Peter Andreas Munch

İskandinav Mitolojisi


Скачать книгу

href="#n14" type="note">14. Atalarımıza göre Thor uzun ve güçlü, yakışıklı ve asildi; kızıl bir sakalı vardı, Mjöllnir’i asla elinden bırakmazdı.

      Balder

      Odin ve Frigg’in oğlu Balder, saflığın ve hürmetin tanrısıydı. O kadar parlak ve açık renkli bir tene sahipti ki uzuvlarından ışık saçılıyordu. Ayrıca bilge, dilbaz, kibar, hoşgörülü ve adildi, öyle ki onun yargılarından şüphe duyulmazdı. Evi olan kalesinin adı Brediablik’ti15, pak olmayan hiçbir şey orada barınamazdı. Eşi, Nep’in kızı sadık Nanna’ydı. Adil Forseti, onun oğluydu. Balder, kardeşi Hod tarafından öldürülse de dünyanın yıkımından sonra tekrar hayata dönecekti.

      Balder kültü, yalnızca geç döneme ait tarihsel olmayan efsane Fridthjof’s Saga içinde kendine yer bulur. Bu kaynaktan öğrendiğimize göre Balder için Sogn’da bir yerlerde, Baldershagi adı verilen büyük bir tapınak inşa edilmiş.

      Njord

      Njord (Njorðr, aslen Nerpuz) rüzgârın yönünü tayin eder, denize ve ateşe hükmederdi. Denizde ve av peşinde onun ismini ananlara iyi talih bahşeder, toprak ya da kıymetli eşya gibi zenginlikler dağıtırdı. Çok eski bir zamanda Vanaheim’den gelmişti. Öyle ki zamanında Æsir ve Vanir, bir barış antlaşması imzalayarak her iki tarafın karşılıklı olarak bir rehine göndermesini kararlaştırmıştı; Æsir Hoenir’i, Vanir ise Njord’u gönderdi. Sonra tanrılar, hep birlikte bir saksıya tükürdüler ve salyalarından bir insanı, Bilge Kvasir’i yarattılar. O zamandan sonra Njord, bir Æsir tanrısı olarak görüldü ve onların en önde gelenlerinden oldu. Noatun adı verilen evi deniz kenarındaydı, duvarlarının hemen dışında kuğular ve her türden su kuşları yüzerdi. Tanrı Frey ve Tanrıça Freyja onun çocuklarıydı. Eşi, çocukların üvey annesi, dev kadın Skadi’ydi. Æsir, zamanında Skadi’nin babası Thjazi’nin ölümüne sebep olmuştu; bu yüzden dev kadın, silahlandı ve babasının ölümünün telafisini istemek için Asgard’a gitti. Æsir, uzlaşma sağlamak için kadının kendi aralarından birini eş olarak seçebileceğini söyledi. Ancak tanrıların yalnızca ayaklarını görebilecekti, yani kadın seçimini sadece ayaklara bakarak yapacaktı. Bunun üzerine Skadi, gözlerini biçimli iki ayağa dikti ve bu ayakların Balder’ın ayağı olduğunu düşünerek seçimini yaptı. Fakat seçimi Balder değil, pek iyi anlaşamadığı Njord’tu. Skadi, eski evi Thrymheim’de yaşamak, Njord ise Noatun’da kalmaya devam etmek istiyordu. Böyle olunca dönüşümlü olarak dokuz gece Trhymheim’de, üç gece de Noatun’da kalmak için anlaştılar. İlk dokuz geceyi Thyrymheim’de geçirmişlerdi ki Njord, dağlardan bıktığını söyledi. Kurtların uluması, kuğuların ötüşüne kıyasla, Njord’un içini karartıyordu. Skadi de aynı şekilde hayal kırıklığına uğrayacaktı. Üç gece boyunca Noatun’da kaldığı vakit, kuşların ciyaklaması ve denizin gürlemesi yüzünden huzuru kaçtı. Bunun üzerine mecburen kendi yollarına gittiler. Skadi, Thrymheim’e geri döndü. Burada kendini kayağa ve avlanmaya adadı, bu şekilde Kayak İlahı ya da Kayak Tanrıçası (ondurdís) adını aldı.

      Njord; Vanir’in Çocuğu, Vanir Tanrısı ve Lekesiz Tanrı olarak biliniyordu. Yer isimlerinden öğrenilene göre ona olan inanç, Kuzey’de epey yayılmıştı. Kurban verilen eski ziyafetlerde insanlar, Odin’den hemen sonra Njord ve Frey adına kadeh kaldırıyorlardı16. Ayrıca eski zamanlarda yemin edilirken de Njord, Frey ve “Yüce Tanrı” (muhtemelen Thor) adına yemin ediliyordu.

      Frey

      Frey, Njord’un oğluydu. Yakışıklıydı, babasından bile daha yüce ve daha cesaretliydi. Havayı ve tarımı yönetiyordu. Refah, sevinç ve huzur onun ellerindeydi. Tıpkı Njord gibi Frey de Vanir’in Çocuğu, Vanir Tanrısı olarak biliniyordu. Ayrıca Mevsimlerin Tanrısı ve Varlık Veren isimleriyle de anılıyordu. Alfheim ve Işık Elfleri’nin hükümdarıydı.

      Frey, hünerli cücelerin onun için yaptığı paha biçilemez tılsımlara sahipti. Bunların en başında hem karada hem denizde ilerleyebilen gemi Skidbladnir vardı. Yelkenleri açıldığında rüzgârı hep lehine kullanırdı, öyle bir şekilde tasarlanmıştı ki kullanılacağı zamana dek düzgünce katlanarak cepte taşınabilirdi. Bir de Gullinbusti ya da Slidrugtanni adı verilen müthiş bir yabandomuzu vardı. Bu yabandomuzu hem denizde hem havada ilerleyebiliyor, altın kıllarından ışıklar saçıyordu. Frey, toprakları dışına seyahat edeceği zaman, savaş arabasına genelde bu yabandomuzunu bağlardı. Frey, Dev Gymir’in hoş kızı Gerd’le evliydi. Tüm diyarları gözetlemek için Lidskjalf’ın tepesine çıktığı gün onu görmüştü. Oldukça kuzeyde, Gerd babasının çiftliğine doğru yürüyordu; kadın kapıyı kapatmak için beyaz tenli kolunu kaldırdığında tüm deniz büyük bir ışıkla parlamıştı. Frey, Gerd’e âşık oldu; üzüntüsünden ne uyuyabiliyordu ne de yiyip içebiliyordu. Babası Njord, Frey’in hizmetkârı Skirnir’i oğlunun ne sorunu olduğunu öğrenmesi için Frey’e gönderdi. Bunun üzerine Frey, arzusundan bahsetti ve Skirnir’den yardımcı olmasını, kıza olan ilgisini onun adına duyurmasını emretti. Skirnir ancak ve ancak Frey gerektiğinde kendi gücüyle vuruş yapan sihirli kılıcını ödünç olarak vermeyi kabul ederse gitmeyi kabul etti. Böylece Skirnir, kılıcı kuşanıp maceraya atıldı. Büyü kullanarak Gerd’i Frey ile buluşmaya mecbur bıraktı. Kabul edilen buluşma, dokuz gece sonra gerçekleşecekti, bu süre boyunca Frey arzusuyla yanıp tutuştu. Daha sonra Frey, o çok güvendiği kılıcını kaybetti. Bu yüzden Dev Beli ile olan mücadelesinde, rakibini öldürmek için bir geyiğin boynuzlarını kullanmak zorunda kaldı. Dünyanın sonu geldiğindeyse bu kılıca her zamankinden daha fazla ihtiyacı olacaktı. Snorri, Frey’in Gerd’e olan aşkının Odin tarafından verilen bir ceza olduğunu düşünüyor; zira Frey, Odin’in tahtında oturma cüretini göstermişti.

      Frey’e tapmak, Kuzey’in her tarafında çok yaygındı. Yer isimleri, ona adanan birçok mabet olduğunu kanıtlıyor. Özellikle İsveçliler, Frey’e olan inanç konusunda özel bir şevk göstermişlerdi. Hatta Norveç Kraliyet hanesinin, Uppsalalı Yngvi-Frey’in (Yngvi, Yngvifreyr, ayrıca Ing ya da Ingunar-freyr) soyundan geldiği söylenir. Frey’e adanan atlar olduğundan da bahsediliyor ki bu atlara Frey’in Yeleleri adı veriliyordu. Söylenene göre İsveç’te Frey’e tapan bir din kadını, Frey’e eş olarak sunulmuştu ve Frey bu kadınla gerçekten evlenmişti.

      Tyr

      Tyr, Odin ve Dev Hymir’in kızının birlikteliğinden olma oğluydu. Cesur ve gözü pekti. İnsanlar savaşta onun adını haykırır, o da onlara kahramanlık ve cesaret bahşederdi. Bu yüzden Tyr, asıl savaş tanrısıydı. İhtilaf çıkmasından zevk alırdı, uyum ve barış için kılını dahi kıpırdatmazdı. Kumandanlar ve prensler, onun ismiyle tayin edilir, Tyr’ün Akrabaları olarak anılırlardı. Kuzey’de (özellikle Danimarka’da) onun isminin abideleştirildiği birçok yer var, buna rağmen onunla alakalı çok az gelenek hayatta kalmayı başarabilmiş. Tyr’ün tek eli vardı, çünkü bir eli Kurt Fenris tarafından koparılmıştı.

      Heimdal

      Heimdal, başlıca tanrılardan bir diğeriydi. Kayıtlara göre yüce ve kutsal olarak kabul ediliyordu, ayrıca Ak Tanrı unvanını taşıyordu. Dünya sınırları içinde bir sabah vakti, mucizevi bir şekilde dokuz dev bakireden doğmuştu ve besinini topraktan çekmişti. Bazıları, onu Odin’in oğlu olarak görüyordu. Dişleri altındandı. Gece gündüz fark etmeksizin yüzlerce mil alanı rahatça görebiliyordu, toprak üstünde büyüyen çimenlerin ve koyunların sırtında uzayan tüylerin sesini duyabiliyordu. Bu sebeple tanrılara yaraşır bir gözcüydü. Devlere karşı koruduğu Bifrost’un yakınlarında yaşıyordu. Gjallar Boynuzu adı verilen devasa bir borazanı vardı. Borazanını