Siz eski zamanda her nasılsa bir şekilde zengin oldunuz; fakat şimdi zengin olmak şöyle dursun, sadece yaşayabilmek için bile ilim gerek. Görüyoruz ki, yirmi-otuz yıldan beri bütün ticaret Ermeni, Yahudi ve diğer yabancıların eline geçti; bunun sebebi, bizim okumamış olmamızdır. Okumayan zengin çocukları, görüyoruz ki, babasının zenginliğini batırıyor ve sonunda muhtaç hâle düşüyor; bu sebeple oğlunuzu okutmanızı size tavsiye ediyorum.

      BAY – Ah, Dâmulla, başıma müfettiş mi kesildiniz? Oğul benim, zenginlik benim, size ne oluyor? Okumuş birisiniz, fakat yiyecek ekmeğiniz yok; bu hâlinizle bana nasihat ediyorsunuz. Hayrullah! Misafirhaneyi kilitle, uykum geldi. (Hayrullah kabı kacağı toplar, hazır bekler.)

      DÂMULLA (Seyircilere bakarak) – Okumak ve molla olmak için pul gerek. Zenginlerimizin hâli bundan ibaret, bu gidişle neuzubillâh dünya ve âhirette rezil oluruz. Okumak, bütün Müslümanlara, erkek veya kadın olsun, farzdır. Bu nerede kaldı? Ah, vay bizim hâlimize! (Bay’a bakarak) Bay, ben size