Acımasızca, acımasızca…” dedi ve birkaç adım ilerledi.
“Siz buraya geleceksiniz, beyefendi.” dedi, öfkeli ufak tefek adam. “Şimdi sarhoşsunuz, beyefendi. Sabah benden haber alacaksınız, beyefendi. Sizi tespit edeceğim, sizi tespit edeceğim.”
“Eve gideceğime sizin beni bulmanızı tercih ederim.” dedi, olanlardan bir nebze olsun etkilenmemiş olan yabancı.
Doctor Slammer başındaki şapkayı öfkeli bir fiskeyle düzeltirken kelimelerle ifade edilemeyecek bir vahşilikle bakıyordu. Yabancı ve Mr. Tupman da ödünç alınmış smokini teslim etmek için kendinden geçmiş Winkle’ın odasına çıktılar.
Beyefendi derin uykudaydı kıyafet yerine çabucak yerleştirildi. Yabancı aşırı derecede şakacıydı ve Mr. Tracy Tupman da şarap, negus, ışıklar ve hanımlardan dolayı epey sersemlemiş olduğundan olan biten her şeyin büyük bir şaka olduğunu düşündü. Mr. Tupman yeni arkadaşı gittikten, yatak takkesinin aslen başının geçirilmesi niyetiyle yapılmış ağzını bulmakta ufak bir zorluk yaşadıktan ve en sonunda o hengâmede mumunu devirdikten sonra sonunda yatağa girmeyi başardı ve bir dizi karmaşık hareketten kısa süre sonra da sırtüstü yatağa gömüldü.
Ertesi sabah Mr. Pickwick’in kapsamlı zihni, uykunun derinlerine gömülü bilinçsizlik hâlinden kapının sertçe çalınması yoluyla çıktığında saat henüz yedi bile olmamıştı. “Kim o?” diye sordu Mr. Pickwick, yatağından irkilerek doğrularak.
“Uşak, efendim.”
“Ne istiyorsunuz?”
“Lütfen bana ekibinizdeki hangi beyefendinin, üzerinde ‘P.K.’ harfleri işli, altın yaldızlı düğmeli, parlak mavi smokin ceketi giydiğini söyleyebilir misiniz efendim?”
“Temizleyiciye verilmiş olmalı.” diye düşündü Mr. Pickwick. “Ve adam da takımın kime ait olduğunu unuttu.” “Mr. Winkle.” diye seslendi. “Yandaki oda ama kapısı sağdan ikinci.”
“Teşekkürler, efendim.” dedi uşak ve uzaklaştı.
“Neler oluyor?” diye bağırdı Mr. Tupman, kapının sertçe çalınışı, onu dünyadan bihaber uykusundan uyandırınca.
“Mr. Winkle’la konuşabilir miyim, efendim?” diye sordu uşak, kapının dışından.
“Winkle, Winkle!” diye bağırdı Mr. Tupman, iç odaya seslenerek.
“N’oluyor!” diye yanıtladı, yatak kıyafetlerinin içindeki baygın ses.
“Bekleniyorsunuz. Kapıda biri var.” ve derdini bu kadar anlatacak kadar gayret sarf etmiş Mr. Tracy, yatakta öbür tarafa dönüp yeniden uykuya daldı.
“Bekleniyormuşum!” dedi Mr. Winkle, apar topar yataktan çıkıp üstüne birkaç parça kıyafet geçirerek. “Bekleniyormuşum! Evden bu kadar uzaktayken kim beni bekliyor olabilir ki?”
“Dinlenme odasındaki beyefendi.” diye yanıtladı Boots, Mr. Winkle kapıyı açıp onunla yüz yüze gelince. “Beyefendi sizi bir dakika bile alıkoymayacağını söylüyor, efendim. Ancak hayır cevabını kabul etmiyor.”
“Çok tuhaf!” dedi Mr. Winkle. “Hemen aşağı ineceğim.”
Aceleyle yolculuk şalına ve robdöşambrına sarındıktan sonra aşağı indi. Yaşlı bir kadın ve birkaç garson dinlenme odasını temizliyorlardı ve üniformalı bir deniz subayı pencerede dışarısını seyrediyordu. Mr. Winkle içeri girince subay da başını döndürdü ve başını sertçe eğdi. Hizmetlilerin çıkmalarını emrettikten ve kapıyı dikkatlice kapattıktan sonra, “Mr. Winkle, değil mi?” dedi.
“İsmim Winkle, efendim.”
“Bu sabah buraya Doktor, 97. Alay’dan Doktor Slammer’ın adına geldiğimi söylesem şaşırmazsınız.”
“Doktor Slammer mı?” dedi Winkle.
“Doktor Slammer. Kendisi benden dün akşamki davranışınızın hiçbir beyefendinin hazmedemeyeceği türden olduğunu ifade etmemi rica etti ve (ekledi ki) ‘Başka hiçbir beyefendinin başka bir beyefendiye yapmayacağı türden bir şeydi bu.’ ”
Mr. Winkle’ın şaşkınlığı o kadar gerçek, o kadar belliydi ki bu Doktor Slammer’ın dostunun gözünden kaçmadı; böylelikle devam etti: “Dostum Doktor Slammer akşamın belirli bir kısmında sarhoş olduğunuzu ve kuvvetle muhtemel sebep olduğunuz ayıbın farkında olmadığınızdan emin olduğunu bildiğini eklememi istedi. Benden bunun davranışınız için bir bahane olarak sayılması gerektiğini ve sizin tarafınızdan yazılacak ve benim tarafımdan dikte edilecek yazılı bir özrü kabul edeceğini iletmemi istedi.”
“Yazılı özür.” diye tekrar etti Mr. Winkle, mümkün olabilecek en ısrarlı şaşkınlıkla.
“Elbette diğer seçeneğin farkındasınız.” diye yanıtladı ziyaretçi sakinlikle.
“Bu mesajı benim adıma göndermeniz mi istendi?” diye sordu aklı bu olağan dışı sohbet nedeniyle fena hâlde karışmış olan Mr. Winkle.
“Ben orada değildim.” diye yanıtladı ziyaretçi. “Ve kartınızı Doctor Slammer’a vermeyi kesin bir şekilde reddetmeniz üzerine, aynı beyefendi tarafından, o alışılmamış ceketi giyen kişiyi teşhis etmem istendi. Üzerinde bir büstün resmedildiği, ‘P.K.’ harfleriyle bezenmiş yaldızlı bir düğmeye sahip, parlak mavi smokin ceketi.”
Mr. Winkle kendi kıyafetinin bu kadar detaylı tasviriyle kelimenin tam anlamıyla şaşkınlık içinde sarsıldı. Doctor Slammer’ın dostu devam etti: “Barda yaptığım sorgulamalar sonucunda, söz konusu ceketin sahibinin dün öğleden sonra üç beyefendiyle buraya geldiğinden emin olmuş oldum. Vakit kaybetmeden ekibin başı olarak tarif edilen beyefendinin yanına gittim ve o da duraksamadan beni size yönlendirdi.”
Eğer Rochester Kalesi’nin ana kulesi bir anda temellerinden kurtulup dinlenme odasının penceresinin hemen dışına kurulsa Mr. Winkle’ın o anki şaşkınlığı, şimdi bu hikâyeyi duyduğunda yaşadığı büyük şaşkınlığın yanında hiçbir şey sayılırdı. İlk izlenimi ceketinin çalındığı yönündeydi. “Bana bir dakikalığına müsaade edebilir misiniz?” dedi.
“Elbette.” diye yanıtladı istenmeyen ziyaretçi.
Mr. Winkle alelacele yukarı koştu, titrek ellerle çantayı açtı. Ceket işte tam orada, her zamanki yerindeydi ancak yakından bakınca bir önceki gece giyilmiş olduğuna dair kanıtlar barındırıyordu.
“Öyle de olmalı.” dedi Mr. Winkle, ceketin elinden düşmesine aldırmayarak. “Yemekten sonra çok şarap içtim ve sonrasında sokaklarda yürüyüp puro içtiğime dair hatırımda kimi anılar var. İşin aslı çok sarhoştum. Ceketimi değiştirmiş, bir yere gitmiş ve birilerine hakaret etmiş olmalıyım. Buna hiç şüphem yok ve bu özür yazısı da bunun berbat sonucu.” Bununla birlikte Mr. Winkle gerisin geriye dinlenme odasına yürüdü, hüzünlü ve rezalet bir hisle cengâver Doktor Slemmer’ın meydan okumasını kabul etmeye ve bunun doğuracağı en kötü sonuçlara boyun eğmeye karar verdi.
Mr. Winkle’ın bu kararı vermesinde etkili olan çeşitli nedenlerden biri de kulüpteki itibarıydı. İster nahoş ister savunma gerektiren ister zararsız olsun ustalık ve eğlence konularında hep yüksek otorite olarak saygı görürdü ve eğer yeteneklerinin test edildiği bu ilk sınavda liderinin gözünden düşerse ismi ve konumu sonsuza dek yok olurdu. Ayrıca, bu konularda tecrübesiz olanların sıklıkla tahmin edildiğini duyduğu üzere, yandaşlar arasında yapılan anlaşma gereği tabancalar nadiren kurşunla dolu olurdu ve dahası eğer Snodgrass’ı yandaşı olarak belirler ve tehlikeyi süslü kelimelerle anlatırsa beyefendi muhtemelen bu bilgiyi Mr. Pickwick’e iletir, o da yerel yetkilileri