Dr. Ecz. Metin Uyar

Mutluluk Doktoru


Скачать книгу

ayrılan bu zaman duygusal, bilişsel, davranışsal ve sosyal gelişimde önemli rol oynar. Sizce yetişkinler olarak hayatımıza biraz daha oyun katmak mutlu hissetmemize yardımcı olmaz mı? Çocuklardan öğrenmemiz gerekenlerin, daha doğrusu kendimize hatırlatmamız gerekenlerin başında saat kaç olmuş, kıyafetlerin mi kirlenmiş, saçın mı bozulmuş umursamadan, doya doya gülmekten sakınmadan oyunlar oynamak geliyor.

      Oyun dediğimizde neleri kast ettiğimiz konusuna gelince, sözü kariyerini oyun üzerine çalışmaya adamış bir uzman olan Dr. Stuart Brown’a bırakmak yeterince açıklayıcı olacaktır diye düşünüyorum: “Oyunsuz bir hayat çeşitli oyunlar haricinde sporun, sanatın, filmlerin, kitapların, müziğin, şakaların, dramatik hikâyelerin olmadığı bir hayat. Flörtleşmelerin, düşlerin, komedi ve ironinin olmadığı bir hayatı gözünüzde canlandırın… Genel anlamıyla, insanları olağan, dünyevi şeylerin dışına çıkaran şeydir oyun.”18

       Play: How it Shapes the Brain, Opens the Imagination, and Invigorates the Soul kitabını Christopher Vaughan ile birlikte yazan Dr. Stuart Brown, aynı zamanda ABD’de kâr amacı gütmeyen bir kuruluş olan Ulusal Oyun Enstitüsü’nün de kurucusu. İki yazar, oyunun sadece mutlu olmada değil, sosyal ilişkileri sürdürmede, yaratıcı ve yenilikçi biri olmada da kritik bir rolü olduğunu belirtiyor ve “Oynadığımız zaman insanlığımızın en saf halini, kişiliğimizin en doğru ifadesini ortaya koyuyoruz. Yaşadığımızı en çok hissettiğimiz zamanların, en güzel anılarımızı oluşturanların oyun anları olması şaşırtıcı mı?” diye soruyorlar. Hepimiz cevabı içten içe biliyoruz, değil mi?

      Oyunla ilgili kararınızı verdiyseniz, şimdi tekrar oyunlar oynamaya başlarken size eşlik edecek, “suç ortağınız” olacak arkadaşlarınızın olması avantajınıza. Sizinle birlikte çocuklaşacak bir arkadaş seçin ve oyun önerisini götüren ilk siz olun.

      Haydi, örneğin ilk olarak birlikte bir parka gidin, etrafta kimse yokmuşçasına eğlenin, salıncaklara binin, çocuklarla sohbet edin, içinizden nasıl geliyorsa beraber çocuklaşın. Belki bir diğer oyun buluşmasında daha önce denemediğiniz bir aktiviteyi birlikte denemek üzere sözleşeceksiniz, kim bilir…

UĞUR DÜNDAR’IN OYUNUNDAN ESINLEN

      Sadece insanlarla değil, düşüncelerinizle de oyunlar oynamak, onları farklı açılardan ele alıp vakit geçirmek mümkün. Bu konuyu yıllarca Türkiye’nin en güvenilir insanı seçilen ünlü bir isim üzerinden örnek vererek açıklamak istiyorum. Üniversitede öğrenciyken kendimi çok ilgi duyduğum medya alanında geliştirmek için Uğur Dündar Müjdat Gezen televizyon okuluna yazıldım. Uğur Dündar, ders aldığım ve anlattıklarını hayranlıkla dinlediğim biri olarak karşımdaydı. Habercilik konusundaki başarılarının yanı sıra Uğur Dündar’ın sağlıklı yaşam konusunda da çok başarılı olduğuna dair bir izlenimim oluşmuştu. O yıllarda kurucu başkanı olduğum öğrenci kulübü için Dündar’a kendisiyle röportaj yapmak istediğimi söyledim. O da kabul etti. Kulübümüz bir sağlık kulübü olduğundan sorularım da sağlıklı yaşamla ilgiliydi… Hâlâ çok sağlıklı olmasını ve fit görünmesini neye borçlu olduğunu sordum. Dündar, sağlıklı beslenmeye çok önem verdiği, düzenli olarak fiziksel aktivitelerini yaptığı gibi sağlıklı yaşam alışkanlıklarını anlattı. “Sağlıklı yaşam için neler yapılması gerektiğini hemen hemen herkes biliyor da bir türlü motive olup yapamıyor” düşüncesiyle sağlıklı yaşam tercihlerini her gün nasıl aynı motivasyonla sürdürebildiğini sordum merakla. Dündar, her gün bir sağlık oyunu oynadığını anlattı. Sağlıklı beslenmeyi, fiziksel aktivite yapmayı ve diğer tüm sağlıklı yaşam alışkanlıklarını o oyunun bir parçası olarak görüyordu. Yani “Sağlıklı yaşamak için bunları yapmak zorundayım” düşüncesiyle değil, “Her gün keyifli bir oyun oynuyorum” diyerek motive ediyordu kendisini. Bu oyundan esinlenerek ben de her gün mutluluk oyunu oynasak nasıl olur diyorum? Bu oyunun bir parçası olarak sağlıklı uyandığımız her güne şükrederek başlasak, kısa bir meditasyon ve doğa sesleri ile hayatımızdaki güzel şeylere odaklansak…

      Mutluluk Günlüğü Tut

      Duygu ve düşüncelerimizi ifade etmenin en etkili yöntemlerinden biri yazmak. Duygu ve düşünceleri yazmanın, özellikle de aklınızdan, kalbinizden gelenleri yazmayı ifade eden ‘anlatımsal yazma’ (expressive writing) çeşidinin insanlar üzerinde olumlu etkilerine dair çalışmalar var. Günlük hayatınızda da yazmanın terapi gibi geldiğini söyleyenleri duymuşsunuzdur, yazarların ya da günlük tutan ünlü isimlerin röportajlarında başrollerdedir bu cümle.

      Herkes üzerinde aynı derecede etkili olması imkânsız olsa da, yazmak, söyleyemediğiniz ya da ‘sanki ağzınızdan çıktığı anda gerçek olacakmış’ gibi gelen his ve olaylarla yüzleşmek için iyi bir yöntem. Bir defa, sınırlarını sizin belirlediğiniz güvenli bir ortam yaratıyorsunuz kendinize. Eşinize, ailenize ya da psikoloğa anlatamayacağınızı düşündüklerinizi, görenin bir tek sizin gözleriniz olacağını bilmenin rahatlığıyla içinizden atıyorsunuz. İlla kâğıda da değil, teknolojinin nimetleri emrinize amade, telefona, tablete, bilgisayara…

      Yaşananları üstünkörü not etmek bile olayları sindirme ve kabul sürecine yardımcı olabilir. Çok da farkında olmadıklarınızı açık seçik ortaya dökebilir. Mesela hedeflerinizi, hayallerinizi, neler yaşamayı istediğinizi yazıyorsanız, bir bakmışsınız asıl ulaşmak istediğiniz nokta üzerindeki bulutlar dağılıvermiş. Aradan zaman geçip de günlüğünüzü okuduğunuz zaman gözünüzde kare kare canlanan anıların yaşattığı nostalji ve onlardan çıkarabileceğiniz dersler de cabası.

      Bu noktada tüm ailemi şok eden bir anımı sizlerle paylaşmak istiyorum. Evimiz kentsel dönüşüme girince ev taşıma sürecimiz başladı. Eşyaları kutulara koyarken odamda üniversite ikinci sınıf öğrencisiyken yazdığım hayal kâğıdımı bulduk. İkinci sınıftayken medya sektöründe tanıdığım kimse yoktu. Hatta medya alanında eğitim almaya da başlamamıştım ama hayal kâğıdıma üniversiteyi bir dönem erken bitireceğimi, kazandığım o dönemde de Milliyet veya Hürriyet gazetesinde staj yapacağımı yazmıştım. O gün için imkânsız görünebilecek bir hayaldi muhtemelen ama ben inanmış ve yazmıştım. Yıllar sonra Milliyet gazetesi yazarı olarak taşınırken o kâğıdı bulduğumda benim de tüm ailemin de tüyleri diken diken olmuştu.

      Mutluluk günlüğüyse, yukarıda bahsettiğimiz yazı pratiğinden biraz daha farklı. Yaşadığınız ve hissettiğiniz olumlu duygu ve olayları size hatırlatacak olan bir günlük bu. Mesela, bu hafta hayatınızı pozitif yönde etkileyen neler yaşandı? Kibarlık yaptığınız durumlar, minnettar hissettikleriniz, yüzünde gülümseme yarattığınız insanlar, size güç veren şeyler gibi pozitiflikler üzerine yazılar yazdığınız bir günlük… Belki uzun zamandır kendinizi takdir etmiyordunuz, okuyun bakalım kendinize, çevrenize, dünyaya ne gibi katkılarınız olmuş… Hem size o an önemsiz gördüğünüz pek çok şeyi hatırlatacak hem de mutluluğun aslında o kadar da ulaşılmaz olmadığını…

MUTLULUK GÜNLÜĞÜ ÇALIŞMASI

      • Kendinizi özellikle mutlu hissettiğiniz bir anıyı ve o sırada neden böyle hissettiğinizi yazın.

      • Başka birinin mutlu hissetmesine yardımcı olduğunuz bir anıyı ve bunu nasıl sağladığınızı yazın.

      • Günlüğünüzün mutlaka kalemle yazılan bir defter olması şart değil. Teknolojiden dilediğiniz gibi yararlanmak, yaratıcılığınızı kullanmak size kalmış. Örneğin Instagram’ı bir mutluluk günlüğü gibi kullanabilir ya da Pinterest’te mutluluk sayfalarınızı oluşturabilirsiniz.

      İKİNCİ