Ahmet Cevdet Paşa

Peygamberler Tarihi ve Hz. Muhammed’in Hayatı


Скачать книгу

uğraşır oldu. Nihayet Cenabı Hak onların üzerine Asur devletini musallat etti. İşte o zaman Yunus Aleyhisselam da Asur devletinin başkenti olan Ninova şehri ahalisine peygamber olmuştu.

      Hz. Yunus (a.s.)’ın Kıssası

      Hazreti Yunus da Beni İsrail peygamberlerinden olup, Ninova ahalisine peygamber oldu ve onları tevhide davet etti. Onlar putlarını terk etmediler. “Allah tarafından azap gelecek ve kırk güne kadar Ninova şehri yere batacak.” diye onları korkuttu, yine kulak asmadılar.

      Hazreti Yunus onlara darıldı ve kendilerinden ümidini kesti. Kızgınlık ve hiddet ile Dicle kenarına indi ve bir gemiye bindi. Hâlbuki Allah Teâlâ tarafından vahiy gelmedikçe peygamberlerin memuriyet yerlerini bırakıp da bir tarafa gidivermeleri caiz değildi. Onun için gemi yürümedi. Gemi kaptanı, “İçimizde bir suçlu adam olmalı. Kura çekelim, kime isabet ederse onu denize atalım.” dedi. Kura çektiler, Yunus’a isabet etti. O da “Suçlu benim.” deyip kendisini suya attı, derhâl onu bir büyük balık yuttu.

      Hazreti Yunus, ettiğine pişman oldu. Tövbe ve istiğfar etti. Cenabı Hak da tövbesini kabul etti ve hemen balık onu çıkarıp bir kenara attı. Balığın karnında Hazreti Yunus’un cismi pelte gibi olmuştu. Cenabı Hak, ona taze kuvvet ve sıhhat verdi ve onu yine Ninova ahalisini davete gönderdi. Hazreti Yunus’un gemiye bindiği gün gökyüzü kararmış ve Ninova şehrini bir kara duman kaplamıştı. Ahali korkup Yunus’u aramış, bulamayınca gerçekten onun haber verdiği şekilde bir musibet geleceğini anlamış ve hemen şehir dışında Tövbe Tepesi denilen yere çıkmışlar. Feryat figan ederek Allah’a yalvarmışlar. Allah Teâlâ Hazretleri de onların tövbesini kabul buyurmuş ve vadedilen azabı üzerlerinden kaldırmış idi.

      Hazreti Yunus, dönüp Ninova’ya gitti ve halkına ilahi ahkâmı tebliğ etti. Halk da onun nasihatiyle amel etti ve bir müddet azaptan kurtuldu. Sonraları doğuda ve batıda büyük vakalar meydana geldi. Nice devlet ve milletin bağlantıları bozuldu ve yeni devletler, topluluklar ortaya çıktı.

      Bu gruptan, doğuda Medler ve Babil eyaletindeki Keldaniler itaat etmez oldular. Medler ile Babil valileri ittifak kurup, Asur devletine isyan ederek devlet başkenti olan Ninova şehrine saldırdılar. Ninova şehri muhasaradan kurtuldu ve Asur devleti yeniden kuvvet buldu, Babil yine bir vali ile idare edilir oldu fakat doğu tarafı eski hâline getirilemedi, Medler’in hükûmeti başlı başına kaldı.

      Asur devleti, yine eski büyüklüğünü kazanmak için doğu ve batıya ordular sevk ettiği sırada İsrail devleti üzerine de musallat oldu ve bir aralık Beni İsrail’den birçok esir aldı.

      Bir müddet İsrail devleti, Ninova hazinesine vergi vermeye mecbur oldu. Sonra vergi vermekten imtina ederek Asur devletine karşı geldi.

      Bunun üzerine Ninova hükümdarı, bir büyük ordu ile İsrail devletinin üzerine gitti ve başkenti olan Sebastiye şehrini istila etti. İsrail devletinin hükümdarını ve bütün ileri gelenlerini tuttu ve onları Horasan taraflarına dağıttı. Asurilerden ve Keldanilerden birçok halk getirip Beni İsrail’in beldelerine iskân etti.

      İsrailîlerden olup da o olayda kaçıp kurtulanlar ve köşede bucakta kalanlar Yahuda devletine sığındılar. O zaman Hazreti Süleyman’ın torunlarından, Kudüs-i Şerif’te halife bulunan Hazkıya’nın başına toplandılar.

      İşte bu suretle İsrail devleti, Hazreti Musa’nın vefatından itibaren sekiz yüz otuz yedinci yılın sonunda battı. Ortaya çıkışı ise beş yüz altmış altıncı senenin başlarında idi. Bu hesaba göre İsrail hükümdarlarının hükûmet süreleri iki yüz altmış bir seneden ibarettir. Ondan sonra Beni İsrail hükümdarlığı, Hazreti Süleyman’ın torunlarına münhasır oldu ve Yahuda devleti, İsrail devletinin yıkılmasından sonra, yüz altmış bir sene devam etti.

      Yahuda devletiyle İsrail devleti, birbirlerini kıskanırlar ve daima birbirlerinin aleyhinde bulunurlardı fakat kardeş oğulları olduklarından, İsrail devletinin o şekilde yıkılması ve bunca Beni İsrail halkının esir olması Yahuda devletine pek fazla tesir etmiştir. Hatta o zaman Kudüs-i Şerif’te yaşayan Hazreti Eş’iya Aleyhisselam Asurilere beddua etti.

      Asur devleti ise İsrail devletini mahvettikten sonra Yahuda devletine göz dikti ve aradan çok zaman geçmeden Kudüs-i Şerif üzerine bir ordu gönderdi fakat Hazreti Eş’iya Aleyhisselam, Asur askerinin Allah tarafından bozguna uğrayacağını önceden haber verdi. Gerçekten Asur ordusunda hastalık çıktı ve çok sayıda asker telef oldu. Ninova hükümdarı ümidini kaybederek Ninova’ya döndü. Bu suretle Yahuda devleti kurtuldu.

      Fakat Beni İsrail, ondan sonra yine yanlış hareketlere başladı ve Hazreti Eş’iya’nın nasihatlerini dinlemedi. Sonunda o muhterem zatı şehit ettiler.

      Hazkıya’nın vefatıyla birlikte yerine geçen oğlu, halka zulüm ve eziyet eder oldu. Her türlü günaha, fisk ve fücura daldı. O zaman Asur devleti, o gaddar ve günahkâr hükümdarın üzerine musallat oldu ve onu tutup bir müddet hapsettikten sonra yıllık bir miktar vergi vermek üzere yine Yahuda hükümdarı olarak Kudüs-i Şerif’e gönderdi.

      Daha sonra Beni İsrail, yine azıttı. Şeri ahkâmı bir tarafa attılar ve Allah’ın emir ve nehyini unuttular.

      İşte o vakit Kudüs-i Şerif’te Hazreti Ermiya Aleyhisselam, Beni İsrail’e peygamber olarak gönderildi ve Tevrat-ı Şerif’i meydana koydu. Şeri ahkâmı icra ettirmeye başladı.

      O esnada Asur devleti, şark tarafına hareket etti. Fakat zafere ulaşamadı. Ondan sonra batıya yönelerek Kudüs-i Şerif üzerine hücum etti. Fakat bir yahudi kızı, ordu başkomutanını çadırın içinde öldürdü. Bu şekilde Asur askeri bozuldu ve Yahuda devleti kurtuldu.

      Ama Asur devleti, bu bozgunun uğursuzluğundan kurtulamadı. Zira o bozgun üzerine Asurlulara bağlı olan birçok kavim isyan etti. Ninova’nın hiçbir tarafta hükmü geçmez oldu ve Babil valisi kuvvetlenmekle bağımsız bir hükümdar mertebesine geldi.

      Ondan sonra Medliler hükûmeti ile Babil valisi, Ninova aleyhine ittifak ettiler. Babil valisinin oğlu ve başkomutan olan Buhtunnasır bir büyük ordu ile gitti ve Medler’in asakiriyle birlikte Ninova’yı muhasara etti. Sonunda galip geldiler. Ninova şehrini yaktılar, yıktılar ve yok ettiler. O esnada Buhtunnasır’ın babası vefat etmiş olduğundan Babil’e döndüğünde saltanat tahtına oturmuştur. Bu suretle Asur devleti, tamamen yıkıldı ve onun yerine iki devlet kuruldu. Biri Med devletidir ki şimdi İran dediğimiz yerler onda kaldı. Diğeri Keldani devletidir ki Asur devletinin batı tarafı onun hissesine düştü ve Babil şehri ona başkent oldu.

      Babil şehri, bu şekilde tekrar başkent olduktan sonra Buhtunnasır onu büyüttü. Birçok yüksek bina ve büyük tahkimat ile süsledi, imar etti.

      Hazreti Musa’nın vefatından Buhtunnasır’ın hükümdar oluşuna kadar kaç yıl geçmiş olduğu ihtilaflı bir meseledir fakat tarihçiler arasında meşhur ve muteber olan rivayete göre dokuz yüz yetmiş-dokuz senedir.

      Buhtunnasır, tahta geçişinden birkaç sene sonra Beni İsrail üzerine hücum etti. Beni İsrail hükümdarı gördü ki karşı durmak kabil değildir. Çaresiz ona baş eğdi. Onun tarafından atanmış bir vali gibi Kudüs’te kaldı ve üç sene bu şekilde ona itaat etti.

      Ondan sonra Beni İsrail hükümdarı, başkaldırarak Buhtunnasır’a karşı durdu. O da asker gönderdi ve onu Kudüs’ten çıkardı, yerine oğlunu geçirdi. Fakat çok geçmeden onu da tahttan indirdi, ulema ve Beni İsrail eşrafı ile beraber Babil’e götürdü, hepsini hapsetti.

      Hazreti Danyal Aleyhisselam ile Hazreti Uzeyr de bu esirler arasındaydı, sonradan Buhtunnasır, Hazreti Danyal’ın kadrini anlamış ve ona hayli hürmet ve riayet etmiştir.

      Buhtunnasır, o şekilde Beni İsrail hükümdarını Babil’de celp ettikten sonra yerine amcasının oğlu Sıdkıya adlı zatı