Ahmet Cevdet Paşa

Kısas-ı Enbiya ve Tarih-i Hulefa II. Cilt


Скачать книгу

rekabet ve düşmanlıktan dolayı, İbni Ebu’s-Sac ondan ayrılıp Humârveyh’e tabi oldu. İki yüz yetmiş üç yılında onun adına hutbe okudu. Humârveyh de ona ve onun maiyetindeki askere birçok hediye gönderdi. Şam tarafına hareket ederek, Bales’te İbni Ebu’s-Sac ile görüştü. Bundan sonra İbni Ebu’s-Sac, Rakka’ya gidip İbn-i Kündac ile muharebe ederek ona galip geldi ve bütün El-Cezire ile Musul’u işgal etti. Oralarda da Humârveyh adına hutbe okudu.

      İki yüz yetmiş bir yılında halife askeriyle Sicistan, Kirman ve Horasan hükümdarı olan Amr İbni El-Leys Es-Saffâr arasında muharebe vuku bulmuştur.

      Şöyle ki Horasan hacıları Irak’a geldiklerinde, Halife Mutemed’in huzuruna çıkarıldıklarında; Mutemed onların yanında Amr Saffâr’a alenen lanet ederek onu Horasan’dan azlettiğini söylemişti. Onun üzerine minberlerde Saffâr’a lanet okundu. Bu da Muvaffak’ın görüş ve tedbiri idi. Çünkü Mutemed, hilafet unvanına haiz olarak hutbelerde adı zikrolunmakta ise de yetkileri elinden alınmış olduğundan, kendisince Muvaffak’ın emellerini gerçekleştirebilmek için böyle bazı kişilere lanet okumaktan başka bir işi kalmamıştı.

      Bu defa Horasan valiliği Zaptiye Bakanı Muhammed Tahir’e verildi. Onun tarafından vekil olarak Râfi’ İbni Herseme Horasan valisi yapıldı. Muvaffak’ın veziri Said İbni Muhalled de Amr Saffâr ile savaşa memur oldu. Rebiülevvel ayı içinde halife askeriyle Amr Saffâr arasında bir şiddetli muharebe meydana geldi. Amr Saffâr’ın on beş binden ibaret olan askeri bozuldu. Fakat bununla Saffâr’ın kuvvetine zarar gelmedi. Zira onun asıl kuvveti Sicistan’da idi.

      Horasan valiliği ise evvelki büyüklük ve ehemmiyette değildi. Zira Horasan valileri önceleri bütün Şark taraflarının hükümdarı olup zaptiye vekâleti makamı da onların uhdesine verilmiş olduğundan, erkân-ı devletten biri onların tarafından vekil olarak zaptiye bakanı olurdu. Taberistan’da bir Alevi imamlığı çıkınca orası Horasan’dan ayrıldı ve Saffâr’ın çıkışıyla Sicistan müstakil bir devlet oldu. Sonra da Maveraünnehir’de Âl-i Saman meydana çıkıp oraya da Horasan valilerinin hükmü geçmez oldu.

      İki yüz yetmiş dört yılında Muvaffak, bizzat Amr Saffâr ile harp etmek üzere Fars’a gitmişse de Kirman ve Sicistan’ı istilaya muvaffak olamadığından Irak’a geri dönmüştür. Yetmiş beş yılında oğlu Ebu’l-Abbas’ı bir yere memur ettiğinde Ebu’l-Abbas “Ben Şam’dan başka yere gitmem. Zira emirü’l-mümininin bana verdiği Şam Eyaleti’dir.” deyince Muvaffak hiddetlenerek onu hapsetti.

      Muvaffak, yukarıda anlatıldığı gibi Amr Saffâr’ın hakkından gelemediği için onunla uyuşmaya mecbur olarak iki yüz yetmiş altı yılında Bağdat zaptiye bakanlığı makamını Saffâr’a verip o da kendi tarafından Ubeydullah İbni Abdullah İbni Tahir’i zaptiye bakanı olarak atadı. Kısaca maddi olarak hükmü olmayan bir teşrifat muamelesiyle barışmış oldular.

      İki yüz yetmiş beş yılında Muvaffak vefat edince Türk beyleri toplanarak oğlu Ebu’l-Abbas İbni Muvaffak’ı, Mutezid Billah lakabıyla isimlendirerek veliahtlığını Mutemed’e imza ettirdiler ve onu babasının yerine geçirdiler. Ebu’l-Abbas Mutezid de işlerin idaresini, hür ve müstakil olarak eline alarak amcası Mutemed’i eskisi gibi yetkisiz bir durumda bırakmıştır. Fakat aradan çok zaman geçmeden Mutemed ölmüştür.

      Şöyle ki Bağdat’ta iki yüz yetmiş dokuz yılı recebinin on dokuzuncu gecesi Mutemed Alellâh İbni el-Mütevekkil çok yiyip çok da şarap içtiğinden geceleyin vefat etti. Ertesi gün veliaht olan Ebu’l-Abbas Mutezid Billah İbni’l-Muvaffak İbni’l-Mütevekkil, kadıları ve ileri gelenleri toplayarak, Mutemed’in naaşını muayene ettirdikten sonra defnolunmak üzere Samerra’ya gönderdi ve o gün Mutezid’e biat edildi. O zaman Mutemed’in yaşı elli sene altı aya ve halifelik müddeti, yirmi üç sene, altı aya baliğ olmuştu. Mutezid o sırada Mısır ve Şam sultanı olan Humârveyh’in Katru’n-Nedâ adlı kızını zevce olarak alınca bu defa Mısır’dan bir büyük memur ile büyük miktarda hediyeler geldi.

      Fakat Humârveyh, Şam’da iken Mısır’daki haremindeki uşaklarının her biri birer cariyeyi kendisine eş gibi dost olarak almış oldukları Humârveyh’e ihbar edilince, hemen bu hususu tahkik etmek için Mısır’daki cariyelerden bazılarının Şam’a gönderilmesini Mısır’daki kaymakamına yazdı. Yakın adamlarından olan hizmetçiler ise bu işin meydana çıkmasından korktuklarından dolayı aralarında birleşerek iki yüz seksen iki yılı zilhiccesinde; geceleyin Humârveyh’i yatağında iken öldürerek kaçmışlardır. Ertesi gün emirler toplanarak, Humârveyh’in büyük oğlu Ceyş’e biat ettiler. Ceyş ise henüz yaşça büluğa varmamıştı. Alçaklardan kendisine yaklaşanların sözlerine kandı. Babasının emirleri hakkında pek ziyade kötü muamelede bulunarak onları kovmakla korkuttuğundan dokuz ay beylik makamında bulunduktan sonra iki yüz seksen üç yılında Mısırlı askerler isyan ettiler. Ceyş’i öldürüp küçük kardeşi Harun İbni Humârveyh’i tahta geçirdiler.

      Fakat o da işlerin idaresinden âciz bir çocuk olmakla Mısır’ın işleri günden güne bozulmuş ve emirler arasında fikir ayrılıkları meydana gelmekle çok geçmeyip memleket bağları tamamen çözülmüştür.

      O sırada Mutezid, minberler üzerinde Muaviye’ye, oğluna ve babasına lanet okunmasını emredip bu hususa dair her tarafa gönderilmek üzere ayrıntılı bir ferman müsveddesi kaleme aldırdı. Fakat bazı yakın adamları, “Bu ferman, her tarafta ilan olunursa Alevilere kibir ve gurur gelir, zaman zaman sultana isyan ederler. Halk arasında fitneye sebep olurlar.” diye nasihat edince Mutezid bu azminden vazgeçmiştir.

      Tarsus hudutlarında oturan murabıtlar, daima karada ve denizde cihat ile meşgul olup bağlı bulundukları Mısır hükûmeti tarafından da kendilerine yardım edilirdi. İki yüz seksen üç yılında Tarsus’ta karışıklık ortaya çıktı. Fakat Ümmü Dünya’nın karışıklığı ise daha fazla olduğundan Tarsus halkı tarafından Halife Mutezid’e müracaat edilerek onun tarafından bir vali tayin edilmesi istenmekle Mutezid de İbni İhşid’i Tarsus valisi olarak atamıştır.

      Mısır beyleri arasında devam edegelen anlaşmazlıktan dolayı Mısır ve Şam sultanı olan Harun İbni Humârveyh işlerin idaresinden âciz kalarak Kınnesrin, Halep ve Avâsım eyaletlerini bıraktı. Geri kalan Şam sancakları ile Mısır kıtasında hilafet tarafından vekil olarak mutasarrıf oldu. Bunlar için halife hazinesine yıllık dört yüz elli bin altın vermek üzere eniştesi olan Halife Mutezid’in himayesine müracaat ettiğinden Mutezid, iki yüz seksen altı yılında Kınnesrin’e gidip Halep ve bağlısı yerleri ve Avâsım Eyaleti’ni Harun’un memurları elinden teslim almıştır.

      Horasan Valisi Râfi İbni Herseme daha önce isyan ettiğinden dolayı Mutezid, Sicistan ve Kirman Emiri Amr Saffâr’ı Horasan valisi atayarak onun üzerine musallat etmişti. Saffâr, onun üzerine hareket edip onunla hayli muharebe ederek Horasan’ı zapt etmekle beraber işin sonunda, Râfi’yi öldürmeyi başararak, kesik başını Mutezid’e göndermiş ve Maveraünnehir vilayetinin de topraklarına katılmak üzere uhdesine verilmek üzere istediğinden; iki yüz seksen yedi yılında Mutezid, Maveraünnehir Eyaleti’ni de Saffâr’a verdi ve kendisine kaftan giydirdi. Saffâr, Nişabur’da iken bu verme emriyle kaftan kendisine ulaştı.

      İsmail İbni Ahmed Samani ise Maveraünnehir’de bağımsız olarak hükmetmekte olduğundan Saffâr onun üzerine bir ordu sevk etti. Bu ordu Âmul’e vardığında İsmail Samani, Ceyhun Nehri’ni geçip hücum ederek Saffâr’ın askerini vurup perişan ettikten sonra Buhara’ya döndü. Saffâr, hemen hazırlığını bitirerek bizzat ordusuyla Belh’e vardı. İsmail Samani yine nehri geçip onun üzerine saldırarak ordusunu bozdu ve Saffâr kaçarken tutuldu. İsmail, onu alıp Semerkant’a götürdü. Sonra kendi ricası üzerine Mutezid’in yanına gönderdi. Mutezid bu olaydan haberdar olunca Saffâr’ı