Jale Babaşova Kastrati

Repressiya Dönemi Azerbaycan Dönemi Hüseyin Cavid


Скачать книгу

yılında Azerbaycan Yazıcılar İttifakı’nın44 çeşitli komisyonlarında görevlendirilir. 1926 yılında Bakü Türkoloji Kongresine katıldı. 1926 yılında Halk Maarif Komiserliği tarafından Batı Edebiyatını öğrenmek ve gözlerini tedavi ettirmek için Berlin’e ve Paris’e gönderilir.45

      1932 yılında Azerbaycan Yazarlar Birliğine kabul edildi. Azerbaycan’daki yeni rejimin yapılanma sürecinde idarecilerin yazarlardan istediği türden eserler vermemesi Cavid’e duyulan tepkilerin artmasına sebep olur. Sovyet yönetiminin Stalin döneminde Hüseyin Cavid’e karşı tenkitler; haksız ve acımasız şekil almaya başlar. Yazara karşı üstlerin tutumu ve yazara karşı yapılan baskılar sert bir şekil almıştır. 1937 yılında yazarın hapsedilmesiyle sonuçlanır.

      1.5. HÜSEYİN CAVİD’İN EVLİLİĞİ VE AİLE BİREYLERİ

      1918 Mart hadiselerinden sonra Hüseyin Cavid bir hafta Ermenilerin elinde rehin kaldıktan sonra arkadaşı Hüseyin Sadık’la Enzeliye kaçarlar. Mart olaylarında matbaanın yakılması ile yazarın sekiz bin kitabı yakılır. Dolayısıyla elinde hiç parası kalmaz, gidecek ve kalacak yeri bile artık yoktur. Tebriz Oteli’de yakılınca çaresiz kalıp saatini birine satar. Tebriz’e gider burada iki ay kaldıktan sonra oradan da Nahçivan’a geçer. Nahçivan’da bir yıl kalır ve “Rüşdiye Mektebi’nde” öğretmenlik yapar. Bu dönemde Hüseyin Ca-vid 36 yaşındadır ve ailesi tarafından sürekli evlendirilmek istenmektedir. Ama yazar ısrarla ben evleneceğim kadını görmeden evlenmem demektedir.Yazar, görmeden sadece görücü usulü ile evlenmek istemiyordu. O dönemde Azerbaycan’da ve özellikle Nahçivan’da evlilikler hep görücü usulü ile yapılırdı. Hatta damat ve gelin sadece düğünde ya da evlendikten sonra birbirlerini görüyorlardı. Hüseyin Cavid’de ısrarla böyle bir evlilik yapmak istemiyordu. Çünkü kendisi aşk ve özgürlük şairiydi. Böyle evlilik düşüncesi de onun yapısına ve doğasına tersti. Hüseyin Cavid’inablası Ummu Selime, kızları Rübabe ve Saltanatın arkadaşı olan; onların evinin karşısında Yeni Bazar Nehri’nin karşı kıyısında oturan Müşkinaz isimli bir kızı kardeşine, yani Hüseyin Cavid’e yakıştırıyormuşlar. Kardeşi bu düşüncesiniCavid’e açar ama Cavid ona- “Hangi dönemde yaşıyoruz abla” der. “Sen beni evlendiriyorsun”. Ben şiirlerimde hür ve özgür aşktan, sevgiden yazıyorum ve sen beni tanımadığım, görmediğim biri ile evlendiriyorsun. Önce bana söyle kim bu kız kimlerdendir? Belki hiç benimle evlenmek istemez, ben beğenip âşık olsam bile, o zaman sen ne yaparsın? 46

      En sonunda, Cavid’i evleneceği kızı görme koşuluyla ikna ediyorlar. Yine eşi Müşkinaz Cavid kendi hatıralarından bu olayı şöyle anlatıyor; “Beni evlerineyemeğe davet ediyorlar, birkaç gün sonra o zaman evlerinde iki tane sandık vardı ve üstünde de bir yığın yorgan döşek koyulmuştu. Meğer o sandıkların arkasındaymış. Beni de o sandıkların karşısına oturttular. Bu zaman benim arkamdan gelen ışık Cavid’in beni görmesini engellemiş, bir kere daha görmem lazım demiş. Bu defa beni onların evindeki dikiş makinesine bakma bahanesi ile eve davet ettiler. Gittim önceden belirlenmiş yere beni oturttular. Cavid beni görmüş ve olur demiş ama benimde görüşümü sormalarını söylemiş. Ben onu zaten nehrin kıyısında evlerine geldiği zaman gördüğümden hemen olur dedim. 47

      Hüseyin Cavid ve Müşkinaz Hanım 1918 yılının Ağustos ayında mütevazı bir düğünle evlenirler. Müşkinaz Cavid, döneminin diğer kızları gibi eğitim almamıştı. Düğünden birkaç gün sonra Cavid, onun yazdığı yazıların ilk okurunun olmasını istediğini söyler ve bunun üstüne ona her gün ders anlatmaya başlar. Müşkinaz Cavid bu olayı şöyle anlatır: “Bana alfabeyi öğretti, giderek derslerimiz yoğunlaşıyor, zorlaşıyordu. En büyük arzularımdan birisi eğitimli olmaktı. Benim bu hayalimi, arzumu Cavid gerçek etti”.48

      Hüseyin Cavid evlendikleri dönemde Nahçıvan’da öğretmenlik yapıyordu. Birkaç ay sonra çalışmak için onu Maarif idaresinden Bakü’ye davet ediyorlar. Cavid, gidip Bakü’ye yerleştikten sonra ağabeyine mektup yazıp eşini münasip biriyle Bakü’ye göndermesini rica eder. Böylelikle Müşkinaz Hanım Cavid’in küçük kardeşi Ali Rıza ve onun ailesiyle Bakü’ye gelir. Yolculuğu zor geçer, çünkü o zaman Tiflis üzerinden bir haftaya Bakü’ye geçiyorlardı. Bakü’de Cavid ile Müşkinaz Hanım eski Krupskaya sokağındaki ilk evlerine daha doğrusu ilk kiraladıkları odaya yerleşiyorlar.

      Evliliklerinin ilk yılları sıkıntılarlageçmiştir. Çünkü Cavid’in derslerinin saati giderek azalıyordu. Krupskaya sokağında yerleşen bu küçük odada ne kadar sıkıntı yaşasalar-da güzel anıları da oluyor. Şöyleki ilk evlatları Ertuğrul, 22 Ekim 1919 tarihinde bu evde doğuyor. Cavid’le Müşkinaz Hanım’ın ikinci evlatları Tümrüs 23 Ağustos 1921 tarihinde doğuyor. Fakat daha doğar doğmaz hastalanıyor ve bir yaşını doldurmadan ölüyor. 23 Ekim 1923 tarihinde kızı Turan doğar.

      Şair için 20’li yıllar yeni doğmuş bebeğinin ölümü, sonra çok sevdiği kardeşi Ali Rıza’nın hastalığı ve ölümü sebebiyle buhranlı, inişli çıkışlı geçmiştir. Gerçi çok sevdiği Turan’da bu dönemde doğar. Ama 40 yaşındaki yazar, zor günler geçmiştir ve bu dönem yazı hayatına da yansımıştır. Eleştirmenler yazarın yaratıcılığının bu dönemini “Mefkürevi tereddüt, buhran yılları” diye nitelendiriyorlar.49

      Hüseyin Cavid, iyi bir aydın ve münevver olduğu gibi, aynı zamanda da çok iyi bir aile reisi ve şefkatli bir babaydı, çocuklarının kahvaltısını o hazırlar ve okula da o götürürmüş. Eşini sabahları, uyandırmaya kıyamazmış. Hayattan erken ayrılmasıyla Azerbaycan halkı emsali olmayan aydınını, münevver bilim adamını, örnek bir aile reisini kaybetmiştir.

      1937 yılında Hüseyin Cavid’in tutuklanmasıile eşi Müşkinaz Hanım zor bir döneme girer, hem metin olmalı eşine destek olmalı,hem de çocuklarına sahip çıkmalıydı. Çünkü eşini “Halk düşmanı” ilan etmişlerdi. Yaşadıkları ev dâhil her şeylerineicragelmişti. Hayatında hiç çalışmayan Müşkinaz Hanım çocuklarını geçindirmek için çalışmaya başlar. Temizlik, dikiş işleri yapar. Eşinin hapiste olduğu dönemlerde onun ziyaretine gidebilmek için en güzel eşyalarını satar, bir tek nişan50yüzüğünü satmaz. Onu da oğlu Ertuğrul hastalanınca eşinin yüzük emanetini evlat emanetini kurtarmak için satar. Müşkinaz Hanım, gerçekten metaneti ve iradesi ile örnek bir eş ve anne olmuştur.

      Cavid ailesinin bir başka bireyi, yazarın ilk göz ağrısı, çok sevdiği oğlu Ertuğrul, XX. yüzyılda Azerbaycan’ın fikir tarihinin yetenekli simalarından biriydi.1926-1927 yılında Azerbaycan Darü’l-Müallimatı yanındaki Numune Okulu’na kayıt yaptırmış, daha sonra iki yıl orada eğitim aldıktan sonra 8. Şura okuluna geçiş yapmış ve 1935-1936 yıllarında başarılı bir şekilde okul ikincisi olarak bitirmiştir. 1936-1937 eğitim yılında Azerbaycan Pedagoji Üniversitesi’nin (Öğretmenlik Enstitüsü) dil ve edebiyat bölümünü kazanmıştır. Babasını örnek alarak o da öğretmenlik mesleğini seçmiştir ve yine babası gibi o da şiir yazmış ve hikâye derlemiştir. Bunun yanı sıra müziğe olan ilgisi nedeniyle müzik eğitimi almış ve yeteneği sayesinde Azerbaycan Devlet Konservatuarı’na Müzik İlmi Araştırma Odası’na asistan olarak alınmıştır. Ailenin tek geçim kaynağı bu genç delikanlının bursu ve maaşı idi. Bu kadar genç yaşta kaderin sert yüzüyle tanışmış, ağır sorumluluklar üstlenmiş olan Ertuğrul; yılmadan, içine kapanmadan, kendini geliştirmeye, tarihte ve bilimde