parkı olan parkta görüşüp; sanat,edebiyat ve şiir üstüne sohbetler yapıyorlardı. Dönemin önemli içtimaî ve kültürel olaylarını tartışırlardı.92
Azerbaycan’da Sovyet sistemi kurulduktan sonra yöneticiler işgal ettikleri topraklarda kendilerini sağlama almak için halklara nisbî özgürlükler tanıdılar. Fakat bu politikanın amacı aydın kesime kendini dost gösterereksiyasî görüşlerine ters düşen aydınları temizlemekti. Yine bu politikalarını uygulamak için de halkın içinden kendilerine sadık yazar ve gazeteci grubu yetiştirmek, onların siyasî görüşlerine uymayan aydınları böylelikle toplumun gözünden kendi meslektaşlarının aracılığı ile düşürüp daha sonra resmi olarak hapsedip veya sürgün edip edebiyat camiasını denetlemekti.Hüseyin Cavid’in en samimi arkadaşı ve döneminin en iyi gazetecilerinden olan Eziz Şerif’le uzun süren arkadaşlıkları 1935 yılında devletin uyguladığı bu politika yüzünden bozuldu.Şöyleki bu yıllarda yazar komünistler tarafından sanat ile ilgili haksız eleştirilere hedef oluyordu. Bu sırada arkadaşı tarafından da hak etmediği bir şekilde eleştirilince birbirlerine darılmış ve bir daha hiç konuşmamışlardır.93Bizim yazarla ilgili elde ettiğimiz en eski kaynaklar yazarın Eziz Şerif’e yazdığı mektuplardır. Bilindiği gibi Hüseyin Cavid hepsedilince bütün el yazıları, notları ve kitapları polisler tarafından alındığından elimizde sadece arkadaşlarına ve ailesine yazdığı mektuplar ve çok az sayıda kurtarılan eserleri kalmıştır.
2.4. HÜSEYİN CAVİD’İN SANATÇI KİŞİLİĞİ
XX. yüzyılda Azerbaycan’daki idari ve yapısal değişiklikler edebiyat sahasında da yeni yaklaşımlar ve yeni yorumları beraberinde getirdi. Azerbaycan’daki yeni rejimin yapılanma süresinde, idareciler yazarlardan istedikleri türde eser vermelerini istiyorlardı. Yani Sovyet Rusya’sı kurulduktan sonra yazarların üst yöneticilerinsiparişi ile eser vermesi bekleniyordu. Fakat romantik ve idealist yazar olan Hüseyin Cavid idarecilerin bu beklentilerini yerine getirmez. Çünkü yazar için sanat kutsaldır, dokunulmazdır. Azerbaycan Yazarlar Birliğinin üyelerinden biri Memmed Rahim sanatçının sanata olan düşkünlüğünü şöyle anlatıyor:
“Bir gün yine cemiyetimizin düzenlediği sohbetlerden birinde Hüseyin Cavid konuşuyordu. Konuşmasında, şiir söylerken, aynı ortamda bulunan diğer bir genç yazar: Cavid Efendi, ben sizin romantikayı çok seviyorum. Fakat herkesin daha kolay anlayabilmesi için biraz daha sade yazmanız gerekmez mi?– diye sormuş. Cavid: “Siz sade yazın, benim kendi yolum var, kendi edebî tahsil ve terbiyem vardır. Ayrıca da şiiri sadeleştirmek olmaz!”-demiş.94
Anlatılan anıdan da görüldüğü üzere Cavid kendi sanat yolundan ve prensiplerinden dönmez. Onun için sanatı, şiirleri, tiyatro oyunları dokunulmazdır. Tiyatro oyunlarının basım sırasında herhangi bir şekilde değiştirilmesine karşı olan yazar, aynı zamanda sahneye konulacak oyunlarında da “İmlasına dokunulmasın” şartıyla oynanmasına izin veriyordu. Eleştiriye açık bir kişiliğe sahip olan şair, mevzu şiirleri, sanatı olunca eleştiriye gelmiyordu. Eleştirmenlere sert tepkiler veriyordu. Yazdığı eserler üzerinde uzun zaman ve büyük titizlikle çalışıyordu. Hüseyin Cavid, eseri okuyucuya sunulunca da tek kelimesinin bile değiştirilmesine, eleştirilmesine tahammül edemiyor, buna fırsat vermiyordu. Oyunlarının değiştirilmesine izin vermediği için de, oyunlarının sahnelenmeden kaldırıldığı da olmuştur. Bir gün öğrencilerinden biri Hüseyin Cavid’e sormuş:– “Eğer oyunlarınız da sahnelenmeyecekse, değişiklik yapılmasına izin vermeyecekseniz, o zaman onlar sahnelenmeyecek demektir. Peki o zaman neden yazıyorsunuz ki? Yazar genç öğrencisine şöyle cevap vermiş:-“İzin vermem değiştirmelerine. İster sahneye koyarlar oynanır, ister oynanmaz, kendileri bilirler. Benim tek bildiğim gerçek. Benim yazmam lazım, demiş. Bir süre sustuktan sonra da eklemiş:– “Ben yazmadan duramam.”95Anlatılan anılar bizim yazarın sanatçı kişiliği ile ilgili şu sonuca varmamızı sağlar. Hüseyin Cavid, yazılarına karşı çok hassastır, eserlerini büyük titizlikle uzun zaman üzerinde çalışarak yazar ve herhangi bir şekilde değiştirilmesine izin vermezdi.Hüseyin Cavid, kendisiyle ilgili, şiirleriyle ilgili, sanatıyla ilgili konuşmayı sevmezdi.96
2.5. HÜSEYİN CAVİD’İN SOYADI VE YAZI HAYATINDA KULLANDIĞI İSİMLER
Hüseyin Cavid ilk şiirlerini “Mekteb-i Terbiye”de öğrenciyken şair Raci’nin etkisiyle “Gülçin” mahlasıyla yazmıştır. İlk kalem tecrübesi olan “Gönlüm” şiirinde de “Gülçin” takma ismini kullanmıştır. 97Yine aynı dönemde bir takım şiirlerini “Salık” ismiyle de yazmıştır. Aynı zamanda şair “Arif” ismini de kullanmıştır.98Bu isimlerde en çok kullandığı “Salik” ismidir.“Sırat-ı Müstakim”, “Füyuzat” ve “Şarkı Rus” mecmualarında bu isimlerle şiirler yayınlamıştır.
Daha önceki bölümlerde de söylediğimiz gibi Hüseyin Cavid’in hayatında en önemli dönem tedavisi için gittiği ve eğitimi için dört yıl kaldığı Türkiye-İstanbul dönemidir. Hüseyin Rasizade; İstanbul Üniversitesi’nde eğitim aldığı dönemde ilk senelerde “Salik” ismini bir süre kullanmış, fakat 23 Şubat 1908 tarihinde arkadaşı Kurbanali Şerifzade’ye yazdığı mektubun dışında hiç “Salik” ismini kullanmamıştır. 1909 yılının Mart, Mayıs ve Ağustos aylarında “Sırat-Müstakim”in sayfalarında Hüseyin Rasizade’nin Cavidleşmesi gerçekleşiyor. Şöyleki, “Sırat-ı Müstakim” mecmuasının belirttiğimiz sayılarında “Yâd-i Mazi”, “Son Bahar”, “İlmi Beşer” şiirlerinde Cavid ismini kullandığını görüyoruz. Hüseyin Rasizade 1909 yılından sonra sürgün edilip, Sibirya çöllerinde ölünceye kadar Cavid ismini kullanmıştır. O, Cavid ismini resmileştirerek bütün resmi evraklarda Hüseyin Cavid olarak geçer. Hüseyin Cavid, Cavid soyismini sadece yazı hayatında mahlas olarak kullanmıyordu. Yazarın kızı Turan Cavid’in anılarından aldığımız bilgilerde, 1930-1931 eğitim yılında Bakü ikinci daire, 48 No’lu okulunun öğrencisi Turan’a sınıf değiştirmesi ile ilgili verilen “Uçot Veregi”99 denilen evrakta ismi ve soyismi “Turan Cavidzade” diye yazıyordu. 100
1937 yılında Gizli Servis elemanlarınca hapsedilip, sorgulandığı dönemde bütün resmi tutanaklarda da yazarın ismi ve soyismi geçen evraklarda hep Hüseyin Cavid soyadını görüyoruz. Rasizade soyadına 1909 yılından sonra resmî veya gayri-resmî hiçbir yerde rastlamıyoruz.
2.6. HÜSEYİN CAVİD’İN SANAT, EDEBİYATLA İLGİLİ KURUMLARDA ALDIĞI GÖREVLER VE KATILDIĞI SOSYAL FAALİYETLER
Hüseyin Cavid hayatı boyunca sanat ve edebiyatla uğraşmıştır. Şairin yaşayıp yazdığı sanat eserlerini verdiği dönem siyasî olayların, savaşların, inkılâpların (1905 Ekim; 1917 Rus inkılâbı) yaşandığı karışık bir dönemdi. Bu sebeple yazar sadece öğretmenlik mesleğine ve sanatına odaklanıp, şiir, tiyatro eseri yazmakla yetinmemiştir. Siyasî olaylarda iktidara veyamuhalefete yaslanmadan kendi tarafını, safını çizer. Dışarıdan hayatı boyunca herhangi bir siyasî partiye üye olmadığından tarafsız gibi görünse de aslında safını kendi sanatına adayarak, bu yolla, vatanının kültürel ve millîdeğerlerini yaşatmakla yükümlü kılarak belirlemiştir.Kendi zamanında yazarın Stalin’in represiya (kıyım) kurbanı olarak gözden düşürülmesi ve haksız yere eleştirilmesine rağmen halk tarafından sevilmiştir.
Hüseyin Cavid, edebiyat