Ahmet Cevdet Paşa

Kısas-ı Enbiya ve Tarih-i Hulefa II. Cilt


Скачать книгу

dediğinde hazır bulunanlar bu emre uydularsa da Kadı Bekkâr İbni Kuteybe muhalefet etti. İbni Tolun’a, “Sen daha önce bize Muvaffak’ın veliahtlığına dair bir ferman okumuştun. Şimdi de tahttan indirilmesi hakkında bir ferman getir.” deyince İbni Tolun, “Mutemed, şimdi emir altında ve mağluptur.” dediğinde Bekkâr, “Ben bilmiyorum.” deyince İbni Tolun hiddetlenip “Şu bunak herifi alın!” diyerek Bekkâr’ı hapse atıp malına el koydu. Hutbe ve sikkelerden Muvaffak’ın ismini kaldırdı. Onun üzerine Muvaffak’ın emriyle her tarafa yazılan yüksek emirler gereğince minberler üzerinde İbni Tolun’a lanet okundu. İbni Tolun’un kölesi ve onun tarafından Humus, Halep ve Rakka valisi olan Lü’lü de efendisine isyan ederek bazı şartlarla Muvaffak’a tabi olmak üzere onunla haberleşmeye girişip o da ileri sürülen şartları kabul etmişti.

      Sahibü’z-Zenc’in Öldürülmesi

      Muvaffak, yukarıda anlatıldığı gibi, Sahibü’z-Zenc’in karargâhı olan Muhtâre’yi zapt ettiyse de Sahibü’z-Zenc, ihtiyaç olursa iltica etmek üzere tahkim ettiği mevkilere çekilerek güçlü bir şekilde savunma yaptı. Muvaffak da o habisin şer ve zararını kökten temizlemek üzere büyük hazırlıklar ile meşgulken; İbni Tolun’un kölesi ve onun tarafından, Humus, Halep ve Rakka valisi olan Lü’lü önce geçtiği gibi efendisine gücenerek bazı şartlar ile Muvaffak’a tabi olduğundan büyük ve mükemmel bir ordu ile Rakka’dan hareket etti. İki yüz yetmiş senesi muharreminin başlarında Muvaffak’ın yanına vardı. Muvaffak, ona ve maiyetindeki kumandanlara fevkalade hürmet gösterdi. Bu suretle kuvveti arttı. Karadan ve nehirden, zenciler üzerine hücum ve şiddetle saldırdı. Safer ayı içinde gayet kanlı muharebeler vuku buldu. Lü’lü ile yoldaşlarının fevkalade şecaat ve maharetleri görüldü. Nihayet bir gün Sahibü’z-Zenc denilen habisin öldürüldüğü sevindiren haberi yayıldı. Acaba doğru mu denilirken Lü’lü askerinden bir köle atını teperek süratle gelip Sahibü’z-Zenc’in başını Muvaffak’a takdim etti. Herkes büyük bir sevinç ile şükür secdesine vardı.

      Habisin askerinden pek çoğu kılıçtan geçirildi. Kılıç artıkları da eman isteyip teslim olarak on dört buçuk yıldan beri uzayan zenci sıkıntısı, nihayet buldu. Bütün insanlar, Muvaffak’ın övücüsü ve duacısı oldu. Zencilerin şerrinden yukarıda geçtiği gibi Bağdat’a iltica etmiş olan köylerin halkı da yerlerine gidip yerleştiler.

      Karâmita’nın Ortaya Çıkışı

      Yukarıda anlatıldığı üzere, zencilerin Basra tarafını işgal ettikleri sırada Kûfe taraflarında da Kırmıt adında bir dinsiz, ortaya çıkıp çöl bedevilerinden aklı ve dini olmayan birçok kişiyi saptırarak sapık mezhebine sokmakta olduğu hâlde gidip Sahibü’z-Zenc ile görüşmüştü. Kendisine tabi olan yüz bin ahali ile zenciler birleşirse büyük kuvvet hasıl olacağını söylemişti. Fakat Sahibü’z-Zenc haricilerin azgınlarından olup Kırmıt ise hulule inanıp Allah’ı inkâr derecesine varan gulât-ı Şia’dan (azgın Şiiler) idi. Aralarında fikrî uyuşma olamadığından dolayı Kırmıt, yine Kûfe tarafına dönerek, kendi batıl mezhebini yaymak ile meşgul olup bedevilerden ve sefillerden birçok halk ona tabi olmuştur ki bunlara Karâmita denilir. Bu defa, yukarıda geçtiği gibi zenci sıkıntısı bertaraf olmuşsa da yedi sekiz yıl sonra zencilerden kat kat daha alçak olan Karâmita güruhu Kûfe tarafında baş göstermeye başlamıştır. Dünya hâli böyledir. Belaların biri batar, biri çıkar ve çok defa sonraki evvelkiyi unutturur yahut ona rahmet okutturur.

      Mutemed’in Bazı Hâlleri

      Muvaffak, daha önce açıklandığı üzere zencilerin kötülüklerini ortadan kaldırma işinde başarılı olarak şan ve itibarı bir kat daha fazlalaştı. Fakat halifenin idari işlerden el çektirilerek Vâsıt’ta tutulması dedikoduya sebep olduğundan Mutemed, bu yıl şaban ayı içinde, Samerra’ya döndürüldü. Bağdat’a vardığında güya Halife Mutemed, elinden yetkileri alınmamış gibi önünde askerle Zaptiye Bakanı Muhammed İbni Tahir, harbe (kısa mızrak) elinde olduğu hâlde yürüdü. Bu ise insanlara bir gösterişti. Mutemed’de halife unvanından başka bir şey yok idi.

      Tamamlayıcı Bilgi

      Lü’lü’nün yukarıda anlatıldığı gibi bu muharebelerde çok yararlı işler yaptığından Muvaffak, gerek ona gerek kumandanlarına pek çok ikramlarda bulundu. Fakat iki sene sonra onu hapsedip sıkıştırarak dört yüz bin altınına el koymuştur. Ve ondan sonra biçarenin üzerine talihsizlik çöküp gittikçe fakir olarak bir müddet sonra İbni Tolun’un torunu zamanında, bir köle ile Mısır’a gitmiştir. Esirü’d-Din der ki: “İşte boş akıl ile iyiliği inkârın meyvesi budur.”

      Hasan İbni Zeyd ve Ahmed İbni Tolun’un Vefatı

      Yirmi seneye yakın Taberistan’da imam ve bağımsız olarak hükümran olan Hasan İbni Zeyd El-Alevi aleyhi rahmetu’l-bârî iki yüz yetmiş senesi recebinde beka âlemine göçünce kardeşi Muhammed İbni Zeyd, Taberistan’a hükümdar oldu. Yine bu yıl Mısır ve Şam hükümdarı olan Ahmed İbni Tolun da Antakya’da vefat etmiştir.

      Şöyle ki Tarsus o zaman hudut boylarında oturan murabıtların merkezi olup gaziler fırsat buldukça Rum ülkesine gaza ederlerdi. Bu defa içlerinden Bâzmâr adlı görevli isyan edip, Ahmed İbni Tolun’un oradaki mutasarrıfını kovunca İbni Tolun ordusuyla Adana’ya gidip Bâzmâr’ı itaate davet ettiyse de kulak vermediğinden İbni Tolun, gidip Tarsus’u muhasara etti. Bâzmâr, Tarsus Nehri’ni yarıp su akıtarak, İbni Tolun’un ordusunu suda boğdu. Az kalsın bütün askerleri yok olacaktı. Kış mevsimi olduğundan İbni Tolun, artık orada durmayıp ordusuyla geri dönerek, Antalya’ya gitti. Mukadder olan ecelinin gelmesiyle beka âlemine göçtü. Yerine oğlu Humârveyh geçti.

      Ahmed İbni Tolun, hayırsever, dindar biriydi ve âlimleri severdi. Yirmi altı sene süren hükümdarlığı zamanında çok hayırlar yapmış ve çok iyiliklerde bulunmuştur. Yafa Kalesi’ni de o bina etmiştir. Rahmetullahi aleyh.

      İki yüz yetmiş bir yılında merhum İbni Tolun’un oğlu Humârveyh ile Muvaffak’ın oğlu Ebu’l-Abbas Mutezid arasında bir büyük muharebe meydana gelmiştir.

      Şöyle ki İbni Tolun’un vefatı üzerine Musul ve El-Cezire Valisi İshak İbni Kündac ile Enbâr, Rahbe ve Fırat yolu valisi olan Muhammed İbni Ebu’s-Sac, tamah edip Şam şehirlerini ele geçirmek üzere Muvaffak’tan izin ve yardım istediler. O da onlara ruhsat vermekle beraber oğlu Ebu’l-Abbas’ı kâfi miktarda askerle Şam tarafına gönderdi. Üçü birleşip Şam’a doğru gittiler. Humârveyh’in askerini vurup dağıttılar ve Şam’ı işgal ettiler. Bozgun asker Remle’de toplandı. Ebu’l-Abbas onları takip ediyordu. Humârveyh ise pek büyük bir ordu ile gelip Remle dışında ordusunu kurdu. Ebu’l-Abbas, askerini düzene koyarak harbe hazırlandığı sırada Humârveyh de askerini düzene koyarak bir grup ile Said-i Eyser adlı emiri pusu için hazırladı.

      Ebu’l-Abbas’ın sol tarafı pek şiddetli bir şekilde hücum edince Humârveyh’in sağ tarafı bozuldu. Humârveyh ondan evvel muharebe görmemiş olduğu için ürküp kendisi gibi birtakım tecrübesiz gençlerle kaçarak soluğu Mısır’da aldı. Ebu’l-Abbas da iş bitti zannıyla onun çadırına kondu. Askeri de ordu yağmasına koyuldu.

      Said-i Eyser ise pusudan çıkıp Humârveyh’in kalan askerleri de ona katıldı. Hemen parolalarını söyleyerek ordu yağmasıyla meşgul olan Iraklılar üzerine kılıç üşürdüler. Ebu’l-Abbas da Humârveyh döndü zannıyla firar etti ve arkasına bakmayıp Şam yolunu tuttu. İki ordu da emirsiz kaldı. Irak askerinin çoğu kırıldı ve kalanı esir oldu.

      Said-i Eyser Mısır’a müjdeci gönderdi. Humârveyh mahcup oldu, fakat memnun kaldı. Allah tarafından meydana gelen zafere şükrederek esirlere güzel muamelede