müziğin motiflerinde gizlenen özgün düşünce ve fikirleriyle hazırlar. Buna “jeli” (hat/ bağlantı) derler. Bu saatlerce sürebilir. Kadim Kazak ozanları çalarak söyledikleri hikâyelerin milyonlarca satırını ezbere söyleyebilirdi. Böylesi bir yeteneğe hayran kalmamak mümkün değildir. Dudaklarından dökülen kelimeler adeta yıldırımın düşen şimşeği gibidir.
Neşelenmek gerektiğinde âşıkların gönüllere saçılan latifeleri halkı güldürerek, eğlendirebilir. Övmek istenildiğinde methiyeler dizerek, ilgilisini göklere çıkarırlar, kınamak gerektiğinde ise yererek alçaltırlardı. Bütün bunlar irtical (doğaçlama) gücün muazzam kabiliyetini apaçık göstermektedir. Bu sanatın dâhiyane temsilcileri bulunmaktadır. Onlardan biri de çağımızın Homeros’u olarak adlandırılan Jambıl Jabayev’dir.
Jambıl epik geleneğin temsilcisi bir ozan olmasının yanı sıra hem atışma geleneğinin namlı bir âşığı, cesaretlendirici efsane tekniğiyle bir savaş ozanı ve bilge bir söz ustasıdır. O gerçekten de yüce, feraset sahibi bir sanatçı ruha sahip Kazakların sivil siyasi şiirinin de mimarıdır. Jambıl’ın yüceliği onun sadece söz ustası olmasından kaynaklanmamaktadır. O, yeni halk yırı akımının ulu Baytereği (Hayat Ağacı) olmasının yanı sıra Kazak ozanlarının rehberi olarak halk âşıklarının yeni göçünü başlatmıştır.
Jambıl’ın adı şair mi?
Sözü selce akmazsa
Şair dediğin bir pınar
Biter yerden çıkmazsa
Gözünü açmaz topluluk
Dinlemeyip bakmazsa
Değersizleşir altın söz
Duyan sahip çıkmazsa
Beğenmeyip halk atsa
Yiğit yiğidi tutsa
Er kadrini görür söz
Sarraf bilir altını
Altınlarla yürür söz
Ömür varken eskimez
Kıymetine varır söz
Kökü altın yer varken,
Stalin’ce er varken
Halkım yere sığamaz
Yeri iyi insandan,
Eri iyi insandan,
Hımbıl çocuk doğamaz
Doksan üçte Jambıl’ı
Külaş gibi bir dalı
Hiçbir rüzgâr eğemez
Jıravlık (ozanlık)
Kazak sözlü anlatım geleneğinin en eski türüdür. Ozanlar aynı zaman da mürtecil âşıklar olduğundan her şeyden önce yetenekli ve yaratıcıdırlar. Halk onları bilge kabul eder. ХV-ХІІІ. asırlarda yaşamış birçok âşık aynı zamanda savaşlara katılan bahadırlar, boyların liderliklerini yapan kişiler olmuştur. Ozanlar aynı zamanda Dede Korkut, Balasagunlu ve Yesevi (hikmet) hazretlerinin temellerini attıkları edebi geleneği de sürdürmüşlerdir.
Kazak Hanlığında ozanlar, hanlığın stratejik ideologları, han danışmanları olarak çok büyük hizmetler vermiştir. Ozanlar devlete hizmeti farz kabul ederlerdi. Anlatı geleneğinin başlıca temsilcileri arasında Asan Kayğı, Şalkiyiz, Tilenşiulı, Dospambet, Jiyembet, Marğaskan, Aktamberdi, Temirkara, Ümbetey, Bukar jıravları (ozanları), Kalkamanulı’nı, Kaztuğan’ı, Şalkiyiz adlı mürtecil âşıkları, Sıpıra ve Kablisan adlı destancıları görmekteyiz.
Jambıl’ın geleneklerini Şaşubay, Nürpeyis, Kenen, Nartay, Orınbay, Omar, Doskey, Kalka, Kuvat, Ümbetali, Nurhan ve Sayadil’in başını çektiği halk ozanları devam ettirmiştir. Onların külliyatları destanlara, tarihi menkıbelere, halk söylenceleri ve efsanelere dayanmaktaydı. Halk ozanlığının ölümsüz motiflerini sürdürerek, halkın gerçek sesi olmuşlardır.
Jambıl’ın, sözlü anlatımın gelişmesine katkı sağlayan ve buna yeni bir nefes getiren büyük ozan ve âşıkların, düşünürlerin son temsilcisi olduğunu tekrarlamak yerinde olacaktır.
Jambıl’ın sanatsal ve görsel açıdan yaratıcılığının (doğaçlaması) edebi betimleme (tasvir) alanında ayrı bir önemi olduğu herkes tarafından bilinmektedir. Kazak halkına karşı yurttaşlık ve âşıklık sorumluluğunu sonuna kadar yerine getirmiş olan Jambıl’ın büyük mirası huzurunda borçlu olduğumuz ise aşikârdır.
Ne yazık ki, biz hala çağlayan gibi aşığın kalbinden dökülen güçlü şiirlerindeki ifadelerin zarafetini ve fesahatindeki derinliği tam anlamıyla kavrayabilmiş değiliz. Jambıl son nefesinde edebi sekreteri Abdilda Tajibayev’e:
– Abdilda, ben artık iyileşemem zor. Suranşı bahadırın bana armağan ettiği ve her zaman yanımda dolaşan kızıl kaplan üç kez seslenmeme rağmen bana bakmadı, demiş.
Abdilda bu konuşmayı daha sonra tanınmış edebiyat tarihçisi Viktor Şklovskiy’e bahsetmiş olmalı ki, Moskova’da büyük bir edebiyat toplantısında kürsüden konuşma yapan Şklovskiy şöyle der:
– Dostum Abdilda bana Jambıl’ın kaplanı hakkında ilginç bir hikâye anlattı. Her istidatlı ve üstün yetenekli ozanın böyle bir kaplanı olmalı. O olmadan âşık, âşık değildir!
Aslına bakarsak, bu bir masalsı ifadeyse de, “Jambıl’ın kaplanı” denilen sözün özü ona büyük ozanlardan miras kalan söz ustalığının gücü ve ilhamının tasviridir.
Ozanlığın ustalık okulu ve temsilcisi Jambıl kendine elbette sadece Süyinbay’ı örnek almamıştır. Kazak halkının yakından tanıdığı ve Jambıl’ın izinden gittiği âşıklar da vardır.
Bazılarından Jambıl’ın kendisi de bahseder. Ozanlık geleneğinde ‘Benim manevi rehberim (akıl hocası) Süyinbay’dır’ der. Âşık geleneğinde ise Mayköt’ü, Kulmambet’i, Maylıkoja’yı, Kulınşak’ı akıl hocaları olarak kabul ettiğini belirtir.
Jambıl’ın yetiştirdiği Şaşubay, Nurpeyis, Kenen, Nartay, Omar, Doskey, Kalka, Kuvat, Ümbetali, Yesdavlet, Nurhan, Abdigali, Sayadil gibi kalabalık bir ozan topluluğunun güçlü yaratıcığı bahar çiçekleri gibi her yeri kaplamış ve Kazak edebiyatında özel bir ozan kuşağı kabul edilmiştir.
Bu harikulade ozan kuşağının en büyük gayesi ise ozanları piri Jambıl’ın yolundan gitmektir. Günümüzde maalesef bu yenilikçi âşıkların sonraki kuşaklara olan tesirinin önemi halen kaleme alınmıştır.
Jambıl’ın şiirlerindeki derinlik ve söz sanatı tam anlamıyla araştırılmıştır diyemeyiz. Bu nedenle günümüzde yapılması icap eden en önemli işlerin başında ozanın mirası olan söz ustalığı okulu ve çevre etkisini araştırmak olmalıdır. Jambıl ‘Yırın girdiği âlemin rüyasında kundaktaki bebek benim’ der. Yani ozanımız dünyaya anne karnından bir âşık olarak geldiğini kabul eder. O hiçbir zaman başkalarını dinlemekten ve onlardan bir şeyler öğrenmekten usanmamıştır.
Jambıl’ın doğrudan hocası şüphesiz Süyinbay’dır. Âşıklık geleneğinin tarihi kaynağı ve yolculuğu ise kendisinden önce yaşamış olan Mahambet ve Süyinbay’dan başlamaktadır. Muhtar Avezov’un ve daha sonra Yesmagambet İsmayilov’un da dikkat çektiği gibi asırlık epik yapıtlar ile destanlardan da etkilenmiştir. Jambıl’ın ozan kişiliğine