tekfuru, Yarhisar tekfurunun kızı Nilüfer ile evlenme vesilesiyle Osman Şah’ı bir tuzağa düşürmek istedi. Altı yüz doksan yedi yılı içinde düğün tertibine karar verip civarındaki tekfurları davet ettiği sırada, Osman Şah’ı da davet etmek üzere Köse Mihal’i gönderdi. Gazi Hazretleri, onun ifade şeklinden gizli niyetini anladıysa da anlamamış gibi yaparak davete icabet etmiş gibi göründü. Hemen düğün hediyesi olarak Bilecik’e bir sürü koyun gönderdi fakat “Düğünden sonra yaylağa çıkma niyetindeyim. Bilecik tekfuru izin verirse eskiden olduğu gibi fazla eşyamı Bilecik Kalesi’ne göndereyim, Germiyanoğlu ile aramızda düşmanlık var. Olur ki düğüne gittiğimizi fırsat sayarak aşiretleri yurdumuza saldırtırlar. Kadınları da eşya ile beraber göndereyim.” diye Köse Mihal ile Bilecik tekfuruna haber gönderdi.
Bilecik tekfurunun niyeti onu zehirlemek yahut başka bir biçimde Osman Şah’ın işini bitirmekten ibaret iken birçok eşyası ile haremlerinin de elinde bulunmuş olacağı düşüncesiyle o kadar memnun oldu ki ne yapacağını şaşırdı. Hemen gereken tertiplere girişti. Osman Şah’a uygun cevap gönderdi. Bilecik civarında Çakır Pınar denen çimenlikte düğün yapmaya karar verdi. Belirtilen günde Osman Şah Gazi, kırk Oğuz Kayı Hanlı genci kadın kıyafetine soktu. Bir o kadar yiğidi de keçelere sarıp sandıklar içine koyarak hayvanlara yükletti. O delikanlılar, bu hayvanları sürerek Bilecik Kalesi’ne girdiler. Gazi Hazretleri de akşamüstü bir miktar askerle düğün yerine gitti. Yolda mükemmel bir pusu kurdu.
Bilecik askerinin birazı, gelin almak üzere Yarhisar’a gitti. Kalanı ve kale muhafızlarının çoğu düğün yerinde bulunduklarından kale içinde az adam kalmıştı. Kadın kılığında olan delikanlılar, sandıklar içindeki yiğitleri çıkardılar. Hepsi birlikte hemen muhafızları kılıçtan geçirip kaleyi ele geçirdiler ve gizlice Osman Şah’a haber uçurdular.
Bu haber Osman Şah’a ulaştığı sırada Bilecik tekfuru da olanları duyunca sarhoşluk başına sıçradı. Öfke ateşiyle yanarak düğün yerinde dağınık ve çoğu sarhoş olan askerlerini toplamaya girişti. Osman Şah ise uyanık bulunduğu için hemen yanındaki adamlarıyla atlarına binip pusu yerine doğru kaçar gibi yaptı.
Tekfurlar, askerlerini toplayıp Osman Şah’ın peşine düştüler. O da kaçıyor gibi pusu yerini geçtikten sonra birdenbire dönüp onların üzerine atılınca pusudaki asker de çıktı. Onlar önden, diğerleri arkadan hücum ederek düşmanları şaşırttılar. Üzerlerine kılıç üşürdüler ve hemen hepsini kılıçtan geçirdiler.
Daha sonra Osman Şah, Yarhisar’a gitti. Düğün alayı için tertiplenen askerin çoğunu öldürüp gelin ile beraber alayda bulunacak olan nazlı kızları ganimet olarak aldılar. Ertesi gün İnegöl’ü sarmak üzere yeterince askerle Turgut Alp adlı yiğidi o tarafa gönderdi. Kendisi de eline geçen Bilecik ve Yarhisar kalelerini muhafaza altına aldıktan sonra İnegöl tarafına hareket buyurdu. O bölgeyi yağmalayarak İnegöl Kalesi’ni de aldı. Tekfurunu öldürdü. Kaleye muhafızlar bıraktı ve ganimetleri gazilere bölüştürdü. Fakat bazı az bulunur, kıymetli şeyleri ayırıp altmış cariye ve yüz köle ile beraber Sultan Alâaddin’e sundu.
Adı geçen düğün yağmasında Osman Şah’ın on altı yaşında bulunan oğlu Orhan Bey’in payına telli pullu gelin Nilüfer düşmüştü. Artık ikisi birbirinden ayrılmadı. Osman Şah Gazi, Nilüfer Hanım’ı Orhan Bey’le evlendirdi.
Bilindiği üzere İslam milletinde kimse, hanımını din değiştirmeye zorlayamaz. Fakat Nilüfer Hanım kendi hür arzusu ile İslam dinini kabul etti. Orhan Bey’den olma şehzade Süleyman Paşa ve Hüdavendigâr’ı doğurdu. Sonunda Valide Sultan oldu. Bursa’da kendi adını alan Nilüfer Nehri üzerine çok sağlam bir köprü yaptırdı. Ondan başka birçok hayratı vardır.
Gazi Ertuğrul Bey’in vefatında kardeşi Dündar Bey onun yerini almak istemişse de söz sahipleri, beyliğe Osman Gazi’yi seçmiş olduklarından Dündar Bey susmak zorunda kalmıştı. Fakat kardeşinin oğlunun büyüklüğünü ve günden güne parladığını gördükçe çekemez olmuştu ve bu nedenle ara sıra zorluk çıkarırdı. Osman Şah Gazi de amcasına hürmeten hoşgörü ile geçiştirirdi. Bu sefer tekfurlar, Osman Şah Gazi aleyhine birleştikleri zaman Dündar Bey’in onlarla haberleşmiş olduğu duyulunca Osman Şah Gazi çok kızdı. Sabrı kalmadı, elinden çıkan bir kaza oku ile Dündar Bey öldü. Sanki henüz yeni kurulmakta olan Osmanlı Devleti’nin temelleri atılırken Dündar Bey ona kurban oldu.
Bazı Kalelerin Fethi ve Büyük Savaş
Altı yüz doksan sekiz ve altı yüz doksan dokuz yıllarında Osman Şah Gazi, Yenişehir yakınında bulunan Köprühisar’ı, Yurthisar’ı ve İnönü adlı kaleleri aldıktan sonra İznik şehrini ablukaya aldığında oranın halkı İstanbul’dan yardım istedi. Kayser hemen bir ordu hazırlayarak İznik’in yardımına gönderdi.
Osman Şah tarafından da Sultan Alâaddin’e durum bildirildi. Alâaddin ona yardım için Sahib-i Sadrud-Devle adıyla anılan Karahisar’ın sahibini, yani Afyonkarahisar sancağının beyini görevlendirdi.
Fakat haberleşmekle vakit kaybedildi. Karahisar sahibinin askeri gelmeden önce kayserin ordusu İzmit Körfezi’ne ulaşarak Dil Geçidi’ne geldi. Karaya çıktı. İznik’in yardımına koştu. Osman Şah Gazi hemen ablukadan vazgeçti. Bütün kuvvetiyle ona karşı gitti. Ansızın üzerlerine atıldı. Kayserin ordusu pek fena hâlde bozuldu. Askerinin çoğu kırıldı. Kayser ordusunun ise adı büyüktü. Osman Şah, bu zaferle çok şan ve şöhret kazandı. Osman Şah’ın tekfurlarla değil, kayserle bile savaşmak için Konya sultanına muhtaç olmadığı herkes tarafından itiraf edildi. İşte bu sırada İznik ile Bursa arasında olan Yenişehir Kalesi de alındı.
Osman Şah Gazi, ganimet mallarından hediyeler ayırıp, Sultan Alâaddin’e sunarak bu zaferi müjdelemek üzere iken Kazan Han tarafından Sultan Alâaddin’in tutulup hapsedildiği haberini aldı ve buna şaşırdı.
Osman Şah’ın Saltanat Tahtına Geçmesi
Yukarıda geçtiği gibi Alâaddin İbni Ferâmurz’un tahttan alınması üzerine Selçuklu Devleti çöktü. Hudut muhafızları olan Türkmen beyleri birer bağımsız hükûmet kurdular. Osman Şah Gazi de hükûmetinde bağımsız kaldı. Onun yönetimi altındaki yerlerde hutbeler Selçuklu sultanı ile Osman Şah Gazi adına okunmakta iken Konya tahtı Selçuklu sultanından boşalınca hutbelerin sadece Osman Şah adına okunması lazım geldi.
Tatarlardan yüz çeviren kılıç ehli kimselerin çoğu; Türkmen beyleri içinde soyu sopu en köklü olan, cömertliği, akıllılığı ve yiğitliğiyle tanınan Osman Şah Gazi Hazretleri’nin yanında toplandı. Her biri onun toplumuna mum, belki mumuna bir pervane olmuşlardı.
Altı yüz doksan dokuz yılı içinde Selçuklu saltanatının tamamen yok olması üzerine bütün komutanlar ve aşiret başları toplanarak Osman Şah’ı saltanat tahtına çıkardılar. Oğuz Han töresi üzere komutanlar ve reisler, Osman Şah’ın önünde diz çöktüler. O da her birine birer bardak boza verdi. Bozayı içince biat etmiş oldular.
Altı yüz doksan dokuz yılı içinde, bir rivayete göre de asrın başı olan yedi yüz yılı girince herkesin biati tamam oldu.
Sultan Osman Şah’ın Saltanat Günleri
Daha önce açıklandığı gibi Osman Şah Gazi Hazretleri, saltanat tahtına çıktıktan sonra devletin omuzlarında yükseleceği değerli kişileri gereken makamlara getirdiği sırada oğullarını ve komutanlarını birer vilayette görevlendirdi.
Şöyle ki oğlu Orhan Gazi’ye Sultanönü olarak tanınan Karacahisar sancağını, Gündüz Alp’e Eskişehir sancağını, Uygur Alp’e İnönü