Amircan Alpeyisov

Genç Tulpar Hareketi


Скачать книгу

şüpheli olacaklarını iyi kavramışlardı; bu amaçla, manen güçlü olabilmenin kaynağını kendi medeniyet ve tarihlerinde aradılar.

      Kazak gençleri, Moskova’da yaşarlarken, milli bakış açılarına uygun olarak milli müziğe çok önem verdiler. Medeniyet kaynağı olarak türkü ile destan, milli bir haslet halini alarak Kazakların kanına sinmiştir. Türkü; vatana, doğulan yere özlemdir. Öğrenciler, elde ettikleri fırsatları boşa harcamayıp, birbirlerini arayıp sorup bir araya geldiklerinde, ülkeleri hakkındaki sohbetlerini şarkı-türkülerle sürdürüyorlardı. Türkü ve ezgiler, vatana olan özlemi de dindiriyordu…

      Vatan özlemi, Kazak için hayatın bir nimetidir… Bu duygu ebedidir. Öldüğünde bile mezarına birlikte girer…

      Gençler, genellikle Abay’ın türkülerini söyleyip, şiirlerini okuyarak, “Abay Yolu” destanından parçalar söyleyerek Kazakça öğrenip konuşmayı da alışkanlık haline getirdiler. Darmen13’in monologlarını, İlyas Jansügirov (Cansügirov)’un “Gimalay (Himalaya)” şiirini ezberlediler. Kazak gençleri, Moskova’nın dışına çıkıp, Pravdinskoye Gölü’nün, Pahra Irmağı’nın kıyısında gezintiler yapıp, “Ak Süyek (kemik)” oyunu oynuyorlar; atasözü ve özdeyiş yarışmaları düzenleyip, sofralar serip, şiir ve türkü ile hasret gideriyorlardı.

      Diğer yandan gençler arasında ülkelerinin geleceğiyle ilgili sohbetler, ülkelerinin kültürünü tanıtmaya yönelik faaliyetler de yaygınlaşmaya başlamıştı. Şehir dışından elektrikli trenle Moskova’ya gelirlerken, Asiya Muhambetova, Korlan Rahimbekova gibi kızlar, yol boyu Kazak şarkıları söylediklerinde, vagon içindeki insanların onlara eşlik edip, Kazak gençlerine iltifat etmeleri artık alışkanlık olmuştu.

      Yeniden Murat Avezov’a dönersek, onun siyasi kişiliğinin erken yaşlarda gelişmesinde anası Fatima Gabitovna’nın da emeği çok büyüktür. Fatima Gabitova, çok bilgili bir insandı. Kazakların üç seçkin kişisinin eşi olmuş olan Fatima Ana,14 ömür yolculuğunda birçok kez sürgüne uğramış ama hiç kimseye onurunu çiğnetmemiş, güçlü bir medeni dünya görüşüne sahip bir insandı. Kazak halkının asil nesli Alaşlıların yaşadıklarının tam ortasında yer almış, onlara layık bir duruş sergilemiş, zor zamanlarda onları cesaretlendirmeyi bilmiş bir kişiydi. O, oğlu Murat’a da hep cesaret aşılamış, her adımını yakından takip ederek siyasi dünya görüşünü, faaliyetlerini destekleyici bir tutum takınmıştır. Moskova’daki Kazak gençlerinin atasözü-özdeyiş yarışması düzenleyeceklerini duyan Fatima Ana’nın, 100 atasözünü, daktiloyla 5 kopya olarak yazıp göndermesi de buna delildir.

      Genç Tulparlılar, siyasi reformların verdiği sosyal imkânlardan kendi amaçları için doğru şekilde faydalanmayı bildiler. Bu bağlamda Moskova Devlet Üniversitesi Fizik Fakültesi öğrencisi Galım Abilseitov’tan da bahsetmek gerekir.

      O, sözkonusu yıllarda Sovyetler Birliği Öğrenciler İnşaat Kolu Lideri idi. Öğrenci inşaat kollarının yanında gençlik kültür grupları de kurulmuştu. Bu tür kültürel propaganda birlikleri, yarışmalara katılmak suretiyle, başka yerlere gidip gösteri yapabilmeye “yol belgesi” alabiliyorlardı. Bunun için kültürel faaliyetlerin, bu sırada verilecek derslerin gerek nitelik gerekse içerik bakımından yüksek seviyede olması gerekiyordu.

      Nihayet 1963 yılı baharında, Galım Abilseyitov’un tavsiyesi ile geleceğin Genç Tulparlıları, “Genç Tulpar” adıyla bir topluluk kurarak yol belgesi alabilmek için yarışmaya katıldılar. Moskova Halk Sanatevi yetkililerinden oluşan komisyon üyeleri, programlarında birçok ulusun şarkılarının yer aldığı, yetenekli gençlerden oluşan bu topluluğu, oybirliğiyle birinci seçtiler. Konser sunucusu Abdilda Botbayev ile solistleri Korlan Rahimbekova, N. Baybulayeva, Yersayın Tapenov, Jambıl Baspayev, Jenis Koyşıbayev, Mırzağali Şotbayev, Aldar Tungışbayev, Marat Seydalin ve diğer gençler kalabalığın gönlünü fethettiler. Bu, Genç Tulparlıların ilk başarısıydı ve hükümetten destek bulmaya, maddi meselelerinin çözülmesi imkânı sağladı. Bu sayede, konser programlarının dışında dersler verme, propaganda yürütme imkânı elde ettiler.

      Genç Tulparlılar konser programlarına, (Kazakistan’ın) Jambıl (Cambıl) Bölgesi’nden başladılar. Orada, aralarına Taşkent’ten gelen şarkıcı Pulatİldarov da katıldı. Asiya Muhambetova o ilk başarı günlerini bugün de unutmuyor:

      “… Bizim Moskova’da devlet üniversitelerinde okuyan 14 öğrencimizden oluşan temsil ekibimiz, Komsomol15 ilçe komitesi tarafından düzenlenen eleme yarışmasında birincilik kazandı, -bizim o zaman nasıl sevindiğimizi, diğer grupların şaşkın hallerini bir görseydiniz!– ve yol izin belgesini aldı. O heyecan verici günü, tüm ayrıntılarıyla hayatım boyunca unutmayacağım. Konser programında Kazak ve Rus dillerinde şarkıların yanı sıra İngilizce romantik şarkılar da vardı; ben, ekibe, çok hızlı öğrendiğim yedi telli gitarla eşlik ettim. Ayrıca basit dille yapılan hicivler sahnelendi, şiirler okundu; Mırzagerey, dombırada “küyler” çaldı. Bu program, amatör bir grup tarafından sahnelenmiş olsa da çok samimi ve neşeliydi.

      Bizi, Jambıl Bölgesi’ne yönlendirdiler. Orada köy gençleri ile sohbet ettik, gündüz futbol, voleybol ve şehirde adını duymadığımız Kazak milli oyunlarını oynadık. Konserler, akşamları düzenleniyordu ve halk bizi çok iyi karşılıyorlardı.

      Murat, konserden sonra kendinin hazırladığı dersler veriyordu. Onun dersleri çok büyük ilgi görüyor, derslere, her yaş grubundan insanlar katılıyordu. Neredeyse tüm köy sakinleri, 7’den 77’ye herkes geliyor, sohbet saatlerce sürüyordu.

      Ve böylece, onun neden bu programı düzenlediği ortaya çıktı. İnsanlara, uluslararası durumu ve o sırada resmi olarak açıklanmamış olan Çin ile ilişkilerin kesilmesi hakkındaki gelişmeleri de anlatıyordu ama vaktinin asıl kısmını bambaşka meselelere ayırıyordu. Mesela, 1961’de çiftçilere pasaport verme yasağı kaldırılmıştı. Buna rağmen yetkililer, gençleri köylerde tutmaya çalışıyor, onlara pasaport vermiyorlardı.16 Murat, gençlere, pasaport almanın yasal hakları olduğunu, kimseden korkmamalarını, amaçlarına ulaşmaktan vazgeçmemelerini, mutlaka şehre gitmeleri ve eğitimlerine üniversitelerde devam etmelerini öğütlüyordu.

      Ve bu öğütler de etkisini hemen gösteriyordu. Gençler, okumak için nereye gitmeleri gerektiği konusunda tavsiye almak için geliyorlar, yetişkinler de onunla kendi sorunlarını görüşüyorlardı. Bir defasında çocukluğundan itibaren dedesinden Arapça öğrenen ama eğitimine nasıl devam edeceğini bilemeyen bir genç geldi. Murat, o gencin Moskova Devlet Üniversitesi Şarkiyat Araştırmaları Fakültesi’ne girmesine yardım etti. İşte o günlerde Amangeldi Sembin ile karşılaştık. Benzersiz güzellikte bir tenora sahip bu genç, bizim yardımımızla Moskova Konservatuvarı’na kayıt yaptırdı. Her ne kadar konservatuvarı tamamladıktan sonraki sanat kariyeri çok erken sona ermiş olsa da, pek çok insan, onun nadir sesi ve şarkı söyleyiş tarzını hâlâ unutamıyor.

      Murat, çok kişiye buna benzer, kaderlerini değiştirecek konularda yardımcı oldu. O, daha yirmi yaşındayken bile, bilinçli şekilde, insanlarına hizmet etme misyonunu üstlenmişti.”

      Kazak halkının “nazik dönemi”nde, Moskova’da “Genç Tulpar Uyumu” yani “Genç Tulpar Cemiyeti”nin 1963 yılının kasım ayında resmen kurulup tarih sahnesine çıkması, işte böyle bir süreçteki ihtiyaçtan doğdu. Genç Tulparlılar, Sovyet iktidarının dayattığı “enternasyonalizm” ideolojisinin Kazak halkının can damarını baltalamakta olduğunun farkına varmış ve buna duyarsız kalamamışlardı. Enternasyonalizme ise ancak milli değerlerle, Kazak sanatıyla karşı koyulabileceğini