Mikâil Bayram

Selçuklu Anadolusu’nda Devlet-Toplum-Ekonomi / Makaleler


Скачать книгу

hoş ilişkiler bulunduğu görülmektedir. Konya’da delişmen (mecnun) bir derviş olarak tanınan Fakih Ahmed, Müslümanlardan çok Hristiyanlarla ilgilenmekteydi. Karatay Medresesi’nin kubbe çinilerinde Musa, Süleyman, İsa ve Muhammed Peygamberlerin adlarının münavebeli olarak yazılması farklı dinden olan insanları ve tebaayı birbiriyle kaynaştırma, hoş görme ve biribirinin inancına saygılı olma siyasetinin ifadesi olsa gerektir Bugün Merkez İmam Hatip Lisesinin bulunduğu yerde Kadı İzzeddin Muhammed er-Râzî’nin yaptırdığı bir darüşşifa bulunmaktaydı. Vezir olan Kadı İzzeddin, Kadınhanı’nda bulunan Kestel, Koşmar ve Divanlar köylerindeki mülklerinin gelirlerini kendisinin yaptırdığı bimaristana (hastane) vakfetmiştir. Bimaristanın (hastane) vakıfnâmesine imza koyan şahitler arasında Tomas adında bir gayrimüslimin imzası dikkat çekicidir.116 Selçuklular zamanında Konya’daki ilmî çevrelerde okunan ve bugün Yusufağa, F. Nafiz Uzluk ve İzzet Koyunoğlu Kütüphanelerinde bulunan İbn-i Sina’nın eş-Şifâ’sı Ebû Reyhan el-Beyrûnî’nin el-Kânûnu’l-Mes’ûd gibi ciddi eserler o dönemde Konya’da yüksek bir ilmî çevrenin mevcut olduğunu göstermektedir.

      IV. Bölüm

SELÇUKLULAR DEVRİ KÜTÜPHANELERİ

      Bir bilimsel ve kültürel çevre için en önemli şey hiç şüphesiz kitaplardır ve bu kitapların korunduğu ve okuyucuların hizmetine sunulduğu yerler olan kütüphanelerdir. Türkiye Selçukluları zamanında Konya’da birtakım kütüphaneler bulunmaktaydı. Bu kütüphaneler bugüne kadar taratılmamıştır. Burada bu kütüphanelerden en bilinen ve çevrelerindeki insanlara okuma ile ilgili hizmetlerin sunulduğu bazı kütüphaneler tanıtılacaktır.

      Selçuklular döneminde Konya’da bulunan birçok hanikâh ve medresenin kitaplıkları bulunduğu bu kurumlara ait olup günümüze gelen el yazması eserlerden anlaşılmaktadır. Atabekiyye Medresesi, Ahmedek Hanikâhı, Sadırlar Hanikâhı gibi daha birçok kurum ve kuruluşların kitaplıkları vardı. Bu kurum ve kuruluşlara ait kitaplar zamanla çeşitli şekillerde dağılmış veya yok olmuşlardır. Bugün Türkiye’de el yazması eser ihtiva eden kütüphanelerde bu kitaplara rastlamaktayız. Şüphesiz bu kitaplardan çok azı günümüze ulaşabilmiştir. Yukarıda da anıldığı gibi varlıklı insanlar veya devlet büyükleri bu kurum ve kuruluşlara kitaplar vakfediyorlardı. Meşhur Pervane Muinüddin Süleyman, çokça kitap vakfeden bir devlet adamıdır. Keza Vezir Celâleddin Mahmud’un vakfettiği kitaplara rastlanmaktadır. (Bk. Burada Levha, X) Alâeddin Keykubad zamanında Konya’da şehir muhafızı olan Hace-i Cihan diye bilinen Emir Ahmed b. Kayser b. Süleyman Şerhu’t-Taarruf fi Ma’rifeti’t-tasavvuf adlı eseri “Zaviye-i Sadriyye”ye vakfetmiştir. (Bk. Burada Levha IX). Meram’da metfun Şeyh Vefa’nın oğlu Mustafa (İbnü’l-Vefa) babasından kendine intikal eden kitapları vakfettiğini görüyoruz. Yeri geldikçe bunlarla ilgili örnekler bu yazıda verilecektir. Keza Yusufağa Kütüphanesi no. 4749’daki kitap Konya’daki ilim adamlarına vakfedilmiştir.

      Türkiye Selçukluları zamanında bazı şahıslara ait kitaplıkların varlığı da bilinmektedir. Ancak bu kitaplar vakfedilmedikleri için genel olarak vârisler arasında paylaşılmakta veya satılmakta ve böylece dağıldıkları görülmektedir. Mesela ileride de sözü edileceği üzere Sadreddin-i Konevî’nin vârislerine (kızı ve damadına) intikal ettirdiği kitaplar zamanla dağılmış, çok azı gönümüze gelebilmiştir. Oysa vakfettiği kitaplarının çoğu vakıf malı olduğu için korunmuş ve günümüze gelebilmiştir.

      Matbuatın olmadığı dönemlerde kitap, çok pahalı bir meta olduğu için ilim adamlarının hizmetine kitap vakfetmek çok makbul bir davranış olarak görülüyordu. Bu kuruluşlara ait bazı kitapları, Yusufağa, Konya İzzet Koyunoğlu, Mevlana Müzesi Kütüphanesi, Feridun Nafiz Uzluk Kütüphanesi gibi kitaplıklarda görmekteyiz. Bu kurum ve kuruluşların kitaplıkları dışında Konya’da birkaç tane ünlü kütüphane vardı. Bugün muhtelif el yazması eser ihtiva eden kütüphanelerde, bu Selçuklu devri kütüphanelerine ait kitaplara rastlanmaktadır. Genel olarak kitaplar, ait oldukları kitaplıkta okunurdu. Ancak uygun bir rehin bırakıldığı takdirde bu rehin kaşılığında kitaplar dışarıya da iare edilebiliyordu. Kitabın sağlam olarak geri gelebilmesi için rehin yüksek tutulurdu. Ancak rehin gözden çıkarılarak geri getirilmeyen kitaplar da olmuştur. Burada Selçuklular zamanında Konya’da bulunan bazı kütüphaneler tanıtılacak ve bu kütüphanelerin kitapları ile ilgili bilgiler sunulacaktır.

1. SARAY KÜTÜPHANESİ

      Türkiye Selçuklularının başkenti olan Konya’da şüphesiz bir saray bulunuyordu. Saray teşkilatı içinde Osmanlılardaki Enderun Mektebine benzer “gulamhane” denilen bir mektep bulunmaktaydı. Bu gulamhanede gayrimüslim çocuklar eğitim ve öğretim görüyorlardı. Meşhur Celâleddin Karatay ve iki kardeşi Seyfeddin Karasungur ve Kemalüddin Durunday, Kom-nen ailesinden olan Emir Arslan el-Mavrazemi bu mektepten çıkmışlardır. Bu gulamhaneden çıkmış olanların gayet iyi Farsça ve Arapça bildikleri dikkat çekmektedir. Hiç şüphesiz bu mektebin bir kitaplığı olmalıdır. Bununla beraber sultanlara mahsus kitaplıkların varlığı da bilinmektedir. Ancak bu kitaplıkların izi, eseri kalmamıştır. Ayrıca saray içinde bir devlet arşivinin bulunduğu da muhakkaktır. Bundan da iz ve eser kalmamıştır. Ancak bu arşivden kopya edilmiş birtakım belgelerin Mecmuatü’r-resailler içinde günümüze geldiklerini biliyoruz. Bu arşiv belgeleri arasında bazı kişilerin devlet yetkililerine yazdıkları mektuplar bulunmaktadır. Hiç şüphesiz bu tür yazışmalar devlet arşivinde muhafaza edilmekteydi. Nitekim Mevlana’nın mektuplarının büyük bir kısmı devlet büyüklerine hitaben yazılmıştır. Mevlana’nın ölümünden 70-80 sene sonra birileri bu mektupları derleyip Mektubat-i Hz. Mevlana Celâleddin-i Rumî adıyla yayımlamıştır. Bu anlamda Şeyh Sadreddin-i Konevî’nin de devlet adamlarına yazdığı mektuplar bulunmaktadır. Bu mektuplar da derlenmiştir.

      Selçuklu sultanlarına devrin ilim adamları tarafından ithaf edilmiş pek çok eserler bilinmektedir. Sadece Alâeddin Keykubad’a eser ithaf edenlerin sayısı onu geçmektedir. Hiç şüphesiz bu eserlerin sultanlara sunulan nüshaları sarayda veya sultanların özel kitaplıklarında muhafaza ediliyordu. Bu kitaplardan bazılarına muhtelif kütüphanelerde rastlanmaktadır. II. Kılıçarslan’ın oğulları I. Gıyâseddin, II. Süleyman Şah bilgili, kültürlü sultanlardı. İbn Bibi I. Gıyâseddin’in İbn-i Sina’nın hayranlarından olduğunu kaydetmektedir. Mesela I. İzzeddin Keykâvus için yapılmış, satır tercümeli Kur’an-ı Kerim ve Farsça tefsiri (603/1206 istinsah tarihli ve tezhipli) Mevlana Müzesi’nde 11 numarada kayıtlıdır. Bu Kur’an-ı Kerim ve tefsirinin aynı kalem ve yazı ile yazılmış bir cildi de Konya Yusufağa Kütüphanesi, no. 5438’de bulunuyor. Bu iki cildin ihtiva ettiği surelerin miktarından bu eserin en az beş veya altı cilt olduğu anlaşılmaktadır, I. Alâeddin Keykubad’ın özel kitaplığına ait birkaç kitaba rastladığımı hatırlıyorum. Bunlardan birisi Tahran’da Mehdi-i Beyânî’nin özel kitaplığındadır. Fahreddin-i Râzî’nin el yazısı olan bu eseri Akayi Mehdi-i Beyani Encümen-i Dust-Darem-i Küp’un yayınları (Tahran 1331) tıpkıbasım olarak yayımlamıştır. (Bk. Burada Levha, V.) Bu esere Ahi Evren Nasîrüddin’in bir sahife sunuş yazarak Sultan Alâeddin’e hediye ettiği anlaşılmaktadır. (Bk., Burada Levha, XV.) Keza Ahmed b. Sa’d b. Abdü’s-Samed el-Zencani’nin Sultan Alâeddin Keykubad’a sunduğu el-Letaifü’l-Alâiyye’nin sultana sunulan nüshası Aşir Efendi (Süleymaniye) Kütüphanesi no. 316’da kayıtlıdır. Şems-i Tebrizî’nin Alâeddin Keykubad’ı cahillikle itham etmesi onun Keykubad’a duyduğu düşmanlığının ifadesidir.117 Bu ve benzeri eserlerin saray kitaplığından çıkmış olduğu muhakkaktır. Bütün bunlar gösteriyor ki Konya’da Selçuklu Sarayı’nda bir kitaplık ve arşiv bulunuyordu.

      Alâeddin Keykubad, okumayı seven bir sultan idi. Ahi Evren