Jale Babaşova Kastrati

Repressiya Dönemi Azerbaycan Dönemi Hüseyin Cavid


Скачать книгу

gergin havası yüzünden, ister Azerbaycan’da olsun isterse Türkiye’de aydınların çalışabilme imkânları kısıtlı hale gelmiş, vatanperver öğretmenler çeşitli sebeplerle okullardan uzaklaştırılmışlardır.38Bedbinliğ ine bir diğer sebebi ise yine arkadaşı Kurbanali Şerifzade’ye yazdığı “yalnız kendiniz okuyacaksınız” başlıklı yazısından anlayabiliriz:– “Terbiyey-i medeniyeye gelince esas odur- elhamdülillah, o külliyen mefkuddur. Bu sebeple bendeniz İranlıların ve Kafkas’ın henüz medeniyete yaklaşmamış taraflarının âtisiniyirmi, otuz seneye kadar pek zahmetli ve karanlık görüyordum. Niçin? – diye soracaksınız… Çünkü esas yoktur. Efendim esas! Esas kökü berkitmek39için yalnız “evolusyon” kanuni tekâmüle ihtiyaç vardır.

      Cüzi ve sathi bir mumarise işleri yoksa işte esas olmaz ise inkılâp hiç bir fayda vermez. Fakat men Kafkasya’nın istikbalini İran’a nispeten daha ziyade görüyorum.40

      Buradan da anlaşıldığı kadarıyla yazar Türkiye dönüşünde karşılaştıkları karşısında biraz umutsuzdu. Daha sonraları eleştirmenler tarafından bir inkılâp yapamadığı için inkılâp şairi olamadığı için eleştirilen yazarın, aslında Türkiye’den dönerken düzeyi belliymiş. Onun amacı evrim yapmak değil, tekâmül yapmaktan yanaydı. Aynı zamanda mektuplarından yazarın dönmeden önce bile çalışmak istediği yerler çok belliymiş. O dönemde Kafkasya’da Bakü ve Gence’de öğretmenlik yaptığı gibi Erivan’da ve Tiflis’te de çalışmak istiyordu. Öyle de yapmıştır. Şöyle ki, 1909 yılının sonunda memleketine dönen yazar, üç ay gibi kısa bir süre Nahçivan’da kaldıktan sonra Erivan kazasının Millî köyünde öğretmen olarak çalışma hayatına atılıyor. Önce Azerbaycan’ın aydınlarından ünlü yazar, satirik ve dram yazarı Celil Memmedguluzade’nin öğretmenlik yaptığı bu mektep, iki sınıflı ilk okuldu.

      Cavid gibi yüksek eğitimli, derin bilgiye sahip Arapça, Farsça, Rusça ve Türkçe dillerini iyi düzeyde bilen bir aydının ilkokulda öğretmen olması ilk bakışta tuhaf görünse de bu sebepsiz değildi.

      Azerbaycan halkının yüz seneye yakın bir müddette müstemleke boyunduruğunda ezen Rus Çarlığı, bütün vasıtalardan istifade ederek, yerli halkı, Türkleri cehalette tutmak istiyordu.

      Azerbaycanlıların gözleri açılmasın, elleri silah tutmasın diye orduya alınmıyor. Azerbaycan’da maarifin, ilmin yayılmasına çeşitli yollarla engel oluyorlardı. Fakat Azerbaycan’ın milliyetçi aydınlarının devamlı ve etkili mücadeleleri sonucunda, Çar makamları Azerbaycan’ın bazı yerlerinde ilk okullar açmak zorunda kaldı. Bu okullarda eğitim Rus dilinde olmakla beraber çocuklara Türk dili ve Türk dilinde şeriat da öğretiliyordu. Hiç olmazsa bu fırsatı kar olarak değerlendiren Azerbaycanlı aydınlar bir takım maddi zorluklara ve mahrumiyetlere katlanarak seveseve bu okullarda öğretmenlik yapıyorlardı. İşte bu sebeple Cavid de Erivan’a geliyor. İlk öğretmenlik faaliyeti için Azerbaycan maarifi tarihinin şerefli ve fedakâr askerlerinden biri de Cavid’dir.XIX. yüzyılın sonlarında ve XX. yüzyılda yaşamış Azerbaycan şair ve ediplerinin aşağıyukarı hepsi aynı zamanda hem edip, şair hem de öğretmenlik yapmışlardır.

      Cavid, Erivan’dan sonra 1912 senesinde Gence’de öğretmenliğe başlar. Birkaç ay sonra işinden uzaklaştırılıyor. O dönemde aydınlara karşı böyle muameleler çok yaşanmaktadır. Mirze Cafer’in Hüseyin Cavid isimli kitabında bu durumu şöyle açıklıyor: “Mektepten meni, Mirza Mehemmed ve Mirza Hebib kenar edibler. Anlaşılan Türkiye-Rusya savaşı münasebeti ile bizden şüphelenirler.”41

      Medrese-i Ruhaniye’den sonra Cavid, Gence’de demir yolu idaresinde bir süre ihtiyaçlarını karşılamak için muhasebecilik yapmıştır. 1912 yılının Ağustos ayında yazar, Tiflis’e gidiyor ve 1912 yılına kadar burada öğretmenlik yapıyor. Okulun maddi harcamalarını kimse üstlenmediğinden okulun kapatılma tehlikesi vardı. Okulun harcamalarını üstlenmiş. “Simurg” ve Kimya” Hayır Vakıfları arasındaki anlaşmazlık okulun kapatılma tehlikesini hızlandırıyordu. Bu okulda çalıştığı dönemlerde Hüseyin Cavid, Çar Gizli Polisi’nce çağrılmış ve “ÇGP” onun İstanbul’daki eğitimiyle ilgili sorular sormuş ve Sosyal-Demokrat Partisi ile bir bağlantısının olup olmadığını sorgulamıştır.Hüseyin Cavid’in hiçbir zaman ne saklı ne de açık bir siyasî partiye üyeliği olmamıştır. Kendi hatıralarından ÇGP’ne çağrılıncaya kadar, onun yaşadığı eve ve çalıştığı okula bazı kişiler gelmiş hakkında bilgi toplamışlardı.

      Tiflis’te yaşadığı ve çalıştığı dönemde şehrin tiyatro hayatıyla da ilgileniyordu. “Tiflis Türk Dram Destesi” isimli tiyatro grubunun tiyatrolarını takip ediyor ve bununla ilgili olarak da(oyunlarla ilgili) “İkbal” gazetesinde yazılar yazıyordu. 1914-1915 yıllarında tiyatro grubu Namık Kemal’in “Zavallı çocuk”, “Vatan yahut Silistre” ve “Akif Bey” piyeslerini sahneliyordu.

      Hüseyin Cavid, Tiflis’te çalıştığı dönemde “Şeyh Senan” dramının bazı perdelerini burada yazmıştır. İlk kitapları olan “Ana” piyesi ve “Keçmiş Günler”şiir kitabı 1913 yılında Tiflis’te basılmıştır. 1914 yılında Hüseyin Cavid, sıhhatiyle ilgili sorunları nedeniyle Tiflis’ten Kahetiya’ya gider ve burada olduğu dönemde de geçici olarak bir demir yolu idaresinde geçimini sağlamak için memurluk yapar. Buradan da yine tedavi olmak niyetiyle Yessentuki’ye gider. (bazı kaynaklarda Kıslavodsk yazar.) Fakat 1937 yılında tutuklandığı zaman sorgulandığı sırada kendi ifadelerinde yargıca Yessentuki’ye gittiğini söylemiştir.42

      Bir süre sonrayazar 1915 yılında Bakü’ye döner. Bu bilgi, yazarın arkadaşlarına yazdığı mektuplar ve o dönem “Yeni İkbal”, “Basiret”, “Sedayı Kafkas” gazetelerindeki yazılarının tarihiyle de tutarlıdır. 1915 yılında Bakü’de ünlü iş adamı, hayırsever Tağı Nağıyev’in “Sefa” isimli okulunda öğretmenlik yapmıştır.Hüseyin Cavid, Bakü’de İran Büyükelçiliği’nin Bakü’de yaşayan İranlılar için açtığı “İtti-had” isimli okulda Azerbaycan Türkçesi öğretmeni olarak da çalışmıştır.Yazar, bu okulda onunla beraber İstanbul Üniversitesi’nde eğitim almışAbdullah Memedzade’nin ve Abdullah Sar’un referansıyla çalışmaya başlamış ve bir buçuk yıl burada öğretmenlik yapmıştır.

      1917 yılında Bakü’de kurulan “Muharrirler ve Edipler Cemiyeti”nin edebiyat komisyonuna üye seçilir. Buradaki dostları arasında Abdullah Sadık, Cafer Bünyadzade, Seyid Hüseyin, Üzeyir Hacıbeyov, Neriman Nerimanov ve Salman Mumtaz gibi dönemin önemli edebiyat adamları ve sanatçıları vardı. Bunların bir kısmı ve başka dostlarının da katılımıyla, Tebriz Oteli’nde bir araya gelerek sıcak ve samimi edebiyat sohbetlerine dalarlardı. Bu dönemde de Hüseyin Cavid Tebriz Oteli’nde yerleşmiş orada yaşamaktaydı. Bu şekilde sohbetler de bu otelde onun odasında düzenleniyordu. Bir araya geldikleri toplantılarda Fars, Arap, Osmanlı ve Azerbaycan şairlerinin eserlerinden buldukları güzel örnekleri okur, onların tahlilini yaparlardı.43

      1918 yılının Mart ayında Ermenilerin Müslüman Türklere karşı yaptıkları kanlı eylemlerde “Kaspi” matbaası, “Açık Söz” gazetesinin binası ve İsmailiyye Hayır Vakfının binası da Ermeniler tarafından yakıldı. Tarihte “Mart Hadiseleri” olarak bilinen Ermenilerin Kafkasya’da yaptıkları (Bakü’de) Türk katliamı üç gün geceli gündüzlü sürmüştür. Mart Hadiseleri’nde Ermeniler, Tebriz Oteli’nde kalan diğer insanlarla beraber Hüseyin Cavidde