Mirzatay Joldasbekov

Bozkırın Ulu Ozanı Jambıl Jabayev


Скачать книгу

yöreler sadece isimleri sıkça anılan Süyinbay, Mayköt, Baktıbay, Kulmambet, Böltirik gibi ünlü âşıkların değil, onlar gibi ozanlık ve âşıklık istidatları onların izinden giden, Davren sal, Kenbay, Tilemis, Kılışbay, Barmak, Karkabat, Özbek, Nuralı, Savıtbek ile Sıbanbek kardeşler, Kojatay, Orakbay, Kalıbek, Rahımbay, Satıbaldı, Egemberdi kardeşler, Kudaybergen, Karakoja, Törekoja ve hatta bayan âşıklar Ulbike, Özipa, Kırmızı, Almen, Aykümis, Latipa, Bayan ve Jañıldık hanımların da nam saldığı topraklardır. İnce ustalıkları, söz sanatının genişlemesi ve zenginleşmesinde, âşık atışmalarının (aytıs) olağanüstü mürtecilleri (doğaçlama ustaları) olarak büyük katkı sunmuştur. Arkalarında zengin yır mirası bırakmışlardır. Jambıl bazılarının öğrencisi olmuşsa da, birçoğuna hocalık etmiştir.

      Jambıl’ın yüceliğine ve önemine dönecek olursak, bu sadece Bayterek (Hayat ağacı) gibi onu halk ozanlık geleneğinin en zirvesine taşıyan şiir ustalığı ile ölçülemez. Jambıl, halk ozanlarının yeni akımına öncülük yapmıştır. Âşık olarak hocalığın mutluluğunu tam olarak yaşamış ve ardında da Ümbetali, Kenen, Ötep, Sayadil, Kalka, Kuvat, Abdigali, Ömirzak, Yesdavlet gibi isimleriyle halk içinde ölümsüzleşmiş muhteşem öğrenciler bırakmıştır.

Jambıl:

      Ah Aygümüş, hem eksiğim hem yarım

      Yalnız sensin tek düşüncem tek kârım

      Gençlik bana birçok hata yaptırdı

      Kötülere yem olursun korkarım

Aygümüş:

      Kul eksiği bilip alır kıl payı

      Dolaşırsın şehri, köyü, çöl, çayı

      Biri için yaratılmış kadarız

      Benim için bırak pişman olmayı

      Jambıl’ın yakın akranları:

      Nurpeyis Bayganin, Şaşubay.

      Muhtar Avezov ‘Kazak halkının özellikle gelişmiş olan atışma (aytıs) geleneği, 19. yüzyıldan başlayarak diğer bölgelerde yavaş yavaş unutulmaya yüz tutarken, Jetisu, ülkenin Güney Bölgeleri ve Sirderya boyunda daha da güçlenmekteydi’ şeklindeki satırları kaleme aldığında büyük ihtimalle yukarıda anılan ozanlık sanatı ustaları ve o yıllardaki âşıklık geleneğinin genel durumunu göz önünde bulundurmaktaydı.

      Yaşlılıklarında Sarı-Arka’dan Jetisu’ya Şöje ve Tübek, Talas’tan Mayköt daha sonra Şaşubay gibi ünlü ozanların yerleşmesini de büyük yazarın sözlerinin ispatı olarak görebiliriz. Bu şahısların Jetisu’ya yerleşmesi bölgedeki âşıklık geleneğinin yükselişiyle açıklanabilir. Yoksa neden bu bölgenin ozanlarıyla defalarca atışan anlı şanlı mürtecil âşık Mayköt, Talas’ın aşağı bölgelerinden Jetisu’ya gelip yerleşsin. Elbette akrabalarının izini sürmek veya konukseverliğini benmiş olduğundan kaynaklanmamaktadır. O bu uğurda Süyinbay’ın yurduna âşıklık geleneğinin geliştiği bu topraklara yır arayışıyla ozanlığı için gelmiştir. Şöje ve Mayköt ile birlikte her zaman sözün deryası Jambıl dolaşırdı. Daha sonra o da bu ozanlar çevresinin en güzel tekniklerini ve alışkanlıklarını kendi öğrencileri Ümbetali ve Kenen’e aktarmıştır.

      Örneğin, yırlarındaki iğneleyici şakacı üslubu ile doğaçlama yeteneğinin inceliğini Ümbetali’ye aktarmıştır. Destanların ve efsanelerin uzun uzadıya anlatım üslubunu Ötep ve Sayadil’e, halkı birlik ruhuna çağıran nasihatçi ve cesareti ortak şarkı ve ezgilerle yüceltme yeteneğini de Kenen’e aktarmıştır. “Nazım anlatımda Jambıl, şarkıyla anlatım da Kenen, ritmin söz ustalığın da Ümbetali eşsizdir” diyen İlyas Jansügirov bu özelliklerine satırlarında vurgu yapmaktadır.

      Jambıl’ın etrafında o günlerde var olan insanlar düşünceleri bu şekildeydi.

      “Jambıl Şaşubay ozanı dinlerken”, B. Çekalin.

      Hey, Orınbay, Şaşubay,

      Söz nehrine kaynak say

      Haydi, salın şiiri

      Haydi, coşsun taşkın çay

      Nartay, Kenen, Nurlıbek

      Mayasar, Kuvat, Jaksıbay!

      Şiir, şarkı söyleyin

      Sesinizden korksun ay

      Bu sözlerin gücünden

      Hasmın nutku bağlansın

      Şiirleri işiten

      Dostlar coşup eğlensin

      Jambıl’ın ozanla çevresine baktığımızda; onun sanatsal doğası, kişiselliği, yeteneği, onun istidatlı ustaların çırağı olarak çıktığı yolda ustalık mertebesine taşıması, Jambıl’ın kaplanıyla tanışması anlamına gelmekteydi.

      Bir gün Jambıl, öğrencisi ve kardeşi Kenen Azirbayev ile geniş yaylaları dolaşırken, Kulan-saz’ın yüksek sırtlarına gözlerini dikti:

      – İlerideki buzullar ve kayalarla kaplı, Kumbel’den bu yana doğru harita gibi kat kat dökülen dağ yamaçları Karakiya’dır. Defalarca at koşturduğumuz yerler. Batıya doğru uzanan Şetendi sırtları Kırgızlarla sınırımız. Karakiya’nın yamaçları Karakastek’in duru sularıyla adeta kucaklaşmakta. Onun sağ eşiğinden bu tarafa doğru ise Karabastav, Kulansaz, Köktuma, Jeldisay uzanıyor. Bu tarafı Maytöbe’ye yaslanmaktadır. Yeşil kadife örtüyle kaplı kıvrımlı tepeler dinlenmeye çekilmiş kuzular gibi uzaklara devam edip gitmekte, üstlerinde serin rüzgâr esmektedir. Pırıl pırıl gökyüzü kimi zaman yerini birden koyu bulutlara bırakarak sağanak yağmurlar dökülür. Arada hortuma dönüşen bir yönü de vardır. “Her gün başına bulutlar toplanarak, zirvesini gökyüzüne okşatan, zaman zaman da silkeleyerek temizleyen bu dağ değil miydi?”

      Bütün bu zirveler belli başlı boylara ve beylere aittir. Çoğu da varlıklıdır. On dört yaşından beri gördüğün bu toprakları nasıl tanımazsın ki. Şu ilerideki düzlük Karağaylı’nın, oradaki dağ geçidi ise Şaltabay’ın yerleşkesi. Maytöbe geçidi ise Jılkıbay’ın toprakları. Bütün bu insanlar 1929 yılında özgürleşerek rahata kavuştu” derlerdi.

      Batıda ise, Jambıl’ın çok sevdiği ve şiirlerine de konu olan Kulansaz bölgesi adeta Maytöbe ile kucaklaşarak Suvıktöbe’nin zirvesiyle birleşmektedir.

      Suvıktöbe’den sonra Alatav etekleri Korday sırtlarıyla kendini tamamlar. Şapıraştı-Ekeyler boyundan gelen halkı yaz aylarında Kulansaz ve Suvıktöbe yaylalarında sürülerini otlatır, kışı ise Bayğara ve Han Jambıl dağlarının eteklerinde geçirirlerdi.

      Sarıbay Biy (Bey) Aydosulı

      Kazak bahadırıdır. Çocukluğundan itibaren halkının azatlığı ve ülkesinin bağımsızlığı arzulamıştır. 1860 yılında General Kalpakovskiy ile birlikte Hokand Hanlığının hükümdarı Kudiyar’a karşı savaşmıştır. Dehası ve kabiliyetlerinden dolayı Kazak halkı onu kendine biy (bey) olarak seçmiştir. Herhangi bir anlaşmazlıkta Sarıbay sabrı ve adaletiyle öne çıkmıştır. Kazak halkında yaygın kullanılan “Sözün özü, altındır” şeklinde kullanılan halk sözünün