Зия Гёкальп

Türk Medeniyet Tarihi


Скачать книгу

sınıfına mensup olmasındandır. Sol kolun sağ kola müsavi olmamasından da feodalizm ve emperyalizm doğmuştur.

      Eski Türklerde ise iki türlü ikili tasnif vardı: Birisi, tamamıyla Çin tasnifinin aynı idi. Eski Türklerde “Ak” kelimesi “Yang”ın mukabilidir. “Kara” kelimesi de “Yen”in karşılığıdır. Çinlilerde olduğu gibi “Ak” uğurlu, “Kara” uğursuzdur.

      İkinci ikili tasnif de “Sağ” ve “Sol” tasnifidir. Bu tasnifin iki tarafı da uğurludur, yani “Ak”tır.

      Birinci tasnifte, iki taraf birbirine karşı “tabu”dur; yani birbirine karşı “tekin” değildir, çarpar.

      İkinci tasnifde ise iki taraf birbirinin lazım ve mütemmimidir ve iki taraf birbirine müsavidir. Eski Türkler, erkeği “Sağ” sınıfına, kadını “Sol” sınıfına idhâl etmekle, kadın ile erkek birbirine karşı “tabu” olmak şöyle dursun, birbirinin lazım ve mütemmimi olmuştur. Binaenaleyh, gerek siyasi, gerek iktisadi ve bediî işlerde daima beraber çalışmaları icap ederdi.

      Potlaçtan Sonra İçtimai Sınıflar: Eski Türkler, bidâyette, cumhurî ve demokrat idiler. O zaman, tabii “Ak” ve “Kara” tasnifine lüzum yoktu. Fakat “potlaç” müessesesi tabu edildikten sonra “Türk İli” içinde de “hâkim” ve “mahkûm” sınıflar husule geldi. Bilhassa, alınan esirler “mahkûm” sınıfını vücuda getiriyorlardı.

      Bu iki sınıf husule gelince, “hâkim”lere “Ak Süyek = Ak Kemik”, “mahkûm”lara da “Kara Süyek = Kara Kemik” adları verildi.

      Bu iki sınıf, içtimai tabakaların birinci derecesi idi: “Kara Kemik” (Demokratlar), “Ak Kemik” (Aristokratlar).

      “İlhanlık” sülaleleri teşekkül edince, bu iki tabakanın fevkinde, üçüncü bir tabaka daha vücuda geldi: Bu da sülaleye mensup olan “Altun Süyekler = Altun Kemikler”di.

      Türkistan ve Tibet’te sosyolojik bir seyahat yapan “Grenard” diyor ki: “Kaşgar dağlarında üç muhtelif renge malik çadırlar görülür: Kara Kırgızlar kara çadırlarda(…) ak çadırlarda, Çingiz sülalesinden olan Moğollar kızıl çadırlarda otururlar.”Kızıl çadır, “alturt atak”ları yerine kaim olmuştur.

      Çadırların bu üç rengine, başka yerde de tesadüf olunur:

      “Hanlar hanı Han Bayındır, yılda bir kere, toy edip Oğuz beylerini konuklardı. Yine toy edip attan aygır, deveden buğra, koyundan koç kırdırmıştı. Bir yere ak otağ, bir yere kızıl otağ, bir yere kara otağ kurdurmuştu: Kimin ki oğlu kızı yok, kara otağa kondurun; kara keçeyi altına döşeyin, kara koyun yahnisinden önüne getirin. Yerse yesin, yemezse kalksın, gitsin demişti. Oğlu olanı ak otağa, kızı olanı kızıl otağa kondurun. Oğlu, kızı olmayanı, Tanrı kargamıştır (telin etmiştir) biz de kargarız. Belli bilsin” demişti.

      Bu tabirler, coğrafya ıstılahı olarak da kullanılır: “Ak Kum, Kara Kum, Kızıl Kum”

      İçtimai Tabakaların İlahlara Tesiri: “Potlaç”tan evvel, eski Türklerde, ilahlar arasında tabakalar yoktu. Tanrılarla “Yer Su”lar birbirine müsavi idiler. Fakat “Potlaç” neticesi olarak cemiyet içinde gayri müsavi tabakalar husule gelince, ilahlar arasında da gayri müsavi tabakalar vücuda geldi: Yer altındaki “Siyah Sema”da yaşayan ilahlar “Kara” tabakasını teşkil ettiler. “Yer Su”lar, kısmen “Ak” ve kısmen “Kara” sınıflarına mensup oldular. “Yukarıki Sema”ya mensup ilahlar da “Al-tun” sınıfına nispet edildiler.

      Eski Türklerde “Lâhût”: Eski Türklerde “Lâhût” üç âlemden mürekkeptir: “Yukarıki Sema”, “Orta Dünya” “Aşağıki Sema” “Yukarıki Sema”da tanrılar, “Orta Dünya”da yersular, “Aşağıki Sema”da cehennem ve zulmet ilahları yaşarlar. Şimdiye kadar, yalnız “Yukarıki Sema” ile “Orta Dünya”dan bahsettik. Şimdi de “Aşağıki Sema”ya mensup ilahlar ve cinlerden bahsedeceğiz.

      16. Aşağıki Sema

      Oğuzlarda ve Gök Türklerde Aşağıki Sema: Oğuzlarda “Aşağıki Sema”ya ve orada hâkim olan ilaha “Kara Yer”, Gök Türklerde ise “Yağız + Yer” derlerdi.

      Yakut Türklerinde “Aşağıki Sema: Radloff’a göre, Altay Türklerinde yukarıdaki on yedi tabaka “cennet” ve “ziya” memleketini teşkil eder. Altaylılara göre aşağıdaki yedi veya dokuz tabaka da “cehennem” yani “zulmet” memleketini teşkil eder. “Cennet” ve “cehennem” tabakaları arasında “Orta Dünya” bulunur ki; yeryüzünden ibarettir. Yakutların yeraltı hakkında fikirleri müphemdir. Onlara göre yeraltı bizim dünyamızın aynıdır. Burada karanlık bizden ziyadedir. Hava boz renktedir. Burada yaşayan muzır ruhların sayısı ve adları malum değildir. Çünkü gerek Şamanlar, gerek Cismânîler, bunların adlarını söylemekten korkarlar. Bununla beraber Seroşevskiy bazılarının adlarını öğrenebilmiştir.

      1) “Kazr-Kağatan” (Kadir Kağan) Buray Toyon kudretli bir ruhtur. Yalnız “Ulu Toyon”a gücü yetmez. Göğün cenubi kısmında bulunur. Bu cihette ona beyaz alınlı boz bir at kurban edilir.

      2) “Caday Bluh” ki insanların gözüne zarar verir. Buna kan kırmızısı bir kula inek takdim edilir. Bu inek kesilmez. Serbest olarak kıra bırakılır.

      3) Garptaki ulusların kadını “Meleşin Ayıt” ile “Simigen Udagan” ki bir çıngırakla tahtadan bir kap taşır. “Udagan” “kadın Şaman” demektir. Bunların her ikisine, arkadan dizlerinin iç tarafı beyaz bir kula kısrak takdim edilir.

      4) En kudretli kadın ruh “Düşün Dubah”. Buna da beyaz başlı bir altun kula kısrak nezir edilir.

      5) “Kıvata Kız Hatun”. Buna da, maî ve beyaz benekli bir boz kısrak takdim edilir.

      6) “Keleti Uyuhu Giyün Kır”. “Keleti”, Şamanlar tarafından çok hırpalanan ruhlardan biri. Gene kızlara ıstırap çektirir. Kanlarını bozar, onlara delilik getirir. Bunu teskin için, Şaman, yere bir tabi koyarak, kaymak üzerine erimiş tereyağı döker. Hatta para sikkeleri bile saçar.

      Bu ruhların hepsi “Yenemi Yaya” adlı dev kadının hemşirelerdir. Bunlardan çok uzak olmayan bir yerde, gökte, kış güneşinin doğduğu yerde, “Daliyer Cunuk” adlı kadın ruh oturur. Göğün cenubunda oturan bütün ruhlar, çok kudretlidirler. Ekseriya insanlara zarar verirler. Onları en çok mahzur eden kurban, ağzının yarısı beyaz, burnu kül renginde, gözleri beyaz olan açık kula atlardır. Göğün garp tarafında, “Şamanlar Prensi” oturur. Bu, “Ulu Toyon” ailesinden bir “Şaman”dır. Buna kurban olarak çelik renginde beyaz lekeli gözleriyle burnu arasında başı beyaz bir av köpeği takdim edilir. Bu, evvelce “Nam” ulusundan bir “Şaman”dı. İnsanlara büyük felaketler gönderebilen korkunç bir ruhtur.

      Şimale doğru ve yeraltında, “Yeraltındaki İhtiyar” (Allara Uguynur) oturur. Şimdi, buna, “Satana” adı veriliyor. Yakutlar, Hristiyanlığı kabul ettikten sonra “Art Toyon – Tangara”yı Hristiyan telakkisine göre “Allah” telâtakki ettikleri gibi, “Yeraltındaki İhtiyar” da, “Şeytan” sayıldılar. Buna, beyaz alınlı beyaz gözlü ve kırmızı çizgili, altıf, yaşında bir dana takdim edilir. “İhtiyar”la beraber, “Siyah Karga Çang” oturur. Bu “Karga”, zenginlerin evlerini ziyaret ederek “tabi” çalar ve bu suretle hizmetçileri hasta eder.

      Şarka doğru, “Beyaz Tatlı Hanım” (Dopolo Bağlaç Hotun) oturur. “Baygantay” ulusundan olan bu kadın, baş ağrıları, mide hastalıkları, kemik içinde sancılar husule getirir. Buna da beyaz bir tay takdim edilir.

      Altay