mırıldandı:
“Gözün aydın ulu hünkâr. Amcan oğlu cılk çıktı!”
İhtiyar Türkçe söylenen bu sözleri anlayamadı, sordu:
“Ne diyorsun delikanlı, beni mi kınıyorsun, Davut’u mu?”
“Hayır ihtiyar, ne onu yapıyorum ne bunu… Bizim hünkârı kutluluyorum…”
“Neden?”
“Davut’un Türk olmadığını anladım da ondan!..”
“Vay, Davut Türk değil miydi, prens değil miydi?”
“Türk olsaydı, kardeş dediği adamın ırzına göz koymazdı. Hele böyle delik delik saklanmazdı.”
“Yanılıyorsun delikanlı. Türkler içinden -tek tük de olsa- kötüler çıkar.”
“Kötü belki çıkar ihtiyar. Fakat korkak çıkmaz. Aslan postu içinde tavşan yüreği çarpmaz ki. Türkler arasında da ödlekler bulunsun…”
“Türklerin yaptıkları büyük işlere bakılırsa hakkın var demek gerekleşiyor delikanlı… Lakin Davut’un benden kaçtığı da muhakkak. Belki bu kaçış utandığındandı?”
“Utanan kaçmaz, özür diler.”
“Her neyse delikanlı. Sözü uzatmayalım, takatim yok. Neredeyse nefesim kesilecek. İzin ver de hikâyeyi bitireyim.”
“Söyle ihtiyar, kulağım sende.”
“Davut’u bulamadım, karımın da suçunu bağışlayamadım. Biri kaçıp, öbürü de ölüp elimden kurtuldu. Gelgelelim ki bu kız, canlı bir tükürük gibi elimde ve önümde kaldı. Onu atamazdım, suçsuz bir zavallıydı. Sevemezdim, çünkü benimle hiçbir alakası yoktu. Üstelik alıklığımı, yıllarca aldatılmış bir koca olduğumu haykıran bir mahluk demekti. Ona baktıkça Prens Davut’un namusuma fırlattığı tükürüğü köpürmüş gibi görüyorum, çıldırıyorum. Öyle iken on yıldır kendisini besledim, o da beni şu ihtiyar günlerimde kırmadı, incitmedi, candan bakıp korudu. Şimdi ben ölmek üzereyim. Davut’un kızını korumak size düşüyor. Mademki kandaşsınız, onu alıp götürmelisiniz. Davut’u bulup da kafasını kestiğiniz vakit kulağına benim de öcümü aldığınızı lütfen söylerseniz, ruhumu sevindirmiş olursunuz.”
“Sen bizim Davut’u aradığımızı nereden biliyorsun?”
“Üç dört ay önce bana bir mektup yollamıştı, aramızda bir şey olmamış gibi davranıyordu, Macar kralı ile uyuştuğunu ve onun yardımıyla Türkiye’ye gireceğini yazıyordu. Böyle bir fikrin veya kararın gizli kalması mümkün değildir. Türklerin kulağı ise pek deliktir. Onun için kendi kendime düşündüm. Davut’un ordular başına geçerek Türkiye’ye doğru yola çıkmasından önce Türklerin harekete geçip onu yakalayacaklarını umdum. Bu gece çanlar ötüp de Türkler geliyor gürültüsü sokaklara dökülünce hesabımda yanılmadığım meydana çıktı. Ben sizin beni bile aradığınıza inanıyorum. Bunu şu kıza söylemiştim ve saatlerden beri sizi bekliyordum.”
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.