bulamıyorlardı.
İki yüz kırk sekiz senesi rebiülevvelinin beşinde, yirmi beş yaşında iken boğaz hastalığı illetinden vefat etmiştir. Hastalığının müddeti üç gün olup o sırada bazı doktorlar vasıtasıyla zehirlenmiş olduğu rivayet edilir. Hilafet müddeti altı ay, iki gündür. Muntasır’ın vefatında Enâmiş, Büyük Boğa ve Küçük Boğa gibi devlet büyükleri olan Türk emirleri, toplanarak yirmi sekiz yaşında bulunan Müstain İbni Mutasım’ı tahta çıkardılar. Mütevekkil’in oğulları Mutezz ve Müeyyed’i bir köşkte hapsettiler.
Enâmiş veziriazam oldu. Şahik adlı ağa da özel hazine ve harem dairesi bakanı oldu. Bu esnada Büyük Boğa ölünce, uhdesinde bulunan memuriyetler ile posta nezareti oğlu Musa İbni Boğa’ya ve Hulvan Eyaleti de Küçük Boğa’ya verildi.
Horasan Emiri Tahir İbni Abdullah İbni Tahir’in vefatı haberi gelince, Horasan emareti, âdet olduğu üzere onun oğlu Muhammed İbni Tahir’in idaresine verildi. Irak vilayeti de Muhammed İbni Ubeydullah İbni Tahir’e bağlandı. O esnada ise Horasan’a bağlı olan Sicistan’da Tahiroğulları Devleti’ni imha edecek bir kuvvet hazırlanmakta idi.
Şöyle ki iki yüz otuz yedi senesinde Salih İbni Nasır adında biri emr-i bi’l-maruf ve nehy-i ani’l-münker yolunda başkaldırarak, dökmeci esnafından Yakub İbni’l-Leys Es-Saffâr adlı zatı da kendisine başkumandan tayin etmişti. O zaman Horasan emiri biraz önce zikredilen Tahir İbni Abdullah, varıp Sicistan’ı kurtarmışsa da sonra Dirhem adında biri ortaya çıkıp yine Sicistan’ı zapt etti. Fakat askerin idaresine muktedir olamadı. Yakub Saffâr ise tedbirli biri olduğundan, ahali ve asker onun başına toplanmış ve Dirhem de işten çekilmişti. Yakub Saffâr, Sicistan’ı zapt etmiş, Muhammed İbni Tahir’in zaafından istifade ederek kuvvet ve gücünü günden güne pekiştirmiştir.
İki yüz kırk dokuz yılında bir büyük Rum ordusu, Malatya üzerinden İslam memleketlerinin hudutlarını aşmış ve hudut muhafızlarıyla savaşarak galip gelip pek çok ziyan vermişlerdi. Azerbaycan Valisi Ali İbni Yahya El-Ermeni imdada yetişip Rumlar ile savaşırken kendisi ve birçok askeri öldürülmüştür. Bu bozgunların üzücü haberleri Bağdat’a ulaşınca Türk emirlerinin baskı ve sıkıntılarına gücenen halk isyan etti. Peşinden Samerra’da da karışıklık ortaya çıkınca Enâmiş, Vasif ve Boğa birlik olarak pek çok kimseyi idam edip isyanı bastırdılar. Enâmiş ise zulmederek hazinede istediği gibi tasarruf edip yalnız Özel Hazine Bakanı Şahik ile valide sultan tarafını kayırmakta olduğundan, Türkler arasında karışıklık ortaya çıkıp ahaliden de birçok halk onlara katılıp toplanarak Enâmiş’i katlettiler ve evini yağmaladılar. Ondan sonra iş Vasif ile Küçük Boğa’nın elinde kaldı. Müstain’in işi, onların isteklerini imza etmekten ibaret idi. Fakat Küçük Boğa’nın kumandanlarından Bağer ki Mütevekkil’in katillerinden olduğundan, arazileri arttırılarak kendisine fazlasıyla yüz verilmişti. Türkler arasında nüfuz kazanarak, efendisi olan Boğa’ya bile azılarını göstermeye başlamıştı. Boğa da onu sayar ve ondan sakınırdı. Müstain, bir taraftan da onu okşamaya mecburdu. Özetle işlerin idaresi bu üç şahsın elindeydi.
İki yüz elli senesinde Zeyd İbni Ali torunlarından Yahya İbni Ömer İbni Yahya ortaya çıkıp halkı Âl-i Muhammed’de rızaya davet ettiğinde, Kûfe ahalisinden bir grup ona biat etti. Zeydiyye fırkası ve Vâsıt taraftarlarından birçok halk da tabi olunca taraftarları çoğaldı ve kuvvet kazandı. Fakat Irak Valisi Muhammed İbni Abdullah İbni Tahir onun üzerine çok miktarda asker gönderdi ve muharebe esnasında Yahya öldürülüp askerleri hezimete uğradı.
Muhammed İbni Abdullah’ın muzafferiyetine mükâfat olarak Müstain ona Taberistan’daki sultana ait olan, Deylem Boğazı yakınında iki büyük parçayı mülk olarak verdi. Bu yerlerde ise ahalinin pek çok merası vardı. Muhammed İbni Abdullah tarafından o yerleri zapt ve idare için gönderilen Câbir İbni Harun En-Nasırânî, halkın faydalanması için terk edilen meralara saldırınca ahali şikâyet etmekteyken Horasan emareti tarafından Taberistan valisi olan Süleyman İbni Abdullah İbni Tahir İbni Abdullah, Taberistan Eyaleti’ni kendi çiftliği gibi idareye kalkıştığı ve memurları her tarafta ahaliye zulüm ve düşmanlık ettikleri için Taberistan halkı “Dâî bi’l-Hak” denilen ve o zaman Rey beldesinde bulunan Hasan İbni Zeyd İbni İsmail İbni Zeyd İbni’l-Hasan İbni’l-Hasan İbni Ali İbn Ebu Talib’i Taberistan’a davet ederek ona biat ettiler. Taberistan halkı, zaten Deylemîlerle barış içinde bulunduklarından, bütün Taberistan dağlarının halkı, Hasan İbni Zeyd’e biat edince bir anda topluluğu arttı. Ve hemen ileri hareketle Âmul beldesini zapt ettikten sonra Sâriye üzerine yürüdü. Taberistan Valisi Süleyman İbni Abdullah, yüklerini ve ağırlıklarını Sâriye’de bırakıp kaçınca Hasan İbni Zeyd, Sâriye’ye girdi. Taberistan’ı tamamen idaresi altına aldı ve gittikçe kuvvet buldu.
İşte o sırada Türklerin reislerinden, daha önce zikredilen Bağer, gemi azıya almış olduğundan Boğa ile Vasif ittifak ettiler, bir yolunu bularak onu hapsedip ondan sonra katlettiler. Onun taraftarı olan Türkler ayaklanınca Müstain, Şahik, Boğa ve Vasif ile bir kayığa binerek, Samerra’dan kaçıp iki yüz elli bir senesi muharreminin beşinde Bağdat’a ulaştılar. İsyan edenler de Mütevekkil’in oğlu Mutezz’i hapisten çıkarıp ona biat ettiler. Mutezz o zaman on dokuz yaşındaydı. İşlerin idaresi ise Türk emirlerin elinde olup onun adına istediklerini icra eder oldular. Mutezz’in kardeşi Ebu Ahmed Muvaffak İbni Mütevekkil ve Türk emirlerinden Gülbatekin bir büyük Türk ordusuyla Bağdat üzerine gönderildiler. Bu ordu gidip Bağdat’ı muhasara etti. Irak Valisi Muhammed İbni Abdullah ile aralarında çok mubarebeler vuku buldu. Pek çok adam öldü. Valinin maiyetindeki Türkler savuşup kavimlerinin yanına gittiler. Daha önce Humus’ta ortaya çıkan isyanı bastırmak üzere oraya gönderilmiş olan Musa İbni Boğa bu defa Müstain’in yanına gelmek istediğinde maiyetindeki askerin çoğu ona muhalefet edip onunla savaştılar.
Bu suretle Muvaffak’ın kuvveti artmış oldu. Muhammed İbni Abdullah, Boğa ve Vasif bir araya gelip, bazı şartlar ile barışa karar verdiler. Müstain, hilafet makamını bırakarak, iki yüz elli ikinci senenin muharrem ayının dördünde Mutezz’in adına hutbe okudu ve insanlardan Mutezz için biat aldı.
Mutezz Billah yukarıda olduğu gibi iki yüz elli iki senesi muharreminde tahta çıktıktan sonra kardeşi Müeyyed İbni Mütevekkil’e işlerini düzeltmesi için Azerbaycan valisi tarafından beş bin altın gönderilmiş olduğunu işitince, veziri İsa İbni Ferhanşah’ı gönderip altınları aldırdı. Müeyyed’i ve diğer biraderi Ebu Ahmed Muvaffak’ı hapsettirdi. Müeyyed gerçi Türkleri tahrik etmişse de askerî sınıflar arasında ittifak hasıl olamamıştı. Mutezz ise Müeyyed’i dövüp sıkıştırarak, veliahtlıktan feragatine dair kendisinden el yazısıyla istifa mektubu aldı. Ondan sonra Türklerin Müeyyed’e biat etmek istediklerini işitince durumu Boğa’ya açtığında, Boğa, “Türklerin amacı Müeyyed değildir, onlar muharebede kendileriyle beraber bulunan Muvaffak’ı isterler.” demişti. Recebin sonlarına doğru Mutezz, ileri gelen kadıları çağırarak, Müeyyed’in cenazesini çıkarıp gösterdi. Yara beresi olmadığı görüldü. Fakat halkın zihni tatmin olmadı. Kimi bir samur tulumu içine konulup boğulduğu, kimi de kar içinde dondurulmuş olduğu gibi fikirlere kapıldılar.
Bundan sonra Mutezz, kendisinin selefi olan Müstain’i öldürttü. Kesik başı, satranç oynarken huzuruna getirildiğinde, “Hele şu oyunu bitireyim de öyle.” deyip oyunu bitirdikten sonra kesik başa bakıp defnine ruhsat verdi. Muvaffak’ı Basra’ya sürdükten sonra Bağdat’a naklettirdi.
Türk emirlerinin istedikleri gibi hüküm sürmelerini çekemeyen Megâribe askeri, Samerra’da ihtilal çıkardı. Ahaliden ve diğer askerî sınıflardan birçok halk da onlara katıldı, ihtilal büyüdü, güçlükle araları bulundu ve barış yapılarak durum düzeltildi.
İki