Jale Babaşova Kastrati

Repressiya Dönemi Azerbaycan Dönemi Hüseyin Cavid


Скачать книгу

type="note">69

      Hüseyin Cavid ev işlerinden pek anlamazdı. Çarşı pazar işi de eşinin görevleri içindeydi. Eşi hatıralarında, bir kere Cavid’in pazara gittiğini fakat alınması gerekenleri yanlış aldığını anlatır. Bunun üzerine yazar eşine çarşı-pazar işinde ben beceriksizim demiş ve bu görevi hepten eşine bırakmıştı. Yazar, yemek konusunda çok titizdir, önüne getirilen her yemeği yemez, genelde eşinin yaptığı yemekleri yer, evde beslenmeyi, sağlıklı şeyler yemeği tercih ederdi. Yazar evlatlarına vitaminli yemekler yemeği öğretmiş ve “Sağlıklı insan basit giyinse bile güzel görünecektir.” demiştir.70En çok sevdiği yemek kiremitte pişirilen köfteydi. Bu yemeğe “Cennet yemeği” dermiş.71

      Ailesiyle geçirdiği zaman; gününü geçirme şekli, çalışma alışkanlıklarına dayanarak, yazarın düzenli ve titiz bir kişiliğe sahip olduğunu söyleyebiliriz.Hüseyin Cavid’in karakteristik özelliklerinden biri de giyinme alışkanlığıdır. Yazar, hep esa72 kullanır, bu yürüme zorluğu yaşadığından değil, sadece alışkanlıktandı.Çoğu zaman ders anlatırken, konuşurken fikrini doğrulamak için bastonunu yere vuruyormuş. Kullandığı baston ve şapkası Hüseyin Cavid’in vaz geçemediği aksesuarlardan idi. Eşyalarının kullanılmasın da ve eşya seçiminde seçici, titiz idi. Kitaplarına, şahsi eşyalarına karşı oldukça dikkatli davranmıştır. Yazarın bu tavırı onun titiz karakterinin göstergesidir.Hüseyin Cavid, hayatta çok sıkıntılar yaşamış bir insandır. Yaşadığı sıkıntılar içinde, özellikle ekonomik sıkıntılar, zor geçen öğretmenlik hayatı onu toplumun yoksul insanlarına karşı duyarlı yetiştirmiştir. Şöyleki o her türlü sıkıntılı dönemlerde okumaktan, yazmaktan yılmamıştır. Bu sebeple de mesleki hayatında da öğrencilerine karşı aşırı duyguludavranmış, onlara sadece ilgi göstermekle yetinmemiş,sıkıntılı zamanlarında da sahiplenmeye çalışmıştır. Eşi Müşkinaz Cavid, hatıralarında eşi öldükten sonra yolda bir öğrencisine rastladığını ve onun okulu öğretmeninin özel ilgisi ve maddi desteği olmasa idi bırakacağını anlattığını yazmaktadır. Bu bölüm hatıratında şu şekildedir:

      “Sene 1942, II. Dünya Savaşı, yaşam şartları çok zor, biri bana selam verdi ve eşimin öğrencisi olduğunu söyledi ve bana eşlik etti yol boyunca. Öğretmenim olmasaydı ben eğitim alamayacak, mezun olamayacaktım.” diyor yeni tanıştığım şahıs. Derste dalgın ve üzgün olduğumu fark eden, Cavid Efendi beni odasına çağırıp sebebini sordu. Ben de okulu bırakacağımı söyledim, önce kızdı, sonra sebebini sordu. Ben de annemin hasta olduğunu ve benden başka çalışıp ona bakacak kimsesinin olmadığını söyledim. Cavid efendi, beni dinledikten sonra, daha mülayim ama kararlı bir sesle “Senin annene bakmak ve iyi bir evlat olman için okuman şart. Sen okumalısın, dedi. Ertesi gün beni odasına çağırıp okumam için bir kitap verdi.Ve muhakkak okumam konusunda tembihledi orada. Evde kitabı okurken içinde para ve bir not buldum. Parayı annene ver ve sen de eğitimine devam et.” yazıyordu.73

      Hüseyin Cavid, anlatılan anıdan da görüldüğü üzere iyi bir eğitmen olmanın yanı sıra çok duyarlı ve hassas bir kişiliğe de sahipti. Muhatabının gururunu kırmadan ona yardım etmek, dertlerine ortak olmak, yükünü hafifletmek için çok ince düşünerek hareket ederd,. Hüseyin Cavid aynı zamanda iyi bir eğitmendi, iyi bir yazar olduğu kadar. O sadece okulda değil, evinde de eşinin de ilk öğretmeniolmuştur. Okuma yazması olmayan eşine mükemmel düzeyde Arapça ve Türkçe (Azerbaycan Türkçesi) yazmayı, okumayı öğretmiş, eserlerinin hep ilk okuyucusu olmasını istemiştir. Çocuklarının eğitimine de özenle dikkat etmiş, okudukları kitapları seçmiş, dersleriyle ilgilenmiştir. Onları gerçekten güzel yetiştirmek için sosyal aktivitelerine de zaman ayırmış, sinemaya, tiyatroya götürmüştür. O zaman çocukların 16 yaşını doldurmadan böyle sinema, tiyatroya gitmesi yasaktı. Kızı Turan Cavid, anılarında her gün babasının yeni basılmış kitaplarından arkadaşları ve yakınlarına vermek için yazıyormuş, kızı sabırsızlıkla yaklaşmış, “Peki ya benim kitabım nerde? diye sormuş. Babası gülmüş önce, sonra da “Benim kitaplarım senin değil mi?diye yanıtını vermiş ve kitabından birini oğlu Ertuğrul’a birini de kızı Turan için imzalamıştır. Kitaplar günümüzde Hüseyin Cavid’in ev müzesinde sergilenmektedir.74Yazar, aile içinde sevecen, hassas, duyarlı, mülayim ve uyumlu bir kişiliğe sahipmiş.

      Şairin, aslında bütün şairlerde yazarlarda olduğu gibi güzellik hayranlığı vardı. Güzel olan her şeye hayranlık duyar severdi. Fakat yazardaki bu güzellik kavramı sadece dış güzellik değil. Güzel olan vahdet halinde olacak. Dışı güzel olanın içi de güzel olacak. Yani faydası olmayan bir güzelliği güzel olarak görmezmiş yazar. Şair eşine “O ağaç ki, gölge etmiyor, onu kökünden çıkarıp atmak lazım. O, güzellik ki, insanlara hizmet etmiyor, ben ona hayran olmam.” demiştir.75Hüseyin Cavid çiçeklerden kırmızı gülü severdi. Çünkü bu gül çok güzel, ama güzel olduğu kadarda faydalı, reçeli yapılıyor, kokusu var… ve bu gibi sebeplerden gülü seviyor. Çünkü doğa gülü insanlığa hizmet için yaratmıştır.

      Şair genel olarak yalnızlığı sevmezdi. Sadece çalışırken yalnızlığı, sessizliği tercih edermiş. Sadece önemli bir eser üzerinde çalışacağı zaman kendisine çalışmasına uyacak bir mekan seçer ve işini bitirinceye kadar dainzivasından çıkmazamış. Hatta Dağıstan’dayken 1916 yılında iyi motive olmak için bir köy evine gider. Ev sakinleri değerli misafiri ağırlar. Ama köyde olduğu gibi ev sakinleri sabah erkenden tarlada işini yapmaya gider. Evde sadece bir genç kalır, birkaç gün böyle devam eder. Bu sırada şair ev sakinleri dönünceye kadar eserinin üzerinde çalışır. Bir gün yazar merak eder ve sorar ev sahibine, kardeşin neden çalışmıyor sizin gibi diye. Ev sahibi de:– “Olur mu hiç Cavid Efendi. Bizde misafir yalnız bırakılmaz, yanıtını verir. Şair güler bu kadar samimi ve içten bir cevaba ve ilave eder”:– Yarından itibaren yanınıza al kardeşini de. Ben çalışırken yalnız kalmıyorum, yaratmakta olduğum nice öğretmen, doktor, sıradan insan karakterleri, kahramanlarım beni yalnız bırakmıyorlar, sıkılmam ben. Beni merak etmeyin, der.76Anlatılan hatıralardan yola çıkarak söyleyebiliriz ki, yazar yalnızlığı sevmez, çalışması için tercih ettiği yalnızlıkta bile hayali kahramanlarıyla zaman geçirir, hiç yalnız kalmaz.

      Hüseyin Cavid,mütevazı bir kişiliğe sahiptir. Övünmez, yaptıklarını anlatmaz, eleştirildiği zaman eleştirileri değerlendirirken derin bir karaktere sahip olmuştur. Arkadaşı Rıza Tahmasip, onun mütevazı kişiliğini anlatırken hatırlıyor:“Yazdığı şiirleri ilk bize (Eziz Şerif kast ediliyor burada) okurdu. Biz de şiirle ilgili düşüncelerimizi söylerken not defterine not düşerdi,biz konuştuğumuz esnada77Şairin karakter özelliklerinden biri de haksızlığa, adaletsizliğe karşı tahammülsüzlüğüdür. Düşüncelerine, karakterlerine ters düşen her şeyi sakınmadan söyleyen inandığı doğru bildiği gerçekleri sonuna kadar savunan, bildiğinden dönmeyen, adaletli, prensipli bir insandı. Yarattığı kahramanlarda da böyle karakter özellikler görebiliyoruz. Yazar bu noktada işine karşı çok sorumludur. Çünkü bir kahraman yaratmak, bir insan yaratmaktır. Milyonların tanıyacağı yeni bir insan ve bu insan dış yapısı olduğu gibi iç dünyaya da sahiptir. Yazara düşen sorumluluk örnek olacak, ya da ibret olacak iç dünyası olan bir karakter yaratmaktır. Bundan dolayıdır ki, o bir eseri bitirinceye kadar üzerinde çok çalışır, çok düzeltmeler yapardı. Hayattan aldığı bu kahramanları hayatın adaletsizlikleriyle mücadele ettiriyordu.