göre, bragr denen âşık edebiyatının her şekli, ismini ondan aldı. Eşi İdun’du. İdun, yaşlılığın pençesine düşen tanrıları tekrar gençleştiren mucizevi elmaların sahibiydi.
Forseti
Balder ve Nanna’nın oğlu Forseti, adalet ve uzlaşma tanrısıydı. Ona ihtilaflarını anlatan kişiler, uzlaşmadan oradan ayrılmazlardı. Yargılama süresince oturduğu salon, Glitnir adıyla biliniyordu; bu salonun kolonları altından, çatısıysa gümüştendi. Forseti’ye inanan kişiler de muhtemelen az değildi, zira ona olan inancın bir kalıntısı, Norveççe bir yer ismi olan Forsetelund’da (Onsøy, Østfold’da bulunan) bulunabilir.
Hod – Vali – Ull – Vidar
Dört büyük tanrı Hod, Vali, Ull ve Vidar hakkında İskandinav kaynaklarında çok az referans var. Odin’in oğlu Hod, gözleri görmemesine rağmen dinçti. İstemeden Balder’ın ölümüne sebep olan da oydu. Ardından Vali tarafından öldürüldü, evrenin yıkımı gerçekleşmeden de bir daha geri gelmeyecekti. Vali (daha az doğru olmakla beraber Snorri onu Ali olarak adlandırır) Odin ve Rind’in oğluydu. Valaskjalf’ta kendine ait bir evi vardı, cesur bir savaşçı ve iyi bir okçuydu. Balder’ın ölümü sonrası Hod’u öldürüp intikamını alana dek ne yıkandı ne de saçlarını kesti. Evrenin yıkımından sağ çıkacaktı. Vidar da Ragnarok’ten sonra geri dönecekti. Vidar, Odin ve Dev Kadın Grid’in oğluydu, Thor’dan sonra tanrıların en güçlüsüydü. Az Konuşan Tanrı olarak da biliniyordu. Vidar, Tanrıların Alacakaranlığı Ragnarok geldiğinde, Kurt Fenris’in boğazını kalın çizmeleriyle yarıp Odin’in öcünü alacaktı. Vidi’de yaşıyordu. Ull ise yakışıklı bir tanrıydı, güçlü bir okçu ve iyi bir kayakçıydı. İnsanlar, birebir mücadelede onun yardımını isterlerdi. Sif’in oğlu, Thor’un üvey oğluydu. Evi ise Ydalir ismini taşıyordu.
Hoenir – Lodur
Her zaman olmasa da Hoenir ve Lodur da tanrılar arasında kabul edilirler. Hoenir’in adı, Nesir Edda’da diğer büyük tanrılarla birlikte geçiyor, ayrıca Odin’in bir yoldaşı olarak görülüyor. Voluspá’ya göre Lodur, Odin ve Hoenir’le birlikte insanlığın yaratılışında rol alıyor. Bu üç “yüce ve cömert Æsir”, zamanında bir deniz kıyısına varıyorlar; burada cansız, nefessiz, ruhsuz ve kansız bir şekilde uzanan Ask ve Embla’yı buluyorlar. Odin nefeslerini, Hoenir ruhlarını, Lodur ise kanlarını ve ten renklerini veriyor. Halbuki Manzum Edda’ya göre Ask ve Embla’yı yaratanlar Borr’un oğulları Odin, Vé ve Vili’ydi. “Odin, Hoenir, Lodur” ya da “Odin, Vili, Vé” bu şekilde Æsir içinde bir çeşit üçlülük (teslis) oluştururlar. Gylfaginning’de de Snorri’nin eski mitolojide bir formül olarak kullandığı bu tarz bir olgu görülebilir: Hár (Ulu), Jafnhár (Yüce) ve priði (Üçüncü). Æsir ve Vanir arasındaki savaşın sonunda Hoenir, rehine olarak Vanir’e teslim edildi. Snorri’nin Ynglinga Saga’sında ise daha eksiksiz bir anlatım ortaya koyuluyor: Hoenir, uzun ve yakışıklı bir adamdı. Æsir’e göre bir kumandanda bulunması gereken özelliklerin hepsine sahipti, yine de daha güvende olması için Bilge Mimir’i de onunla birlikte gönderdiler. Hoenir, çok geçmeden Vanaheim’de kumandan oldu ve Mimir yanında olduğu müddetçe her şey çok iyi gidiyordu. Mimir’in yokluğunda zor kararlar alması gerektiğindeyse Hoenir, “Buna diğerleri karar vermeli,” diye diretir dururdu. Bunun üzerine Vanir, nihayetinde sabrını yitirdi ve Mimir’i öldürüp başını Æsir’e geri gönderdi. Snorri’nin Edda’sına göre Hoenir’e aynı zamanda Hızlı Tanrı, Uzun Bacaklı Tanrı ya da Zengin Tanrı (aurkonungr, Snorri’nin Edda’sı I, 168) da deniyordu. Saga Fragment’da bahsedildiğine göre Roerek Sloengvandbaugi (Kral Helgi’nin kardeşi ve Ivar Vidfadmir’in damadı) Æsir’de en ürkek tanrı olarak görülen Hoenir’le karşılaştırılır. Onun hakkındaki diğer mitler ise muhtemelen günümüze ulaşmayı başaramadı.
Loki ve Çocukları
Edda metinlerindeki mitolojiye göre on iki büyük ilah (zaten sırasıyla belirtildi) Odin’in yanı sıra; Thor, Njord, Frey, Balder, Tyr, Heimdal, Bragi, Forseti, Hod, Vidar, Vali ve Ull. Bunların ardından, Æsir’in önde gelenleri içinde en çok bahsi geçen kişi, her ne kadar daha çok bir düşman olarak görülse de Loki ya da Lopt’tu. Loki aslında bir devdi. Babası Dev Farbauti, annesiyse Dev Kadını Laufey ya da Nal ismiyle tanınıyordu. Buna rağmen Odin’in üvey kardeşi oldu ve Æsir üyelerinden biri olarak kabul gördü. Erkek kardeşlerinin adı Byleist (ya da Byleipt) ve Helblindi’ydi. Loki yakışıklıydı, aynı zamanda kurnaz ve kötü niyetliydi. Doğrusu, yaptığı kötülükler yüzünden zaman zaman iyilik yapmak zorunda kalmış ya da çok ihtiyaç olduğunda zekâsını Æsir hizmetine sunmuştu ama tüm bunlara rağmen aslında gizli gizli onlara düşman, devlere dost olarak kaldı. Loki, Balder’ın ölümünün asıl planlayıcısıydı. Son günde devlerin kumandanlarından biri olarak tekrar görünecekti, ama asıl fenalığı çocukları yapacaktı. Loki’nin Jotunheim’deki Dev Kadın Angerboda’dan üç çocuğu oldu: Fenris, Jormungand ve Hel. Fenris, yırtıcı bir kurttu ve Kurt Fenris olarak biliniyordu. Jormungand, zehir saçan iğrenç bir yılandı. Hel ise korkunç bir cadıydı. Bu üçüne çocukken Jotunheim’de bakıldı. Tanrılar, Loki’nin döllerinin büyük kötülükler yapacağını önceden biliyorlardı. Bu yüzden Herkesin Babası Odin, bu çocukların huzuruna getirilmesini emretti. Tanrılar, çocukları öldürmek istiyorlardı çünkü kaderin döngüsü kırılamazdı, ancak kutsal Valhalla salonu da kirletilmemeliydi. Bu yüzden tanrılar bu üç çocuktan kurtulmak için farklı yollar aradılar. Hel, Niflheim’in derinliklerine hükümdar olarak gönderildi ve orada ister insan olsun ister başka bir yaratık, yaşlılıktan ölenlere hükmetmesi emredildi. Jormungand’ı evrenin derin denizine bıraktılar; bu yılan orada o denli büyüdü, o denli gelişti ki nihayetinde dünyayı çevreleyip kendi kuyruğunu ısırabilir hale geldi. Bu yüzden ona Midgard Yılanı denmeye başlandı, zira tüm Midgard’ı çevreliyordu. Öte yandan Kurt, Asgard’da beslendi. O kadar vahşiydi ki Tyr hariç hiç kimse, ona yemek götürmeye cüret edemiyordu. Tanrılar, Kurt’un çok hızlı geliştiğini görünce telaşa düştüler ve onu sıkı sıkıya bağlamak istediler. Kurt’a, onun gücünü test etmek, yalnızca bir oyun olsun diye getirdikleri zinciri kırıp kıramayacağını görmek istediklerini belirttiler. Kurt, onların oyununa geldi ve bağlanmayı kabul etti, fakat çok geçmeden prangalarını parçaladı. İlkinden iki kat dayanıklı bir zincir daha getirildi ve Kurt aynı şekilde onu da parçaladı. Bunun üzerine Herkesin Babası, Skirnir’i Kara Elfler’in yurdunda yaşayan ünlü cücelere gönderdi ve onlardan Kurt’un kıramayacağı bir zincir dövmelerini istedi. Cüceler, buna uygun olarak bir kedinin ayak seslerini, bir kadının sakalını, bir dağın köklerini, bir ayının sinir uçlarını, balıkların nefesini ve kuşların salyasını kullanarak istenen zinciri dövdüler. İşte kedilerin pati seslerinin, kadınların sakalının ve dağların kökünün vs. olmamasının sebebi budur. Gleipnir adı verilen zincir, bir ipek kadar ince ve yumuşaktı. Æsir Tanrıları, Kurt’u Lyngvi adasındaki Amsvartnir isimli göle götürdüler ve orada ona Gleipnir ile bağlanmak isteyip istemeyeceğini sordular. Bir hile olduğundan şüphelenen Kurt, bunu tek bir şartla kabul edecekti; içlerinden biri, zincirin kırılmaması durumunda, teminat olarak en baştan elini kurdun ağzına koyacaktı. Bu denli bir riski üstlenmek istemeyen Æsir Tanrıları, şüphe dolu gözlerle birbirlerine bakıyorlardı. Nihayetinde Tyr öne çıktı ve elini Kurt’un ağzına yerleştirdi. Ardından Kurt bağlandı. Kurtulmak için ne kadar çabalarsa çabalasın zincir bir o kadar sıkılaşıyordu. Hiçbir şekilde zinciri koparamıyordu, nihayetinde Æsir’in de onu salmak gibi bir niyeti olmadığını görünce Tyr’ün elini kopardı. Sonra Æsir, zincirin bir ucunu büyük bir taş levhadan geçirdi ve iyice yere gömüp üstüne de kocaman bir kaya devirdi. Öfkeden kuduran